The Most/Recent Articles

kitap yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap yorumları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

En Güncel Kitap Blogları 2018

Kitapların odaları süsleyen bir eşya olmadığının farkında olan kitap okurları tanıştıkları yeni kitaplarla ilgili duygularını insanlarla paylaşmak için her geçen gün yeni bir kitap blogu açıyor. 
kitap blogları,kitap blogu
Bu kitap bloglarının kimisi uzun yıllardır yayında olmasına rağmen kimisi bir yıldan daha kısa sürede yayın hayatına son veriyor. Kitap blogunuz Okuyorum.org olarak Google'da ilk sıralarda yer alan ve uzun yıllardır kendisini güncel tutmayı başarabilen en kaliteli 10 kitap blogunu sizler için sıraladık.
Kitapmeetup.com İstanbul’daki kitapseverler için buluşmalar, sohbetler, geziler ve bağış kampanyaları düzenleyen güncel kitap bloglarından birisi. Blog yönetimi amacını şu şekilde açıklıyor: İkinci el kitap fiyatlarını düşürmek, meetup kültürünü yaymak, kullanılmış kitapları yeniden dolaşıma sokmak ve köy okulu öğretmenleri ve sosyal sorumluluk projelerinin başvurabileceği kitap bağış kampanyaları düzenleyerek sistematikleştirmek gibi hedeflerle ekonomik ve bilişsel kalkınmaya katkı sağlamayı amaçlar. 
Kitap, sanat, müzik, film gibi hayatı güzelleştiren her şeyin bulunduğu güncel bir blog. Blog yöneticisi kendilerini şu şekilde tanımlıyor:  Kitaplık Kedisi sanatın her dalına aşık, popülerden ziyade alternatiflerin de değerini bilen, her şeyi merak eden, öğrenmek ve daha çok öğrenmekle gurur duyan insanların severek okuyacağını umduğum, kişisel kültür sanat güncesidir. 
“Güngör” adlı kitap sever tarafından güncel kitap yorumlarının paylaşıldığı blog. Site yöneticisi kendisini şu cümlelerle ifade ediyor:2006 yılında İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun olduktan sonra bölümüme ve kitaplara olan sevgimi 2010 yılında Renkli Kitap'a taşıdım. Sonrasında kırtasiye sevgimi de blogumda paylaşmaya başladım. Evliyim, 2016'da anne oldum. Kitaplarla, kırtasiye ürünleriyle ve daha birçok sevdiğim şeyle ilgili görüşlerimi sizlerle blogumda paylaşmaya devam ediyorum. 
İnsan İzi bir kitap blogu takipçilerine sayısız alternatifler arasında seçim yapmanıza yardımcı olabilecek kitap yorumları ve unutulmaz eserlerden alıntılar sunuyor.Okumayı düşündüğünüz kitabın farklı insanlarda bıraktığı izleri görün ve insanların kararlarınızda iz bırakmasına izin verin. 
İnci isminde Mühendis bir bayan tarafından 2012 yılında yayına açıla İlle Kitap blogu amacını şu cümlelerle ifade ediyor: Blogtaki amacım kitap aşkımı paylaşan kişilere ulaşabilmek ve birbirimizi, en azından kitaplar açısından daha iyi anlayabileceğimiz insanlarla iletişim kurabilmek. Bu blogda ek olarak kitap haberleri, yorumları ve tanıtımlarına da ulaşabilirsiniz.
Kitap okumayı çok seven Gamze uzunca zamandır aklında olan kitap inceleme blogunu hayata geçirdi. Blog yöneticisi kendini şu cümlelerle ifade ediyor: Sohbet etmeyi çok seviyorum. Blogda ilerleyen zamanlarda kalem incelemeleri de paylaşmayı planlıyorum. 
Kitap okumayı seven Büşra, okuduğu kitapları Kitapların Senfonisi adlı bloguyla bizlerle paylaşıyor. Büşra kendisini şu cümlelerle ifade ediyor:  Kitap okumayı seven, seyahat denilince dibi düşen sıradan biriyim. Yeni yorum ve kitaplardan haberdar olabilmek için beni takip edebilirsin. 
Mehtap blogunda kitap yorumları, kitap ve yazar tanıtımlarının yanı sıra alışverişlerinden de bahsediyor. Blog yöneticisi kendisini şu cümlelerle ifade ediyor: Kitaplarına aşık , kitap sevenleri de seven, delicesine hayvansever, hayvanseverleri de seven, mutfakta yetenekli, örgü, dikiş, nakış asla beceremeyen, çabuk kızan, futbol seven , biraz yabani,genel olarak asabi bir kızım işte. 
Kitap yorumları ve yazarlarla söyleşilerin yer aldığı Simay hanım tarafından kurulan blogda projelere de yer veriliyor. Blog yöneticisi kendisini şu cümlelerle ifade ediyor: Adım Simay, ancak arkadaşlarım genelde Zim diye de hitap eder bana. Astronomiye inananlara oğlak burcu olduğumu belirtmeden geçmem, hatta David Bowie, Elvis Presley ve Stephen Hawking‘le aynı gün doğduğum için herkese hava atarım– atmaya çalışırım yani. Hatta Aşkın (500) Günü filminde Tom ve Summer da benim doğum günümde tanışıyorlar. Kitapları (haliyle), filmleri ve dizileri herkes kadar ben de severim. Sevdiğim diğer şeyler arasında dipnotları ve CD’lerdeki teşekkür notlarını okumayı, yağmurda dans etmeyi, örgü örmeyi, kendi kafamın içinde yaşamayı, yeni şeyler öğrenmeyi sayabilirim. Kitap okumak için bütün gece uyanık kalmak benim için uygundur ve olur olmadık zamanlarda birden şarkı söylemeye başlayabilirim. 
kitaplar ve yazılı eserler hakkında çeşitli meslek gruplarından kişilerin görüşlerini paylaştığı 2017 yılında kurulan en yeni ve güncel bloglardan birisidir. Bu blogda kitapların içerikleri hakkında bilgi alabilir, okurların yorumlarını okuyabilir, sizlerde yorumlarınızla Okuyorum.org ailesine katılabilirsiniz. Blogda kitap yorumlarının yanı sıra yazar söyleşileri, kitapla ilgili aktüel konular, video kitap yorumları, kitap tanıtımları ve aylık bültenler yer alıyor. 

Zülfü Livaneli Mutluluk Kitap Yorumu

Kitap okuma alışkanlığınız yoksa Livanaeli'nin bu kitabı yerine Serenad ve Kardeşimin Hikayesi kitaplarını okumanızı tavsiye ederim.
Zülfü Livaneli MutlulukVan Gölü kıyısında bir kasabada on yedi yaşındaki Meryem'in sahte şeyh amcası tarafından tecavüze uğrar. Artık lekelendiği için amcası olayı örtbas ederek canına kıyması için Cemal'i görevlendirir. İstanbul'u çok merak eden Meryem, Cemal'in orada canına kıyacağından habersiz yola koyulur. İstanbul'da tanınmış bir aydın olan Prof.Dr. İrfan Kurudal hayattan hiçbir beklentisi kalmadığı bir dönemde Cemal ve Meryem ile karşılaşır.
ELEŞTİRİ ; Namus cinayetine kurban gidecek Meryem'in, Cemal ile çıktığı yolda Prof.İrfan ile karşılaşacağı daha ilk sayfalarda belli iken yazar konuyu oldukça fazla uzatarak buluşmalarını 280 sayfa sonraya atmış. Kitap okuma alışkanlığınız yoksa bu Livanaeli'nin bu kitabı yerine Serenad ve Kardeşimin Hikayesi kitaplarını okumanızı tavsiye ederim. Livaneli'nin diğer kitaplarıyla kıyasladığım zaman bu kitap çok sıradan ve sıkıcı geldi. Çok acaip olmayan bir hikayenin üç sıradan karakteri 280 sayfa boyunca dolaştırılıyor. Yüz sayfada anlatılacak hikaye sıkıcı bir hale girerek 375 sayfada anlatılmış. Livaneli bu kitabıyla beni hayal kırıklığına uğrattı. Bu kitap Livaneli'nin değilde sıradan bir yazarın kitabı olsaydı, yüzüncü sayfadan sonra okumayı bırakırdım...
Zülfü LİVANELİ
MUTLULUK
Doğan Kitap
375 Sayfa
PUAN
★★★
Yorumlayan İsrafil BARAN

Handan Kitap Yorumu Ayşe Kulin

Ayşe Kulin'in kaleme aldığı Handan, Halide Edip Adıvar’ın Handan isimli romanına atıfta bulunarak kurgulanmış ve bu kurgu içerisinde günümüz dünyasında kadın olma olgusuna da değinen bir kitaptır.
handan ayşe kulin
Ayşe Kulin, Halide Edip Adıvar'ın "Handan"ını; yazıldığı dönemin toplumsal gerçekte kadına yüklenen baskılarının cesurca dile getirilişi olarak tanımlamaktadır. Kendisinin kaleme aldığı Handan karakterinde; toplumsal baskı kaygısı ile yaptığı hata hayatına mal olmuş bir kadını ve onun iç muhakemesini, özgür kadın söylemleriyle görmekteyiz. Ayşe Kulin'in Handan karakterinde güçlü ve mücadeleci kadın işlenmeye çalışılmış ve bu da yine Halide Edip'e atıf yoluyla gerçekleştirilmiştir. Kitabı okumaya başladığında; güçlü bir kadın ve onun hayat mücadelesini anlatan bir hikaye okuyacağını sanıyor insan. Fakat hikaye toplumsal baskı ve hayat ile olan mücadelenin bambaşka bir boyutu olan toplumsal bir mücadeleye dönüşüyor. Bu noktada Handan karakterinin bir anda Gezi direnişi ile mücadelesini okumaya başlıyorsunuz. Güçlü bir kadının hikayesinden, Gezi direnişine sıçrayış her ne kadar kurgusal anlamda bütün olsa da keskin bir sıçrayış olarak kitabın ana temasında ikiye bölünmeye sebep olmuş durumda. Bu da okuyucuda yazar tarafından zorlama bir kurgunun yaratılmaya çalıştığı algısı yaratıyor. Kitap yorumumun bu noktasından sonra Kulin'in Gezi Direnişinden nasıl söz ettiğini Handan karakterinden bağımsız olarak açıklama girişimim de bu ikilemi destekler nitelikte. Handan kendini bir anda Gezi direnişinin ve beraberinde gerçekleşen diğer olayların içerisinde buluyor. Handan karakterinin ağzından dinlediğimiz Gezi olayları ve bu olayların yaşattığı şaşkınlıkla kurduğu cümleler Ayşe Kulin'in Gezi direnişine dair cesur söylemlerinin bir ifadesi niteliğinde karşımıza çıkıyor.  Gezi direnişinin ülke gündemine birden oturması ve ülke gündeminde ani bir yırtılmaya sebep olması da aslında Ayşe Kulin'in bu kitabındaki ana temanın ikiye bölünmesi ile örtüşüyor. Bu sebeple de daha önce pek çok kitabını okuduğum Kulin'in alışık olduğumuz tarzının aksine "Handan" romanındaki kurgusal bölünmeyi bilinçli mi gerçekleştirdiği sorusu akla gelmiyor değil. Pek çok yorumcunun da romanın iki başlı temasını eleştirdiğini ve kitap kurgusunun zorlama bir kurgu olduğunu görmekteyiz. Fakat tüm bu söylemlerin yanında; Ayşe Kulin bir kez daha okuyucusunu sürüklemeyi; toplumsal olaylar ve kadının toplumdaki yerine cesur söylemlerle ele almayı başarmış görünüyor. Sizin de okurken sürüklenmeniz dileğiyle!
HANDAN
Ayşe Kulin 
Everest Yayınları
268 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Esen BERBER

Tanrı Misafiri Reşat Nuri Güntekin

Reşat Nuri Güntekin'in kaleme aldığı "Tanrı Misafiri" yazıldığı dönemin sorunlarını ve karakter profilinin mizahi bir dille anlatıldığı hikâyelerden oluşan bir kitaptır.
Tanrı Misafiri Reşat Nuri Güntekin
Daha önce "Çalıkuşu" ve "Acımak" gibi romanlarını okuduğum Reşat Nuri Güntekin'in bu kitabı bana yazarın bilmediğim fakat oldukça keyif aldığım mizahi yönünü tanıttı. Yazıldığı dönem itibariyle eserde kullanılan kelimeler bugün her ne kadar yabancı gelse de hafızanızın aslında o kelimelere duyduğu aşinalık ile okurken keyif alacağınızı düşünüyorum. Çünkü zaman zaman hafızanızda çocukken severek izlediğiniz kimi siyah beyaz kimi bugünün piksellerinden eksik kalmış ama sıcak ve gülümseten bazı “Yeşilçam” kesitleri canlanabiliyor. Reşat Nuri Güntekin’in döneminin ötesinde bir yazar olduğunu bu eserde ele aldığı konulardan anlayabiliyoruz. Çünkü okurken bugünün de toplumsal sorunlarının temelini oluşturan, kadının toplumdaki yerini ve kadına yönelik sorunları, din istismarını, çocuklara yönelik cinsel istismarı, dolandırıcılığı, ayıp kavramının göreceliği gibi konuların dönem içerisinde ne kadar yol aldığını (!) tekrar münazara fırsatı buluyorsunuz. 
Münâzaranızın en anlamlı tarafı da ciddiyetini günümüzde hala koruyan bu meselelerin aslında ne kadar gülünesi ve sığ temelli meseleler olduğunun mizahi dil ile ele alınmış olması. Bu da yazarın döneminde bu meseleleri ele alarak yapmış olduğu mizahi cesaret ile mümkün olmuş. Bu sebeple okurken insana farklı bir üslupla Muzaffer İzgü'yü anımsatıyor. Ayrıca bu kitapla Reşat Nuri Güntekin'in diğer kitaplarında da olduğu gibi aşina olduğumuz fakat zaman içinde dilimizde erozyona uğramış bazı kelimeleri de tekrar hatırlama fırsatı buluyoruz. Mizah severlerin keyif alarak okuyacağını düşünüyorum. Aslında tanıdığımız ama yabancı kelime olarak ifade ettiğimiz kelimelerin sıkıcılığını bahane etmekten uzaklaşarak keyifle okumanız dileğiyle... 
TANRI MİSAFİRİ 
Reşat Nuri Güntekin 
İnkılap Yayınları 
175 Sayfa
Puan 
 ★★★★★ 
 Yorumlayan Esen BERBER

Şeker Portakalı Jose Mauro de Vasconcelos

"Önemi yok, onu öldüreceğim! Ne diyorsun sen, küçük; babanı mı öldüreceksin? Evet, yapacağım bunu. Başladım bile.Onu yüreğimde öldüreceğim, artık sevmeyerek…Ve bir gün büsbütün ölecek ”
Şeker Portakalı Jose Mauro de Vasconcelos
Bütün kötüleri böyle yok edebiliriz içimizde en güzel intikam yok saymak unutmak bence.Vasconcelos’un en çok bilinen, sadece ismi geçtiğinde bile hüzünlendiren, efsane kitabı.Bu kitapla malesef çok geç tanıştım. 
Bana kalırsa, bir çocuk, “Şeker Portakalı”nı okuyarak büyümeli. Eminim ki,ilkokuldayken okuyup bitirebilseydim bu kitabı, daha hassas daha duyarlı büyüyecektim…Hüzünle erken tanışacaktım belki ama Şeker Portakalı, buna değecek bir kitap. Satır aralarına sığınabileceğiniz; kendinizden, çocukluğunuzdan, saflığınızdan bir iz bulabileceğiniz; tebessüm ederken ağlayabileceğiniz, muhteşem bir eser.Kitabın konusuna gelecek olursak,Zeze adındaki küçük bir çocuğun yaşadıklarını anlatıyor diyebilirim. Zeze, bütün haylazlıklarına rağmen, hassas, zeki ve duygusal bir çocuktur. Evrensel bir sevgi yaşatır içinde. Etrafına, müthiş bir duyarlılıkla yaklaşır. Ne var ki karşı koyamadığı yaramazlık isteği, başına sürekli belalar açar. Yoksul bir aileye mensuptur ve bu yaramazlıkları, büyüklerin yoksullukla harmanlanmış öfkesinin bahanesi haline gelir kimi zaman. Babası, iş bulamayışının; ablası, ayrıldığı sevgililerinin; abisi, yoksulluğun hıncını alır bu küçük çocuktan. Ölesiye dayak yemekten kurtulamaz. Ancak, hepsiyle, o küçük ama devasa yüreğiyle başa çıkar. Şeker portakalı fidanından ayrılacak olmasını bile sineye çeker. Ancak, bir gün o kocaman yüreğinin dahi kaldıramayacağı bir olay gelir başına. İşte kitap belki de son sayfalarda, içinizdeki hüzün denilen o hassas noktaya dokunur. Gözünüzden akan bir damla yaşı engelleyemezsiniz o son sayfalarda. Kısacası, Şeker Portakalı, bir çocuğun, çocukluğunu yitirişinin öyküsüdür. Bana kalırsa, ölmeden önce okunacak kitaplar listesi diye bir liste yapılacaksa, Şeker Portakalı mutlaka o listede yer almalıdır. Çünkü, her yaşta, her dönemde okunup; her defasında farklı hislere kapılacağınız bir kitaptır. İyi okumalar...
ŞEKER PORTAKALI
Jose Mauro de Vasconcelos
Çeviri: Aydın Emeç
Can Yayınları
182 Sayfa
 Puan
★★★★★
 Yorumlayan Hanife Çavdar

Kerime Kitap Yorumu Bahadır Yenişehirlioğlu

Bastırdığın her şey imkân bulduğunda gizli ya da aşikâr çıkıp gider, özgürlüğüne kavuşur. "diyor yazar...öyle midir sizce de? Yine kadın, yine hüzün,yine acılar...
Kerime Kitap Bahadır Yenişehirlioğlu
Kadın olmanın zor olduğu ülkemizde,kadınların sıkıntılarından bahseden yazar her zamanki gibi tarihi olaylara da değinmiş.okurken beni benden alan bir kitaptı.yine ağladım, ağladım...Okumaya değer diye düşünüyorum.
Kerime, Bahadır Yenişehirlioğlu'nun ikinci romanı. Dönem romanı özelliği taşıyan Kerime'de olaylar, ezanın Türkçe okunması kararının alındığı 1932'de başlıyor.Muhafazakâr bir seriye kâtibi ve ailesinin başına gelen trajik olaylar, o dönemin koşulları içerisinde anlatılıyor. İki kızını da baskı ve korkularla yetiştiren bir seriye kâtibinin başına gelen korkunç bir olay... Kâtibin, . küçüklüğünden beri boyunduruğu altında tuttuğu büyük kızı Kerime'nin, ilerlemiş yaşına rağmen annesinin ve mahallenin baskısıyla kendinden yaşça büyük, dul bir adamla evlenmesi...Ailenin küçük kızı Nezihe'nin ise umutsuz bir aşkın peşinde felaketine doğru sürüklenip, gencecik hayatını bir adam uğruna karartması...
Cumhuriyetin kurulmasından kısa bir zaman sonrasını ele alan romanda, muhafazakârların ve Kemalistlerin mevcut devlet yönetimiyle ilgili düşüncelerine ayrı ayrı yer veriliyor, halk arasında yaşanan görüş ayrılıkları da tüm açıklığıyla gözler önüne seriliyor.Kerime, bir genç kızın, muhafazakâr ve erkek egemen bir toplumda yetiştirilip, yanlış verilen kararların, hataların bedelini nasıl ödediğini gösteriyor...Ölümle yüz yüze gelmişti seriye kâtibi. Bu ikili ölüm pencereden gördüğü ölüm, hem de kendine doğru yaklaşan ölüm. Bütün benliği ile hissediyordu bunu. Kendi ölümünü çoktan kabullenmişti ama kızının ölümünü seyretmek bu çok acı, bu ölüm çok acı... İyi okumalar...
KERİME
Bahadır Yenişehirlioğlu
Everest yayınları
225 Sayfa
 Puan
★★★★★
 Yorumlayan Hanife Çavdar

Ortadirek Dağın Öte Yüzü 1 Yaşar Kemal

Üçlemenin ilk kitabı. Diğerleri; Yer Demir Gök Bakır ve Ölmez Otu. Serinin bu ilk kitabında; Toroslar'ın kuzey eteklerinde bulunan bir köyden yaz sonunda, pamuk toplamak için Çukurova'ya gitmeye çalışan yoksul insanların hayat mücadelesi konu ediliyor.
Ortadirek Dağın Öte Yüzü 1 Yaşar Kemal
Çok çeşitli zorluklarla mücadele eden bu insanların yaşadığı yoksulluğu, acıyı , sömürüyü içinizde hissedeceksiniz.
Zorlu doğa koşullarını aşarak Çukurova'ya inmek zorunda olan bu insanları çileli bir yolculuk beklemektedir. (Çocuklar, yaşlılar, kadınlar tüm köy halkı yollara düşer çünkü) Motorlu aracın zaten olmadığı, binek hayvanlarının da çok az kişide bulunduğu bu yolculukta ihtiyaç duyulan her şey insanlar tarafından taşınmakta, bu da yolculuğu daha çileli bir hale getirmektedir. Yolculuk çilesi kitabın ana karakteri Uzunca Ali ve ailesi üzerinden muhteşem anlatılıyor. Zaten kitabın büyük bir kısmında aile ve çektiği zorluklar dikkate değer. Uzunca Ali ile ilgili bölümlerde hep Tarık Akan canlandı gözümde.
Film yapılmış olsaydı bu rolü en iyi o oynardı sanırım.Köylünün mücadelesi sadece göç yolu değil elbette; ağalardan rüşvet alarak köylüyü verimsiz tarlalara süren, köylüyü sömüren menfaatçi muhtar Sefer efendi de başka bir beladır. Köylüler muhtara karşı çıkmaya çalıştıklarında, bazen korkutarak, bazen vaatlerle köylüyü bir şekilde kandırmakta üstüne yoktur muhtarın. Örneğin sayfa 299' da şöyle ikna eder bir köylüyü : "Kitabımızda der ki, Allaha karşı gelmeyecek, ona şirk koşmayacaksın. Allah kim? Tövbe tövbe! Emirlerinden çıkılmaz bir büyüğümüz. Onun yeryüzündeki vekili kim? Hükümetimiz, Demirgıratımız. Hükümetin, Demirgıratın kasabadaki vekilleri kim? Kaymakamla Göde Tevfik efendimiz. Kaymakamla Tevfik efendinin köydeki vekili kim? Muhtarımız. Muhtar kim? Ben. Öyleyse bana karşı koymak ne demektir? Söyle ne demektir?...
Köylünün başka bir derdi tüccar Adil efendidir. Yoksul köylünün veresiye alış veriş yaparak borçlandığı ve ölesiye korktuğu Adil efendi... Yaşar Kemal'in bu romanı için " Tolstoy'un çapına ve Dickens'ın canlılığına sahiptir. " demiş Manchester Guardian.
Ortadirek Dağın Öte Yüzü 1
Yaşar Kemal 
Yapı Kredi Yayınları
352 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Ayşe KAYIKÇI

Cebinde Mucize Yarat Özlem Denizmen

Kredi kartları, ödemeler, taksitler, borçlar, faturalar...İnsanı düşündükçe delirtecek hesaplar, kitaplar. İşin içinden çıkamayacağınızı düşündüğünüzde yanınızda olacak ve istediğinizde açıp karıştırabileceğiniz bir destekçiniz var artık.
Cebinde Mucize Yarat! Özlem DenizmenBen paranın hesabını yapamayanlardan biriyim,özellikle kitaplara karşı kendimi tutamıyorum bu yüzden harcamalarımı konrol edemeyen birisi olarak bu kitabın yol gösterici olduğunu düşünüyorum.Ben kitabın çok faydasını gördüm,hayata bakışınızı bile değiştirecek bir kitap.Alışveriş çılgını mısınız? Kıyafet almaya doyamıyor musunuz?Markette kendinizden mi geçiyorsunuz? İşte tam size göre bir kitap.
Tabiki yazar sadece harcamaya odaklanmamış,nasıl birikim yapılır bunun yollarını da göstermiş.Benim gibi sizde para kontrolünü yapamayanlardansanız bu kitabı okumanızı tavsiye ederim...
‘Parasını yöneten hayatını yönetir’ sloganı ile yola çıkan kitap Garanti Emeklilik katkıları ile yayınlanmış. Destek Yayınevi imzalı Cebinde Mucize Yarat! özellikle girişimciler için çok faydalı. İçerisinde küçük ipuçları ve şimdiye kadar aklınıza gelmemiş tasarruf fikirleri bulacaksınız. Para elimizin kiri fikriyle büyüyen bir nesil olarak çok faydalı olabilecek bir kitap. Bütçe yapmaktan ve borçtan korkmamayı okuyana aşıladığı kesin. Özlem Denizmen kitabında alışveriş canavarları için de bir bölüm oluşturmuş. Çoğu zaman sadece o anki ruh halimizle karar verdiğimiz ve sonrasında pişman olduğumuz alışverişlerimiz için küçük bir oyun bile geliştirmiş. Doğru kararı vermemiz ve bütçeyi tutturmamız için verdiği tüyolar sayesinde ekonomi artık zor ve sinir bozucu bir kelime olmaktan çıktı. İyi okumalar...
Cebinde Mucize Yarat!
Özlem Denizmen 
Destek Yayınevi
390 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Hanife ÇAVDAR

Bin Muhteşem Güneş Yorumu Khaled Hosseini

Kitapların cinsiyeti olsaydı Khaled Hosseini'nin Bin Muhteşem Güneş kitabı mutlaka kadın olurdu.
Çocuk yaşta evlenmeye zorlanan, bir adamın iki eşi Meryem ve Leyla'nın acı ve zulüm dolu hayat hikayesini okurken Afganistan’da monarşinin çöküşünde, sovyet işgaline, Taliban Yönetimini ve tekrar Cumhuriyet yönetimine geçiş sürecinde yaşanan acıları, olayları detaylı bir şekilde irdelerken eser tarihi romana dönüşüyor. Kadınların heyecanla okuyacağı kitapta hemcinslerim biraz sıkılsada sonuna kadar okumalarını tavsiye ediyorum.
Heratlı Celil ve Nana'nın harami kızı Meryem ve Tarık'ın çocukluk aşkı Leyla'nın öyküsünü okurken, Afganistan devletinin dört kez yönetim değiştirme sürecine tanıklık edecek, gözyaşlarınıza hakim olamayacaksınız. Kitabı bitirdikten sonra etkisinden kurtulamadım ve okumaya iki gün ara verdim. Kitabı bitirdiğinizde Meryem'in sonu ve Pinokyo çizgi film kasedi hasreti aklınızda ve yüreğinizde birkaç gün yaşayacak...
Bin Muhteşem Güneş
Khaled Hosseini
Everest Yayınları
430 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan İsrafil BARAN

Görmek Kitap Yorumu José Saramago

Nobel Edebiyat ödülü sahibi Portekizli yazar José Saramago'nun, Körlük'den sonra  devam niteliğinde yazdığı kitap.
José Saramago görmek
Demokrasinin kırılganlığı ve hükümetlerce saptırılması üzerine müthiş bir taşlama olarak kabul edilen kitap; politik kişiliği ile tanınmış  yazarın, muhteşem üslubu ile unutulmaz bir yapıta dönüşüyor.Adı bilinmeyen bir ülkenin, adı bilinmeyen başkentinde seçimler yapılacaktır. Ancak seçimlerin yapılacağı gün bardaktan boşanırcasına yağmur yağmaya başlar. Az sayıda seçmen dışında insanlar oy vermeye gidemez. Yağmur sona erince; saat dörtte, tüm seçmenler, emir almışcasına, bulundukları yerlerden çıkarak seçim büroları önünde uzun kuyruklar oluşturur ve oylarını kullanırlar.Seçim sona erip, sayım bitince, kullanılan oyların yüzde yetmişten fazlasının boş olduğu görülür. Ancak sonuçlar sadece adı bilinmeyen başkentte böyledir.Taşrada seçim sonuçları her zamankinden farklı değildir.
8 gün içinde seçimlerin yenilenmesine karar verilir. Oy vermek için kuyruklar oluşturan seçmenlerin arasında, siyasal eğilimlerini açık etmeye çalışanları tespit etmek için gizli polisler ve daha çok da gönüllü muhbirler sızar. Yazar bu ikinci gruba "İspiyonculuğa gönül vermiş, hizmet aşkıyla otoritelere başvuran vatanseverler..." diyor. Ancak gizli polisler ve muhbirler hiç bir sonuca ulaşamaz.Tekrarlanan seçimin sonuçları açıklandığında, durumun ilkinden de vahim olduğu görülür. Çünkü boş oyların oranı yüzde seksen üçe yükselmiştir. Seçime katılan üç parti; sağ parti  (sap ) , merkez parti  (mep ) , sol parti  (sop ) büyük bir şaşkınlık yaşar; çünkü oyları daha da düşmüştür. Bu arada kısa bir açıklama yapalım, bu boş oylar, geçersiz oylarla karıştırılmasın. Beyaz oy da denilen boş oy; seçmenin pusula üstünde hiç bir işaretleme yapmadığı, tertemiz oy pusulasıdır.
Üçüncü bir oylamayı göze alamayan hükümet, bir taraftan olağanüstü hal ilan ederken, bir taraftan da beyaz oy kullananları tespit etmeye çalışır, ama bu mümkün olmaz. Bu kez sıkıyönetim ilan edilir, başkente giriş ve çıkış yasaklanır. Beyaz oy kullanma "Beyaz veba " ya benzetilir ve bunun demokratik sistemin istikrarına yapılan bir saldırı olduğu kabul edilir.Başkent halkının boş oy kullanmasını, bozgunculuk ve demokratik sisteme saldırı olarak gören hükümet halkı cezalandırmak için başkenti başka bir yere taşımaya karar verir. Devletin bütün güvenlik birimlerinin kentten çekilmesiyle, kentte karmaşa yaratmayı hedeflemektedirler. Ancak beklendiği gibi olmaz, şehir eskisinden daha güvenli hale gelir. Suç işlenmez, hükümetin emri ile belediye işçilerinin çalışmaması üzerine halk evlerinin önünü kendisi temizler. Bunlardan bir sonuç çıkmayınca, başbakanın emri ile metro istasyonunda bomba patlatılır. Amaç bu suçu beyaz oy kullananlara yüklemektir. Ancak yine de istenen karmaşa yakalanamaz.
Patlamada ölenlerin bir kısmı, patlama olan yere yakın bir parka topluca gömülür. Defin işlemi sırasında din adamları bulunmaz, çünkü onlar her zaman iktidarı desteklemiştir. Ölenlerin kimliklerinin tam olarak bilinmemesi, törene katılan insanların göz yaşları...ve burada yazarın o muhteşem sözü karşımıza çıkar; "İnsanın hiç tanımadığı birine ağlaması kadar saygıdeğer bir davranış olamaz. "(s.153)
Körlük salgınından etkilenmeyen ve doktorun karısı olarak adlandırılan kişinin, bu beyaz salgının sorumlusu olabileceği düşünülür ve bu durum soruşturulmaya başlanır...
Kitapta neler dikkat çekiyor;
- Notalama işareti olarak  yine nokta ve virgül kullanılmış sadece.
- Cümleler oldukça uzun, karşılıklı konuşmalar sadece büyük harflerle ayrılıyor, bu nedenle zaman zaman karıştırılabiliyor.
-Yer ve insan isimleri yok; Başbakan veya hükümet başkanı, cumhurbaşkanı veya devlet başkanı, bakan, doktor, doktorun karısı , müfettiş, komiser gibi.
- Yer ve insanların nasıl göründüğüne dair betimlemeler yok.
- Okurken, yaşanan olaylar o kadar tanıdık geliyor ki belki de okuru kitabın içine çeken bu oluyor.
"Körlük " kadar iyi olmadığını, sıkıcı olduğunu söyleyenler vardı, bir kez daha gördüm ki insanların kitaplardan beklentileri çok farklı. Elimden bırakmadım, usta bir yazardan muhteşem bir eser...  Mutlaka okunmalı..
GÖRMEK
José Saramago 
Can yayınları
352 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Ayşe KAYIKÇI

Toprak Ana Kitap Yorumu Cengiz Aytmatov

Cengiz Aytmatov naptın sen bana? Cengiz Aytmatov'u okumayan kalmasın! Hemen kalkın ve bir kitabını alın! Her kitabında, her sayfasında hatta her satırında başka bir duygu fırtınası...
Toprak Ana Cengiz Aytmatov Okurken nerede olduğunuzu dahi unutacağınız bir eser...Yine savaş,yine acılar,yine hüzün...Sığamadık koskoca dünyaya, paylaşamadık o devasa toprak parçalarını. Öldürdük, öldürüldük.  Yüz senede geçse, bin senede geçse bu aç gözler doymayacak mı? Bir çocuğun gözyaşından daha mı önemli paylaşamadığımız topraklar...Ahh beni benden alan bir kitap daha.Erkekleri askere alınan köylerde geride kalanların çektiği sıkıntılar etkileyici bir üslupla anlatılır. Eldeki yetersiz yiyeceğin muhtaç olandan başlanarak dağıtılması, dört gözle beklenen hasat zamanları, umutların hasat zamanına ertelenmesi, savaş yüzünden ürünün hemen hepsinin merkezden istenmesi, boşa çıkan umutlar, yine açlık, sefalet, bir yandan cepheden gelen ölüm haberleri, umutsuz bekleyişler, savaşın uzun sürmesi üzerine aşağı çekilen cepheye çağrılma yaşı, yine gidenler, ayrılıklar, gözyaşları... Yani tek kelimeyle ve bütün zulmetiyle; savaş.Mutlaka okumalısınız dediğim kitaplardan! İyi okumalar...
Toprak Ana
Cengiz Aytmatov 
Ötüken Yayınevi
143 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Hanife ÇAVDAR

Oblomov Ivan Aleksandroviç Gonçarov

Rus edebiyatının en çarpıcı, en çok okunan eserlerinden biri olan Oblomov, 1857 yılında bir ay içinde yazılmış.
Oblomov Ivan Aleksandroviç GonçarovYazar, daha önce "Oblomov'un Rüyası " adıyla yazdığı öyküyü de kitaba dahil etmiş.  Bir ay gibi kısa sürede romanı tamamlaması nı şöyle açıklıyor; "Bu büyük romanın bir ay içinde yazılması belkide imkansız görünüyor. Ama unutmayın ki, bu eseri yıllarca kafamda taşıdım ve onu sadece kağıda geçirmek kalmıştı" Sabahattin Eyüboğlu ve Erol Güney tarafından Rusça, İngilizce ve Fransızca metinler karşılaştırılarak çevirisi yapılan eser; oldukça akıcı, sürükleyici, zaman zaman hüzünlü hatta eğlenceli..
Kitaba da adını veren Oblomov, yıkılmakta olan bir toplum düzeninin, Rus derebeyi sınıfının çocuğudur. Yaşayışı, gelenekleri, inançları, aile kuruluşu ve çalışma düzeni ile eski Rusya'yı temsil eder. Bütün, köklerinden kopmuş derebeyleri gibi topraklarını bir kahyaya bırakıp büyük şehire, devlet kapısına sığınan Oblomov; Rus şehirlerinde yeni başlayan hayatı benimseyemez. Kendi ekmeğini kazanan insanlar arasında ne yapacağını şaşırır; böyle bir hayat için hazırlanmamıştır çünkü. İradesi yavaş yavaş söner ve toplum dışı bir insana dönüşür.
Kitabın diğer karakteri, Oblomov'un çocukluk arkadaşı ve en iyi dostu Ştolts ise değişen Rusya'nın yeni temsilcisidir. Çocukluğundan itibaren, Alman babası tarafından, bu yeni hayata uyum sağlayacak şekilde Alman disiplini ile yetiştirilmiştir. Oblomov ölüme benzeyen uyuşukluğa gömüldükçe, Ştolts'un yıldızı her geçen gün daha da parlar. Ve Ştolts her seferinde arkadaşı ve dostu Oblomov'u içine düştüğü durumdan, çevresindeki dolandırıcılardan kurtarmaya çalışır. Gonçarov, Ştolts - Oblomov karşılığında eski ve yeni Rusya'yı, Doğu ile Batı ' yı karşı karşıya koymuştur.Kitap üzerine araştırma yapan Dobrolbuyov " Bu kitapta önemli olan Oblomov değil, Oblomovluktur.  Oblomovluk durumu aslında tembellikten de öte temel olduğunu bilerek yaşamak ve bundan kurtulmaya çalışmama eğilimidir." diyor.
Oblomov gibi tembel ve miskin bir insan üzerinden anlatılan, aslında köhnemiş bir toplumun romanıdır.
OBLOMOV
Ivan Aleksandroviç Gonçarov
İş Bankası Kültür Yayınları
619 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Ayşe KAYIKÇI

Afrikalı Leo Kitap Yorumu Amin Maalouf

Bir berberin sünnet ettiği, bir papanın vaftiz ettiği Tartıcıbaşı Muhammed’in oğlu Giovanni Leone de Medici diğer adıyla Hasan'ın hikayesi...
Afrikalı Leo Amin Maalouf
Endülüs döneminde başlayan hikaye Granada'nın düşman eline geçmesiyle Fas'a, Napoli'ye, Mısır'a, Roma'ya, Vatikan'a, Tunus'a ve adını bilmediğimiz birçok Kuzey Afrika ülkesine geçişler yapıyor. Öykü karakteri çocukluğunun dini İslam'dan Hristiyanlığa geçiş sürecinde Endülüs ve Kuzey Afrika topraklarının hızlı el değiştirme sürecini ve topluma yansımasını gözler önüne seriyor. Kitapta bir baba oğluna hayat öyküsünü Osmanlı İmparatoru Yavuz Sultan Selim'in Mısır'ı topraklarına katmasına kadar tarihi süreçleri de ince ince işleyerek ve kendi yaşamından kesitlerle anlatıyor. Kitap şu cümlelerle sona eriyor;
“Bir kez daha oğlum, bütün gezilerimin tanığı olan ve şimdi de seni ilk kez yabana götüren bu denizin kıyısında yeniden doğuyorum. Sen Roma’da “Afrikalı’nın oğlu”ydun; Afrika’da “Rumi’nin oğlu” olacaksın. Nereye gidersen git, birileri sana derinin rengini ve dualarını soracak. Onların itkilerini hoşnut etmekten uzak dur! Oğlum, çoğunluk önünde boyun eğmekten kaçın! İster Müslüman, ister Hristiyan, ister Yahudi olsunlar, seni olduğun gibi kabul etmeliler ya da seni yitirmeyi göze almalılar. İnsanların görüşünü dar bulduğun zaman Tanrı’nın ülkesinin çok geniş olduğunu söyle; O’nun elleri çok geniştir, O’nun yüreği de çok geniştir. Uzaklara gitmek, denizler, sınırlar, ülkeler, inançlar aşmak fırsatı çıktığı zaman hiç duraksama.”
Mutlaka okumanızı tavsiye ediyorum...
AFRİKALI LEO
Amin Maalouf
YKY
344 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan İsrafil BARAN

Sefiller Kitap Yorumu Victor Hugo

Tanrı, hiç bir çocuğu kötü olsun diye yaratmaz! Onu kötü yapan, kötü eğitimdir! Kötü anne-baba, kötü çevre, kötü yönetim balçık gibidir, zavallı yavruları da çekip yutar... 
Sefiller Kitap Victor Hugo
Yıllar önce kısaltılmış şekliyle okumuştum fakat çok büyük hata yaptığımı anlayıp tekrar orijinal haliyle okumaya karar verdim. Kısaltılmış olarak okumanın yazara ve esere büyük saygısızlık olduğunu düşünüyorum. Sefiller'i okurken beni derinden etkileyen bir çok yer oldu,bir kısmını sizinle paylaşmak istiyorum.kitabi neden okumanız konusunda yardımcı olacağına inanıyorum; Jean Valjean ile başlar hikaye. Ailesini doyurmak için ekmek çalan ve bu yüzden kürek mahkumu olan, kaçma girişimleriyle beraber 19 yıl hapis yatan bir adamdır Valjean. 19 yıl içerisinde kürek mahkumlarının insan dışı yaşama şartları onu da insan dışı bir kişi haline getirir. Her türlü kötülüğün meskeni olur ruhu. Cezasını bitirip şartlı tahliye edilince eline “tehlikeli ve güvenilmez” biri olduğuna dair bir kağıt verirler ve bu kağıdı gittiği her yere götürmesini şart koşarlar. Öyle ki ilk sığındığı kasabada ona karşı herkes bir kürek mahkumu olması sebebiyle pek iyi yaklaşmaz. Girdiği hanlardan kovulur. Kapısını çaldığı evlerden kabul görmez. Hatta bir köpek kulübesine sığınmayı dener ama köpek bile buna müsaade etmez. Yoldan geçen birinin tavsiyesiyle papazın evine sığınmayı dener son çare olarak. Papaz ne olduğuna bakmadan buyur eder, yemek ve kalacak yatak verir. Jean Valjean ise papazın tek mal varlığı olan gümüş takımlarını çalarak gece yarısı evden kaçar. Bu kaçış kısa süreli olur ve yakalanır. Valjean’a Gümüş takımlarını nereden bulduğu sorulunca papazdan aldığını söyler. Buna inanmayan polisler Valjean ile birlikte hırsız olduğu teyit edilsin diye papazın evine giderler. Papaz onları karşılar. Bu karşılama ne Valjean’ın ne de polislerin beklediği türden olur. Papaz gümüşlerinin çalınmadığını misafirine kendisinin verdiğini hatta unuttuğu bazı gümüşler olduğu söyler ve unuttuğunu söylediğin gümüşleri de Valjean’a verir. Kendisine karşı yapılmış böylesine bir iyilik karşısında Valjean hayatının kırılma anını yaşar. İşte buradan itibaren bir kürek mahkumunun yaşama tutunma mücadelesini ele alır Sefiller en derin şekilde. Kötülüğü ruhundan atıp erdemli bir adam olabilme savaşıdır Jean valjean. Değerlerle dolu harika bir eser.İntikam almanın en güzel yolunun ona iyilik yapmak olduğunu, sen bıraksan da geçmişin senin peşini bırakmayacagini tokat gibi çarpıyor Victor Hugo. Ve sevgi… Sevgi dişlerini 1 lira karşılığında kerpetenle kopartman oluyor.kitap her satırında etkisi altina alıyor insanı. Ve...Sayfanın sonunda ne akıtacak gözyaşın ne de adalete bir güvenin kalıyor.Kesinlikle muhtesem bir eser.En önemlisi de yazar kitabın yazıldığı döneme göre çok cesaret gerektiren bir iş yapmış. O zamanın karanlık Avrupa’sında sürgün ve hapis hayatı yaşayacağını bile bile “Özgürlük, Adalet, Eşitlik” gibi konuları işlemek bir cesaret işidir.kesinlikle okumanız dileğiyle. İyi okumalar... 
 SEFİLLER 
Victor HUGO
İletişim Yayınları 
1600 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Hanife ÇAVDAR

Oyumben Kitap Yorumu Tamer Karslıoğlu

Yıllarca askeri istihbarat biriminde görev yapmış bir askerin, zaman içerisinde uğradığı metamorfozla çaresizlik avatarına dönüşüm hikâyesini okuyacaksınız diyor önsözünde Tamer Karslıoğlu. 
Oyumben KitapFETÖ/PDY nin, Türk Silahlı Kuvvetleri 'deki çok değerli vatansever subayları tasfiye etmek için kumpaslar kurduğu hepimizin malumu. İşte bunlardan biri de İstanbul Askeri Casusluk Davası. Sicili, takdir ve ödüllerle dolu, hiç bir disiplin cezası almamış, soruşturma dahi geçirmemiş; üstelik TSK 'nın en önemli birimlerinden GES (Genel Kurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı ) de başarıyla görevini yapmakta olan vatansever bir subay; hiç bir delil olmadan saçma sapan suçlamalarla TSK 'dan atılışı ve yargı sürecinde yaşanan akıl almaz uygulamalar... Yazar, yaşadıklarını kaleme alırken, bölüm başlıklarını kelebeğin metamorfoz safhaları ile isimlendirmiş : 
1 - Yumurta 
2- Larva 
3- Pupa 
4- Adulta 
Yaşananları basının ele aldığı kadarıyla biliyordum, bir şey bilmiyordum yani. Tamer beyin yaşadıklarını, ülkemin içine düştüğü durumu büyük bir hüzünle okudum. Okuduğum bölümlerde altını çizdiğim, tekrar tekrar okuduğum çok yer oldu. Kitaptan : "İddia ediyorum ki tüm ordulardaki askerlerin rütbeleri postal altında olsa, dünyada savaş olmaz. Barış bu kadar basit aslında! Çünkü rütbe görünmeyen bir yerde olsa, ya karmaşa çıkacaktır ya da gücünü rütbesinden almayan gerçek liderler ortaya çıkacaktır. " (s.22) " 
Düşünüyordum... Yaşanan tüm bu kötülüklerin sebebi ne? O kadar çok düşünmeye vaktim olmuştu ki kendime göre bir sonuca ulaşmayı başarmıştım. İnsanın iki temel ihtiyacı, aynı zamanda insanlığın lanetiydi. İnanç ve aidiyet. İnanç ve aidiyet kötüdür demiyorum. Ancak sosyal kötülüklerin hangisini kazırsanız kazıyın altından insanların bir yere ait olma ve inanma ihtiyacı çıkıyordu..( s.206 ) "FETÖ amacına ulaşmıştı. Belki deşifre olmuştu, fakat Silahlı Kuvvetlerde hedef seçtiği kişileri tasfiye etmeyi de başarmıştı. Uluslararası güçlerin maşası olarak kullanıldığını belki FETÖ örgütünün kendisi de bilmiyordur. Bu güçler FETÖ yü kullanıp atmışlar fakat sonuç itibariyle amaçlarına ulaşmışlardı. Fakat biz adliye binasında sevinç içindeydik. " ( s.214 ) "Belki mürekkebimi tüketemedim, fakat yazılabilen her acı, yazıldıktan hemen sonra onu bir başkasının okuyacağı düşüncesiyle daha katlanılabilir hale gelmez mi? İnanın bana geliyor. Çünkü belki yazdıklarımı okuyan birileri olacak. okuyup da anlayan, anlatan birileri olacak. Ve ben asla SUSmayacağım "(s.218 ) 
 OYUMBEN
Tamer Karslıoğlu
Dualite Yayınevi 
218 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Ayşe KAYIKÇI 

Abim CHE Kitap Yorumu Juan Martin Guevara

Ernesto Che Guevara ' nın küçük kardeşi Juan Martin Guevara, ailenin Che'ye dair sessizliğini bozuyor bu kitapta.
Kendisi de askeri dikta döneminde, siyasi fikirleri nedeniyle, uzun yıllar hapis yatmış olan kardeş Guevara "Abim Ernesto Guevara' nın öldürüldüğü yere gitmek için kırk yedi yıl bekledim. " diyerek başlıyor kitaba...
Bu gecikmenin nedenini ise şöyle açıklıyor "İlk yıllarda psikolojik olarak hazır değildim. Ülkemde yönetimi ele geçiren faşist ve baskıcı askeri cunta zamanında aşağı yukarı 9 yıl hapis yattım. Dikkat çekmemeyi öğrendim, ülkemin içinde bulunduğu siyasi iklimde Che Guevara ile bağlantılı olmak uzun zaman tehlike arz etmişti"
Bolivya'da Che'nin yakalandığı ve öldürüldüğü yere geldiğinde, bir taraftan çok duygusal anlar yaşarken, bir taraftan da gördükleri karşısında şaşırıp sinirleniyor. Çünkü Che' nin yakalandığı yere, öldürüldüğü okulun bulunduğu köye turlar düzenlenmesi, hediyelik eşyalar satılması, hatta bir kişinin, yakalandığı yeri göstermek için para istemesi kardeş Guevara ' yı çok sinirlendiriyor. Bu durumun Che'nin düşünceleri ile ne kadar da tezat oluşturduğunu vurguluyor. 
Che'nin hayatına dair pek çok kitap yazıldı. Bunun farkı aileden birinin gözünden bilinmeyenlerin açıklanması. Abiye hayran ve onun düşüncelerini benimsemiş bir kardeşin gözünden okuyacaksınız kitabı...
Peki neler bulacaksınız bu kitapta :
- Che'nin çocukluğunu ve ilk gençlik yıllarını, 
- Anne ve babasının, varlıklı, aristokrat bir aileden geldiği söylenir, bunun ne kadar doğru olduğunu, 
-Kardeş Guevara'nın gözünden Che'nin kişilik özelliklerini,babanın ve özellikle annenin buna etkisini, 
- 14 Haziran 1928 de doğan Che'nin, astım hastalığının nedenlerini, ailenin hastalıkla mücadelesini ve Cordoba'ya taşınmalarını, 
- Ailenin çocuk yetiştirme tarzının Che'nin kişilik gelişimine etkilerini, 
- Che'nin genç yaşta yaptığı yolculukları, yolculukların siyasi bilincinin gelişimine katkılarını, 
- Fidel ve Che'nin tanışmalarını, 
- Che'nin kardeşleriyle ilişkilerini, 
- Oğluna hayran annenin, büyük bir endişeyle oğlunu bekleyişi, her ölüm haberinde yaşadığı ızdırabı, 
- Akrabalarının Che hakkındaki düşüncesini, 
- Che'nin SSCB'yi elestirmesinin nedenlerini ve bu ülkenin geleceği ile ilgili öngörüsünü, 
- Che'nin neden Bolivya'ya gittiğini, 
- 10 Ekim 1967 de ölümünü gazeteden öğrenen aile bireylerinin duygularını, cesedi teşhis etmek için Bolivya'ya gidişlerini ve orada yaşadıklarını, 
- Fidel'in Guevara ailesine nasıl sahip çıktığını, koruduğunu, 
- Che'nin cesedinin yıllar sonra nerede, nasıl bulunduğunu ve sonrasını, 
- Ailenin Arjantin'den sürgün edilmesinin nedenlerini, 
- 60 lı ve 70 li yıllarda Arjantin'in yaşadığı siyasi çalkantıları, askeri cunta yönetimlerinin halk üzerinde uyguladığı akıl almaz işkenceleri, yok edilen insanları, 
- Başlarında beyaz örtülerle Mayıs meydanında evlatlarının bulunmasını talep eden kayıp annelerini,
- Bizdeki "Cumartesi Anneleri " Mayıs Kadınları örnek alınarak oluşturulmuştur.
- Günümüz Kuba'sındaki yaşam, ABD'nin ambargoyu kaldırması ve kapitalizmin Küba 'ya zarar verebileceği endişesini, 
- Che'nin çocuklarını, çocuklarına yazdığı son mektubu , 
Ve daha fazlasını...
ABİM CHE 
Juan Martin Guevara
Armelle Vingent
Can Yayınları
239 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Ayşe KAYIKÇI

Kanaviçe Kitap Yorumu Bahadır Yenişehirlioğlu

Yazar kitabın ilk sayfalarında "acıyı anlatarak öğretebilir misiniz insanoğluna?" cümlesiyle hayatı sorgulamanızı sağlıyor.
Kanaviçe Bahadır Yenişehirlioğlu
Sonrasında Mert'in başına gelenlerle daha kitabın en başında hüngür hüngür ağlatmayı başarıyor. Kitap öyle bir akıp gitti ki bir baktım 200.sayfadayım,gözlerim harfleri çift görmeye başladı ve devam edemedim tabi.Demem o ki alıp götürecek bu kitap sizi.Kâh ağlayacak,kâh tarihin gercekleriyle yüzleşecek Ermeni tehcir kanununun ne demek olduğunu anlayacak,kâh sıcacık aşk hikâyeleriyle içinizde kelebekler uçuşacak.Kitab da o kadar çok altını çizdiğim yerler var ki,biri de şu"beşeriyetin kardeşliği,dinimizin emridir.Fırka ve kabileleri;beyaz,siyah,sarı ırkları;galiple mağlubu ayırt etmeksizin,arazi ve memleket farkı gözetmeksizin bütün insanları kardeşliğe davet etmeliyiz".Sizce de ihtiyaç duyduğumuz cümleler değil mi?Bu kitabı okursanız bir çok değer kazanacaksınız,kesinlikle okumanızı tavsiye ederim. İyi okumalar...
YAZAR BAHADIR YENİŞEHİRLİOĞLU HAKKINDA
Bahadır Yenişehirlioğlu Akhisar'ın değerli insanlarından biridir. Abimin anlatımıyla,gençlere önderlik etmiş yol göstermiş, naif bir insan. Kendisini avukatlığıyla tanıdım çok yardımlarını gördüm. Ofisine gittiğimde çoğu zaman, Rabbine secde ederken denk geldim, tabi Allah bu kulluğunu karşılıksız bırakmadı ve bir çok alanda başarılar verdi ona. Bunlardan biride yazarlık elbette. Son çıkan tahta at kitabıyla birlikte 8 tane eseri var. Hepsi birbirinden güzel eserler. Ben bir yazarın en başta oyuncu olduğuna inanırım çünkü  bir duyguyu anlatmak için o kişiliğe bürünüp yaşamak gerek, işte yazar önce bunu başarmalı,Bahadır bey bunu en iyi şekilde başarmış ve oyuncu kimliğiyle de ispatlamıştır. Kitaplarını abim ve ben ayrı  ayrı aldık,öyle kitap değişikliği yaparak okuyanlar dan değiliz, kitabın da yazarın da hakkını veren okuyuculardanız. 
KİTAP TANITIMI
1915… Ermeni Tehciri kararına, "O benim komşum, o benim arkadaşım, o benim halkım!" deyip itiraz eden cesur Kütahya Mutasarrıfı Faik Ali Bey… Ne Ermeni ne Türk, sadece ocağına tehcirin ateşi düşen bir kadın, Ani… Geride ailesini, çocuklarını, en büyük aşkını bırakıp uzaklaşmak zorunda kalan; yüreğine ayrılığın ateşi düşen bir adam, Aram… Bir trafik kazasında tüm ailesini kaybedip içine itildiği yalnızlıkta; mazi, aşk ve merhamet kuyusuna düşen, tek başına bir delikanlı, Mert…
Ve 1915 Ermeni Olayları'nın bir aileye düşürdüğü ateşi ve bu ateşin günümüze kadar ulaşan ızdıraplarını işleyen Kanaviçe… İlmek ilmek aşk, ilmek ilmek hüzün, ilmek ilmek özlem… "Bazı yaralar iyileşemez" diyen Bahadır Yenişehirlioğlu kaleminden… 
KANAVİÇE
Bahadır Yenişehirlioğlu
Timaş Yayınları
304 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Hanife ÇAVDAR

Ben Bir Gürgen Dalıyım Hasan Ali Toptaş

Hasan Ali Toptaş'ın kaleme aldığı "Ben Bir Gürgen Dalıyım" genç bir gürgenin ağzından yetişkinler için yazılmış çocuk hikayesi olarak tanımlanabilecek farklı bir eserdir. 
Ben Bir Gürgen Dalıyım Hasan Ali Toptaş
Günümüz yetişkin dünyasının doğaya duyduğu saygı (!) üzerinden yola çıkıp insanoğlunun kendi düşmanlığındaki iç dünyasına atıfta bulunan ve hikaye kurgusuyla insanı çocukluğuna götüren naif bir hikayedir.  
Öncelikle tek solukta okunabilecek ve neredeyse her sayfada yüreğinize dokunacak betimlemelere rastlayabileceğiniz bir kitaptır. Öyle betimlemeler ki tatlı bir hikâyenin sonunda hüzünden bir gerçeklik bırakıyor belleğinizde. Mesela genç gürgenin dünyasında insanoğlu: 
 "...yüzyıllardır çözülemeyen acayip bir bilmeceydi insan. Derinlerden daha derin bir sırdı ya da ucu bucağı olmayan, içi pisliklerle, içi eşsiz güzelliklerle dolu, alabildiğine karanlık ve karmakarışık bir evrendi."  sözleri ile karşınıza çıkabiliyor. 
 Kitabı bitirdiğinizde büyüdüğünde neler olacağını merak eden genç bir gürgenin insanoğlu ile mücadelesinin hüznünü hissediyor ve içiniz şu sözlerle burkuluyor: 
"Bir zamanlar bana ak saçlı meşenin anlattığına göre, adına savaş denen şey, yeryüzünün herhangi bir noktasında başlayıp herhangi bir noktasında bitmezdi. Her şey gibi, o da insanda başlayıp insanda biterdi. Bu yüzden, cepheler falanca dağda ya da falanca ovada değildi. Cepheler, bütün acımasızlıklarıyla insanoğlunun içindeydi."  
Çocukça bir gözün masumluğuyla "insan olmak" gerçeğinin karanlık yanının, tam da çocukluğunuza döndüğünüz bir anda yüzünüze vurulmasını kabul edebilecekseniz bu kitabı  okumalısınız ! 
Ben Bir Gürgen Dalıyım
Hasan Ali Toptaş 
Everest Yayınları
160 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Esen BERBER

Cennetin Rengi Kitap Yorumu E. V. Mitchell

Cennetin rengi nedir? Sonsuz mavi, Saflığın temsili beyaz, Huzurun diğer adı yeşil. Peki sizin renginiz nedir?
cennetin rengi E. V. Mitchell,
Bana göre cennetin rengi tabiki yeşil ve kitaplarla dolu bir yer.tabi biraz çikolata biraz dondurma ve çokça huzurun olduğu bir yer... Her neyse,sizin Cennet hayaliniz nedir peki? Kitap ismi gibi Cennetin Rengi'ni, hayatın nasıl da incecik dengelere bağlı olduğunu sorgulatıyor insana. Ölümle yaşam arasındaki o belirsiz boşlukta insanın neler yaşayabileceğine dair ufacık bir bakış açısı sunuyor. Bu serüvende bir annenin kaybını, yürek burkan bir aşkı, yürek burkan başka bir aşkı ve umudun hiç tükenmediğini okutuyor yazar.Evet umudumuzu hiç kaybetmeden,her yeni güne,yeni bir başlangıçla başlayalım.Mutsuzlukları, acıları,bizi yoran her ne varsa geride bırakalım.Hatalarımızdan dersler alıp,yolumuza devam edelim.Tek nefeste,soluksuz okuyup bitireceğiniz,betimlemelerle dolu bir roman. Keyifli okumalar...
CENNETİN RENGİ
E. V. Mitchell
Çevirmen: Çağla Dirice Çakır
Arkadya Yayınları
336 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Hanife Çavdar

Gizli Ordular Emrullah Tekin

İngilizlerin Lawrence ı varsa Almanlarında meşhur Wassmuss’u var.
Ayrıca orta doğuda bir çok yerde Lawrence i mat eden Niedermayerden de bahsetmiş. Birinci dünya savaşı ve ikinci dünya savaşında Almanların casusluk faliyetleri yalın bir dil ile anlatılmış. İşlerine geldiklerinde Türkiye de kafkasyada üstlendikleri Panislamizm ve panturanzim faliyetlerini destekleklemeleri işlerine gelmediklerinde Kafkas Türklerini nasıl kışkırttıkları ortaya çıkıyor. 
Von der goltz paşadan sonra gelen alman elçisi Franz von papenin faliyetleri ve walter nikolayın gözünden bir kısım Türkiye anlatılmış. Daha sonra 2. Dünya savaşında almanyanın yanında savaşa girilmesi için yapılan entirakalardan bahsetmiş.Güzel kitap tavsiye ederim tarih kitabı sevenler hiç zorlanmayacaktır yazım dili çok iyi.
GİZLİ ORDULAR
Emrullah Tekin
Kamer Yayınevi
190 Sayfa
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Kadir Şarkı