The Most/Recent Articles

doğan kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
doğan kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Budayıcıoğlu Camdaki Kızı Samimi Bir Dille Kaleme Almış

Yazarın kitaplarını daha öncesinde okumadım ve bu ilk deneyimim. 

Gülseren Budayıcıoğlu, Camdaki Kız,
Gülseren Budayıcıoğlu, Camdaki Kız, Doğan Kitap

Öncelikle popüler kitaplardan uzak duran bir okurum fakat arkadaş çevremden çok fazla ısrarla karşılaştım, kitaplar ve dizi uyarlamaları ile ilgili, elbette okumak şart olmuştu. Kitap sitelerinde fiyatları görünce yok ben bu parayı bilmediğim bir yazarın kitabına veremem dedim. Kitaplar konusunda parama kıyarım ama söz konusu popüler kitaplar olunca çekincelerim olur. Hal böyle olunca kitap grubumuzun sevilen okuru Emel hanım Camdaki Kız kitabını bana gönderebileceğini söyledi ve gönderdi okuyup ona iade edeceğim. Böylelikle yazar ile tanıştım, önyargım gitti ve kitaplarını gönül rahatlığı ile alıp okurum bundan böyle. 

Gelelim kitaba ve konusuna, yaşanmış olaylar olması beni daha çok içerisine çekti ve bir uzman psikiyatrist gözüyle olayları görmek ilgi çekiciydi. Aralarda yazarın iç sesi bana çok içten ve insani geldi, gizlemeden saklamadan aklından geçen ilk cümleleri okuyucu ile paylaşmış bu da bana samimi bir dil kullanmış olduğunu gösterdi.

Hepimizde yok mudur? İlk karşılaştığımız insanlarla ilgili ya da hep görüştüğümüz insanlarla ilgili kafamızda geçen o cümleler, iç sesimiz... Hangimiz bunları o insanla paylaşma cesareti gösteririz? Yazar belki hastaları ile bunu paylaşmadı mesleği gereği fakat biz okurlarına daha samimi ve içten davranarak okurlarının ilgisini çekmeyi başarmış.

Son olarak bu tarz kitaplar okunur mu, okunmaz mı? Edebi metinler dışında okuma yapmak ne kadar doğrudur? Tartışmasına kendi düşüncelerimle bir iki kelam etmek istiyorum. Kim neyi nasıl okumak istiyorsa bırakın okusun ve kitap okuma alışkanlığı kazansın. Zaten zamanla doğru okumalara yelken açacaktır. Bu kitaplarla ilgili yazarın edebi bir yazım tekniği iddiası da yok bildiğim kadarıyla. İnsanların yaşamlarına değinmiş ve aynı şeyleri yaşayan kabuğundan çıkamayan diğer insanlara ayna tutmuş bir anlamda. Bırakalım insanları dilediklerini okusunlar ve mutlu olsunlar. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Livaneli Serenad'da Sık Sık Başkarakteri Susturup Adeta Kendisi Konuşuyor

Eğer diyor bir Youtuber "birazdan yapacağım testin sonucu pozitif çıkarsa bilin ki o dizi yaz dizisidir." Tabi başlıyor semptomları saymaya ve o belirti dizide varsa karşısına kocaman bir tik atıyor. Biz de tabi buna benzer bir testle başlarsak, kitap hakkında genel bir kanı oluşabilir.

serenad, livaneli

Kitap sürükleyici mi? ✔️(dinnn sesi) 

Kitap akıcı ve açık mı? ✔️(dinnn sesi)

Kitapta merak öğesi bolca kullanılmış mı? ✔️(dinnn sesi)

Kitapta tüm yollar dönüp dolaşıp aşka varıyor mu? ✔️(dinnn sesi) 

Kitapta uzun uzun betimlemeler ve okuyucuyu yoran uzun cümleler var mı? ❌(dızzt sesi) 

Kitabımız tüm belirtileri gösterdiğine göre teşhisi koyabiliriz artık. Bu kitap okuyucu için "Beni harbiden çok SARdı" diyeceği bir kitap. Çünkü okuyucuyu SARan kitap, Sürükleyici-Akıcı-Roman üçlüsünün ilk harfleridir de ondan. 

Evet her ne kadar teşhisi gayrı ilmi yollarla kaçak olarak koyduksak da kitap genel olarak böyle. Konusuna, içeriğine hiç girmeye gerek yok. Gerçek ve kurgu harmanlanmış, okuyucuya sunulmuş. Tabi yukarıdaki semptomlarda gördüğümüz üzere aşk olayların merkezinde. Bu noktada okuyucu, tarihi gerçeklikler ile aşkın duygusal boyutları arasında savrulabilir. Ve sıklıkla kurgunun içine serpiştirilmiş bilgiler, onu kimi yerde romanın dışına sürükleyebilir. Hani şuna mı kızayım, bunu mu araştırayım, ona mı üzüleyim gibi gitgeller yahut gelgitler yaşayabilir. Ayrıca uyanık okuyucu verilen bilgileri netten araştırabilir. Mesela kitapta alıntı içinde yer alan Milli Emniyet Teşkilatı'nın aslında olmadığını onun yerine Milli Emniyet Hizmeti'nin olduğunu görecektir. Yani 2 günde bitireceğine 4 günde bitirebilir kitabı. Roman boyunca yazara bir yönden kızıyordum. Şöyle ki, kahramanı özgür bırakmıyordu. Sık sık başkarakteri susturup adeta kendisi konuşuyordu. Yani Maya'nın sesi değil de, Livaneli'nin sesini duyuyordum satırlar arasında. Bunu da kendisi "çünkü bu ustaca bir kitap yazma girişimi değil, bir iç dökme" cümlesiyle açıklamış oluyordu bir nebze. Kitap elbette yazarın da demesi gibi, edebi nitelik kaygısıyla yazılmamış, samimi, içten. Son olarak hani Mevlana ve Yunus Emre arasında geçen bir diyalog anlatılır ya Yunus Emre, Mevlana'ya Mesnevi'de sözü çok uzattığını söylemiş de peşinden şunu eklemiş: Ete kemiğe büründüm/Yunus diye göründüm. Bu 481 sayfalık kitabın da ete kemiğe bürünen cümlesi benim için şu oldu: "Yılanlarla, akreplerle, tehlikeli kuyularla dolu arka bahçede oynamasına izin verilmeyen çocuklar gibiydik." İyi okumalar.

Mehmet Keklikçi