The Most/Recent Articles

güncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
güncel etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Ölü Zaman Gezginleri Hasan Ali Toptaş

Yeni bir Hasan Ali Toptaş kitabıyla selamlar. Onun satırlarını okumak, güzel bir kır gezisinde olduğum hissini verir.
Bu kitabında biraz daha hüzünden ve acıdan bahsetmiş olsa da onun kelimelerle oyunu beni mest ediyor. Bir insanın doğumunu şu cümlelerle anlatmış"Ne zaman doğduğumuz sorulduğunda hep anamızın bacakları arasından çıktığımız tarihi belirtmemize rağmen, artık insanları analardan çok yaşamın doğurduğunu biliyorum." Ne müthiş düşündürücü cümle. Oradan oraya sürüklendim inanın ve ne demek istiyor diye düşünürken bir çok düşünceye daldım. Acılarımız doğuruyor belki bizi, belki kötü insanların cehaletlerinden doğuyoruz kim bilir. Her kötülükte yeniden doğuyor ve her defasında inatla bu dünyaya iyiliğimizle baş kaldırıyoruz kim bilir... Bir çok öyküye yer vermiş bu kitabında. Öykülere tek tek deyinmeyeceğim. Heyecanı da taze tutmak adına fazla bahsetmek istemiyorum. Bir kaç etkilendiğim konu var onlara bir göz atıp sonlandıracağım. Bir adamın karısıyla olan kavgasını, iletişimsizliğini öyle naif anlatmış ki, bunu bu şekilde anlatmak bir sana yakışırdı dedim satırları okurken. Bir hayat kadınını dillendirmiş sonra ve anlatmış da anlatmış.Neden orada olduğundan tutunda bugüne kadar sormak isteyip soramadığımız tüm soruların cevapları vardı belkide. Yada ben sorularıma cevap buldum satırlarda. Sahi kimdi suçlu? Anne, baba, eş ve akrabaların hiç mi suçu yoktu? Bir hayat kadının oralara itilmesinde toplum olarak bizim hiç mi suçumuz yoktu? Yada birde şöyle bir soru sorayım, dünyada o kadar çok ahlaksızlık varken ve o kadar çok kötülük yapılırken, insanlar ahlaki anlamda kimin eli kimin cebinde belli değilken, hayat kadını gerçekten bu saydıklarımdan daha mı ahlaksız? Ben çıkamadım işin içinden. Terazinin bir kefesine kötülüğü koydum ve hep ağır geldi. Bizim parmakla işaret ettiğimiz ayıplayıp kınadığımız insanlar daha masumdu. İnanıyorum ki Allah katında da bu böyle ve en büyük suçlu biz yargılayanlarız... Kitapla ve sevgiyle kalın ...
Ölü Zaman Gezginleri
Hasan Ali Toptaş
Everest Yayınları
Sayfa 139
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Hanife Çavdar

Kayı Beyi Osman (IYI) Kitap Yorumu Bekir MANAV

Osmanlı Devletinin kurucusunun anlatıldığı  "Kayı Beyi Osman" kitabını bir solukta ve heyecanla okuyacaksınız. 
kayı beyi osman bekir manav
Yazar Bekir MANAV dönemin olaylarını akıcı bir şekilde aktarmış. Kitabı okurken en ilgimi çeken olay 41 Yasin-i şerif okunarak hazırlanmış nakışlı ok başlarının içine gizlenen özel mesajların olmasıydı. Ayrıca Osman Bey'in oğlu Alaaddin'in beyoğlu olduğu için imtiyaz görmek istemesi üzerine görmüş olduğu muamele takdire şayan bir olaydı. Osman Bey, asla bir sarayda yaşamamıştı, özel şoförü de yoktu. Osmanlı'nın kuruluşuna, islamın yayılmasına önderlik etti. 
Kayı Beyi Osman
Bekir MANAV
Pergole Yayınları
243 Sayfa
Puan
★★★★
Yorumlayan Tuncay EKSEN

Saraydaki Gizli Tarikat - Erdal Sarızeybek

Saraydaki Gizli Tarikat - Erdal SarızeybekBir tarikat düşününüz: Özal'dan Erdoğan'a üç cumhurbaşkanı... Özal'dan Erbakan'a üç başbakan... Binlerce bürokrat, binlerce işadamı... Bu sadece tarikatın siyasi ve ticari cephesidir. Öte yanda... Mehmet Zahid Kotku'dan Cübbeli Ahmet Hoca'ya binlerce din adamı... Gümüşhanevi'den İsmailağa'ya binlerce tekke... Bu ise tarikatın dini cephesidir. Ve... Sevr'den BOP'a... Şam'dan Musul'a...Osmanlı'dan Cumhuriyet'e ve de günümüze... Bu da tarikatın küresel cephesidir. Biz burada siyasete, ticarete ve inançlara yön veren ve ardında iki yüz yıllık tarihsel süreç olan bir tarikattan bahsediyoruz. Ve biz bir tarikatın, nasıl olup da insanlarımızın kutsal inançları üzerinde oynayarak bunu siyasi, askeri ve ekonomik güce dönüştürebildiğini ve bu gücü de devlet yönetiminde nasıl kullanabildiğini anlamaya çalışıyoruz. Bugün Türkiye'de herkes darbeyi konuşuyor ama darbenin hedefinde nasıl bir güç olduğunu kimse görmek istemiyor. Oysaki bugünü anlayabilmenin yolu düne bakmaktan geçiyor. Elinizde tuttuğunuz kitap bu tarihsel süreci tüm ayrıntılarıyla deşifre eden ve bugün Türkiye'de yaşanılanlara güçlü bir ışık tutabilen "belgesel" bir çalışmadır. (Tanıtım Bülteninden)
Saraydaki Gizli Tarikat Yorumu
Erdal SARIZEYBEK
Destek Yayınları
384 Sayfa
Puan ★★ 

Sultan Alaeddin Kitap Yorumu Bekir Manav

Yazar Bekir MANAV'ın Elazığdaki kitap fuarında imzalayıp okuyorum.org okuyucularına armağan ettiği Sultan Alaeddin kitabını uçak yolculuğum esnasında bir solukta okudum. 
Ve oldukça da keyif aldım. Osmanlı'nın kuruluşuna ışık tutacak olan Sultan Alaeddin dönemini bilmeniz, öğrenmeniz açısından oldukça yararlı bir kaynak.
KİTAP TANITIMINDAN
Sultan Alaaddin’i ne kadar tanıyoruz?Onun hakkında neler biliyoruz? O Sultan ki Türkmenler tarafından “Uluğ Keykubad” lakabına mazhar olmuş İslam neferi, adalet timsali, merhamet sahibi bir deha. Anadolu coğrafyasında hakimiyeti ele alan yegane güç,
O bizim ecdadımızdı. Ecdadımızı tanımak adına; Alâeddin Keykubad’ı tanımak Türklüğü tanımaktır. Onu tanımak İslam adaletini ve hizmetçiliğini tanımaktır. Onu tanımak tarihimizi tanımaktır. Alâeddin Keykubad bir Oğuz Türk’üdür. Müslüman ve dindar bir hükümdardır. Merhamet ve adalet sahibi bir hükümdardır. Sultan Alaeddin kitabı, meşhur Selçuklu tarihçisi İbni Bibi ve muhtelif gerçek kaynaklardan Sultan 1. Alaeddin Keykubad’ın hayatı ve dönemini ele alan araştırma kitabıdır.
Kitapta, Alaeddin Keykubad’ın nasıl Sultan olduğu, ağabeyi İzzeddin Keykavus ile mücadelesi, Yassıçemen Savaşı, Alaiye fethi, Emirlerini öldürtmesi, dönemde yapılan savaş ve fetihler, fetihnamesi, mühür resimleri, Mevlana ve Ertuğrul Gazi ile olan ilişkileri kaynaklarla, dipnotlarla açıklanarak anlatılmıştır.
Dönem kronolojisi, Emirleri ve dönemde yapmış olduğu eserlerde bu kitapta mevcuttur. Sultan Alaeddin Keykubad dönemi için günümüzde son verilerle hazırlanmış akademik olmayan, herkesin anlayabileceği sadelikte, öz bir dil ile hazırlanmış başucu kitapları arasında yer alacak bir eserdir. Kitap bir doktora tezi veya akademik bir çalışma değildir. Sadece Sultan 1. Alaeddin Keykubad’ı ve dönemini ele alması açısından eşine fazla rastlanmayan bir kitaptır. Uluğ Keykubad’ı tanıtmak amacıyla hazırlanmış, tarih dersinin dışında Alaeddin Keykubad’ın özel yönlerini de ele alan, çeşitli kaynaklarla neşrederek sonuca kavuşturan özel bir yapıttır. Her konu bölümlere ayrılmış ve “İçindekiler” sayfasında bölüm ve konular belirtilmiştir.Sultan 1. Alaeddin Keykubad’ı tanımak isteyen, döneme dair bilgiler arayan herkesin mutlaka okuması gereken bir eserdir.
Sultan Alaeddin
Bekir Manav
Pergole Yayınları
Puan
★★★★★
Yorumlayan Tuncay EKSEN

Oyunu Okumak Sarı Siyah Bir Yıl Yorumu

2014 yazında Almanya'nın Borussia Dortmund takımı, başarılı teknik direktörleri Jürgen Klopp ile yeni bir sezona iddialı bir şekilde hazırlanırken, Almanya Yazarlar Milli Takımından (Autoren-Nationalmannschaft) 17 yazar, Borussia Dortmund'un iç saha maçlarını izleyerek izlenimlerini yazma konusunda anlaşırlar. 
Oyunu Okumak Sarı Siyah Bir Yıl kitap
Şampiyonluk adayı Borussia Dortmund'u edebiyatçıların gözünden anlatırlar.Ancak o sezon hiç bir şey beklendiği gibi gitmez. İlk yarının sonunda takım küme düşme hattındadır. Takım kaptanı ve takımın efsane ismi Sebastian Kehl, sezon sonunda jübile yapacağını açıklamıştır. 
İkinci yarının ilk maçıyla takım son sıraya yerleşir. Takımla birlikte büyük başarılara imza atmış olan Jürgen Klopp da, sezon sonunda takımda ayrılacağını açıklayınca, Alman edebiyatçılar bir şampiyonluk öyküsü değil, bir hüzün öyküsü kaleme almak zorunda kalırlar sezon boyunca. Neyse ki, takım ikinci yarı toparlanır, aldığı sonuçlarla kümede kalmayı başarır.

Almanya'da izleyicilerin ve yazarların futbola bakış açısını anlatan ilginç bir kitap. Alman ligini takip etmiyorsanız bu kitabı okurken sıkılabilirsiniz. Ama futbolun ve taraftarlığın ülkemizdeki gibi sadece maç sonucundan ibaret olmadığını; her takımın, her sporcunun ve hatta her taraftarın öykülerinin olduğunu görmek için bu kitaba göz atmalısınız. Futbol seviyorsanız, İthaki Yayınları'nın Futbol Kültürü serisi kitaplarına bir göz atın derim.

"OYUNU OKUMAK, Sarı Siyah Bir Yıl"
Editör: Moritz Rinke, Çeviren: Levent Konça
İthaki Yayınları, Kasım 2016, 232 sayfa,  17 TL

YORUMCU BANDIRMA GEZİ


Oyuncu Anne Kitap Yorumu Şermin ÇARKACI

"Çocuğuyla nitelikli zaman geçirmek isteyen annelere rehber kitap"
Oyuncu Anne Şermin ÇARKACIİşkadını bir anne ve üç çocuk.. Nasıl olacak bu iş?.. İşten gelince çocuklar ilgi bekler. Zaten bütün gün annelerini özlemişler.. Ama anne bütün gün çalışmış, zaten günün yorgunluğu var, e bir de ev işleri, hepsine nasıl yetişecek?.. Yetişmek mümkün mü?.. Yemek, bulaşık, ev düzeni.. Yetişmek tabi ki değil.. Eee, ne yapsın bu anne?.. Ne yapmalı bu anneler?.. Kitabın yazarı Şermin Çarkacı, bu sorunun üstesinden nasıl geleceğini bulmuş. "Oooolldu canım başka" diyeceksiniz.. "Ay ben hayatta izin vermem" diyeceksiniz.. "Aa hiç işim yoktu da bununla uğraşacaktım" da diyeceksiniz. Ama anne-baba olmak sorumluluk ister. Yazarın yöntemlerini uygulamak zorunda değilsiniz elbette. 
Ama bir şey yapmak zorundasınız. Çocuklarla nitelikli zaman geçirmek zorundasınız. Çocukların sadece karnını doyurmak ve maddi ihtiyaçlarını karşılamak değildir anne-babalık.. 

"Eee, sen babasın, sen de mi okudun kitabı?" Evet babayım, tabi ki ben de okudum. Ben de iyi bir baba olmak istiyorum. Zaten oyuncuyum ve anlatıcıyım.. ben de çocuğumu doğru eğitmek, doğru yönlendirmek istiyorum. Bunun için kendimi  sürekli geliştirmeliyim. Bu kitap da farklı bir bakış açısı öneriyor mu, öneriyor. Okurum arkadaş.. Sen de oku!..
Yazarın başka kitapları da var.. Çocuğunuz için okuyun!..
OYUNCU ANNE
Şermin ÇARKACI
Elma Yayınevi
160 Sayfa
Puan
★★★★
Yorumlayan Bandırma Gezi 

Bil ki Hayat Virâne Yorumu İlyas Barut

İlyas Bulut'un Bil Ki Hayat Virâne romanını okuduğunuzda, yazarın ilk romanı olduğuna inanmayacak, başka romanları var mı diye kitapçıları dolaşacaksınız.
Bil ki Hayat Virâne, İlyas Barut
Deniz kenarında bir şehirde genç bir kızın intiharı.. Buna inanmayan bir baba.. Ve babanın yakın arkadaşı emniyetten malulen emekli olmuş polis memuru Nusret Çakmak. Kendi hayatı çalkantılarla dolu olan Nusret, eşini kaybetmiş, çocuklarıyla arası iyi değil.. Kendini alkolle oyalarken, bu  genç kızın ölümünü incelemeye başlar. İnceledikçe birbirinden farklı insanların hayatlarına da tanık olur. Ve ortaya başka cinayetler de çıkar.
Benim de yakından tanıdığım bir şehrin ve çevresinin dokusunu ve insanlarını anlatırken, benim romana kapılıp sürüklenmem hiç zor olmadı. Siz tanıyabilecek misiniz bu şehri bilemiyorum, belki buraya hiç uğramadınız..Ama burası zaten sizin şehriniz. Yabancılık çekmezsiniz.
Roman mı?..Ona balıklama dalacaksınız zaten.. Yazarın ilk romanı olduğuna inanmayacak, başka romanları var mı diye kitapçıları dolaşacaksınız.
Yazar İlyas Barut Hakkında


1969 Bandırma doğumlu. 2001 yılında Dokuz Eylül Üniversitesi Sinema-TV bölümünden mezun oldu. 2005 yılında başladığı kukla tiyatrosu çalışmalarını devam ettiriyor. Bil ki Hayat Virâne (İletişim Yayınları, 2014) adlı bir kitabı bulunmaktadır.

BİL Kİ HAYAT VİRÂNE
İlyas BARUT
İletişim Yayınları
236 Sayfa
Puan
★★★★
Yorumlayan Bandırma Gezi 

Nermin Karahan: Langa çocuk diliyle yazılmış bir vedalaşmadır

Yazar Nermin Karahan ile Avanos Belediyesinin davetlisi olarak katıldığı söyleşi ve kitap tanıtım etkinliğinde yayınlan Langa isimli dönem romanı ile ilgili röportaj yaptık.

Yazar Nermin Karahan - Langa - Avanos 2017

Nermin Hanım, Avanos’a hoş geliniz. Okuyorum.org takipçileri için bize kendinizi tanıtır mısınız?Tabi, ismim Nermin Karahan. Grafik Tasarım öğretmeniyim. Teknik eğitmenim, tasarım eğitimleri veriyorum. Anneyim aynı zamanda. Langa isimli bir dönem romanı yazdım. Türkiye’de “Saçlarını Yol Getir” diye bilinen, Tabib sen elleme benim yaramı. Beni bu dertlere salanı getiri yazan ozanın kızıyım aynı zamanda Aşık Fakir’in kızıyım. Langa kitabını babamı kaybettikten sonra babamın anısına yazdım.

Nermin Hanım, insanların hayatında birçok yaşanmış hikâyeler geçiyor. Ama bunları herkes yazı diline dökemiyor. Sizi yazmaya yönlendiren sebep neydi?
Biz 2008’de annemi, 2009’da babamı kaybettik. Aslında doğal olarak Langa’yı çocuk diliyle yazdım. Çocuk diliyle yazmamın sebebi bir anlamda onlara veda edebilmekti. Langa’yı onlara veda edebilmek için yazdım. O yüzden çocuk gözüyle anlattım. Hayatımdaki iki tane ağır kayıptı Langa’nın çıkış sebebi. Kötü bir şeydi tabi yaşadığımız ama onlarla vedalaşmak için yazdım.

Yazar olarak ileride yapmayı planladığınız bir başka proje var mı? veya gerçekleştirmek istediğiniz bir hayaliniz.
Hayal deyince benim alanıma giriyor tasarımcı olduğum için aynı zamanda. Ben hayal gücüyle yaşayan bir insanım bu nedenle çok fazla hayallerim var. Yaşamımla ilgili, çocuklarımla ilgili ama yazarlık kimliğimle ilgili diyorsanız eğer, şuanda hazırlığını yaptığım “Yedi Kat Yabancı” diye bir dönem romanı hazırlıyorum. Yedi ayrı insanı bir dönem içinde birleştiriyorum. 1972 ve 80 arasındaki dönemi anlatacağım. Aslında en büyük hayalim, Langa benim hikâyemdi ve herkes kendini anlatabilir diye düşündüm. Birilerini anlatma işini hiç planlamamıştım. Birilerini anlatabilmeyi hep hayal ettim aslında. Bu anlamda “Yedi Kat Yabancı” benim hayalimin bir parçası ama ben yazmayı sevdim. Yazdıktan sonra okurlarla buluşmayı, etkileşimi sevdim. Bundan sonra hayallerim büyük ihtimalle her defasında daha kalın, daha da etkili şu edebiyat denen dünyaya birkaç imza daha bırakmak. Benim en büyük hayallerim bunlar diyebilirim.

Okuyorum.org takipçileri için bir başucu kitabı önerecek olsanız, sizin kitaplarınız haricinde, sizi etkileyen bir kitap, bu ne olurdu?Alana göre de değişir tabi. Kişisel gelişim, dönem romanı, sadece roman da olabilir ama beni çok etkileyen yabancı bir yazar vardı. “Sondan Bir Önceki Düş” bir de Maeve Binchy benim olmazsa olmazımdır. İrlandalı bir yazardır. Yeni kaybettik bu yazarı. Onun “Ateş Böceği Mevsimi” gibi dönem romanları, o ülkenin dönemini kültürünü anlatan romanını ben kişisel olarak öneririm. Türklerden de Kürşat Paşa’nın çok uzun yıllar önce çıkan “Baş Ucumdaki Müzik” adlı kitabı mutlaka okunmalı bence.

Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.


Yazar Osman Aytekin: kaybolan değerler üzerine yazıyorum

Gazeteci, sanatçı yazar Osman Aytekin ile Okuyorum.org takipçileri için röportaj yaptık. Nevşehir'in Avanos ilçesinde belediyenin düzenlediği söyleşi ve kitap tanıtım etkinliğinin davetli yazarlarından olan gazeteci yazar Osman Aytekin, "Unutulmaya ve kaybolmaya başlayan değerler üzerine  yazıyorum." dedi.
Gazeteci, sanatçı yazar Osman Aytekin - 2017 - Avanos
Avanos'a hoş geldiniz. Okuyorum.org takipçileri için kendinizi tanıtır mısınız?
1959 Nevşehir'in Derinkuyu ilçesi doğumluyum. 1984 yılında ilk kez yazmaya başladım. 2000 yılında Nefesimiz Gül Bahçesi çıktı. Bugüne geldiğimizde 14 tane yayınlanmış kitabım var. Bunların çoğunluğu öyküler üzerine. Son beş yıldır da çocuk öyküleri üzerine yazıyorum. Yazarlar ve Sanatçılar Birliğinin Niğde'de kurucuları arasında yer aldım. Bir dönemde başkan yardımcılığını sürdürdüm. Anadolu da yayınlanan dergilerin yüzde sekseninde yazılarım ve desenlerim yer aldı. Yazarlığın yanında ressamım aynı zamanda bu dergilerde yazmaya ve çizmeye devam ediyorum. Yeni öykülerim var. Kaybolan değerler üzerine yazıyorum.


Yeni yayınlanmış olan Üç Arkadaş adlı öykü kitabınızda nelerden bahsediyorsunuz. Kısaca bilgi verebilir misiniz? 
Üç Arkadaş adlı öykü kitabı öğrencilere yönelik olduğu için öyküleri biraz kısa tutmaya çalıştım. Sevgi, saygı, iyilik, dostluk, kardeşlik, merhamet, sözünde durma, yardımlaşma, anne - baba sözü dinleme, topluma faydalı olma gibi değerleri anlatmaya çalıştım. İstiyorum ki; bugünün yetişen çocukları yarının büyükleri olacaklar. Bunlar ülkemize faydalı birer birey olsunlar istiyorum.

Okuyorum.org takipçileri için yazmış olduğunuz kitabın haricinde bir idol yazar önerecek olsanız, veya sizin severek okuduğunuz bir yazar bu kim olurdu?  
Öykülerde özellikle Peyami Safa ve Sait Faik'in kitaplarını öneririm. Pek çok yazarımız var. Bunların arasında bir seçim yapmak ne kadar doğru olur bilemiyorum ama zihin açıcı olarak bunları tavsiye edebiliriz. İsim üzerinde durmak çok doğru olur mu bilemiyorum ama pek çok güzel yazarımız var.
Öncelikli toplumun gelişmesi, kalkınması ülkenin güzel bir seviyeye gelmesi. Her türden olaylarla ilgili olarak bir şeyi öncelikle kaynağından bilmesi ve öğrenmesi için okuması gerekir. Sorgulaması gerekir. Bu yüzden okumanın çok önemli olduğunu düşünüyorum ve iyi okumalar diliyorum. Okuyorum.org sitesini de bu konuda büyük hizmet verdiğini düşünüyorum. Sevgiler ve saygılar diliyorum.
Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederiz.



Kitap Blogu Okuyorum.org Yazarlardan Tam Not Aldı

İki ay önce yayın hayatına başlayan kitap ve yazılı eserler yorum blogu Okuyorum.org, birçok ünlü yazardan tam not aldı. 
Yazarların övgü dolu sözlerle takip ettiğini dile getirdiği ticari amaç gütmeyen okuma projesi Okuyorum.org sosyal medyada da takipçi sayısını hızla arttırıyor, ilginiz için teşekkür ederiz. Yazarlar Sinan Yağmur, R.Serkan Bozkuş, Bekir Manav, Tolga Uluaydın, İsmet Aci, İkram Bağcı, Fikret Eroğlu, Leyla Şahin, Nesrin Hazer gibi birçok ismin okuyorum.org hakkında ki düşüncelerini sizlerle paylaşıyoruz.

Yazar Tolga Uluaydın; "Tüm Okuyorum.org okurlarına ve seyircilerine sevgilerimi yolluyorum. Bol kitap okuma günleri diliyorum"

Yazar İsmet Aci; Tüm Okuyorum.org okurlarına ve seyircilerine yürekten teşekkür ediyorum.

Yazar Bekir Manav; Okuyorum.org müthiş ve çok güzel bir proje. Bütün okuyucuların kitapla kalmasını, kitapla yaşamasını, tarihle kalmasını temenni ediyorum.

Diriliş Postası Yazar İkram Bağcı; Okuyorum.org ailesine, okumayı seven herkese buradan sevgilerimi saygılarımı gönderiyorum. Olumlu olumsuz birçok cümlelerimize, tespitlerimize de eleştiri babında ulaştırmalarını da temenni ediyorum. Çünkü onların okumaların sonrasında kendimizi yenileyeceğiz. Eleştirileri sonrasında inşallah geleceği dair bir takım şeyler gerçekleştireceğiz. Tekrardan hepinize sevgiler, saygılar..

Yazar Fikret Eroğlu; Okuyorum.org ailesinin kitaplarımı okumalarını istiyorum. Farklı bir dünyayla karşılaşacaklarına garanti veriyorum. Teşekkür ederim...

Eğitimci Yazar Leyla Şahin; Okuyorum.org’u takip ediyoruz. Çok başarılı bir proje.

Yazar Sinan Yağmur; “Bütün kitap sevdalısı, kitap aşığı kardeşlerime, Okuyorum.org’da kitap yolunda aydınlanmaya giden kitaba dost olan herkese bol selamlar...”

Yazar R.Serkan Bozkuş; Okuyorum.org okuyucularına kocaman sevgilerimi ve selamlarımı iletiyorum. Keyifli okumalar diliyorum. Gruplar oluşsun. Gerçekten yazarların gruplara, gruplarında yeni insanlar katmaya ihtiyaçları var. Her zaman söylediğim bir şey var. Çok klişe laftır ve ben çok severim. Kesinlikle birlikten güç, kuvvet doğuyor. Grup olmak, bir olmak, çok güzel bir şey devam edin, dilerim çok güzel yerlere gelirsiniz.

Nesrin Hazer; Okuyorum.org gibi gruplarda ki okuyucularım sayesinde nefes alıyorum. Onlarla birim. Rabbim beni onlardan hiç ayırmasın.

Kapadokya Hikayeleri H. İbrahim Tokmak

Turizmci Yazar H. İbrahim Tokmak'ın kaleme aldığı "Kapadokya Hikayeleri" adlı kitapta, yazar bilinen Kapadokya'nın çok daha ötesinde Hz. İsa'dan 125 yıl öncesine götürüyor okuyucuyu.

Kapadokya Hikayeleri

Her değeri tüketen bir toplumun, en azından o kadarda üretmesi gerektiği fikriyle kaleme aldığı eserde, Çeç tepesinin hikayesi, Böbreği Ağrıyan Çoban'ın kurumuş toprak gibi yarılan topukları ve serzenişlerle dolu hayatındaki sessiz çığlıklarını zehirli bir suyla sona erdirmek isterken bulduğu lütuf, sağlığını kaybeden ve uzun yaşaması Balkaya'sına yolculuk etmek olan yaşlı çanak ustasının serüvenini, Kapadokya Prensi ve Kumruses'in efsanesini, Kapadokya krallığında yaşanan büyük savaşı kültürel ve folklorik anlatım zenginliğiyle sunuyor. 

Kitapta binlerce yıl önce yöre halkının inanış ve günlük yaşantılarına ilişkin bilgilerde hikayeler içindeki serüvenleri takip ederken size aktarılıyor.

H. İbrahim Tokmak, 1959'da Avanos'ta doğdu. Gazi Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü'nü bitirdi. Yazdığı ilk şiirinden sonra 28 yıl şiir yazmamak için bir direnç gösterdi. 2004'te türkü sözü yazmaya başladı. "Kapadokya Atları" Haydi Derdini Söyle, Vatan Sağolsun" gibi besteler yaptı. Verdiği uzun arayı Kurtlu Bakla ve Şairlere Saygı isimli iki şiirinde anlattı. Henüz yayınlanmamış "Türkler mi" tarih kitabı ve "Hatti Hikayeleri" isimli tarihi kurgu romanıyla birlikte yayımlanmış üç eseri daha bulunuyor. Bunlar "Tokmak Dede" adlı bir şiir kitabı ile "Parfums de Cappadoce" adında Fransızca yazılmış şiir kitabı ve "Kapadokya Hikayeleri adlı kitaptan oluşuyor.

İyi okumalar...
"Kapadokya Hikayeleri" Yön Matbaacılık tarafından 2. Baskısı yapılmış 83 Sayfa olan kitabı bir solukta okumak mümkün. Kitaptaki çizimler H. İbrahim Tokmak'ın eşi Asya Claudette Detain Tokmak'a ait.
KAPADOKYA HİKAYELERİ 
H. İbrahim TOKMAK
Yön Matbacılık Yayınları 
83 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Gazeteci Ercan KILIÇLI
www.serbestmuhabir.com 
H. İbrahim Tokmak



Üç Bacaklı Sandalye Kitap Yorumu İsmet Aci

Eğitimci Yazar İsmet Aci'nin kaleme aldığı Üç Bacaklı Sandalye kitabı sekiz ile on dört yaş grubu çocuklara hitap eden öğretici bir hikaye kitabı. 
Üç Bacaklı Sandalye İsmet Aci
Hikaye bir adamın çok değer verdiği üç bacaklı sandalyenin kaybolmasıyla başlıyor. Adam sandalyeyi bulmak için günlerce çaba gösterirken çocuklar sandalyeyi bulur ve saklar. Üç çocuğun nehirden üç bacaklı bir sandalye bulup saklamasıyla gelişen olaylar ve sonuçta verilen mesajların çocuğunuzun gelişimine olumlu katkı sağlayacağını düşünüyorum. Çocuklarınıza okutabileceğiniz mükemmel eseri mutlaka tavsiye ediyoruz. 
KİTAP TANITIMINDAN
Burası, çok eski tarihlerde kurulmuş, küçük bir şehirdi. Her tarafı yemyeşil ormanlarla kaplıydı. Bahçelerinde çeşit çeşit meyve ağaçları vardı. Fırsat bulanlar, buralarda piknik yaparlardı. Yemekler hazır oluncaya kadar, çocuklar meyve ağaçlarının altında oyunlarını oynardı. Atlarlar, zıplarlar, yarışırlardı. 
Eli çabuk olup sofrasını erken hazırlayanlar, çayını da erken demler, yan komşularına ikramda bulunurlardı. Gün böyle şenlik havası içinde geçerdi. Fakat bir gün şehirden üç çocuğun nehirden üç bacaklı bir sandalye bulmasıyla herşey sonsuza kadar değişecekti...?
Üç Bacaklı Sandalye
İsmet Aci
Pamiray Yayınları
71 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan İsrafil BARAN

Kemal İnci: Yıllarını Vermeden Ünlü Olunmaz

Yeşilçam'ın usta isimlerinden Kemal İnci, bir iki reklamda oynayarak ünlü olunmayacağını belirterek; "Yıllarını vermeden insan nasıl ünlü olur. Bir kültürün yayılış süresi, yılları var" dedi.
yeşimçam kemal inci
Yeşilçam Anıları, Şarkımız Yalnızlar Rıhtımı ve Uçan Kedi Mestan ve Maceraları kitaplarının yazarı, Oyuncu, Senarist, Yapımcı, Yönetmen Kemal İnci, Okuyorum.org'un sorularını yanıtladı. Elazığ Kitap Fuarında Yeşilçam'ın usta isimlerinden Kemal İnci ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz. 

Elazığ Kitap Fuarına hoş geldiniz hocam, yeşilçam sineması kariyerinizin ardından yazdığını kitaplarla gündemdesiniz. Okuyorum.org okurlarına kitaplarınız hakkında biraz bilgi verir misiniz ?
Yayınlanmış üç kitabım var. İlk kitabım Yeşilçam Anıları, ikincisi Yalnızlar Rıhtımı, üçüncü kitabım ise çocuklar için yazdığım Uçan Kedi Mestan ve Maceraları kitabım yaşanmış bir öyküden alınmıştır. Masalımsı öyküdür, dört renkli baskı yaptık. Çocuklar rahat okusun diye masraftan kaçınmadık, çok kaliteli bir kitap oldu.  
Yeşilçam'da oyunculuk, senaristlik, yapımcılık, ve yönetmenlik alanlarında uzun yıllar tecrübeleriniz oldu.Günümüz dizileri ve sinema filmleri hakkında düşüncelerinizi merak ediyoruz.
Günümüz sinemasında zaten dünya sineması moda. Ekşın öğrenmişler, havada uçuyor, arabalar çarpışıyor. Bir takım teknik kurgularlar filmler yapıyorlar. Millet bunu seyrediyor. Öğretici, eğitici hiçbir özelliği yok. Dizilere gelelim, zaten diziler de öyle. Zaten adi dizilerin Amerika öncülüğünü yaptı.  Yok efendim, kimin ailesi kiminle beraber belli değil. Bu dizilerden kötü örnekler alan geri kalmış ülkelerde bunu taklit ettiler. Bir tanesi de biziz. Yani geri kalmış deyince ülkemi kötülemek istemem ülkeme kurban olsunlar. Bizim birçok sanat alanında Avrupa'dan ileri olduğumuz alanlar var. Karakter oyuncularımız, yurt dışında ödül alan yönetmenlerimiz var. Ülkemiz kendi imkanlarıyla çok güzel şeyler yapıyor. Ama Amerikayı, Avrupa'yı örnek alınca. Dünya böyle, o eseri Fransız yapıyor, Fransız eserini İngiliz yapıyor bizde onların arasındayız. Yani ben memnun değilim bu yapılan dizilerden, oyuncularda memnun değil. On sekiz, yirmi saat çalışıyorlar.

Sizce de Türkiye'de dizi süreleri uzun mu? 
Dizi süreleri mecburen uzun oluyor, reklam uzun. Yani aşağı yukarı yüzde kırkı reklam. İzleyiciye reklam seyrettiriliyor. Bunların hepsinin düzelmesi gerekiyor. 
Günümüzde eğitimsiz şekilde çok çabuk popüler olan oyuncular var. Oyunculuk kalitesi sizce yeterli mi? 
Bu reklam sistemi kısa zamanda ünlü yapıyor. Ün diye bir şey öğrenmişler ne rezaletse o. Ünlü nasıl olunuyor ya. Yıllarını vermeden insan nasıl ünlü olur. İki tane reklamda oynuyor, iki tane komedide oynuyor, ünlü diyorlar, arkasından koşturuyorlar. Konserler gırla gidiyor. Bir kültürün yayılış süresi, yılları var, bunların alakası yok. Bu dönemde yapılan hiçbir şeyden gençlik güzel örnek alamaz. 
Okuyorum.org olarak sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.
Bende size teşekkür ediyorum.

KEMAL İNCİ KİMDİR ?
15 Mayıs 1933 tarihinde Adana'da doğan Kemal İnci, Yeşilçam'ın kötü adam rollerinin unutulmaz ismi Bilal İnci'nin ağabeyidir. Ortaokuldan mezun olduktan sonra çadır ve gezici tiyatrolarda çalışmaya başladı. Daha sonra Yeşilçam setlerinde işçilik yapan Kemal İnci, bir süre sonra yönetmen olarak filmler çekmeye başladı.
Set işçiliğinden sonra 1964yılında yönetmen olarak çalışmaya başladı ama bununla da yetinmeyerek filmlerde rol alarak oynamaya başladı. 1966 yılında da kardeşi Bilal İnci'yi de sinema oyuncusu yapmıştır. Kemal İnci, 1963 yılında evlendi, 46 yıl sonra 2009 yılında boşandı. Kemal İnci, kendine bir eş bulmak için 24 Mayıs 2015 tarihinde Fox Tv'de yayınlanmakta olan Esra Erol'un evlilik programına katıldı.

Görülenin Ardında ki Esas Görülmeyeni Yazıyorum

Bu Söyleşi Yazar Mustafa Tenker hakkında gelen eleştiriler üzerine editör tarafından kaldırılmıştır.

Şiir Kitaplarını Hikaye Kitapları Gibi Okumak Yanlış

Yazar M.Tolga Uluaydın, şiir kitaplarını normal hikaye kitapları gibi okumanın yanlış olduğunu belirterek "Türkiye'de duygu sözleri sayfa sayfa okunmaz, sadece günde bir sayfa okunur. Çünkü anlamamız, o duyguyla bir gün yaşamamız lazım" dedi. 
Papatyaların Eylül'ü, Esen Kal ve Kalbim Seninle kitaplarının Yazarı M.Tolga Uluaydın, Okuyorum.org'un sorularını yanıtladı. Elazığ Kitap Fuarında Yazar Uluaydın ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz. 

Elazığ Kitap Fuarına hoş geldiniz hocam, M.Tolga Uluaydın kimdir, okuyorum.org okurlarına kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1974 İstanbul doğumluyum. Yaklaşık iki yıldır yazar ve kitap dünyasının içerisindeyim. Şu ana kadar yayınlanmış üç kitabım ve on gün sonra da yayınlanmaya başlayacak olan bir roman ve iki çocuk kitabıyla da yılı kapatacağımız üç kitabımız daha olacak. Ayrıca 5 Şubat Yayınların aile şirketimiz, kendi yayın evimizdir. Ayın zamanda pazarlama görevinde de bulunuyorum. Yayın dünyasında olmak çok farklı, ve bunu fuarlarda yaşamak hele ki Anadolu fuarlarında yaşamak çok bambaşka bir şey. Şu an bu mutluluğu ve keyfi yaşıyoruz.


Anadolu'da ki kitap fuarlarıyla ilgili düşünceleriniz nelerdir?
Türkiye'de ki bütün fuarlarda varız. Her yerde kitap sevgisini aşılamak için yola çıktık. Elbette kitap satış noktalarında ve kırtasiyelerle buradaki kitap fiyatları hiçbir zaman bir olmaz. Amacımız insanlara uygun fiyata okuma kalitesini alıştırmak, okumayı bir alışkanlık haline getirmek. Çünkü bizim en büyük eksikliğimiz okumak. Çevre baskısı dediğimiz bir olay var. İnsanlar çevre baskısıyla okurlar. Birisi bir kitabı alır, sanki o kitap başkasına verilmeyecekmiş gibi o kitabı herkes almak için mücadele eder. Benim kitap konusunda çok güzel bir lafım var; Çok konuşmak marifetse az ve öz yazmak mutluluktur. 
Az okuyun ama gerçekten istediğiniz kitabı okuyun. Kitap fuarları aslında bunun için en uygun yerdir. Belki göremeyeceğiniz kadar kitabı bir arada göreceksiniz. Anadolu fuarları tamamen farklı formattadır çünkü bu fuarların gerçek bir okuyucu kitlesi vardır. Hep Anadolu tarafları geri plana bırakılmıştır derler ya ama gelip de gördükten sonra çarşısından başlarsınız, insanların konuşma kalitesinden başlarsınız, giyiminden kuşamından başlarsınız, okuduğu kitabı gördüğünüz zaman aslında biz nasıl Anadolu'dan medeniyet aldıysak, medeniyetin Anadolu'da nasıl devam ettiğini ...
Ben Türkiye'de ki fuarlarda iki şeye karşıyım. Birincisi Kuran-ı Kerim'in parayla satılması, ikincisi Nutuk'un parayla satılmasına. Bizim iki tane gönül noktamız maddi değerinin olduğunu hiçbir zaman düşünmüyorum.
Bir şey daha eklemek istiyorum. Türkiye'de bir şey bize yanlış anlatıldı. Şiir kitaplarını normal hikaye kitapları gibi okumayı öğrettiler. Sayfa sayfa okumamızı istediler. Aslında yanlış olan bir şey var burada. Türkiye'de duygu sözleri sayfa sayfa okunmaz, sadece günde bir sayfa okunur. Çünkü anlamamız lazım. Duyguyu kendimize geçirmemiz lazım. O duyguyla bir gün yaşamamız lazım. Ben bunu herkese anlatınca o kitabın farkı ortaya çıktı. Ben Esen Kal ve Papatyaların Eylül'ü kitaplarımda bunu başardım.
Esen Kal, M.Tolga Uluaydın
Esen Kal, M.Tolga Uluaydın
Kalbim Seninle isimli son kitabınızdan biraz bahseder misiniz?
Kalbim Seninle kitabıma öyle bir vazifeler yükledim ki ben. Aslında bunu fuarlarda anlatırken çok büyük keyif alıyorum. Birinci vazife şuydu; İçinde 110 tane sevgi hikayesi var. 110'a da bir anlam yükledik. 110 neyin numarasıydı itfaiyenin. İnsanlara aslında ben itfaiyenin numarasını da öğretiyorum. Diyorum ki en güzel yangın Yürekte olandır. Önce yürekteki yangına bir su serpin. 

Bir yazar olarak hangi yazarları okuyorsunuz ?
Kendi tarzımda yazılan kitapları okumuyorum. Yabancı tarzda yazılan kitapları okumayı tercih ediyorum. Çok geziyorum, çok dolaşıyorum ve çok anlatıyorum, çok seminerlere katılıyorum. Kitap okumaya vakit bulduğum zaman kitap yazmaya vakit bulamıyorum. Ama Dan Brown tarzı kitaplar okumayı tercih ediyorum. Şiir tadında dersek Ahmet Selçuk İlkan'ı okumayı tercih ediyorum. Kendi tarzımda deneme kitaplarından Türkiye'de ne kadar çıkmışsa hepsini okumaya çalışıyorum ki benimle aynı kelimeler olmasın diye. 

Yazar Tolga Uluaydın olarak gerçekleştiremediğiniz bir hayaliniz var mı ?
Yaşım kırk dört. Uzun yıllar özel sektör hayatım oldu. Emlak sektöründe çalışmaya devam ediyorum. Beklenti olarak çok büyük hedeflerim yok. Bundan sonraki hedeflerim film tadında Mandıra Filozofu gibi. Hayatın keyfinde ve yeterince yaşamak. Fazlası lazım değil. Şuradan çıktığım zaman birçok insana bir şeyler verebildiysem benden mutlusu yok.


Okuyorum.org olarak sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.
Tüm Okuyorum.org okurlarına ve seyircilerine sevgilerimi yolluyorum. Bol kitap okuma günleri diliyorum.

Eşitler Evi Küçük Şeyler 4 Kitap Yorumu

Küçük Şeyler serisinin dördüncü kitabı olan Eşitler Evi, günlük yaşamdaki esaretleri gözler önüne sererek, Esirler Evinden Eşitler Evine dönüşümün nasıl olacağını anlatıyor.
Eşitler Evi Küçük Şeyler 4
Eşitler Evinde evlerimizde ve iş yerlerimizde sergilediğimiz baskıcı tavırların, gerek baskıya uğrayanların, gerekse baskı yapanların özgürlüklerini nasıl kısıtladığı anlatılıyor.
Görünen ve görünmeyen esaretlerin tarihten günümüze nasıl bir seyir izlediği tartışılıyor. Bu çerçevede, ailede ve iş yerlerinde kişi onuruna saygı, eşitlikçi tavır, eşitlikçi tavrın zıddı olan "baskıcı" tavır, baskıcı tavrın ortaya çıkma şekilleri, zararları, nedenleri ve baskıcı tavırdan kurtulma yolları ele alınmış.
Kitap özetle günlük yaşamdaki esaretleri gözler önüne sererek Esirler Evinden Eşitler Evine nasıl gidilir bunu anlatıyor. Kişisel gelişim kitaplarını art arda okumamdan mı bilmiyorum, Küçük Şeyler serisinin dördüncü kitabı olan Eşitler Evi beni biraz sıktı kitabı tamamlayamadım. Kitabı yine de okumanızı tavsiye ediyorum.

Eşitler Evi Küçük Şeyler 4
Prof.Dr. Üstün Dökmen
Remzi Yayınevi
245 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan İsrafil BARAN

Hasan El Bayati'nin CAM-I CEM AYİN Kitabı Çıktı

Hasan El Bayati'nin CAM-I CEM AYİN Kitabı Pergole Yayınları'ndan çıktı.

Hasan El Bayati CAM-I CEM AYİNBu kıymetli Osmanlıca eser, içeriğinde dört kitaptan toplanmış tek bir yapıttır. Çeviri değildir.
1.Kitap: Bizimde dörtlü kitaba adını verdiğimiz büyük öneme sahip olan Cam-ı Cem Ayin adlı eseri olup, kaynak kitap özelliği taşır. Bu kitabı değerli kılan iki önemli husus vardır.

Birincisi bu eser Osmanlı silsilesinin yazılı olan en eski ilk kaynak olma özelliğini taşır. Osmanlı silsilesini yazan Şükrullah, İdrisi Bitlisi ve Aşıkpaşazade’den daha evvel bitirilmiş bir eserdir.

İkincisi ise Oğuz Kağan’ın başından beri hak dine mensup (Müslüman) olduğundan bahseder. Oğuz Kağan’ın babasıyla din yüzünden savaştığını anlatır. Bu bilgileri de Oğuzname’ye dayandırır.

Yine bu eserde Türklerin her peygamber döneminde İslam dinini tasdik ettiklerini, Müslümanlıkla tanışmalarının da Hz.Muhammed (S.A.V) zamanında olduğunu savunmaktadır.
Ali Emiri neşri olan kitabın yazarı Bayat boyundan Hasan El Bayati’dir. Hasan El Bayati bu eserini yazarken elinde bulunan Oğuznameden faydalandığını yazmıştır. Yani günümüzde elimizde olmayan kayıp Oğuzname’den faydalandığını söyleyebiliriz.
Bu anlamda bu eser eşsiz bir değere sahiptir.

2. Kitap: Yine aynı kitabın içinde Ali Emiri neşri olan Lütfi Paşa’nın ASAFNAME’si yazılıdır. Kanuni Sultan Süleyman’ın kız kardeşiyle evli olan Lütfi Paşa’nın bu eserini aynı Tevarihi Ali Osman ile birlikte çiftliğinde yazdığı bilinir.

Lütfi Paşa Asafnamesinde hayat hikayesini, devlet düzenindeki rolleri, bürokratlar arasındaki ilişkiyi, devlet protokolünü, seferleri, komutanın nasıl seçileceğini, hazine kontrolünü, devlet ekonomisini, adaletini tavsiyelerle anlatır. Dönem şahidi ve tecrübelisi olan Lütfi Paşa ilk siyasetname özelliğini taşıyan eseri yazmıştır.

3.Kitap: Bu kitap Türk edebiyatının ilk seyehatnamesine örnek olabilecek Gıyâseddin Nakkaş’ın Acâibü’l-letâif’i isimli seferatnamesidir. Hıtay Seferatnamesi olarak da bilinir. Bu kitapta Hoca Gıyaseddin, Timur’un oğlu Mirza Şahruh’un Çin imparatoruna gönderdiği elçilik heyetinin Herat’tan başlayan ve üç yıl devam eden yolculuğunu anlatmaktadır.

4.Kitap: Mardin Artuklu Melikleri Tarihi kitabıdır. Artuklu Melikleri ve Mardin tarihini ele alır.

Dört kitabın bir arada olduğu Osmanlıca bu eser uygun fiyatıyla araştırmacı ve meraklıları için sınırlı sayıda bastırılmıştır.

İsmet Aci: Çocuk Kitabını En İyi Ben Yazarım

Eğitimci Yazar İsmet Aci, işin mutfağında yetişen birisi olarak çocuk kitaplarını en iyi kendisinin yazdığını söyledi.
Yazar İsmet Aci
Her Yaşam Bir Öyküdür, Mahallenin Çocukları, Ormandaki Kulübe, Bizim Masallarımız, Mutlu Köy Çocukları, Adsız Sokak Çocukları, Ben de Çocuktum, Sabıkalı Üç Bacaklı Sandalye, Masal Sokağı, Ustanın Çocukları, Yasaklı Tepe kitaplarının Yazarı Eğitimci İsmet Aci, Okuyorum.org'un sorularını yanıtladı.Elazığ Kitap Fuarında Eğitimci Yazar Aci ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.

Elazığ Kitap Fuarına hoş geldiniz hocam, İsmet Aci kimdir, okuyorum.org okurlarına kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
1956 Artvin Şavşat doğumluyum.Aslında sınıf öğretmeniyim. 1975 yılında öğretmen okulundan mezun oldum. Türkiye'nin çeşitli yerlerinde öğretmenlik yaptıktan sonra 1989'da İstanbul'a döndüm. Burada üç sene öğretmenlik, arkasından 25 yıl idarecilik yaptım. 2014'de emekli oldum.



İlk eserinizi yazmaya ne zaman başladınız ?
Hem öğretmen okulunda hem öğretmen olduğum yıllarda kısa kısa öyküler, denemeler, şiirler yazmaya devam ettim. Öykü, kitap, roman yazmaya birden bire başlamadım. Geçmişi var bu işin. İlk kitabı güneydoğuda öğretmenlik yaparken o bölgeyi konu alan Her Yaşam Bir Öyküdür adıyla 2010'da yayınlandı. Şu an bu romanımın üçüncü baskısı yayınlanıyor. Daha sonraki 2013 yılında Sabıkalı adında bir romanım yayınlandı. Sabıkalı romanım yayımlandığında, kitap yazarlarıyla tanıştığımda bende bu işi en iyi yapabileceğime inandım. Çocuk kitabını mutfağında yetişen biri olarak en iyi ben yazarım. Bizim temelimizde çocuk edebiyatı zaten vardı. Öğretmen okullarında çocuk edebiyatı diye bir bölüm vardı, biz onuda gördük. Çocuk kitaplarının ilkini Mutlu Köy Çocukları diye yazınca kitap çok çabuk tükenip bir, iki, üç, dördüncü baskıya geçince bu alanda devam edeyim diye düşündüm. Çocuk kitaplarına devam ettim.

Son yayınlanan kitabınızdan biraz bahseder misiniz?Son yayınlanan kitabım Salıncağımın İpini Bulutlara Astım adıyla yayımlandı. Ben ilkokul çocuklarına birinci sınıftan başlayınca, benimle birlikte çocuklarda büyüdü. Ortaokula geçti, liseye geçecekler. Doğal olarak onların kitap olarak İsmet Aci'dan bekledikleri var. Onlara da ben buradayım demek için kitabımın hem sayfasını çoğaltarak hem de konularını değiştirerek ortaokul son ve liselere yöneliktir son kitabım.
İsmet Aci kitapÇocuklara okuma alışkanlığının kazandırılması için ailelere tavsiyeleriniz nelerdir ?
Çocuk kitapları yazarı olarak bir şeyi mutlaka söylemem lazım. Alan boş bir alandı. Yani Türkiye'de okuyucular bir ikinci sınıftaki basit kitaplardan birden kalın romanlara geçiyordu bu ara boş kalmıştı. Sistem bu aranın boşluğunu fark etti. Piyasaya yüzlerce, binlerce çocuk kitabı çıktı. Bu kitaplara bir öğretmen gözüyle göz attığımda kırmızı kağıtlar içerisinde verilen şeker gibi bir görüntü oluşuyor. Burada büyüklere ve öğretmenlere büyük görev düşüyor. Alınan kitaplara özellikle dikkat etmek gerekiyor. İçinde ne yazıyor, bu kitabı benim çocuğum okuduğunda ne öğrenebilir, çocuğa katkısı nedir.
Şimdi okuma alışkanlığını kazandırmak için bunlara çok dikkat edeceğiz. Kelime dağarcığı bu kitabı okuyup anlamaya yeter mi. Yoksa sadece kapak güzeldir, cilt güzeldir, boyası, üstünde ki resim güzeldir buna göre de bu kitabı çocuğa alalım çocuklara okuma zevki vermekten ziyade okuma nefreti verir. Okuma alışkanlığını kazandırmanın da bir yaşı var zaten. On dördüncü yaşta okuma alışkanlığı biter.Oraya kadar ya kazanılmıştır, ya kazanılmamıştır. Lisede okuma alışkanlığı olmaz. Vardır ya da yoktur ama işte ilkokul birden başlamak üzere daha çocuk beşikteyken okuma alışkanlığına gidecek bir yol vardır. Burada da anne babaya düşen görevler vardır.

Sizi yazmaya yönlendiren sebep mesleğiniz miydi ?
Bir sınıf öğretmeni olarak sınıfta anlattıklarımın orada kalmamasını istedim. Yani ülkemin genelinde ki çocuklarıma dağılması, oralarda da okunmasını istedim. İstanbul'da yaşıyorum. Orada bir sınıfta otuz kırk çocuğun aldığı bilgi değil ben artık Kars'a, Edirne'ye, Antalya'ya, Hatay'a, Sinop'a, Bursa'ya aklına gelen Türkiye'nin illerinde ki tüm çocuklara ulaşmak istiyordum. Yönelten en doğru sebep şudur. Bir öğretmen olarak sorumlu olmaktır. Yani kendini bu ülkenin çocuklarına karşı sorumlu hissetmektir. Onun içinde bu çorbada benimde tuzum olsun diye çocuk kitaplarını yazmaya yöneldim. Çocuklar beni de kitaplarımı da seviyorlar. Aldığım dönüşlerle bunu farkına vardım, çok mutlu oldum. Doğru bir iş yaptığımın farkına vardım. Allah nasip ederse bu alanda devam etmek istiyorum. Kendimi bir romancı, bir öykücü olarak tanıtmak isterken çocuklara karşı olan sorumluluğumdan dolayı şu anda beni çocuk edebiyatı alanlarında söyleşilere davet ediyorlar. Ben artık çocuk dünyasının içine girdim. 

Okuyorum.org olarak sorularımıza verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.

Tüm Okuyorum.org okurlarına ve seyircilerine yürekten teşekkür ediyorum. Beni İsmet Aci Facebook sayfalarından ulaşabilirler. Sayfalarımda kısa öykülerimi paylaşırım altına da "Bunlar tadımlıktır" diye yazıyorum. Sevgilerimi yolluyorum. Hoşçakalın...

Banu Tuğcu'nun Galata Rüyası Kitabı Çıktı

Yazar Banu Tuğcu'nun Galata Rüyası isimli kitabı Pergole Yayınları'ndan çıktı.
Banu Tuğcu Galata Rüyası
Uzun yıllar Anadolu’nun birçok yerinde çalıştıktan sonra İstanbul’a taşınan bir aileydi.Galata’nın gölgesinde aldıkları evde oturmaya başlamış, kaderleri de orada yön değiştirmişti.Yetmişli yıllarda Galata’da yaşamak güzeldi. Mahalle sakinleri, komşu sohbetleri, samimi bir dünyaydı onlarınki. Kadriye’yi tanıdıkça, Galata’da geçen o yılları okudukça, özlediğiniz anılar canlanacak teker teker sayfalarda…
Yaşananlar istemsiz gülümsemelere sebep olacak. Arada birkaç damla yanağınıza süzülürken eliniz engel olacak.Yaşadığı koşullara rağmen hayallerinden bir an olsun vazgeçmeyen Kadriye’nin giderek büyüyen sevgisi, tükenmeyen umudu içinizi saracak. Tam bitti derken her şeyin başka bir boyutta yeşerdiği, kendinizi bir anda Hudson Nehri’nin üstünden Manhatton’ın büyüleyici manzarasını izlerken bulduğunuz harika bir roman…

Diriliş Postası Yazarı İkram Bağcı Özel Söyleşi

Diriliş Postası Yazarı İkram Bağcı, İsrail olmadan bir Kürt devleti kurulsa Türkiye ile ilişkilerinin daha iyi olabileceğini söyledi.
Diriliş Postası Yazarı İkram Bağcı
Bağcı, okuyorum.org'a yaptığı açıklamada "Belki bir bütünleşme, çok iyi ilişkilere kadar gidecek ülkeler arası kardeşlik olabilir ama  orada bağımsız Kürdistan devleti kurulsa bile İsrail asla Türkiye ile o devletin ilişkilerinin iyi olmasını istemeyecek" dedi.
Diriliş Postası Yazarı İkram Bağcı, Okuyorum.org'un sorularını yanıtladı. Elazığ Kitap Fuarında Bağcı ile gerçekleştirdiğimiz söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
Elazığ Kitap Fuarına hoş geldiniz hocam, şehrimizi nasıl buldunuz ?
Ben Elazığ'a gelirken Elazığ'ın insanını, fiziki ve coğrafi yerleşimini çok merak ederek geliyordum. Uçakta Elazığ çevresine baktığımda dağların arasında suları gördüğümde işin açıkçası Elazığ'ı bir adaya benzettim. Sonrada bu kadar baraj yapımını görünce dedim ki demek ki Elazığ topraklarıyla verimli, güzel, ekonomik, tarımsal faaliyetlerin yapıldığı bir şehir diye düşündüm. Zaten şehre indikten sonra da bunu görüştüğümüz insanlar da doğruladılar. Elazığ Belediyesi'nde çalışan ve fuarı düzenleyen arkadaşların katkılarıyla da şehri daha çok tanıma fırsatım oldu. Harput Kalesi'yle beraber Buzluk Mağarası, Arap Baba Türbesi gibi tarihi unsurları görme fırsatı elde ettik. Gerçekten Elazığ tarihi anlamda çok güzel mirasa çok güzel yapıları olan bir il. İnşallah o yapıların korunması devam eder. Ve gelecek nesillerde, diğer şehirlerden gelen misafirlerde bir elli yıl yüz yıl sonrasında görme fırsatı elde ederler. Tabi burada yapıları koruma ve kollama adına hem devletimize hemde Elazığ'ın insanlarına çok büyük iş düşüyor. 

İkram Bağcı kimdir, okuyorum.org okurlarına kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
2005 yıllarında üniversitenin sosyal bilimler alanından mezun oldum. Bir iki yıl köy okulunda öğretmenlik yaptım. Sonra aynı alanda yüksek lisansa başlayınca Ankara'ya yerleştim. Yazı hayatıma ilk önce internet medyasında başladıktan sonra ilk resmi yazı hayatıma Milat Gazetesi'nde başladım. İki yıl gibi bir süre devam ettikten sonra bir buçuk iki yıl Star Gazetesi'nde devam ettim. Sonra akademik çalışmalarım için yazı hayatıma bir süre ara verdim. O dönemde siyaset alanında doktorayı kazandıktan sonra da yazı hayatına tekrar başladım. Şimdi Diriliş Postası Gazetesi'nde yazılar kaleme alıyoruz. Yine bunun yanında siyaset bilimiyle birlikte bazı medya alanlarında televizyon programı, köşe yazıları elimizden geldiğince kaleme alıp bunları dile getirip ülkemizin insanına faydalı olmak adına bir takım gayretler içerisindeyiz. Bir karınca misali, bir karına emeği gibidir. Ülkemizin insanına faydalı olma adına karıncalar bir araya gelirse daha büyük hizmetler olur. Söyleşide de belirttiğimiz gibi bir insana ulaşmak, bir insana doğru bilgiyi sağlamak bile bizim için kafidir, yeterlidir.

Batıda Türkiye ve Türk siyasetçilerine karşı bir düşmanlık var. Bu konuda düşünceleriniz nelerdir ?
diriliş postası gazetesiAslında batı bize hep düşmandı. 2002 yıllarından önce, yani Ak Parti iktidara gelmeden önce sadece şunu biliyorlardı; Türkiye bize tamamen bağımlı. Ekonomisiyle, kültürüyle siyasetiyle biz Türkiye'yi rehin aldık diyorlardı. 2002 yıllarından sonra 2006 yıllarına kadar bizi desteklemiş gibi sizi Avrupa Birliği'ne sizi üye olarak alacağız dermişcesine aslında aldattılar. 2006-2007'den sonra Türkiye'nin ekonomik olarak siyasi olarak öz güveninin yerine gelmesi, özellikle IMF ile bağlantılarını koparıp, IMF'den kredi almayacak bir konuma geldiğinden dolayı da AB bize karşı çok keskin tavırlar içersine girmeye başladı. Bunun sebebi de kendilerinden bağımsız olarak siyasi olarak, ekonomik olarak bir takım projeler bir takım çalışmalar, adımlar atmamız. Bu onları çok sinirlendiriyor. Ve bunu yapan kişinin de sadece Recep Tayyip Erdoğan olduğuna inanıyorlar. Yani diyorlar ki Recep Tayyip Erdoğan olmazsa biz zaten Türkiye'yi istediğimiz kıvama getirebiliriz. Hatta resmi olarak net olarak biliyorsunuz Almanya'nın yeni Cumhurbaşkanı Adayı Avrupa Parlementosu Başkanı olan kişi açıkça söyledi yani. Erdoğan olmazsa bizim Türkiye ile bir alıp veremediğimiz yok. Tayyip Erdoğan olmazsa bizim Türkiye ile aramız daha iyi olurdu diye. Ama Türk insanı şunu biliyor. Türkiye gelişme, atılım yapma ve her alanda ilerleme adına şu an itibariyle lider oldu. Bu sadece sağ ya da Ak Partiyi seven insanlar değil, solda farklı görüşteki insanların bile geneline baktığımızda halkın çoğunluğu bu görüşte, seçimlerden de anlıyoruz. 
Avrupa Birliği'nin düşmanlığına bakınca bizim şunu söyleme lüksümüz var "siz kendi olumsuz yönlerinizi ortadan kaldırın, Türkiye'nin siyasi politikalarını eleştirmek daha sonraya kalsın" demek bence daha da yeterli. 

Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin bağımsızlık konusu şu günlerde gündemde. Kuzey Irak Bölgesel Yönetiminin bağımsızlığını kazanması durumunda ilerleyen yıllarda Türkiye'nin tavrı değişir mi ?
Türkiye'nin tavrı aslında şimdiden değişti. Orada ki Kürt vatandaşlarımızın Türkiye ile aralarında bir sorun olduğundan değil. Referandumun, bağımsızlığın bir batı projesinde gerçekleştiğine inanıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak veya devlet yönetimimiz şunu düşünüyor bu bağımsızlık değil aslında bu İsrail'in istediği bir durum. Diyeceksiniz ki İsrail olmazsa ne olacak. İsrail olmadan orada bir Kürt devleti kurulsa Türkiye ile ilişkiler belki çok daha iyi olacak. Belki bir bütünleşme, çok iyi ilişkilere kadar gidecek ülkeler arası kardeşlik olabilir ama  orada bağımsız Kürdistan devleti kurulsa bile İsrail asla Türkiye ile o devletin ilişkilerinin iyi olmasını istemeyecek. Bunu engellemek adına elinden gelen her şeyi yapacak. Biz bunu söylemeye çalışıyoruz. Siz aslında burada batının ve İsrail'in projesini yerine getirmek için bu işi yapıyorsunuz , yapmayın, etmeyin diye Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak yöneticilerimiz uyarılarda bulunuyor. Şu anda bağımsızlık projesinin bölgeyi daha da karıştıracağını düşünüyorum. Ama diyeceksiniz ki ileride ne olur. İsrail ile Kürt vatandaşlarımızın arası kötü olsun diye söylemiyorum ama oradaki Kürt vatandaşlarımız İsrail ve siyonizm politikalarının içeriğini gerçek anlamda öğrendikten sonra belki böyle bir şey bölgesel ülkelerle de görüşülerek adım atması daha da mantıklı olur.
Okuyorum.org olarak verdiğiniz cevaplar için teşekkür ederiz.
Okuyorum.org ailesine, okumayı seven herkese buradan sevgilerimi saygılarımı gönderiyorum. Umarım söyleşimizin içerisinde ki olumlu olumsuz birçok cümlelerimize, tespitlerimize de eleştiri babında ulaştırmalarını da temenni ediyorum. Çünkü onların okumaların sonrasında kendimizi yenileyeceğiz. Eleştirileri sonrasında inşallah geleceği dair bir takım şeyler gerçekleştireceğiz. Tekrardan hepinize sevgiler, saygılar...