The Most/Recent Articles

hanife çavdar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hanife çavdar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bahadır Yenişehirlioğlu'nun Aşk Temaları Saraj Jio'yu Andırıyor

Yazarın bir çok kitabını okudum ve uzun zaman önce bütün kitaplarını aldım ve ara ara okuyorum. 

Bahadır Yenişehirlioğlu, Aşk Cephesi
Bahadır Yenişehirlioğlu, Aşk Cephesi
Tabi yazdıklarına olan merakım, hemşerim olması ve bizzat tanıyor olmamla ilgili. Bu kitabında yine bir aşka yer vermiş tabi bunu anlatırken tarihte yaşanan olaylara değinmiş. Genelde kitaplarını tarihi olaylarla harmanlamayı seviyor, tabi biz okurları da bu anlamda az da olsa bilgi sahibi yapıyor. 

Kitaplarının aşk teması, Sarah Jio kitaplarını andırıyor.

Zamanla okuma deneyimi kazanıyorsunuz ve sadece aşkın anlatıldığı kitaplar sizi doyurmuyor. Ama yorucu okumalardan sonra hiç kitap okumamaktansa böyle kitaplar okumak iyi geliyor. Bu kitap masal içinde masal tarzında yazılmış. Bir anlatım içerisinde Çanakkale savaşına ve yaşanan acılara yer verilmiş. Savaşta yaşananlar anlatılırken sanki o meydanda savaşıyor gibi hissediyorsunuz, bu da yazarın betimleme konusunda iyi olduğunu gösterir. Öyle anlar yaşanmış ki, savaşın o en şiddetli zamanlarında şehitleri gömmeye vakit bulamamış ve etraf ceset kokmaya başlamış. Cesetler sıcaktan şişmiş ve patlamış tabi bu kokular maydanı sarmış. Artık öyle bir zaman gelmişti ki, ölüler kokuyor, şişiyor ve patlıyordu...

Sonrasında dayanılmaz kokular karşısında ateşkes ilan edilip cesetleri gömmek için 8 saatlik bir ateşkes ilan edilmiş.Ve bunları okurken sadece düşündüğüm şunlardı;

Şehitleri gömmek için ilan edilen ateşkes neden yaşamak ve yaşatmak için ilan edilmez. Savaşın her türlüsüne karşı olan biri olarak, yaşamak ve yaşatmak için olan cabanın daha değerli olduğunu her zaman savunacağım.

Okumak isteyenler, yeni kitap okuma alışkanlığı kazananlar için tavsiye ederim. Kitapla ve sevgiyle kalın.

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Antikacı Kitabı Çalakalem Yazılmış Hissi Verdi

Yazarın kitaplarını arka arkaya okuyup bitirmek istedim ve bu kitabı hediye olduğu için daha bir değerli tabi. 

Bahadır Yenişehirlioğlu, Antikacı, Timaş
Bahadır Yenişehirlioğlu, Antikacı, Timaş

Yazarın bir çok kitabını okudum ve bu kitabını diğer kitaplarına göre pek beğenmedim. Sanki bir kitap yazayım aman konu ne olursa olsun denmiş, çalakalem yazılmış hissini verdi bana. Bir baba, eşine zulüm eden onu değersizleştiren bir baba ve buna şahit olan bir oğul. Babasının yaptıklarına şahit olmanın acısıyla ondan nefret eden ve onun gibi olmayacağına yemin eden bir genç. Fakat işler pek öyle olmaz, kendisi babasından daha zalim olur. Farkındadır fakat dur diyemez. İnsanın en büyük acısı bu olsa gerek, farkında olupda değişememek. Kendini tekrar doğuramamak... 

Pek detaylara girmeden anlatacaklarım bu kadar. Yeni kitap okumaya başlayanlar için öneriyorum. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Budayıcıoğlu Camdaki Kızı Samimi Bir Dille Kaleme Almış

Yazarın kitaplarını daha öncesinde okumadım ve bu ilk deneyimim. 

Gülseren Budayıcıoğlu, Camdaki Kız,
Gülseren Budayıcıoğlu, Camdaki Kız, Doğan Kitap

Öncelikle popüler kitaplardan uzak duran bir okurum fakat arkadaş çevremden çok fazla ısrarla karşılaştım, kitaplar ve dizi uyarlamaları ile ilgili, elbette okumak şart olmuştu. Kitap sitelerinde fiyatları görünce yok ben bu parayı bilmediğim bir yazarın kitabına veremem dedim. Kitaplar konusunda parama kıyarım ama söz konusu popüler kitaplar olunca çekincelerim olur. Hal böyle olunca kitap grubumuzun sevilen okuru Emel hanım Camdaki Kız kitabını bana gönderebileceğini söyledi ve gönderdi okuyup ona iade edeceğim. Böylelikle yazar ile tanıştım, önyargım gitti ve kitaplarını gönül rahatlığı ile alıp okurum bundan böyle. 

Gelelim kitaba ve konusuna, yaşanmış olaylar olması beni daha çok içerisine çekti ve bir uzman psikiyatrist gözüyle olayları görmek ilgi çekiciydi. Aralarda yazarın iç sesi bana çok içten ve insani geldi, gizlemeden saklamadan aklından geçen ilk cümleleri okuyucu ile paylaşmış bu da bana samimi bir dil kullanmış olduğunu gösterdi.

Hepimizde yok mudur? İlk karşılaştığımız insanlarla ilgili ya da hep görüştüğümüz insanlarla ilgili kafamızda geçen o cümleler, iç sesimiz... Hangimiz bunları o insanla paylaşma cesareti gösteririz? Yazar belki hastaları ile bunu paylaşmadı mesleği gereği fakat biz okurlarına daha samimi ve içten davranarak okurlarının ilgisini çekmeyi başarmış.

Son olarak bu tarz kitaplar okunur mu, okunmaz mı? Edebi metinler dışında okuma yapmak ne kadar doğrudur? Tartışmasına kendi düşüncelerimle bir iki kelam etmek istiyorum. Kim neyi nasıl okumak istiyorsa bırakın okusun ve kitap okuma alışkanlığı kazansın. Zaten zamanla doğru okumalara yelken açacaktır. Bu kitaplarla ilgili yazarın edebi bir yazım tekniği iddiası da yok bildiğim kadarıyla. İnsanların yaşamlarına değinmiş ve aynı şeyleri yaşayan kabuğundan çıkamayan diğer insanlara ayna tutmuş bir anlamda. Bırakalım insanları dilediklerini okusunlar ve mutlu olsunlar. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Kız Kardeşim İçin'i Okurken Kimin Tarafında Olacaksınız?

Bu kitap bana hediye olarak gelmeseydi okur muydum bilemiyorum. İlgi çeken bir konusu var ve sizi sürüklüyor. 

Jodi Picoult, Kız Kardeşim İçin
Jodi Picoult, Kız Kardeşim İçin
Kitabın içerisine dahil ediyor ve bir solukta okuyorsunuz. Ben hemen bitiremedim özel sebeplerden dolayı. Gelelim kitabın konusuna, kanser hastası bir ablanız var ve onun tedavisi için uygun donör lazım. İşte sizin dünyaya gelme sebebiniz bu olay. Anneniz babanız sizi ablanız için dünyaya getiriyor. Sonrasında bir dolu operasyonlar geçiriyorsunuz. Kan veriyor, ilik nakli oluyorsunuz ve acı veren bir dolu iğneler bedeninize saplanıyor. En son böbreğinizi vermeniz isteniyor pardon kimse sormuyor size karar veriliyor sizin adınıza ve o böbreği vermeniz yönünde karar veriliyor. Böbreğinizi bağışlamazsanız ablanız ölecek! Demiştim size ilginç bir konu ve son. Kitabı okurken sizler kimin tarafında olacaksınız bakalım. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Ayşe Kulin Tutsak Güneş'i Yazarken Başka Kitaplardan Esinlenmiş Olabilir

İlk defa Ayşe Kulin okudum ve sanırım yanlış bir kitapla başlangıç yaptım. Bir daha okur muyum? Ama sanırım şans vermeliyim. 

Ayşe Kulin Tutsak Güneş
Ayşe Kulin, Tutsak Güneş
O kadar çok başka kitaplardan esinlenilmiş, o kadar çok yapay ki, o yabancı kokuyu aldım kitabın her satırında. Yıllar sonrasına, bir ortadoğu ülkesine götürüyor yazar bizi. Gelecekten kötü senaryolardan bahsediyor. Eskiden hiç ilgilenmediğim bir konuydu distopya fakat bir yıldır yaşadığımız virüs beni bu eserleri okumaya itiyor. Ne yazık ki yanlış bir eserle başladım çok basit, yavan...

Kitap elimde vardı okuyup aradan çıksın dedim ama bazen bazı kitaplar zaman kaybı oluyor. Kitabın konusu yıllar sonra yaşanabilecek olaylar üzerine fakat kurgu berbat, teknoloji diye yutturulmak istenen hayal gücü bile o kadar sıradan ki. Neyse beğenmedim, berbat işte daha ne olsun. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Başın Öne Eğilmesin: Sabahattin Ali'nin Yarım Kalan Yaşamının Öyküsü

Sabahattin Ali'nin hayatını ilk "Yeşil mürebbep" kitabından okumuş ve acı ile son bulan hayatı beni derinden etkilemişti.

Başın Öne Eğilmesi, Hıfzı Topuz
Başın Öne Eğilmesi, Hıfzı Topuz
Bu kitabı onu tanıyan bir insanın yazmış olması okuma isteğimi arttırdı ve iyi ki okumuşum diyorum. Eğer sizde yazarın hayatını merak ediyorsanız bu kitabı mutlaka öneriyorum. Bilinmeyen yönleri, birebir yaşanan olayları detaylı şekilde işlenmesi onun hayatı ve düşünceleri ile ilgili derin bilgiler edinmenizi sağlıyor. 

Bence bir kızla ahbaplık eder etmez aklına evlenmeyi ge tirmek bir kuzuyu okşarken "Kaç okka eti çıkar, pirzola ri nasıl olur?” diye düşünmeye benzer.

Ölümünün hala bir sır gibi bir köşede kalmış olması insanı üzüyor. Siyasetin kirli yüzünü bir daha anlamış oluyor insan. Çıkarlar için neleri göze aldıklarını düşündükçe insan denen varlıklarla aynı toplumda yaşıyor olmak, nefes almak koyuyor... Yarım kalan bir yaşam onun ki, okumak isterseniz doğru kitap diye düşünüyorum. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Kara Güneş Okuyucuyu Sıkmadan Sona Ulaştırıyor

Yavuz Yenişehirlioğlu'nun Kara Güneş isimli kitabı, bildiğim kadarıyla ilk yazılan 15 temmuz romanı. 

Kara Güneş, Bahadır Yenişehirlioğlu
Kara Güneş, Bahadır Yenişehirlioğlu

Yazarın bir çok kitabını okudum ve kalemini de kurgu yeteneğini de biliyorum. Bu kitabı da diğerleri gibi akıcı, okuyucuyu sıkmadan sona ulaştıracak nitelikte. Konusu malum... Yaşanan acı olaylar ve Türkiye'nin unutmak istediği olaylar zinciri. Uzun yorum yapmayacağım. Susma hakkımı kullanıyorum... Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Atatürk'ün Mutlaka Okuyun Dediği Beyaz Zambaklar Ülkesinde Kitabı Hakkında

Uzun zamandır okumak istediğim bir türlü başlayamadığım bir kitaptı. Neden bu kadar bekletmişim dedim okuduktan sonra, özellikle öğretmenlerin, anne babaların mutlaka öncelik verip okuması gereken bir eser. 

Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Yıllarca İsveç ülkesinin yönetiminde kalan sonrasında Rusya'nın egemenliği altında kalmıştır. Yıllar sonra özgürlüklerine kavuşmuş 2 milyonluk küçük bir ülkedir. Maddi anlamda, eğitim, tarım her yönden çok vasat bir ülkeyken, Snellman ismindeki bir aydın ve arkadaşlarının öncülüğünde büyük bir kalkınma gerçekleştirirler. Bu kalkınma aklınıza gelebilecek tüm alanlarda ve en ücra köşelere kadar uzanmaktadır.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı özellikle Atatürk'ün mutlaka okuyun dediği değerli bir eserdir.

Finlandiya eğitime verdiği önemle bir örnek teşkil etmiştir. Bunların başında elbette okullar vardır fakat beni şaşırtan yanı eğitimi sadece okullara endekslememeleridir. Devlet dairelerinde çalışan memurdan, esnaftan, köylüden tutunda her alanda eğitime önem vermiştir. Asker ocaklarının da eğitim konusunda en birinci seviyeye gelmesinde önemli adımlar atılmış ve bir üniversite seviyesinde eğitimi başarabilmişler. Askeriyenin ilk zamanları şu şekilde anlatılır; küfür ve aşağılama en uç safhadaydı. İğrenç hakaretler anne babaya, dine ve en değerli ne varsa hepsine küfür edilirdi... Günümüz Türkiye asker ocakları geldi gözümün önüne, hepimiz ya babamızdan, abimizden ya da başka bir yakınımızdan askerlik anılarını dinlemişizdir. Maalesef hepsi ve daha fazlası şu anda bizim ordumuz da mevcut. Beni en çok üzen yanı ise şudur; halkın kendi arasında askeriyede yaşanan olaylara "onca insan Türkiye'nin her yerinden toplanıyor disiplini sağlamak kolayı mı? İşte böyle adam ediyorlar" cümlesi olmuştur. Oysa Finlandiya da durum tam tersidir, onca farklı yerden insan toplanıyor burada ciddi bir eğitimden geçmelidirler. Bunu da sevgi saygı ile yapmışlar. Ve bugün dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip, örnek bir ülke konumuna ulaşmışlar. Özellikle Atatürk'ün mutlaka okuyun dediği değerli bir eserdir.

Okurken, okuduktan sonra uzun uzun düşünmenize sebep olan bir kitap ve bu nedenle mutlaka okuyun diyorum ama geç kalmayın lütfen. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Sırça Köşk'ü Okuyup Anlasaydık Her Şey Başka Olurdu

Yazarın bir çok kitabını okudum ve bende yeri ayrı olan iki eseri var, "Kürk Mantolu Madonna" ve "Kuyucaklı Yusuf". "Kürk Mantolu Madonna" çok güzel bir aşk hikayesi olarak kalbimde yer eden muhteşem bir eserdir. 

Sırça Köşk, sabahattin ali
Sırça Köşk, Sabahattin Ali
"Kuyucaklı Yusuf" ise ülkenin mevki ve makam sahibi insanlarının gerçek yüzünü gösteren üzülerek okuduğum ve bu insanların artarak devam ediyor olması umuduma set çekiyor adeta.Gelelim "Sırça Köşk" kitabına, bir çok öykü ve en sonda yer alan masallar bölümüyle zengin bir içeriğe sahip. İçerisindeki bir çok öyküyü beğenerek okudum her zamanki gibi Sabahattin Ali'nin ustalıkla yazdığı diğer kitaplarından ayırmak mümkün değil. Her kitabında yer verdiği Anadolu insanından seçmeleri burada da bulacaksınız. Kah ders alacak, kah ironik dili ile gülümseyerek günümüz durumunu içiniz acıyarak anımsayacaksınız. Kitap ismini sonda yer alan masallar bölümündeki "Sırça Köşk" masalından almış ve yazarın neden bu ismi verdiğini masalı okuduğunuzda daha iyi anlayacaksınız.Bu bölümü okurken içimden geçen cümle aynen şöyleydi;

Türkiye'nin %60'lık kesimine bu masalı okutsak ve anlamalarını sağlasak her şey başka olurdu...

Bu cümle bir temenni ve bir dua olsun umuduyla... Daha güzel daha ferah bir yaşam sürmek duasıyla, en güzeline layık olan güzel ülkemin güzel insanlarına sevgilerimle... Mutlaka ama mutlaka okuyun, okutun... Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Paullo Coelho Zahir Kitabının Konusu Çok Basit

Yazarın dünyaca ün yapan kitabı simyacıyı okumuştum ilk olarak fakat Simyacı'yı okuduğum dönemde de beğenmediğimiz söylemiştim. 

paullo coelho, zahir, kitap
Paullo Coelho, Zahir
Sonrasında araştırmalarıma göre mesnevi'den esinlenerek yazdığını itiraf ettiğini okumuştum. Mesnevi okuyan bir insanı tatmin edecek bir kitap değildi. Şimdi ise simyacı ile zahir kitabını karşılaştırdığımda kesinlikle "simyacı" kitabının daha iyi bir eser olduğunu söyleyebilirim. Neden derseniz, konu çok basit ve gereksiz uzatılmış. Altını çizecek hiç bir cümle yok ve kitabın sonunda, bu kitap bana ne kattı sorusuna vereceğim bir cevap bulamadım. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Tolstoy'un Çocukluğum Kitabı Hakkında

Bu kitabı öyle bir günde okumaya başladım ki benim için çok manidar... 

tolstoy,  çocukluğum,
Tolstoy, Çocukluğum
Sabah okumaya başladım ve ilk sayfalardan itibaren babam canlandı gözümde, akşamına yoğun bakıma kaldırıldı babam. Ellerimin arasında yok oldu sanki. Şimdi mi? bekliyoruz, elimizden gelen sadece dua. Çocukluğumun kahramanı babam... Bu nedenle unutulmaz bir kitap benim için...

Büyük bir duygusallıkla okudum kitabı ve son sayfasını gözyaşları içerisinde kapattım. Yazarı tanımak ve eserleri hakkında bilgi edinmek için mutlaka bu otobiyografi serisini okumalısınız. İlk kitap oldukça akıcı ve hiç bir şey gizlenmeden, samimiyetle yazılmış hissini verdi bana. Bilenler bilir Tolstoy hayranlığım oldukça fazladır onun kendi hayatı üzerine yazdığı 3 kitaptan oluşan eserini bu kadar güzel bulmadım açıkçası. 

Bana sanki bir şeyler saklıyor hissini vermişti fakat "çocukluğum" kitabı çok samimi ve içten geldi bana.

Ve elbette yazarın diğer kitapları için bir rehber. O zaman ilk bu kitaplar ve sonrasında diğer eserlerini okumalı. Duygusal zamanıma denk gelmiş olmasını bir kenara bırakarak yaptığım bir yorumdur. Mutlaka okumalısınız. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Livaneli'nin Töre ve Cinayet Dolu Kitabı: Mutluluk

Yazarın okuduğum ikinci kitabı. İlk kitabı "Seranad" oldukça iyiydi ve bu kitabını bir o kadar iyi buldum. Konusu doğunun bitmek tükenmek bilmeyen cehaleti, töresi ve cinayetleri. 

zülfü livaneli, mutluluk
Zülfü Livaneli, Mutluluk

Ve elbette ki kadına uygulanan ne kadar iğrençlik varsa hepsi... Bitmeyen ve bitmek bilmeyen, kanayan yaramız kadınlarımız. Başından sonuna oldukça akıcı ve güzel bir kurguya sahip. Okurken zaman kavramını ortadan kaldıran, su gibi bir akıcılıkta.

Birileri bunları yazmalı, birileri sesini çıkarmalı, avazı çıktığı kadar bağırmalı ve bizler de okuyup seslerine ses olmalıyız. Ancak o zaman son bulur bu acılar, bir umut.Bu kitabında da diğer kitabında yaptığı gibi örtü, giyim kuşam ve tesettüre göndermeler yapmış. Yer yer iyi söylemler olsa da eleştirisini de esirgememiş. Örtülü insanların bir siyasal simge amaçlı örtündüklerini söylemiş, 35 yaşındayım ve etrafım kapalı insanlarla dolu bir tanesini bile görmedim siyası amaçla kapanan, amaçları bir ayetin emrini yerine getirmekten öteye gitmez. Kaldı ki amaç ne olursa olsun, bir açık insana neyin simgesi için açıksın deme hakkımız yoksa bir kapalıysa da yok. 

Artık bırakalım bu söylemi, kim nasıl giyinmek, yaşamak istiyorsa yaşasın.

Gönülden bağ kuralım, kim olduğuna bakmadan, dinine, ırkına, mezhebine bakmadan... Biz sevelim yaratılanı yaratandan ötürü... Gelin kardeş olalım, ecdadın kan döktüğü topraklarda. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Bir İdam Mahkumunun Son Günü'nü Okumaya Hazır mısınız?

Kitabın adı bile konusuna dair detay veriyor aslıda. O yüzden aman konusunu anlatmayayım çabası içerisine girmeden yorum yapmaya çalışacağım.

Bir İdam Mahkumunun Son Günü, victor hugo
Kitap uzunca bir önsözle başlıyor. Sabırla okumanızı tavsiye ederim. Çünkü dönemin adalet sisteminden ve siyasi hayatından bir çok bilgi içermekte, böylelikle kitabın konusuna daha hakim olacak ve anlamanıza yardımcı olacaktır. Yazar idama mahkum olan bir gencin neler hissedebileceğine dair ne kadar çok duygu varsa kaleme dökmüş, bir nevi mahkumun iç sesi olmuş. Bir insanın ölüme giden yolda neler hissettiğini muazzam ifade etmiş. Bu konuda takdiri hak ediyor. Boşuna klasikleşmiş bir eser değil anlayacağınız. Tüm bunlar bir kenara, sizlerden aklıma takılan işin içinden çıkamadığım konu hakkında yardımınızı rica ediyorum!

Dönemin adalet sisteminde idam var, belli başlı suçlar işlenirse cezası ölüm. Dönemin şartları göze alınırsa yazar büyük cesaret örneği sergilemiş ve kendi dünya görüşüne ters olan ölüm cezalarını insani bulmadığı için bir protesto niteliğinde bu kitabı kaleme almış.

Kendi görüşlerimi bir kaç kelime ile ifade etmek isterim; savaşın her türlüsüne, yakıp yıkmaya, can almaya, zulme karşı biriyim. İnsanların insanca yaşamaları en büyük arzum. Hal böyle olunca evet idam bir insanın yaşam hakkını elinden almak gibi duruyor. Acıkcası kitabi okurken çok fazla çelişkide kaldım ve bu yüzden yardım talep ediyorum...

Bir bebeğin ırzına geçip her türlü işkenceyi yapan bir caninin yaşam hakkı olmalı mı?

Genç bir kadın, amacı okuldan evine gitmek olan ve şöför tarafından tecavüze uğrayıp öldürülen bir kadının katili ölümü hak etmiyor mu? Sadece canı adam öldürmek istediği için, sırf zevk için adam öldüren güzünü kan bürümüş bir katil ölümü hak etmiyor mu? Tüm bu sorulara cevabınız hayır ise, peki bu saydıklarım sizlerden birinin yakını olsaydı yine böyle mi düşünürdünüz?

İnanın ben tüm bu sorulara cevap verdim ve ailelerinin yerine de koydum kendimi fakat bir çözüm bulamadım!!! Sevgiyle ve kitapla kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Kapadokya Öyküleri Kitap Yorumu İsrafil Baran

Yazarı bir yıldır tanıyorum ve kitabın yazılma aşamasına tanık oldum sayesinde. O kitap yazma isteğini şöyle tanımlıyor; " Kitabımın çok satması değil amacım, ben bu dünyadan geçerken bir iz bırakmak istedim sadece!"
Kapadokya Öyküleri, İsrafil Baran
Evet o bu dünyada bir iz bıraktı, peki sizler bu iz'e dokunmak ister misiniz? Yazarın kitabı yazma aşamasında, Hıristiyan öykülerini yazarken ki hassasiyeti bende hayranlık uyandırmıştı, şöyleki bu öyküleri yazarken hiristiyan ilahileri dinleyerek onları anlamaya çalışan ve yanlış bir şey yazmaktan imtina eden bir insan ve en önemlisi her insana ve dini inanışa saygılı bir yazar olması.( kişiliği ile ilgili bir kaç küçük bilgi sadece) Ben iyiki dokunmuşum bu iz'e ve iyiki bu güzel insanı tanımışım diyorum. Ülkemizin en güzel bölgelerinden sadece bir tanesi Kapadokya, gezip görmek isteyenler için öncesinde, okuyup rehber olacak bir kitap, gezip görme imkanı olmayanlar için ise hayal kurarak gezme imkanı sunan güzel bir eser. Sizi sıkmadan, yormadan öyküden öyküye kucak açıyorsunuz, Kapadokya'ya dair bir çok bilgiye sahip oluyorsunuz. Yazarın ilk kitabı olması sizde bir ön yargı oluşturmasın, inanın çok araştırma yapılarak ve akıcı bir üslupla yazılmış güzel bir eser okuyacaksınız. Özellikle lise çağındaki öğrencilerin ülkemizi ve bu toprakları iyi tanımalarını sağlayacak güzel bir eser. Kaleminiz daim, okurunuz bol olsun sayın Israfil Baran hocam. Kitapla ve sevgiyle kalın...
Kapadokya Öyküleri
İsrafil Baran
Kent Kardeş 
Lotus Yayın Grubu
Sayfa: 157
Yorumlayan Hanife Çavdar

Şanzelize Düğün Salonu Tarık Tufan

Uzun zamandır bazı sorulara cevaplar arıyorum ve bu kitap tam zamanında ellerimden tuttu. Zaten inandığım ama bir süredir bocaladığım konulara ışık oldu. 
Tarık Tufan  Şanzelize Düğün Salonu
Sanki bu boşluk görülmüş duyulmuş da bu kitap elime verilmiş gibi bir his var. Böyle şeylere inanır mısınız bilmiyorum ama ben hep inandım. İhtiyaç duyduğum şeylerin beni bulmasına hep inandım.
Okuduğum 6. Tarık Tufan kitabı ve hep daha iyisi ile karşılaşıyorum. Anlatımı sade ve akıcı böylece kitabı bir solukta okuyor ve bittiğine üzülüyor insan. Olayları öyle güzel bir kurgu ile yazmış ki heyecanla kitabı okumaya devam ediyor ve ihtiyaç molası olmasa inanın okumayı hiç bırakmayacak bir akıcılıkda kitap. Bir delikanlının, kendisini unutmaya çalışması, benliğinden ve kimliğinden sıyrılma hikayesi diyebiliriz. Sonrasında kendisini bulma hikayesine dönüşüp, aslında bizi anlatan bir aynaya dönüşüyor kitap. Hep sorarım kendime kötüler hep kötü olarak mı doğarlar yada sonradan mı olurlar? Ben her insanın iyi yönlerinin olduğuna inanıyorum ve bunları ancak iyilik yaparak yüzeye çıkarabileceğimizi düşünürüm. Bu hikayede iyi bir aile terbiyesi almış bir insanın, annesinin ölümü ve aşık olmasıyla değişen hayatını okuyoruz. Yada kaybolma hikayesi de denilebilir. Ne yaşarsa yaşasın yüreğindeki iyiliği kaybetmeyen bir delikanlı o. Kötü olmaya çalışıp,olamayan, başaramayan bir gencin hayatı.
Kitapda iki kadın karaktere yer vermiş yazar ve ikiside aynı, onları çok seven, kırmayan, incitmeyen erkekleri değil tam tersi karakterde olan erkekleri tercih edip hayatlarını mahveden iki kadın. Bu satırları okurken, hayatta da bu böyle diye düşündüm, neden biz kadınlar göz göre göre böyle hatalar yapıyoruz bunun bir açıklamasını bulamadım. Hayatımız da asıl değerli olan insanları görmezden gelip, bize değer vermeyen adamlar için kendimizi parçalıyoruz. Neden?
Yazar, bir annenin ölümünün insana verdiği acıyı öyle duygulu ve güzel cümlelerle anlatıyor ki hayran kalmamak mümkün değil. Bu kitabı mutlaka okuyun çok şeyler kazanacaksınız. Tarık Tufan iyiki tanıdım ve kitaplarının bana iyi geldiği kesin. Son iki kitabı kaldı okunacak, iste o zaman tamam olacak yazar...
Kitapla ve sevgiyle kalın...
Tarık Tufan
Şanzelize Düğün Salonu
Profil kitap
Sayfa: 291
Yorumlayan Hanife Çavdar

Beyaz Gemi Kitap Yorumu Cengiz Aytmatov

Yazarın bilmem kaçıncı kitabı yine beni aldı uzak diyarlara götürmeyi başardı. Nedendir bilmem onun kitaplarındaki efsaneleri çok seviyorum. Çocukluğumun eksik yanlarını tamamlıyor belkide kim bilir.
Cengiz Aytmatov  Beyaz Gemi
Küçücük bir çocuk düşünün, anne babası terk etmiş ve küçük dünyasının koca dev adamı dedesiyle yaşamını sürdürüyor. Koca dev adam diyorum çünkü çocuk için dededine olan sevgisini anlatmaya kelimeler yetmiyor, koca dev adam tabiri bu sevginin büyüklüğünü anlatabilme kaygısı bendeki.
Çocuğun, çocuksu halleriyle babasına özlemi ve beyaz gemiye ulaşma arzusu. Beyaz gemiye kavuşmak babasına kavuşmak bir anlamda. Peki kavuşunca ne olur işte buna cevabı yok küçüğün. Hayatta böyle değil midir zaten? Kavuşana kadar geçen süredir asıl mutlu olduğumuz. Kavuşunca büyüsü bozulur her şeyin. Her masal gibi burada da kötüler var. Kötülüğü seçtikleri için mi kötüler yoksa zaten katran karası mıdır içleri? Buna okuyup siz karar verin.
Dede ve küçüğün büyük inançları vardır, uğrunda ölümü göze aldıkları. Bu inanç onları iyileştirir ve bu hayatta güçlü kılar. Ve bir gün kötülük küçük dünyalarını ve inandıkları her şeyi siyaha boyar. Artık yaşamaya dair ne varsa katran karası olmuş,  çaresizlik içerisinde kalmıştır küçük...
Geri kalanı okuyup kendiniz değerlendirin derim. Kitapla ilgili söylemek istediğim bir kaç cümle var. Sonu beni çok üzdü ve bu kitap çocuklarında okuduğu bir eser. Onları umutsuzluğa, çaresizliğe itebileceği korkusuna kapıldım açıkçası. Yazarın neden böyle bir son tercih ettiğini merak ediyorsanız kitabın en sonunda bahsetmiş ama beni ikna edemedi yazdıkları.
Bir yazı okumuştum Cengiz Aytmatov'u bu kadar üne kavuşturan kitaplarını Rusça yazması olduğunu söylüyordu. Yazdıklarının hiç mi etkisi yok sizce? Kitapla ve sevgiyle kalın...
Cengiz Aytmatov
Beyaz Gemi
Ötüken yayınları
Çeviri: Refik Özdek
Sayfa:174
Puan 
★★★★★
Yorumlayan Hanife Çavdar

Tolstoy K.Sonat'ı yazarken karısıyla arası nasıldı?

Kitabı bitireli bir ay oldu sanırım, fakat nasıl bir yorum yapmalıyım konusunda tutuldum kaldım. 
Tolstoy  Kreutzer Sonat
Kitaptaki karakter oldukça iyi çözümlenmiş yazar tarafından ve kitabın akıcılığı muhteşem bunlara diyecek bir söz yok elbette. Daha önce iki kitabını okuyup çok beğendiğim bir yazar kendisi bu yüzden bu eseri beni ters köşe yaptı. Erkekleri bu denli yüceltip, kadını ise bir kuluçka makinesi olarak görmesi beni son derece üzdü. Biraz dedikodu olacak ama acaba Tolstoy bu kitabı yazarken karısıyla arası mı kötüydü diye düşünmeden edemedim. Bu kitabı merakla ve sıkılmadan okuyacaksınız. Dilinin akıcılığı, hikayenin sürükleyiciği, kurgusu büyüleyici. İçeriğini ise her okur kendi ahlak anlayışına göre bir sorgulama içerisine girecektir. Tolstoy bu kitabında çok fazla mesaj verme çabasına girmiş.  Yazarın ahlakçı tarafı bu kitapla, zirveye ulaşmış görünüyor. Ahlakçı olmak benim düşünceme göre güzel bir özellik, tek sıkıntı yazarın bunu yaparken kanıdı küçük görmesi ve erkeği haklı çıkarma çabası. Bu yüzden de eseri iki farklı bakış açısıyla okumak mümkün, ahlaki ve edebi unsurlar üzerinden. Yayınlandığı dönem sansüre uğraması ve yayınlanma yasağı kitabın çekiciliğini arttırmış. Teması şehvet, cinsellik, aile kurumuna genel bakış ve baştançıkarıcılık olunca kaçınılmaz son. Kimi yerde abartılı, kimi yerde istemsizce haklı bulduğum, acayip buhranlı bir karakter okudum. Önyargının nelere sebep olabileceğini anlamak ve kötü niyetin aslında insanın kendisini yok eden bir düşünce olduğunu anlamak için okuyun diyorum. Kitapla ve sevgiyle kalın...
L.N. Tolstoy
Kreutzer Sonat
Çeviri: Ayşe Hacıhasanoğlu
İş Bankası kültür yayınları
Sayfa 140
Puan 
★★★★★
Yorumlayan Hanife Çavdar

Yakıcı Sır Kitap Yorumu Stefan Zweig

Yazarın kitaplarını seviyorum ve kişilik analizleri beni hayrete düşürüyor. Bazı yazarların sayfalar dolusu kitaplarla anlatmaya çalıştıklarını Zweig kısa ve oldukça etkili şekilde anlatır. 
Stefan Zweig  Yakıcı Sır
Yakıcı Sır kitabında bir çocuğun ruhundaki fırtınalara yer vermiş. Biz büyüklerin konuşmalarımızdan tutunda yaptığımız her yanlış davranışın, aslında ne kadar iyi bir şekilde algılandığı, küçük bir çocuğun anlatımıyla gözler önüne sermiş yazar. Çok fazla konuya değinip kitapla ilgili bilgi vermek istemiyorum çünkü en ufak anlatacağım şey konuyu ele verecek. Genel olarak bir kaç şeye değinmeden edemeyeceğim, elbette bunlar benim düşüncelerim. Öncelikle çocuk sahibi olmak, üzerinde düşünülüp karar verilmesi gereken bir konu. Kendisini psikolojik olarak hazır hissetmeyen insanların ve bu sorumluluğu alamayacak durumdaki insanların çocuk sahibi olmalarına karşıyım. İnsan yetiştirmek büyük çaba,gayret,sorumluluk ve oldukça emek isteyen dünyanın en zor uğraşıdır. Bir çoğumuz, toplum baskısı, soyun devamı, aman bir çocuğum olsun bakalım bu duygu nasılmış bende bir tadayım gibi düşüncelerle aslında bir ego tatmini peşindeyiz. Hiçbir zaman doğacak çocuk açısından olacakları irdelemiyoruz(bu düşünceye sahip anne babalar hariç) kendi zevk safa heveslerimiz uğruna küçücük yavrularımıza inanılmaz acılar yaşatıyoruz. Küçük dünyalarını başlarına yıkıp, hadi buyur yaşa buda senin kaderinmiş diyoruz. Bunları yazdım çünkü çocuklar en hassas olduğum konu ve bu kitap onların gözünden biz büyükleri anlatmış. Bu kitabı çocuklarla ilgili empati kurabilmek ve onları anlayabilmek için okumalısınız. Keyifli okumalar. Kitapla ve sevgiyle kalın...
Stefan Zweig
Yakıcı Sır
Türkiye İş Bankası Yayınları
Çeviri:İlknur İgan
Sayfa 88
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Hanife Çavdar

Kasedi Başa Sardır Mihrap Altıntaş

Yazarımızın ilk kitabı ve acemilikler çok fazla. Kelime hataları, cümle hataları ve ayırma işaretlerinin yanlışlığıyla dolu. 
Kasedi Başa Sardır Mihrap Altıntaş
Baktığınız da bir editörü bile var fakat iyi incelememiş yada önemsenmemiş sanırım. Bunları ilk kitap yazan bir insana acımasız bir eleştiri olsun diye yazmıyorum,tek amacım bir sonraki baskıda aynı hataların tekrarlanmaması için. Tüm bu olumsuzlukların arasında,güzel anlatımıyla yıllar öncesine yolculuk yaptırıyor yazar. Anlatımı sıcak, sevecen ve akıcı. 70,80,90'lı yıllara bir yolculuk aslında. Bir nevi zaman makinesi, içerisine giriyorsunuz ve aklınıza gelmeyen bir çok anı gözünüzde canlanıyor. Şimdiki nesil içinse,o dönemleri anlamak için bir kılavuz niteliğinde bir kitap. O dönemlerin, komşuluklarına değinmiş yazar,samimiyetine,akrabadan daha öte olduğu o zamanlara...
Bu satırları okurken aklıma cocukluk anım geldi;o zamanlar bizim evde TV yok,bir komşuda var bizde çocukluk her Allah'ın günü o evdeyiz. Kadıncağızın iki çocuğu var birde biz ekleniyoruz ev oluyor curcuna. Her gün gittiğimiz yetmezmiş gibi birde ukalaca,izlecegimiz şeyin kavgasını ederdik evin çocuklarıyla. Genelde kazanan biz olurduk kardeşimle çünkü Gülsüm teyze onlar mifasir onlar ne derse o açılır der mevzu kapanırdı. Şimdi aklıma geldikçe hem güler hemde oldukça utanırım bu durumdan. Hala görüştüğümüz de anımsayıp günleriz Gülsüm teyzeyle...
Birde okul yıllarına gidiyorsunuz satırlarda,beslenme çantaları ve onların içeride konulan beslenmelere,neler koyduğumuza. Hiç unutamadığım bir anıdır bende,ilkokul beş yıldı o zamanlar,birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar belalı bir kız arkadaşım vardı ve birbirimizi pek sevmezdik. Benim maddi durumum pek iyi değildi ve beslenme olarak götürdüğüm tek yiyecek salçalı ekmekti. Bu kız arkadaşım birinci sınıftan beşinci sınıfa kadar her gün bununla dalga geçip beni oldukça incitmiştir. Beşinci sınıfın sonlarına doğru, nasıl taşdıysam demek ki çıkışta bir yakaladım o plastik beslenme çantamla kafasına vurmuştum. Şimdi düşündüğümde ne cesaret diyorum,ama baya bir sabır göstermişim. Ertesi gün anlı şiş bir şekilde okula geldi ve öğretmen sordu,kızım neyin var? Beni aldı bir korku tabi,ama kız,korkudan mıdır yoksa yapmış olduğu hatanın farkına vardığından mıdır? Sadece düştüm demişti ve bende rahat bir nefes almıştım. Arkadaşım yıllar sonra buradan özür diliyorum. Birde ev telefonlarından bahsetmiş yazar,bununla ilgili unutulmaz bir anım aklıma geldi okurken yine;telefonlar yeni bağlanmış o zamanlar telefon çalsada koşup baksak merakıyla en büyük kavgalarımızı bu nedenle yapardık kardeşimle. Bir telefon çaldı ve ben hemen koştum,daha alo dememe fırsat vermeden karşı taraftaki ses şöyle seslendi" beeem garı urda mı"?(benim karı orda mı) şivenin dibi amcam karısını arıyor, yok efendim dedim ve kapattım. Böyle bir çok anılar gözümde canlandı. Yazım hatalarını görmezden gelirseniz,bir saatin içerisinde sıkılmadan okuyacağınız, keyifli bir kitap. Kitapla ve sevgiyle kalın.
Kasedi Başa Sardır
Mihrap Altıntaş
Karina Yayınevi
Sayfa 140
Puan 
★★★
Yorumlayan Hanife Çavdar

Avucunuzdaki Kelebek Ahmet Şerif İzgören

Bundan uzun yıllar önce çok fazla okurdum bu tür kitapları ve bana her anlamda iyi gelmişti,o zamanlar. 
Aradan yıllar geçti bir kaç gündür kişisel gelişmeye ihtiyaç duydum sanırım, kitaplığımda hediye olarak bana verilmiş bir kaç kişisel gelişim kitabından biri olan"Avucunuzdaki Kelebek"i alıp bir solukta okudum. Kitap başından sonuna değerli yazar ve düşünürlerin sözleriyle dolu. Bir çok da kısa hikayeler içeriyor,bir çoğuna kaynak gösterilmiş ve gösterilmeyenler için,bildiğiniz varsa bize iletin ve paylaşalım demiş yazar. Bunları neden anlattım günümüzde o kadar çok karşılaşıyorum ki,bu tür kitaplar yazıp ünlü düşünürlerin sözlerini alıp kendi sözleri gibi yazan insanlara. Bu kitap da yazar en azından kimden aldığını paylaşmış. Kulaktan duyup yazdığı hikayeler içinse biliyorsanız bana iletin diyerek alçakgönüllülüğünü sergilemiş. Gelelim bu aralar sıkça rastladığım bir konuya; kişisel gelişim kitapları okunmalı mı?okunmamalı mı? Ben zamanında okudum çok da faydasını gördüm. Çıkmazda hissettiğim dönemlerde ellerimden tuttu. Söylemek istediğim şu,bırakın insanlar ne istiyorsa onu okusunlar ve kimin ne yaşadığı hakkında en ufak bilgi sahibi olmadan o insana hakaretler yağdırmanın,sırf bu tür kitaplar okuduğu için küçük görmenin mantığı nedir? Belkide bu kitapların içerisindeki bir cümleyle hayata bakışı değişecek yaşam enerjisi gelecek biz bilemeyiz. Kaldı ki bizler her gün yeni şeyler öğrenen insanlarız,bırakalım isteyen istediği kitabı okusun ve inanın bu okumalar onları daha iyi okumalar yapacakları duraklara ulaştıracaktır.
Bu kitabı önerir miyim? derseniz beni çok tatmin etmedi. Daha iyi olabilirdi. Kitaptan bir kaç alıntıyla devam etmek istiyorum;
Anadolu'nun küçük bir köyünde bir çocuğun gözleri, ateşli bir hastalık sonucu görmemeye başlar. Baba bir gün diğer çocukların artık oğluyla oynamamaya başladıklarını fark eder;gidip şehirden oğluna bir çalgı aleti alır,çocuk onunla tıngır mıngır vakit geçirir. Bir süre sonra gerçekten bir şeyler çalmaya başlar. Sonra yakındaki köyden bir adam, çocuğun yetenekli olduğunu düşünerek ona ders vermeye başlar. Çocuk yeteneğini çok geliştirir. Çok zeki,yaratıcı ve hazır cevaptır. Hatta bir gün gurbette sazı kırılınca bir dostundan saz almak ister,dostu fiyatına yüz elli lira der. Garibanın cebinde sadece elli lira vardır. Bu elliyi al,yüzüne tükürürüm der. Şaka öyle hoşuna gider ki satıcının,kalan yüz lirayı almaz... O görmeyen çocuğun adı Aşık Veysel'dir
Köyüne ilk meyve ağacını diken insan, gözleri görmeyen Aşık Veysel'dir. Yüzyıllardır gözü gören o kadar çok insan var ve köye ilk meyve ağacını gözleri görmeyen biri dikiyor...
Kitabın adı niçin "Avucunuzdaki Kelebek"?
Zamanın birinde iki tane kız kardeş varmış, nasıl akıllılarmış anlatamam. Etraflarındaki ve okuldaki tüm bilgi onlara yetmez olmuş. Bir gün anneleri onları dağdaki bilge adama götürmeye karar vermiş.Kızlar,bilge adamla karşılaşınca ona sorular sormaya başlamışlar. Bilge adam bütün soruları doğru cevaplamış. Kızlar çok sevinmişler ve annelerinden eğitimleri için bir süreliğine izin isteyerek bilge adamın yanında kalmışlar.
Sordukları soruların hepsinin cevabı doğruymuş. Bir süre çok mutlu olmuşlar;ama sonra sıkılmaya başlamışlar."Bilgenin bilemeyeceği bir soru bulmamız lazım"diye düşünmüşler.
Kızlardan biri bir gün"buldum"diye sevinmiş."İki elimin arasına bir kelebek koyacağım ve bilge adama soracağım,'avucumun içinde bir kelebek var canlı mı ölü mü?''ölü"derse kelebeği bırakacağım."canlı"derse avucumu hafifçe bastıracağım. Her ne derse cevabı bilemeyecek.Kızlardan biri kapalı tuttuğu ellerini bilgeye doğru uzatmış.Ve sormuş: "Avucumun içinde bir kelebek var. Canlı mı ölü mü?" Bilge adam cevap vermeden önce uzun süre kızın gözlerine bakmış,bakmış ve cevaplamış: "Senin ellerinde kızım. Senin ellerinde..." Kitapla ve sevgiyle kalın.
Avucunuzdaki Kelebek
Ahmet Şerif İzgören
Elma Yayınları
Sayfa:126
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Hanife Çavdar