The Most/Recent Articles

guncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
guncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

ALIŞVERİŞ MERKEZİ KÜTÜPHANELERİ AÇILACAK

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kütüphaneler ve Yayımlar Genel Müdürü Hamdi Turşucu kitapseverlere çok güzel bir haber verdi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından yürütülen "AVM Kütüphaneleri" projesi kapsamında Ankara'nın Mamak ilçesindeki  Nata Vega Outlet AVM'de bir kütüphane açılmıştı. Proje kapsamında Konya, Malatya, İzmir, Yalova ve İstanbul'un içinde bulunduğu 30 ilde bulunan 500'e yakın alışveriş merkezinde kütüphane kurulması planlanıyor. Bu duruma en çok alışveriş merkezlerinde beklemekten sıkılan kitapsever eşler sevinecek gibi görünüyor.

BU YILIN EN GÜNCEL 6 KİTAP BLOGU

Kitap yorumlarının facebook ve instagram gibi sosyal medya hesaplarından paylaşılmasının moda olduğu son yıllarda bu akıma direnen ve güncelliğini ilk günkü azmiyle koruyan 6 kitap blogunu sizler için sıraladık. Geçtiğimiz on yıl içinde aktifliğini yitiren ve bir köşede atıl vaziyette kalan kitap bloglarını bu yılki yazımızda göz ardı ettik. 


1. ZEMLİCOUS
https://zimlicious.com
Bisküvi denince akla nasıl eti geliyorsa kitap blogu deyince de yıllardır aklımıza ZEMLİCOUS geliyor. Simay Hanım tarafından kurulan blogda projelere de yer veriliyor. Kitap yorumları ve yazarlarla söyleşilerin yer aldığı blog yıllardır güncelliğini koruyor. Blogda projelere de yer veriliyor.

2. MEHTAP VE KİTAP 
https://mehtapvekitap.blogspot.com
Güncelliğini koruyan kitap bloglarında ikinci sırada Mehtap ve Kitap isimli blog yer alıyor. Mehtap blogunda uzun yıllardır kitap yorumları, kitap ve yazar tanıtımlarının yanı sıra alışverişlerinden de bahsetmeyi ihmal etmiyor.

3. KOZMO KİTAP
https://kozmokitap.blogspot.com
Kitap blogu dünyasına yakın zamanda katılan Kozmo Kitap isimli blogda kitap yorumu, alıntılar, kitap alışverişi, kitap tanıtımı, film, şiir, çekiliş, misafir yazar gibi konulara değiniliyor. Kitap blogu yöneticisiyle detaylı bilgiye ulaşamadık. Blog yöneticisini sosyal medyaya tüm gücüyle direndiği için tebrik ediyoruz.

4. YORUM CADISI
https://yorumcadisi.blogspot.com
Yirmi yedi yaşındaki genç kitap sevdalısı Fehiman tarafından kurulan Yorum Cadısı isimli kitap blogunda kitap yorumları, çizgi roman, dizi, film, sanat, mekan, blog turları gibi konulara yer veriliyor. Fehiman Hanım kitaplarla ilkokul yıllarında tanışmış ve benim gibi o da  Jules Verne'in Dünyanın Merkezine Yolculuk'u sayesinde okumayı sevmiş. Fehiman Hanım'ı da sosyal medyaya direnip kitap blogunu güncel tuttuğu için tebrik ediyor, tüm kitapseverlerini Yorum Cadısı'na davet ediyoruz.

5. KİTAP GİBİ
https://gulakca.blogspot.com
Uzun yıllardır okuduğu kitapları blogunda paylaşan Gül Akça Hanım'ın Kitap Gibi isimli kitap blogu da güncelliğini tüm gücüyle korumayı başaran bloglar arasında yer alıyor. Gül Akça Hanım blogunda "Ben burada okuduğum kitaplarla ilgili kısa yorumlar yapıyorum. Kitabın bana hissettirdikleri, yazım dili, yazarın anlatımı gibi subjektif değerlendirmeler bunlar...Bu bloga rastlamış okuyucu için bir fikir verebilir..." bilgilerine yer vermiş. Gül Akça Hanım'ı da sosyal medyaya direnip kitap blogunu güncel tuttuğu için tebrik ediyor, tüm kitapseverlerini Kitap Gibi isimli kitap bloguna davet ediyoruz.

6. OKUYORUM.ORG
https://www.okuyorum.org
2017 yılında kitaplar ve yazılı eserler hakkında çeşitli mesleklerden bir grup insanla çıktığımız yolculuğumuza güncelliğimizi koruyarak devam ediyoruz.Kitap blogu Okuyorum.org'da kitap yorumları, dergi tanıtımlarının yanı sıra yazar söyleşilerine de yer veriyoruz. Yenilikler peşinde koşmaya devam ediyoruz. Geleneksel hale getirdiğimiz yılın yükselen yazarları anketimize geçen yıl 63 bin 572 çoklu seçim oyla 2019 Yılının Yükselen 10 Yazarını belirledik. Kitap blogu olmayan kitapseverler okuduğu kitaplarla ilgili yorumlarını bizlere ileterek aramıza katılabilirler. Kitap bloglarının sayısının artması dileğiyle. Bir sonraki aktuel yazımızda görüşmek üzere, hoşçakalın.

KARNAK KAFE KİTAP YORUMU NECİB MAHFUZ

Bir gün Ahmet Rasim’e patronu yazdığı yazılar için ne kadar ücret istediğini sorar. Yazarın cevabı şu olur: “Uzun yazılar yarım altın, kısa yazılar tam altın.” 
Karnak Kafe, Necip Mahfuz
Karnak Kafe, Necip Mahfuz
Bu anekdot kuşkusuz kısa yazıların ne kadar zor olduğunu anlatıyor bize. Kısa yazılar aynı zamanda yoğun, derin bir anlamı da ihtiva eder. Yeni kitabımız Karnak Kafe’de mekân Kahire, zaman 1952 Devrimi. Belki buna 1967 Arap İsrail Savaşı’nı da ekleyebiliriz. Karnak Kafe gerçekten var mı bilmiyorum. Zira sembolik bir mekân olabilir yahut Minimısır. Yazar tesadüfen girer kafeye. “Karnak Kafe’ye gitmem tamamıyla rastlantı sonucu oldu.” Gençlerin toplanma yeridir burası. Tarihin başlangıç noktası olarak 1952 devrimini kabul eden bir avuç heyecanlı genç. Devrimin çocuklarıydı hepsi. “Zeynep Diyab, İsmail el-Şeyh, Hilmi Hamada ve birkaç kişi.” Dönem her ne kadar devrimin başarılı olduğu bir zaman olsa da “her şeyden, masalardan ve duvarlardan bile şüphe duyulduğu bir ortamın resmini çizer Mahfuz. Yabancılaşma, değerlerden uzaklaşma ve meşhur tabiriyle devrimin önce kendi çocuklarını yediği bir Kahire panoraması. “Ana fikir halen kabulümüzdü tabii ki, ama üslubun değişmesi gerektiğini söyleyip duruyorduk.” Karnak Kafe toplamda 91 sayfa küçük hacimli fakat yoğun bir eser. Bu yüzden olsa gerek, (arka kapaktan alıntılarsam) Mahfuz’un en eleştirel ve sert romanlarından biri sayılıyor. 
İyi okumalar 
Mehmet Keklikçi

"YAŞAM UÇLARDA YAŞANARAK SAVRULACAK BİR YER DEĞİL"

Cemaat tipinden cemiyet tipine dönüşen Türk toplumunun çatırdayan gelenekleri, iki toplum tipi arasında sıkışıp kalan insanların yalnızlaşan yaşamlarından kesitlerin sunulduğu, içinde İstanbul ile ilgili hiçbir isim barındırmayan İstanbul romanı Kaçgın Aparmanı'nın yazarı Osman Olcay Yaman ile Okuyorum.org okurları için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 
Yazar/Şair Osman Olcay Yaman
Yazar/Şair Osman Olcay Yaman
Merhaba Osman Olcay Bey, Okuyorum.org takipçileri için bize kendinizi tanıtır mısınız?
Merhaba. Ben uzman klinik psikolog Osman Olcay YAMAN. 2013’den beri mesleğin içindeyim. İstanbul’da yaşıyorum, memleketim Denizli. 

Yazmaya ne zaman başladınız? Sizi yazmaya yönlendiren sebepleri merak ediyoruz. 
Yazmaya lise yıllarımda başladım. Yazmaya yönlendiren içimdeki sıkışmış duygularım. O yıllarda kendi duygumla ötekini tanımlamak üzerine yazıyordum. Sonra bir süre ara verdim. Son beş yıldır yazıyorum. Son beş yıldır da ‘’şuan bende ne oluyor’’ diye duraklayıp bir bakma isteğim ve olan şey üzerine düşünmek isteyişimden kaynaklanıyor. İnsanlar genelde zor duygularından kaçmak, kendilerini sürekli ‘’iyi hissetmek’’ isterler. Yaşam bize acıyı da tatlıyı da yüklemiştir. Sıkıntılı duygulara katlanıp, onu anlamlandırıp hoş duygularımızla karıştırabildiğimiz müddetçe yaşamımızı dingin ve huzurlu hale getirebiliriz. Mehmet Zihni Sungur da söylediği gibi beyazda siyahı, siyahta beyazı görebilmektir. Pür iyi veya kötü insan, olay, durum yoktur. Yaşamı gri görebilmektir. İyi duyguda kalıp sıkıntılı duygudan kurtulma çabamız bizi sorumluluktan uzaklaştırır, birçok benzer pişmanlıkları doğurur, daldan dala savrulmamıza, kısır bir döngü içinde kalmamıza neden olur. Dünya da her zaman zor durumla karşılaşabiliriz. Yaşam uçlarda yaşanarak savrulacak bir yer değil. Benim de her insan gibi zor zamanlarım ve duygularım oldu, olacaktır. Bu duygularımdan kaçmak yerine, sıkıntılı duygularımı irdelemek, anlamlandırmak ve yaşamıma dahil etme isteğim beni yazmaya yönlendirdi. 

Mesleğinizin yazma serüvenine katkısı oldu mu? Karakterleri oluştururken danışanlarınızdan etkilendiğiniz oldu mu?
Elbette. Kaçgın apartmanı romanım psikolojik bir roman. Kullandığım ve ilgi duyduğum psikodinamik psikoterapiye göre gelen danışanı sorunundan, girişinden, oturuşundan, kullandığı kelimelerden, apartmanda oturduğu kattan saniyeler içerisinde kafamızda bir analize gidebiliyoruz. Tabi bunlar hipotez halinde duruyor. Kişinin öznel yaşamını tanıdıkça netleşiyor. Bu sebeple Kaçgın apartmanının her penceresi farklıdır ve bir anlamı vardır. Freud’un dediği gibi ‘’gerçeklik parmak uçlarından fışkırır, onu asla saklayamazsınız’’ Kaçgın apartmanı romanımda insandan analize değil, analizden insana gittim.  Analizden insana giderken tabii ki danışanlarımın hikayelerinden, çevremdeki insanlardan ve kendimden de bir şeyler kattım. 

Dönen dünyada nereye savrulacağını bilemeyip dış gözlere göre konumlanarak kendinden kaçmakla başlayan hayat hikâyelerine sahip karakterlerin yaşamına yer verdiğiniz Kaçgın Apartmanı isimli romanınız raflardaki yerini aldı. Kırmızı Leylek Yayınlarından çıkan kitabınızı okuyan birisi olarak tebrik etmek istiyorum. Romanda biraz bizden biraz da sizden olan ilişkilerin ve karakterlerin yabancılaşması, yalnızlaşması, kültürel çatışmaları metaforik ifadelere başvurarak kendinize özgü betimlemelerle okuyucuya aktarmışsınız. Okuyucularımıza kısaca kitabınızdan bahseder misiniz?
Teşekkür ederim. Önceki soruda da bahsettiğim gibi analizden insana gittim. Hayali karakterler oluşturdum. Karakterlere de danışanlarımdan, kendimden ve çevremden bir şeyler koydum. Alıntı yaptığınız önsözümde kısaca roman tanıtılıyor, ben o ifadeleri biraz açayım. Yabancılaşmayı görecekler. Kendine ve çevresine yabancılaşmayı. Psikoloji de depersonalizasyon (kendi bedeninden kopma) ve derelüalizasyon (çevreden kopma) diye geçer. Dissosiasyon (çözülme) savunma mekanizmasının alt savunma mekanizmalarıdır. İnsan stres altındayken stresin şiddetine, benlik kapasitesine göre kopmalar yaşayabilir. Kimilerinin kimlikleri arasındaki bağlantı kopar, yani içinden tanımadık birisi çıkar. Bazen kolunu kendi kolun gibi hissedemeyerek zihinsel olarak bedeninden kopma olabilir. Bazen de dünyada mısın? Marsta mısın? Burası neresi? His olarak çevrenden kopmayla kendini gösterebilir. İnsanın kendini kısmen delilik halinde bulduğu durumlardır. Okuyucu bunların hikayeleştirilmesine rastlayacak. Kültürel çatışmayı ve yalnızlaşmayı görecekler. Sosyal psikolojiye göre iki tip toplum vardır. Cemaat tipi toplum ve cemiyet tipi toplum. Cemaat tipi topluma örnek olarak Anadolu toplumunu, cemiyet tipi topluma da Avrupa ve kentleşmiş toplumları örnek gösterebiliriz. Cemaat tipi toplumlarda ‘’birimiz hepimiz, hepimiz birimiz için’’ anlayışı varken cemiyet tipi toplumlarda daha bireysel ve özerk yapılar vardır. Bu sebeple iki toplumun komşuluk ilişkisi, gündelik rutinleri, iş disiplinleri, zamanı kullanma biçimi, rahatlama yöntemleri birbirinden farklıdır. Cemaat tipinden cemiyet tipine dönüşen Türk toplumunun yalnızlaşan yaşamı, çatırdayan gelenekleri, iki toplum tipi arasında sıkışıp kalan insanları görülmektedir. Bu çerçevede bir kültürel çatışmayı görecekler. 
İstanbul romanı olan Kaçgın Apartmanı'nda İstanbul ile ilgili hiçbir ismi içinde bulundurmamaktadır. Bu yapılar ve tanımlamalar metaforik olarak ifade edilmektedir.  
       
Romanınızda konuşmalara daha az yer vermişsiniz. Cinayet ile başlayan bu kurgusal roman, aşk ile süslenen satırlarında okuyucuyu şiirler eşliğinde bir gezintiye çıkarırken gizemini sonuna kadar korumayı başarıyor. Kaçgın Apartmanı ile birlikte Onlar isimli şiir kitabınız Gazel Yayınevi’nden okuyucuyla buluştu. Şiir yazmaya ne zaman başladınız? Sizi şiir yazmaya yönlendiren sebeplerden bahseder misiniz?
İnsanlar söylediklerinden çok daha fazlasını ifade ederler. Dil bunun sadece bir kısmını ifade edebilir. Dilin ifade edemediği her şeyin altında kalırız. İnsana daha yakın olmak adına Kaçgın Apartmanı isimli romanımda örtük mesajlara, içsel konuşmalara, fantezi dünyalarına ve kargaşalara ağırlık verdim. Yazmaya lise yıllarımda şiirle başladım. Psikoloji ve psikoterapi eğitimlerimle andaki durgunluklarımın kıymetini anladım ve dizelere döktüm. Psikoterapi de budur zaten. "şuan sende ne oluyor?’’ bunun anlamlandırılması, insanı sıkıntıya sokan durumların irdelenmesidir. Uyumlu olmayan benliğin, kendini kaybetmeden ve kendini koruyarak uyumlu hale getirilmesidir. İnsanlar çoğu zaman neyi neden yaşadıklarını bilmezler. Özgürlük, kendi yaşamını irdeleyebilmekten geçer. Erich Fromm’un dediği gibi ‘’özgürlük, ihtirasların bir buket halinde sunulması değil, acı ve zevk gibi ölüm ve yaşam gibi iki kutbun sanatsal bir şekilde yaşama işlenmesidir.’’  Özellikle ‘’Onlar’’ isimli şiir kitabım andaki durgunluklarıma bakma isteğim ve bunun dillendirilmesidir. Bir çeşit sağaltım. Bu durgunluklar bazen bana ait bazen sana ait bazen de ona ait. "Onlar" ismini de zor, istenilmeyen, dışarı atılan duygu ve düşüncelerden almıştır. Bu sebeple kapağı da siyah, beyaz ve gri renklerden oluşur. 

Şiir yazan; paylaşmaya cesaret edemeyen okuyucularımız için soruyorum. Şiir yazabilmek için duygu yeterli midir; duygunun yanında okumak mı gereklidir? Şiir yazmak isteyen okuyucularımıza neler tavsiye edersiniz?
Şiirlerini paylaşamayanları anlayabiliyorum. Benimde bu kitabı çıkartma kararım yaklaşık 2 yılı buldu. Duyguların çıplaklığı bedenin çıplaklığından daha zordur. Umarım bir gün cesaret ederler. Duygu ama hangi duygu? Duygular ikiye ayrılır: Birincil ve ikincil duygular. Yani üzüldüğün, korktuğun, tiksindiğin zaman öfkeleniyorsan ve öfkeyi yazıyorsan aslında gerçek duygunu yazmış olmuyorsun. Örtmek için kullandığın duygunu yazmış oluyorsun. Yine kendinden uzaktasın. Öncelikli olarak gerçek duygunu hissedip ‘’bende ne oluyora’’ bakabilmektir. Yani gerçek duygunun üzerine düşünebilmektir. O zaman bir şeylere dökülürse kıymetli olur diye düşünüyorum. İstenilen alan şiirse eğer şiiri tanımak gerekir. A noktasına ulaşmak istediğin yolu bilmezsen A noktasına ulaşamazsın. Bunun için bol şiir okumak iç dünyanın üzerinde samimi olarak durabilmek şiir yazmak için önemlidir. Şiir yazmak isteyenlere derin nefes aldıkları, sıkıntıya düştükleri, dalıp gittikleri anlarda durup bakmalarını öneririm. Bence şiir yazmanın bir zamanı yoktur. Bir renk, koku, yüz, ten, kelime seni alıp bir yerlere götürür. O yerin peşinden gitmeliler ve o an yazmalılar.  

Osman Olcay Yaman olarak mutlaka gerçekleştiremediğiniz hayalleriniz, düşleriniz vardır. Hayattan beklentileriniz nelerdir?
Hayallerimi irdeleyerek gerçekçi bir şekilde yaşıyorum. Hayallerim doğrultusunda yaşıyorum. Mesleğimi seviyorum. Mesleğim sayesinde birçok insan hikayesine yakından şahitlik yapabiliyorum. Daha çok insan hikayesine tanıklık edip, daha iyi yazabilmek ve daha çok kültüre yakından temas edebilmek diyebilirim. 

Okuyorum.org okuyucuları için sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.
Ben de teşekkür ederim.

İNTİHAR KİTAP YORUMU EDOUARD LEVE

Bunu daha önce de söylemiştim ama yineleyim: Yazar kitabı yazıp yayıncısına teslim ettikten 10 gün sonra intihar ediyor. Peki kitapta neyi anlatıyor? Kendi intiharını değil. 
İntihar, Edouard Leve
İntihar, Edouard Leve
Kendiyle ilgili hiçbir şey yok hatta. Adının intihar olması öyleyse? Baştan sona, - intihar etmiş- bir arkadaşına yazılan mektup-içdöküm niteliği taşıyor yazılanlar. Yazarın sıfır edebiyat amacı taşıyarak yazdığı kitap, alışılmışın dışında 2. şahıs ağzından anlatılıyor. Yani ben ve o yok, sen var. "Genç öldüğün için asla yaşlanmayacaksın." Spoiler vereyim mi? Ya da sonunu söyleyip tüm heyecanını, gizemini yitirsin mi kitap? Arkadaşı intihar ediyor yazarın. Evet, bu "spoileri" daha ilk sayfada veriyor Leve. "Ağustos ayında, bir cumartesi günü, üstünde tenis giysileri..." Yazar, arkadaşının bu bencil eyleminden ötürü, elbette sitemkar biraz. Bunu açıkça yazmasa da, okuyucu satır aralarında sezebiliyor. Aslında, arkadaşı da intiharın bu bencilce yanından hoşlanmıyordu. Okuyucu bu noktaya kadar neden öyleyse diye soracaktır fakat arkadaşının ölümünün ardından çalışma masasının çekmecesinde bulunan şu üçlemesini okuyunca, az da olsa merakını yenmiş olarak kapatacaktır kapağı: Doğmak başıma gelir Yaşamak beni uğraştırır Ölmek beni tamamlar İyi okumalar Mehmet Keklikçi

"GEZMEK DEMEK SADECE ÜNLÜ MEKANLARI GÖRMEK DEĞİLDİR"

Şimdiye kadar 60 ülkeye seyahat eden Gezgin Malik Yavaş, gezmenin sadece ünlü mekanları, camileri, katedralleri, meydanları, müzeleri görmek değil gidilen ülkelerdeki insanların yaşamlarını paylaşmak olduğunu söyledi.
Gezgin Malik Yavaş, Gezi-Yorum Kamboçya Gezi Rehberi
Gezgin Malik Yavaş, Gezi-Yorum Kamboçya Gezi Rehberi
Kitap blogunuz Okuyorum.org olarak Gezi-Yorum Japonya ve Gezi-Yorum Kamboçya Gezi Rehberi kitaplarının yazarı Gezgin Malik Yavaş ile keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Merhaba Malik Bey, Okuyorum.org takipçileri için bize kendinizi tanıtır mısınız?
Tüm okuyorum.org okurlarına merhabalar. 1952 yılında İzmir’de dünyaya geldim. İlk, Orta ve Lise (Mithatpaşa Sanat Enstitüsü) yıllarım İzmir’de geçti. 1972 Yılında Ankara Yüksek Teknik Öğretmen Okulu’nu kazanıp Ankara’da yaşamaya başladım. O günlerin şartları gereği zorlu bir dönemde okulumu zorla da olsa tamamladım. Manisa Endüstri Meslek Lisesi’ne Elektrik Bölümü Öğretmeni olarak tayin oldum. Yaklaşık 2 yıl süren öğretmenlik yaşamımı noktalayarak özel sektörde çalışmaya başladım. Daha sonraki süreçte, kurduğum kendi firmalarım ile yurtiçi ve yurtdışında elektrik sektöründe faaliyette bulundum. 2005 yılında emekli oldum ama 2010 yılına kadar çalışmaya devam ettim. Bu tarihten sonra da çalışmayı tamamen bırakarak, boş günlerimi, spor yapmak, okumak, seyahate hazırlanmak, seyahat dönüşlerinde seyahatimi bloguma yazmak etkinliklerle doldurmaya çalıştım. Bunlara ek olarak, son dönemde Japonya ve Kamboçya isimli iki seyahat kitabımı yazdım. Ayrıca sevdiğim etkinliklerden müziğe daha fazla zaman ayırdım ve 60 yaşımdan sonra UD, nota, bona, usul ve makam dersleri aldım ve artık kendime UDİ diyebilirim. Halen İzmir’de biri THM diğeri TSM olmak üzere iki koro çalışmasına gidiyorum. Koroların konserlerinde korist ve solist olarak yer alıyorum. Halen İzmir’de yaşıyorum. Evliyim, iki erkek evladım ve ikisi erkek, birisi kız üç torun sahibiyim.
SEYAHATNAME, www.tantalos45.blogspot.com
SEYAHATNAME, www.tantalos45.blogspot.com 
Seyahatlerinizi yazmaya ne zaman başladınız? Sizi yazmaya yönlendiren sebepleri merak ediyoruz. 
Çalışma yaşamım içinde de fırsat buldukça seyahat eden birisiydim. Ancak iş yaşamından tamamen ayrılınca daha çok seyahat yapma fırsatı buldum. Daha önceleri paket turlarla yaptığım seyahatleri, artık yalnız, eşimle ve bir veya birkaç arkadaşımla gerçekleştirmeye başladım. Bu seyahatlere hazırlanırken, uzun süreçlerde gideceğim ülkeleri inceliyor ve gezme için ne kadar süre yeteceğini hesaplıyor ve ona göre de program hazırlıyordum. 2013 yılında Türkiye’ye yakın Yunan adalarını gezme planı yaparken, aradığım bilgilere ulaşmada sıkıntı yaşadım. Hazırlıksız bir şekilde “Şu Ada Senin, Bu Ada Benim” ismini verdiğim bir geziyi, Samos, Leros, Kalimnos ve Kos adalarını gezerek gerçekleştirdim. Bu seyahatimi, gidecek arkadaşlarıma faydalı olması düşüncesiyle, düz bir yazıyla facebook’ta paylaştım. Küçük oğlum Bilgisayar Mühendisi Deniz Yavaş, bana bir blog açmamı ve orada paylaşmamı önerdi. Ben de adı SEYAHATNAME olan, www.tantalos45.blogspot.com isimli bir blog açarak seyahatlerimi orada paylaşmaya başladım. Aldığım yapıcı eleştirilerle de bloğumu daha iyi bir hale getirdim ve şimdiye kadar gezdiğim 200’ün üzerinde yerleri burada paylaştım.
Yazılarıma karşı gösterilen ilgi nedeniyle hevesim ve cesaretim daha da arttı. Bu motivasyonla seyahat yazılarımı kitaba dönüştürmeye götüren bir süreç yaşadım.
Malik Yavaş, Japonya
Malik Yavaş, Japonya
Gezdiğiniz ülkelerden sizi en çok etkileyen ülke hangisiydi?
Bir seyyah olunca tabii ki en çok karşılaştığım soru bu oldu. Japonya’ya gidinceye kadar bu soruya “İsviçre” cevabını veriyordum. Ama Japonya’dan sonra bu soruyu en beğendiğim ilk üç ülke hangileri diye sorduklarında, 1- Japonya, 2-Japonya,3-Japonya diyorum artık.  Bu nedenle ilk kitabımın Japonya olmasına karar verdim. Sorunuzun detaylarını bu kitabımda paylaştım.
Gezi-Yorum Japonya, Malik Yavaş
Gezi-Yorum Japonya, Malik Yavaş
Gezi-Yorum Japonya kitabınızın ardından serinin ikinci kitabı olan Kamboçya Gezi Rehberi geçtiğimiz aylarda raflardaki yerini aldı. Okuyucularımıza kısaca kitabınızdan bahseder misiniz?
Kamboçya yine beni en çok etkileyen ülkelerden biri oldu ve bu nedenle ikinci bir seyahat kitabı yazmaya karar verince bu ülkeyi yazmak istedim. Kitabımdaki Önsözde de yazdığım gibi, 70’li yıllarda hem kendi ülkemiz, hem de dünya’da siyasi anlamda büyük gelişmeler ve değişimler söz konusuydu. Bir üniversite öğrencisi olarak bunlardan uzak durmam söz konusu olamazdı ve bu anlamda hem Türkiye’de hem de dünyadaki gelişmeleri takip ediyordum. Kamboçya’da Pol Pot önderliğinde Kızıl Khmerler’in yaptığı devrimi coşkuyla karşılayanlardan biriydim. O dönemde bilgiye ulaşmak da oldukça zordu tabii. Kamboçya seyahatimde, bizim uzaktan az buçuk bilgiyle bildiğimiz, veya taraf olarak verilen bilgilerin, oradaki yaşananlarla tam örtüşmediğini gördüm. İşte tam da bu nedenle ikinci kitabımı Kamboçya olarak belirledim. Zaten kitaplarımı, sadece gezi bilgileri veren kitapları olarak değil, orayı yaşayarak gezen birinin yorumları olarak yazıyorum.
Gezi-Yorum Kamboçya, Malik Yavaş
Gezi-Yorum Kamboçya, Malik Yavaş
Gezi kitaplarınızda okuyuculara gideceği ülkeye hangi güzergah üzerinden nasıl gideceğini ve maliyetleri çok detaylı bir şekilde aktarmışsınız. Gezi planlarınızı nasıl hazırlıyorsunuz? Dünyayı gezmeyi planlayan gezginler için önerileriniz var mı?
Önce hangi ülkeleri gezmem gerektiğini düşünüyorum. İlgimi çeken ülkeleri öncelik sırasına göre diziyorum. Yaz dönemiyse Kuzey, kış dönemiyse Güney bölgesindeki ülkeleri tercih ediyorum. Böylelikle soğuk kış günlerini daha sıcak ve sıcak yaz günlerinde de serin ülkeleri gezmiş oluyorum. 
Geziye başlamadan bazen aylarca hazırlık yapıyorum. Örneğin Japonya’yı tam üç ay çalışmıştım. Böylelikle hazırladığım gezi planlarım çok dolu oluyor ve gezdiğim yerleri bilinçli bir şekilde geziyorum. Her seyahatimde koltuğumun altında veya bilgisayarımda kalınca bir gezi dosyam oluyor.
Kendine gezginim diyenlere zaten söyleyecek bir önerim olamaz. Çünkü onlar da benim bakışımda olduğu gibi hazırlanıyorlardır bu seyahatlerine. Ancak yurt dışına turlarla giden ve gezgin olmak isteyen turistlere, öncelikle “cesaret” diyorum.
Birçok insan başına bir şey gelecek korkusuyla yalnız başına seyahat edemiyor. Bu nedenle tur firmalarıyla bunu gerçekleştirmek zorunda kalıyorlar. Dolayısıyla tur firmalarının sığ tur programları içinde, “gez’miş” gibi oluyorlar.
Gezmek demek, sadece ünlü mekanları, camileri, katedralleri, meydanları, müzeleri görmek değil bana göre. Tabii ki ben de bu önemli mekanları da geziyorum elbette. Ama gittiğiniz ülke insanlarının yaşamlarını paylaşmıyorsanız, büyük bir eksikle geri dönüyorsunuz demektir. Ben gittiğim ülke halkıyla iç içe olmayı, onlarla sohbet etmeyi çok seviyorum. Ülkeyi sadece okuyarak ve görerek değil, yaşayarak öğreniyorum. Seyahatlerimde ulaşımlarda ucuz olanı tercih ediyorum. Otellerdeki yıldız sayısı beni ilgilendirmiyor, bana temiz bir oda, yatak ve banyo yetip artıyor bile.

Sıradaki gezi kitabınızda okurlarınızı hangi ülke deneyimlerinizi paylaşacaksınız?
Sırada yine önemsediğim bir ülke olan Vietnam var. Bu yıl yaptığım Malezya gezimizde tanıştığımız Vietnamlı kız Nhung Chu’nun da katkılarıyla hazırlıyorum bu kitabımı. Yakında hazır duruma gelecek olan bu kitabımın bu nedenle de daha ilginç olacağını düşünüyorum.

Malik Yavaş olarak mutlaka gerçekleştiremediğiniz hayalleriniz, düşleriniz vardır. Hayattan beklentileriniz nelerdir?
Aslında, keşke şunu da yapsaydım dediğim bir şeyler yok doğrusu. Dünyanın tüm ülkelerini gezmeyi çok istiyorum ama yaşım gereği bunu gerçekleştiremeyeceğimi biliyorum. Gücümün yettiği yere kadar bu seyahatlerimi gerçekleştirmeye çalışacağım. Artık nereye kadar olursa, o kadar olacak.

Okuyorum.org okuyucuları için sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.
Okuyorum.org olarak kendimi tanıtma olanağı verdiğiniz için ben teşekkür ederim. Okuyucularınıza da selam ve saygılarımı sunuyorum.

KALPAZANLIK BİLE YAPILAMIYOR AZİZ NESİN

Alışılmışın dışında bir Aziz Nesin kitabıydı. Nedir peki bu alışılmışın dışında olan şey? Anlatım mı? Hayır, o her zamanki Aziz Nesin anlatımı. Mizah? O da değil, fazlasıyla var. Ya ne öyleyse? İçerik... 
Kalpazanlık Bile Yapılamıyor, Aziz Nesin
Kalpazanlık Bile Yapılamıyor, Aziz Nesin
Evet öykülerin içeriklerini okudukça, hani Aziz Nesin gibi birisi diyorum, neden böyle konuları yazsın ki! İşte İntikam, Bir İhanetin Nedeni, Demek Beni Tanımadın gibi öyküler, hiç de Nesin okurlarının alışkın olmadığı içerikte öykülerdir eminim. Tabi hepsi olmasa da çoğu böyle. Kitaba adını veren öykü hakkında birkaç söz söyleyecek olursam, kalpazanlık malum sahte para basma işi. Bizim de bu öyküde bir kalpazanlar Kralı var. Nam salmış, işinin ehli, zengin ve nüfuz sahibi bu kalpazanlar kralı, gün gelir parasını kaybeder, işinin değeri düşer. Öykünün sonlarına doğru bu çöküşün sebebini anlatır ki akla zarar. Bastığı sahte paraların aslının değeri düştükçe sahtesi de para etmez olur tabi. Her öykünün sonunda yazım yılı ve yeri de mevcut. Kitap bitince basım yılına baktım ne göreyim. O zaman anladım neden böyle havadan sudan konularda öykü yazmış Aziz Nesin. Kitabın birinci basım yılında 1984 yazıyordu. Yani... Yanisi "evrene" olumsuz mesaj göndermenin anlamı yoktu, haklı olarak. 
İyi okumalar 
Mehmet Keklikçi

SAKINCALI YAZARLARDAN SAKINCASIZ ÖYKÜLER NAİM TİRALİ

Bitti. Bir günde üstelik. Çünkü 160 sayfa ve öyküler akıcı. Kafka var, Maupassant var, Thomas Bernhard var ve ayrıca Henry Miller. Bunların dışında yeraltı edebiyatı yazarları denilen isimler de var tabi. 
Sakıncalı Yazarlardan Sakıncasız Öyküler, Derleyen Naim Tirali
Sakıncalı Yazarlardan Sakıncasız Öyküler, Derleyen Naim Tirali
Mesela Bukowski. Kitapta beni en çok etkileyen iki öykü oldu. Birisi Maupassant'a ait Hizmetçi Kızın Öyküsü; diğeri ise Miller'in Dieppe-Nevhaven Yolu. Olur da denk gelirseniz okumanızı önerebilirim. Kitabı bir sahhafta almıştım ve şimdi bulunması sanırım oldukça güç. Tirali açıklamasında, çevirdiğim yazarların çoğu ülkelerinde sakıncalı olarak tanınıyordu ama ben onların en sakıncasız öykülerini çevirdim diyor. Buradan, kitabın ilginç isminin öyküsü de ortaya çıkmış oluyor. 
İyi okumalar 
Mehmet Keklikçi

TEHLİKELİ OYUNLAR KİTAP YORUMU OĞUZ ATAY

Bir tiyatro binası. Köşede sağda. Klasik yer tarifimizdir. Kapısında kocaman levha: GERÇEKLER TİYATROSU. Bu akşam son oyun sahnelenecek deniliyor. (Neden kapandığı hakkında farklı rivayetler mevcut) Biletler biletixden değil. 
Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay
Tehlikeli Oyunlar, Oğuz Atay
Dedik ya gerçekler tiyatrosu diye. Yok öyle sanal bilet filan. Oyun saati: 19.00 Seyirciler toplanmaya başladı. 34 numaralı bilet. 3. Sıradan, buyrun efendim. 42, şuradan lütfen. İsminiz? Hüsamettin Tambay. Kimliğinizi görebilir miyim? Kimse değilim ki kimliğim olsun. Şöyle geçin, 51 numaralı koltuk. Nurhayat Hanım mıydı? Evet. Siz peki Bilge olacaksınız sanırım? Evet. Buyrun efendim. Sevgi? (Biletçi içinden "ne sevgisiz kadın" diye geçirdi ama kadının yüzüne gülümsedi. Eh oyunumuz binanın kapısından başladı bile) Şöyle geçelim Sevgi Hanım. Hikmet Benol siz misiniz? Evet ama kaçıncı Hikmet'i soruyorsunuz? Kaç Hikmet var ki? Dört, beş, altı, yedi hangi Hikmet. Ama tek kimlikte bunlar. İlginç doğrusu, neyse buyrun. Kapılar kapandı salonun. Sessizlik! Oyun başlıyor! Zaman geçtikçe seyirciler mırıldanmaya başlıyor. Ne tuhaf oyun bu yahu diyenler oluyor. Böylesini de hiç görmemiştik doğrusu. Biz oyun seyretmeye geldik ama bi bakıyoruz sahnenin ortasındayız. Oyunun içine dahil olmuşuz. Bunlar hep Hikmet Benol denen bir yurtsuzun başının altından çıkmış deniliyor. Hem bizim bildiğimiz sahnenin arkasındaki fonda oyunun mekanı yansıtılır. Bu nasıl bir sahneyse, dikmişler kocaman aynayı, sürekli kendimizi görüyoruz. Ha, iyi oynuyoruz tabi, orası ayrı. Neyse oyun bitti en azından. Şimdi hep beraber yemek yemeye gidelim. Lokantanın kapısı da pek ilginç doğrusu. Neden? Fark etmedin mi? Leonardo'nun Son Akşam Yemeği. Ayı oynatmıyoruz burada, acı çekiyoruz... 
İyi okumalar 
Mehmet Keklikçi

MUCİZE SİZSİNİZ KİTAP YORUMU GAMZE ATALAY

MUCİZE SİZSİNİZ KİTAP YORUMU GAMZE ATALAY
MUCİZE SİZSİNİZ KİTAP YORUMU GAMZE ATALAY
Çok değerli kardeşim Gamze Atalay'ın yazmış olduğun kitaba saygıdeğer Filiz Hanım sayesinde ulaştım ve okudum. Ben ilk başta Allah var dedim ki bu bir denemedir akıcılık sürükleyicilik yoktur diye düşündüysem de kitabın 90. sayfasına geldiğimde gözlerimden kendiliğinden yaşlar akmaya başladığını gördüm ve kendimi senin yerine koymayı düşündüm. Gerçekten sen çok güçlü bir kadınsın emin ol. Kitaptaki her kompozisyon bir sonrakini okumam için adeta beni zorladı. evet okuduğum çok kitap oldu özellikle psikoloji ve kişisel gelişim kitaplarında bu duyguyu bu hazzı bu açıyı ve bu mutluluğu bulamadım. duygulu oluşu çok samimi ve içten oluşu abartılı olmaması ve yalın olması. acılı oluşu başından geçen rahatsızlığın.mutluluk tarafı hayata bakış açın hayata  tutunman ve insanları sevmen. İşte bu kitap insana kendini anlatır diyorum. kitabın kapağına yazdığın gibi içimdeki çocuk hiç büyümeyecek emin olabilirsin saygılar.

ŞAİR İSMAİL AKDERE İLE SÖYLEŞİ

Şair İsmail Akdere, kendisini şiir yazmaya yönlendiren en önemli üç etkenin anne, baba ve memleket hasreti olduğunu söyledi.
Kalbe Dokunan Mısralar, İsmail Akdere
Kitap blogunuz Okuyorum.org olarak Kalbe Dokunan Mısralar isimli şiir kitabının yazarı İsmail Akdere ile bir söyleşi gerçekleştirdik. 

Merhaba İsmail Bey, Okuyorum.org takipçileri için bize kendinizi tanıtır mısınız?
Merhabalar hocam, herkesle empati kurabilen, sosyalliği seven, iletişimin insanlar arasında geliştirilmesinden yana olan biriyim. 1970 yılında Kahramanmaraş’ta doğdum. İlkokul eğitimimi Yenidemir’de ortaokul ve lise eğitimini Kahramanmaraş Merkez ilçede tamamladım. 20 yıldır erkek kuaförlüğü mesleğini yürütüyorum. Bir dönem Kahramanmaraş Berberler Ve Kuaförler Odası Başkanlığı’nda Denetçi olarak görev yaptım. Mesleğimin dışında şiir ve vecizeler yazıyorum.

Şiir yazmaya ne zaman başladınız?
Şiir yazmaya 1996 yılında askerde başladım.

Şiir yazan; paylaşmaya cesaret edemeyen okuyucularımız için soruyorum. Şiir yazabilmek için duygu yeterli midir; duygunun yanında okumak mı gereklidir? Şiir yazmak isteyen okuyucularımıza neler tavsiye edersiniz? 
Duygu yazdırır, okumak kaliteyi ve cesareti artırır, kelime hazinesini ve üslup yeteneğini geliştirir. Şiir yazmak isteyenlere üç öneri sunabilirim. Oku, bil, duygulan yaz.

Sizi şiir yazmaya yönlendiren sebepler nelerdir?
Beni şiir yazmaya yönlendiren en önemli üç etkeni; anne, baba ve memleket hasretidir.

Kalbe Dokunan Mısralar isimli şiir kitabınız Gazel Yayınevi tarafından yayımlandı. Kitabınızdan kısaca bahseder misiniz?
Kalbe Dokunan Mısralar herkesin kendini herhangi bir şiirde bulabileceği bir eserdir.

Sizce insanlar eser bırakmalı mıdır?
Bu sorunuza bir dörtlüğümle yanıt vermek istiyorum;
Geldiysen hayat boş,
Durma koştur.
Anladıysan sırrı hoş,
Gerisi boştur.

Okuyorum.org okuyucuları için sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.
Ben de teşekkür ederim.

Koronavirüs Karantina Günlükleri Çıkıyor

KORONAVİRÜS KARANTİNA GÜNLÜKLERİ Aktüel Bilimkurgu Öyküleri, Polat Onat
KORONAVİRÜS KARANTİNA GÜNLÜKLERİ Aktüel Bilimkurgu Öyküleri, Polat Onat 
Koronavirüsün global boyuttaki ekonomik, sosyal ve psikolojik ürkütücü etkileri nedeniyle, sanki Hollywood yapımı bir felaket filmini bizzat yaşıyormuş gibi hissettiğimiz olağanüstü günler geçirdik. Polat Onat'ın bu kitabının ilk bölümünde, koronavirüs pandemisini bilimkurgu perspektifinden değerlendiren, Çin'de ve İngiltere'de geçen, heyecan yüklü kurgusal öyküler yer alıyor. Kitabın ikinci bölümündeyse birbirinden çarpıcı nitelikte, hayal gücünün sınırlarını zorlayan gelecek tasarımlarıyla karşılaşacaksınız. Abartıyor muyuz? Okumadan bilemezsiniz!

Lotus'tan "KIZIL VEBA" çıkıyor

Jack London, Kızıl Veba, Lotus Yayınevi
Jack London, Kızıl Veba, Lotus Yayınevi
Mesafeleri kısaltan, göğü yere indiren ve görmediği düşmanları yenen insanlık... Ölümün kızılıyla başa çıkabilir mi? "İnsanlık" dediğimiz şey, kendi canını kurtarmak için başkalarının canını çiğnemeye karar verdiğimizde biter mi? Jack London, 1912 yılında yazdığı bu kitabında veba salgınıyla yok oluşun eşiğine gelmiş insanlığın yeniden doğuş çabasını salgından sonra geçen altmış yılda hayatta kalan tek kişinin ağzından anlatıyor. Kızıl Veba'da insanlığın "medeniyet" perdesi bir çırpıda kaldırılıp hayatta kalmak için neler yapabileceği ve gözle görülmeyen küçücük bir varlık karşısında nasıl da çaresiz kaldığı gözler önüne seriliyor.

Gezi-Yorum Japonya Kitap Yorumu Malik Yavaş

İzmirli Gezgin Malik YAVAŞ bey gezileri ile ilgili yazılarını "SEYAHATNAME" adlı blogunda paylaşınca yolu gezi ve tarihten geçenle bir yerde kesişiyoruz.
Gezi-Yorum Japonya, Malik Yavaş, Kırmızı Leylek Yayınları
Gezi-Yorum Japonya, Malik Yavaş, Kırmızı Leylek Yayınları
Konu bir de seyahat ve gezi yazıları olunca takip etmek ve fikir alış verişinde bulunmakta büyük bir zenginlik oluyor.Yazılar üzerinden gelişen dostluk söz üzerinden devam eder oldu.Japonya gezisi sonrası yayınladığı kitabını gençlere bir kapı açması düşüncesi ile oğluma imzalı olarak gönderince oğlum vasıtası ile benim elime de ulaşmış oldu.Gezi mantığı ve gözlem yeteneği ile kendimden izler veya ondan esintiler bulmuş olmak kitabı bir çırpıda okunur kıldı. Kitapyurdu'nda satışı devam eden kitabı elbette tavsiye ediyor ve burada sözü Malik Beye bırakıyorum."Şimdiye kadar 56 ülkeyi gezdim. Japonya’ya gitmeden önce, bana hangi ülkeyi en çok beğendiğimi sorduklarında hep İsviçre derdim ama Japonya’yı gördükten sonra en beğendiğin üç ülke hangileri diye sorduklarında; Japonya, Japonya, Japonya diyorum artık. İşte bu nedenle ilk seyahat kitabı yazmaya Japonya’dan başladım.
Neden Japonya?
"İnsan" kavramının, saygının, sosyal düzenin, medeniliğin, yaşam kalitesinin en üst düzeyde olduğu bir ülke burası"
Kitaptan; "Japonya'da hayat daha çok yeraltında yaşanıyor. Caddelerde çok az insan görmenize karşın ki Tokyo'da 35 milyon insan yaşıyor, metro veya büyük merkezi istasyonlarda insan kaynıyor. Yeraltında bir dünya yaratmışlar, alış- veriş için mağazalar, restoranlar, hazır yiyecek marketleri var"
Sadece görmemiş, irdeleyen bir gözle bakıp bizlere de aktarmış.
Kıymetli dost Malik YAVAŞ Beye emekleri ve nezaketi için sonsuz teşekkür ediyorum.Selam ve saygılarımla...

Otorite'den Nurettin Topçu'yu Anlamak-Izdırabın Dili Kitabı Çıkıyor

Nurettin Topçu'yu Anlamak-Izdırabın Dili, Galip Çağ, Otorite Kitap
Nurettin Topçu'yu Anlamak-Izdırabın Dili, Galip Çağ, Otorite Kitap
Yazar Galip Çağ'ın kaleme aldığı "Nurettin Topçu'yu Anlamak-Izdırabın Dili" isimli kitap Otorite'den çıkıyor.
Eğer ben var olmak istediğim değilsem, istediğim, sözde değil, arzu ve tasavvurlarla da değil, fakat bütün kalbimle, bütün kuvvetlerimle, hareketlerimle istediğim değilsem, ben var değilim… Var olmak istemek ve sevmektir. Kendi dileğini âlemin dileği yapmaya çalışmak, âlemin sonsuzluğa ulaşan hareketlerine engel koymaktır, kâinatın hürriyetine set çekmeyi istemektir. Aksine olarak âlemin dileğini kendi dileği yapmak istemek, âlemin kalbini kendi varlığına sığdırmaya çalışmak: işte gerçek ve hür hareket yolunda ilerleyiş bununla oluyor. Nurettin Topçu, Var Olmak’dan (Düşünen Adam, I/1, 5 Ocak, 1961)

Feodaliteden Kürelleşmeye 6. Baskı Çıktı

Feodaliteden Kürelleşmeye, Lotus Kitap

Editörlüğünü Tevfik Erdem'in yaptığı "Feodaliteden Kürelleşmeye" isimli kitabın 6. Baskısı çıktı
Değişim Sorunları, Feodaliteden Sanayi Toplumuna, Teoride ve Pratikte Demokrasi, Modern Siyasal İdeolojiler, ’İdeoloji’ Kuramları, Totalitarizm, Medya ve İletişim, Tüketim Toplumu, Yoksulluk, Postmodernizm, Küreselleşme Sosyal bilimler açısından önemli görülen temel kavramların, süreçlerin işlendiği ve incelendiği bu kitap, bu kavram ve süreçler hakkında temel bilgileri edinmek, tartışmaları ve etkileşimleri kavrayabilmek için oldukça önemli bir kaynak niteliğindedir.

MÜSLÜMAN-SÜRYANİ İLİŞKİLERİ İLK KEZ KİTAPLAŞTIRILDI

SELÇUKLULAR DÖNEMİ ANADOLU’DA MÜSLÜMAN-SÜRYANİ İLİŞKİLERİ, KIRMIZI LEYLEK
SELÇUKLULAR DÖNEMİ ANADOLU’DA MÜSLÜMAN-SÜRYANİ İLİŞKİLERİ, KIRMIZI LEYLEK
Selçuklular dönemi Anadolu’da Müslüman-Süryani ilişkileri ilk kez kitaplaştırıldı. Kırmızı Leylek Yayınları’ndan çıkacak olan  “SELÇUKLULAR DÖNEMİ ANADOLU’DA MÜSLÜMAN-SÜRYANİ İLİŞKİLERİ” isimli eser çok yakında raflardaki yerini alacak. Ceylanpınarlı Yazar Şeyhmus Sarice tarafından kaleme alınan eser Süryanilerin tarihsel olarak geçmişleri, adları ve kökenlerinin nereden geldiği hakkındaki yaklaşımlarla birlikte, 11. ve 12. Yüzyıllarda Selçuklular döneminde Müslümanlar ile olan ilişkisini ilk kez gün yüzüne çıkarıyor.
Mardin’in kozmopolit yapısı nedeniyle böyle bir araştırmaya giriştiğini belirten Yazar Şeyhmus Sarice’nin 6 yıllık araştırma neticesinde kaleme aldığı eserde SÜRYANİLERİN ORTAYA ÇIKIŞI VE Adlarının kökeni, Hıristiyanlıktan Önce Süryaniler ve Yerleşim Sahaları, Süryanilerin Hıristiyanlığı Kabul Etmesi, Süryani Kiliseleri, Roma ve Bizans Döneminde Süryaniler, İSLAMİ DÖNEMDE SÜRYANİLER, Hz. Muhammed Devri,  Dört Halife Devri, Emevi ve Abbasiler Devirleri, Gayrimüslimlere Yönelik İslami Politikanın Temelleri, İslami Dönemde Bizans’ın Doğu Seferleri ve Süryaniler, XI. yy’a Kadar Süryanilere Yönelik Bizans ve İslami Politikaların Karşılaştırılması, XI. VE XII. YY’LARDA MÜSLÜMAN TÜRK YÖNETİMLERİ’NİN KURULMASI VE SÜRYANİLER,  XI. ve XII. Asırlarda Ortadoğu ve Müslüman Türk Yönetimlerinin Kurulması, Ortadoğu ve Anadolu’da Selçuklu Hanedanlığı, Haçlı Seferleri, Doğu Hıristiyanlığı ve Süryaniler, Selçuklu Döneminde Süryaniler, Selçuklu Devri Müslüman Süryani İlişkileri, Selçuklu Devri Süryani Kültür ve Uygarlığı gibi konular kaynaklarıyla okuyucuya sunuluyor.
YAZAR ŞEYHMUS SARİCE HAKKINDA
15 Ocak 1992’de Ceylanpınar’da doğdu. İlk ve orta öğretimini Ceylanpınar’da, lisans eğitimini Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde tamamladı. Üniversite öğrenimi boyunca Osmanlıca, İngilizce ve Farsça üzerinde yoğunlaştı. 2016 yılında mezun oldu. Aynı yıl Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi’nde Yüksek Lisans eğitimine başladı. Yüksek Lisans tezini Müslüman-Süryani ilişkileri üzerine yazan Sarice, Süryani tarihi üzerine çalışmalarını sürdürüyor. Uzmanlığını Orta Çağ Anabilim Dalı’nda yapmayı planlıyor.

Otorite'den "Bir Rumeli Şehri Kırçova" Çıkıyor

Yazar Galip Çağ'ın Otorite Kitap'tan çıkacak olan "16. YÜZYILDA OSMANLI İDÂRESİNDE BİR RUMELİ ŞEHRİ KIRÇOVA (KİCEVO) (İdari-İktisadi-Sosyal Durum)" isimli eseri çok yakında raflardaki yerini alacak.
16. YÜZYILDA OSMANLI İDÂRESİNDE BİR RUMELİ ŞEHRİ KIRÇOVA (KİCEVO)
16. YÜZYILDA OSMANLI İDÂRESİNDE BİR RUMELİ ŞEHRİ KIRÇOVA (KİCEVO)
Rumeli, muhaciri olarak vatan kurduğumuz, muhacirleriyle vatanda biz olduğumuz bir mekândır. Burası Türklerin İslam ile birlikte yürüyüşlerinde ulaştıkları en uç noktalardan biridir. Türkler bu uç yerde, Rumeli'nde tarihe devlet ve medeniyet izlerinin en kalıcı ve değerlilerinden birisini bıraktılar. Rumeli ile değerlendiler; Rumeli'nin ahalisi ile canlandılar. Osmanlılar burayı fetihlerinden itibaren şehirlerinden en münzevi mekânlara kadar muhtelif veçhelerde ve şekillerde bölgede izlerini bıraktılar. Osmanlı döneminden kalan muhtelif belgeler ise bu mekânda zamanın akışının en değerli şahitleri. Bugün pek çok çalışma bu belgeler ışığında geçmişi farklı yönlerinden aydınlatmaya çalışıyor. Türk tarihçileri, Rumeli'nin büyük merkezleri yanında artık daha küçük yerleşim merkezlerine kadar bu bölgenin tarihini anlamaya ve açıklamaya çalışıyorlar. Büyük ve geniş arşiv belgelerine dayalı çok sayıdaki değerli inceleme ülkemizde ve dünyanın pek çok yerinde yapılıyor. Bu cümleden olarak, Kırçova şehri tarihi siyasi, sosyal ve iktisadi yönleriyle, belgeler ışığında, Dr. Galip Çağ tarafından incelendi. Bu çalışma hem Rumeli tarihi çalışmalarına sağladığı katkı hem de sahasında daha küçük yerleşim birimlerinin incelenmesine bir numune olarak görünmektedir. Türklerin Rumeli'ndeki tarihleri bu ayrıntılı ve daha küçük yerleşim bölgelerinin incelenmesi yolunda devam ettikçe bölgenin tarihi daha ayrıntılı olarak aydınlatılacak ve bütün olarak bölgenin tarihi daha da görülür ve anlaşılır olacaktır. Tarih, sahih belgeler ve doğru yöntemlerle çalışıldıkça gerçeği anlamamız ve maziyi gelecek için değerlendirilebilir kılmamız o oranda mümkün olacaktır. Dr. Galip Çağ'ın incelemesiyle çıkıp varalım Urumeli’ne safhayı tarihten bakalım neler görülecek. 
Prof. Dr. Altan Çetin

John Boyne'dan Asker Doğmayanlar

John Boyne, Asker Doğmayanlar
John Boyne, Asker Doğmayanlar
Hangisi daha cesur olan? Savaşan mı yoksa savaşmayı reddeden mi? Milyonlarca okura ulaşan Çizgili Pijamalı Çocuk kitabının yazarı John Boyne'nun kaleme aldığı Asker Doğmayanlar, savaşın dayattıklarına direnen bir avuç vicdani retçinin aşkla, ölümle ve cesaretle sınanan onurlu hayat mücadelesini sayfalarına taşıyor. Daha fazla can almak ile korkaklık ekseninde sıkışan ''erkeklik'' olgusunu, cephelerde yaşanan kimi yakınlaşmaların yarattığı utanç, inkâr ve suçluluk duyguları üzerinden irdeleyen bu çokkatmanlı roman, savaşın sınırları zorlayan şartları altında insan olmanın anlamını sorguluyor. Savaşa ''karşı'' savaşanların hayalleri ve tutkularından beslenerek lirik bir anlatım tutturan yazar, insanlığın kırılgan gerçekliğini, toplumlardaki kaosu dizginlemeye yarayan ahlaki ve vicdani yaptırımların önlenemez sonuçlarıyla paralel bir şekilde anlatmaya çalışıyor. Çocuk yaşta evinden kovulan, Birinci Dünya Savaşı'nda Fransa'nın kuzeyinde Almanlara karşı savaşan Tristan Sadler'ın elinde, Mirian Bancroft'a ulaştırmak istediği mektuplar vardır. Ancak silah arkadaşı, dostu ve karşılıksız aşkı Will'in ablası Mirian ile buluşmasının altında yatan tek sebep bu değildir. Er Bancroft'un ölümünün ardındaki sır, Tristan'ın içini kemirmektedir, belki de bu buluşma bir tür itiraf niteliği taşıyacak, böylece bir anlamda af dileyebilecektir. Dünya tarihinin dönüm noktası bir savaş, birbirlerini ''amaçsızca'' öldüren insanlar, ''savaşçı erkek'' kavramına uymadıkları için korkaklıkla ve hainlikle suçlanan mahkûmlar… Öte yandan benliğine direnerek arzularına hükmetmeye çalışan özgür ruhlar, cephelerde filizlenen duygusal yakınlaşmalar, inkâr ve utanç duygularıyla örülü intikam hissi… Savaş edebiyatına kattığı onlarca eserle türün en yetkin yazarlarından birine dönüşen John Boyne daha önce anlatılmaya hiç cesaret edilmemiş, alışılmışın dışında bir savaş hikâyesi anlatıyor. ''Korkaklar, yüreksiz olur. Ben yüreksiz değilim, ilkeli bir insanım. Arada fark var.''

CORONA GÜNLERİNDE ÜCRETSİZ ERİŞİME AÇILAN PDF KİTAP VE DERGİLER

Covid-19 salgınının Türkiye'yi de etkisi altına almasının ardından virüsün daha çok kişiye bulaşmaması için evde kal çağrılarının sürdüğü şu günlerde kitap blogunuz Okuyorum.org olarak ücretsiz olarak erişime açılan kitap ve dergi kaynaklarını sizler için derledik. Şimdiden keyifli okumalar dileriz...
Anadolu Üniversitesi Yayınları
Anadolu Üniversitesi Yayınları
Anadolu Üniversitesi Yayınları bazı Türk klasiklerini ücretsiz erişime açtı. Klasik Türk eserlerine ücretsiz erişmek için tıklayınız. 
Beylikdüzü Belediyesi Dijital Kütüphane
Beylikdüzü Belediyesi Dijital Kütüphane
Beylikdüzü Belediyesi Dijital Kütüphanesi'ni vatandaşların erişimine açtı. Virüs Okumaya Engel Değil sloganıyla duyurusu yapılan kitaplara dijital olarak ulaşmak ve şartları öğrenmek için tıklayınız. 
Tudem Yayınları
Tudem Yayınları
TUDEM YAYINLARI çcuklara yönelik dergi ve kitapları ücretsiz erişime açtı. Ücretsiz erişime açılan sayılara ulaşmak için tıklayınız.

Metis Çeviri ve Defter Dergileri
Metis Çeviri ve Defter Dergileri
Metis Yayınları tarafından üç ayda bir yayınlanan Metis Çeviri ve Defter dergileri erişime açıldı. Dergilerin arşivine ücretsiz erişmek için tıklayınız.
Can Yayınları Socrates Dergisi
Can Yayınları Socrates Dergisi
Can Yayınları aylık spor dergisi Socrates tüm sayılarını bir ay boyunca ücretsiz erişime açtı. Ücretsiz erişime açılan sayılara ulaşmak için tıklayınız.
Tubitak Dergileri
TÜBİTAK Bilim ve Teknik, Bilim Genç, Bilim Çocuk ve Meraklı Minik dergileri de ücretsiz erişime açıldı. Ücretsiz erişime açılan sayılara ulaşmak için tıklayınız.


Cambridge Üniversitesi Yayınları
Cambridge Üniversitesi Yayınları
Cambridge Üniversitesi Yayınları yedi yüz kitabını mayıs ayı sonuna kadar erişime açtı. Ücretsiz erişime açılan kitaplara ulaşmak için tıklayınız.