The Most/Recent Articles

yeni çıkan kitaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yeni çıkan kitaplar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Haftanın Kitapları: Yedi Yeni Kitap

Bu hafta yeni çıkan ve yoğun ilgi gören yedi kitabı sizler için derledik. Okuyorum.org Haftanın Kitapları listesini sizlere sunuyoruz...
KULLERVO'NUN HİKAYESİ
1. KULLERVO'NUN HİKAYESİ
J. R. R. Tolkien tarafından kaleme alınan kitap İTHAKİ YAYINLARI tarafından yayımlandı.
Kalervo’nun oğlu Kullervo, Tolkien’in yarattığı onlarca karakter arasından belki de en karanlık ve trajik olanı. Zira Tolkien’in deyişiyle “Bahtsız Kullervo”, doğaüstü güçlere ve hüzünlü bir kadere sahip talihsiz bir yetim. Babasını öldüren, annesini kaçıran, daha küçük bir çocukken canına üç kez kasteden karanlık büyücü Untamo’nun yanında yetişen Kullervo’nun ikiz kız kardeşi Wanona’ya olan sevgisi ve onu kollayan, büyülü siyah köpek Musti dışında hiçbir şeyi yoktur. Bir köle olarak satıldıktan sonra büyücüden öç almaya yemin eden Kullervo, intikam anında bile en zalim felaketten kaçış olamayacağını öğrenecektir. Kullervo’nun Hikâyesi, Tolkien’in izlediği yolda uyarlamadan yaratıcılığa doğru atılan ve “Silmarillion” ile sonuçlanan temel adım. Tolkien, Kullervo’nun Hikâyesi için “kendi efsanelerimi yazma teşebbüsümdeki çıkış noktam,” derken “İlk Çağ efsanelerinin temeli,” olduğunu da söyleyerek Húrin’in Çocukları’nın başkahramanı Túrin Turambar’ın atasının bu metin olduğuna dikkat çekmiştir. Etkileyici bir hikâye olmasının yanında ilk kez yayımlanan taslaklar, notlar, makaleler ve yarattığı dünyaların çıkış noktalarından olan Kalevala destanıyla ilgili Tolkien’in yazdığı ek metinler de kendine bu kitapta yer buluyor.

Yusuf Berk Özkan gökyüzüm mavi
2. GÖKYÜZÜM MAVİ
Yusuf Berk Özkan'in kaleme aldığı kitap DOKUZ YAYINLARI tarafından yayımlandı. Gökyüzünün en ücra köşesindeyim. Gözlerimde özlenilmişlikler, yalvarışlar, yakarışlar... Gözlerimde olmayışının kaçıncı haftası, yokluğunun omuzlarımda yaptığı ağırlık... Gözlerimde yaşlar... İnsanlar, yağmur sanır ama benim gözlerim hep sana ağlar. Sevdamın kanadı kırık, içimde düşme korkusu var. Bir uçurumun ucundayım, sona geldim sanmışken, sana geldim... İçimde düşme korkusu var. Bulutlara yansıyan güneşin kızıllığı gözümü alıyor. Yüreğin karanlıklar arasına gizleniyor ama gökyüzü hâlâ aydınlık kalıyor. Göğün kokusu yüzümü okşarken, bir kanadım daha kırılıyor, içimde düşme korkusu var. Varsın, bilmesin onlar. Biz el ele yürüdük. Bunu sokak gördü. Deniz gördü. Gökyüzü gördü. Ay gördü. En güzeli de; Allah gördü.
fazıl say kitap
3.  AKILLA BİR KONUŞMAM OLDU
Fazıl Say tarafından kaleme alınan kitap DOĞAN KİTAP tarafından yayımlandı.
İnsan iyi hissederse iyi yaşar. “İyi” ile sarmalandığında iyi şeyler üretir. İyi hissetmeyi, iyiye inanırsa bulur. “İyi”yi kimi insan Tanrı'da bulur, kimisi meleklerde. Kimisi çiçeklerde, kimisi ağaçlarda. Kimisi aşkta, kimisi sevgilide, kimisi çocuklarda, kimisi müzikte, kimisi fizikte. İyiden aldığımız güçle yaşarız. İyinin dokunduğu yerden filizleniriz. İyiden aldığımız güçle yaptıklarımız “umut” olur. Tabular ve önyargılarla insanlar birbirini düşman ilan ediyor. Çok da iyi bir dünya değil aslında burası. Yine de umutlarınızı yok etmeyin. Bu evrende iyi de var. Sabırlı ol. Güçlü ol. İçine çek nefesi. Hayatı, iyiyi içine çek. “Evrendeki iyiden asla vazgeçme.”
ÖYLE GÜZEL BİR YER Kİ
4. ÖYLE GÜZEL BİR YER Kİ
Murat Gülsoy tarafından kaleme alınan kitap CAN YAYINLARI  tarafından yayımlandı.
Camdan bir kutunun içinde kısılı kalmış gibiydi. Başının üzerini yokladı, orada da camdan bir tavan vardı belli ki. Görünmeyen duvarı yumrukluyor, bağırarak yardım istiyordu. Ama kutu sımsıkı kapalı olduğu için sesini duyuramıyordu sanki. Birden başının üzerinde bir ağırlık hissetti, elini kaldırdı, tavan hareket ediyordu. Yavaş yavaş bir piston gibi aşağı iniyordu. Önce direnmeye çalıştı ama görünmeyen tavan güçlüydü.Fırtınalı bir gecede eskici Kerem'in dükkânında bir araya gelen eski lise arkadaşları geçmişe doğru karanlık bir yolculuğa çıkarlar. Kerem için bu yolculuk hem yeni bir aşkın kapısını aralayacak hem de yıkımın başlangıcı olacaktır.  Yaşadığı ülkenin geçmişi, günü ve geleceği Kerem'in peşini bırakmaz. Binaların, parkların, bütün şehrin dönüşüp yerle yeksan olduğu bir zamanda roman kahramanları yıkımdan kurtulabilecek midir?
Murat Gülsoy okurunu bir yandan hayatın sonsuz anlarını kaydeden bir zihne davet ediyor diğer yandan görünmez bir kapanın içinde kısılı kalmış küçük hayatların, bireysel acıların, bencil hırsların hemen yanı başında kanayıp duran geçmişe ait söylenmeyenleri işaretliyor.Öyle Güzel Bir Yer Ki, siren seslerine kapılıp giden yaşamımızın, alacakaranlık dünyamızın romanı…

5. TANYERİ-ZİFİR 
Merve Özcan tarafından kaleme alınan kitap PORTAKAL KİTAP tarafından yayımlandı.
Tan Yeri - Zifir, "Haramdan Sakın" serisiyle yüz binlerce okura ulaşan Merve Özcan’ın kaleminden uzun zamandır beklenen yepyeni bir soluk…Birbirine düşman iki halk ve zamandan, dünyadan soyutlanmış, kısıtlanmış, dışlanmış bir bölge; Ateşoyuk.
Ve bu toprakların şahit olduğu savaş, efsane, kan, aşk ve kaybın hikâyesi...Bir orman vardı.Adamı gizler, kadını saklar, dalları arasına gecenin zifirini sarardı.Kadın adamı bir okla vurur ama yine kendini yaralardı. Zihnindeki eksikleri adamın izleriyle yamar, sonra da yine adamın gölgelerini kovalardı.Bastığı topraklar zulümle sarılmışken ikisi de savaş için silahlarını kuşanmıştı fakat onları bekleyen ilk savaş zihinlerinde çoktan başlamıştı.“Önümde boylu boyunca uzanan bir uçurum, ben o uçuruma yürüyorum. Adımlar benim, kaybı gören gözler benim, beden benim bedenim… Ama yürüyen ben değilim.”
ESKİ İSTANBUL YOSMALARI

6. ESKİ İSTANBUL YOSMALARI
Refi Cevad Ulunay tarafından kaleme alınan kitap ALFA YAYINLARI tarafından yayımlandı.
1950-'60'lı yılların efsane kalemlerinden Refi' Cevad Ulunay'ın Eski İstanbul Yosmaları başlıklı eseri, 19. yüzyılın kıvılcımlı gece âlemlerine projektör tutuyor âdeta... Bakın, kendisi eseriyle ilgili olarak ne diyor:“Yaşanmayan hayat yaşatılamaz… Mazinin yosmalarına dair yazdığım hatıralarda rivayet tarikiyle (yoluyla) gelenler olduğu gibi, belki yakından tanıdıklarım da olmuştur. Okuyuculardan, nasılsa hâlâ yaşayan ne pimpon zampara dostlarım var ki, onlara açtığım bu tarih sahifelerini okuduktan sonra bana rastladıkları zaman, gözlerinde -ama yalnız gözlerinde- uyanan bir neşenin hazzı ile koluma girerek, bir sır tevdi eder gibi kulağıma, ‘Ah azizim, ben de Rana’yı tanıdım... Ne kadındı o!’ diyenler oldu. O halde, eğer şimdi küllenen bu aşk hatıralarının mangalını kalemimle karıştırırken bir günah işliyorsam, hepimiz cürüm (suç) ortağı oluyoruz. Ben yazdığım siz de okuduğunuz için…” 
Sevgili okur, kitabın sayfalarını çevirdikçe, vaktizamanında bu “ince” işler -zamanın ruhuna özgü kaideleriyle- zarifane bir şekilde yaşanmaktaymış, diyeceksiniz: Refi’ Cevad’ın güçlü kalemi bunun garantisidir. 
Nureddin Yıldız kitap
7. BU ÜMMETİN KIZI
Nureddin Yıldız tarafından kaleme alınan kitap TAHLİL YAYINLARI tarafından yayımlandı.
"Kendini modern sokakların kızı değil Medine medeniyetinin kendi zamanındaki temsilcisi gören, tesettürden ilme kadar her alanda bu ümmetin kızı olmanın gereklerini Bedir’deki mücahitlerin heyecanı ile yapmaya çalışan mübarek kızlara... Her gün kıyamete biraz daha yaklaştığımız bu zamanda Rabbine kul olmayı, Şeriat’ı için yaşamayı şeref bilen ve genç yaşına rağmen bu ümmetin kızı olmanın büyüklüğünü hisseden kızlara... Dilinizle dua ettiğiniz vakitler unutulmayalım diye... Allah için terlediğiniz zamanlardaki büyük amellerinize vesile olsun da Allah bize rahmetler indirsin diye... Bugün, bu kızlar Peygamber aleyhisselamın Şeriat’ı için 'ilk ben varım' diyerek hak etsinler. Yarın da o, 'şimdi de ben sizin için varım' desin onlara. Bizi de aralarına kat Rabbim. Aralarına. Rahmetinle, ihsanınla ve hudud bilmez rahmetinle Rabbim."

Afrikalı Leo Kitap Yorumu Amin Maalouf

Afrikalı Leo gerçek bir yaşam öyküsünden çıkartılmış düşsel bir yaşam öyküsüdür.
Afrikalı Leo Emin Maalouf, Fas'ta yani doğduğu topraklarda Hasan ibn Muhammed el-Vezzan ez-Zeytani olarak bilinen, bir başka ülkede Alias yani İlyas, dünyanın bir başka yerinde, üzerine güneşin doğduğu bir ülkenin topraklarında Giovanni Leoe de Medici, kıtaları aştığı gezilerin bir başka durağında ise adı Afrikalı Leo olarak bilinecek olan Hasan'ın hikayesidir.
Eğer, Muhammedin oğlu Hasan, kendi özyaşam hikayesini yazsaydı aynı onun yazmış olacağı gibi. Yine de hiç kuşkunuz olmasın, bir berberin sünnet ettiği, bir papanın vaftiz ettiği Afrikalı Leo benim diyerek okuru da kendisi ile birlikte Fas, Mısır, Büyük Türk'ün imparatorluğu Osmanlı, Fransa, Roma... gibi ülkelerdeki hikayelerin içerisine sürüklüyor.

Önce hayran olduğu, bir zamanlar öfke duyduğu, ilerleyen yaşlarda ise anlamaya başladığı babasının yazgısına da ortak olacaktır. Şöyle ki; Hasan'ın babası Muhammet dayısının kızıyla Selma ile evlenmiş ve Hasan dünyaya gelmiştir. Fakat Muhammet, Verda adında Hiristiyan bir köle satın almıştır. Sonrasında ise kölesine olan aşkını gizlememiş ve ondan da bu aşkın meyvesi olan bir kızı olmuştur. Fasta kadınlar sımsıkı örtünmek ve evden dışarı özgürce çıkamazken. Köle olarak aldığı Verda, erkekleri mutlu etmenin yolları ile eğitilmiştir. Ud çalıp dans eden, şarap içip çarşaf giymek zorunda olmayan, güzel kokular sürerek, ceviz karası ile dudaklarını boyayabilmektedir. Bu köle güzeli kızla Hasan'ın annesi Selma'nın durumları eşit değildir. Selma bu durum karşısında iç dünyasındaki duygularını şöyle dışa vuracaktır. Granadalı kadınlar için özgürlük, köleliğin aldatıcı bir biçimidir, kölelikse özgürlüğün kurnaz bir şekli. 
Hasan bu yüzden babasına bir zamanlar öfke duymaktadır. Ama kendide aynı yazgıyı yaşayarak babasına olan öfkesi dağılacaktır. Hasan bir yandan büyürken bir yandan da savaşlar içinde kavrulan orta doğu topraklarından, Avrupa topraklarına, yaşamdan ölüme gider gibi altınsız ve takısız, kimi zamanda zengin krallar gibi değerli eşyalar yüklü kervanlarla seyahat edecektir.
Babasının kaderini yaşayacak demiştim. Kendine hediye edilen bir köle kızda ilk kez erkek olurken, tutkulu bir aşkı da yaşayacaktır fakat elçilik görevi ile yola çıktığı sırada ölen dayısının vasiyeti üzerine dayısının kızı Fatma ile evlenerek baba olacaktır.
Roma topraklarında esir düşüp, vaftiz edilerek Hristiyan olduğunda ise artık adı Giovanni Leo'dur ve burada da koynunda aşkı yaşayacağı bir karısı olacaktır. Papa'nın elçisi olarak Osmanlı imparatorluğunun elçisi ile pazarlığa oturacak kadarda hayatın uç noktalarını okuyucuya aktaracak olan yazar bizlere de şöyle bir tavsiyede bulunacak. Çoğunluğun önünde boyun eğmekten kaçın. Halbuki serüven boyunca kendisi her gücün karşısında boyun eğmek zorunluluğunu süslü ifadelerle gösterecek.
Kitapta sürükleyicilik sonlara doğru etkisini azaltsa da okumaktan geri kalamadım. Kitaptaki edebi anlatımlar yer yer, bazen kendimizi ifade etmek için arayıp ta bulamadığınız sözcüklerin peşi sıra dansı gibiydi. Mesela şöyle diyordu kitapta Hasan, "Gezmek istediğim yerler yabansı bir metresin, uzakta olduğum zaman var gücüyle beni çağırıp, geldiğim zaman da yüzüme küfretmesi gibi karşılayabiliyordu beni"...
Afrikalı Leo kitabında zeki, başarılı, her gittiği yerde kendini kabul ettirmeyi beceren ve yazgısına rağmen ne yapıp edip hayattan zevk alıp mutluluğu bulabilen bir kişi olarak işlenmiş olduğundan yazar dünya benim evim diyor. Her gittiği yerde bir aile kurmayı da ihmal etmiyor.
Afrikalı Leo kitabını okurken insanın hayat yolculuğunda kolaylıkla elde edemeyeceği bir çok tecrübeyi de kendimle içleştirme fırsatı yakaladım. Aklımda kalan bir kaç söylevi de aşağıdaki satırlara öylece bırakarak sizi de bu kitabı okuyarak aynı serüvene davet ediyorum.
Bir insan ister altın ister akıl yönünden varsın olsun, bunlardan yoksun birinin yanında konuşurken dikkatli olmalıdır.Bir geminin fazla yükünü denize atması gibi yazgım da bana yeni gelecekler açmak için hafızamdan bazı şeyleri silip süpürüyordu. Kırk yaşına geldiğimde artık dünyayı bir uçtan bir uca yürüyecek gücüm kalmamıştı tek dileğim sakin bir limandı.
Amin Maalouf (ya da Emin Maluf), 25 Şubat 1949 Beyrut doğumlu, kitaplarını Fransızca yazan Lübnanlı bir yazardır. 1976’dan beri Fransa’da yaşamaktadır. Yazar 1993 yılında Goncourt Akademisi Edebiyat Ödülüne layık görülmüştür.
AFRİKALI LEO 
Amin Maalouf
Yapı Kredi Yayınları 
373 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Gazeteci Ercan KILIÇLI
www.serbestmuhabir.com 

Kabadayılar Kitap Yorumu Yakut Devrim

KABADAYILAR kitabı Geçmiş zamandan bugüne kadar gelişen ve olaylara sahne olan kabadayıları anlatıyor. Yer yer yaşanan kabadayı öykülerine de yer verilmiş.
Kabadayılar Yakut Devrim, Kitapta mahkeme tutanaklarından da yararlandığı anlaşılmakla birlikte o bölümler fazla resmi olduğundan kitabın okuma akışını da bozmuş.
Kitapta beni etkileyen en önemli gördüğüm yer ise Tatar Ramazan ile Nazım Hikmet'in buluşmasıdır. Biri kötülüklere karşı güçle diğeri de kalemle mücadele verdiklerini anlatmışlar.Nazım Hikmet'in ise cezaevinde Tatar Ramazan ve adamlarına yaptığı insanı davranış unutulacak gibi değil...

Kabadayılar 
Yakut Devrim 
Kod Yayıncılık
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Osman Aytekin

Değirmen Sebahattin Ali

Kürk mantolu madonna kitabı o kadar güzel bir tat bıraktı ki bende, Sabahattin Ali´yi ilk defa okuyacak birine tavsiye edilecek en son kitap DEĞİRMEN´ bence.
Değirmen Sebahattin Ali
Üç dört öyküsün dışında diğer öykülerini basit bulduğum bir kitap.Buradaki öyküleri çok genç yaşta yazdığı için biraz toyluk kokuyor. Bununla başlanırsa, yazar hakkında  yanlış izlenimlere kapılabilir insan. Sabahahattin Ali´nin yazarlığına diyecek söz yok,bu kitabı da okuyun ama yazarın ilk okuduğunuz kitabı olmasın. İyi okumalar...
KİTAP TANITIMINDAN
"İşte adaşım, sana seven bir Çingene'nin hikayesi. Çiçeklerin açtığı bir mevsimde, senin kollarına yaslanan ve çiçekler kadar güzel kokan bir vücutla uzak su kenarlarında oturtmak ve öpüşmek, yoruluncaya kadar öpüşmek hoş şeydir...
Fakat sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir."
Değirmen 
Sebahattin Ali
YKY yayınları
137 sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Hanife Çavdar

Hayata Tutunmak Ramazan Aydoğmuş

Hayata Tutunmak Ramazan AydoğmuşBir ailede doğup büyümüş olmanın aslında ne büyük bir zenginlik olduğunun anlatıldığı gerçek bir hayat hikayesi. 
Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen beğenerek okudum diyebilirim. Bu kitaptan çıkardığım bir dolu sonuç var ama biri de şu ki Hayattan kopmak için bahaneler aramak yerine hayata tutunmak için sebepler bulmalıyız. Keyifli okumalar...
KİTAP TANITIMINDAN 
Anne babaya, mutlu bir aileye sahip olmak şükredilmesi gereken büyük nimetlerden biridir şüphesiz... Bu nimetin değerini ondan mahrum kalarak yetiştirme yurtlarında büyüyen büyün çocuklar gayet iyi bilir. Fakat onların derdini insanlar bilmez, bilse de çoğu anlamaz. Çünkü yurt çocukları koşup sarılacakları ve başlarını yaslayıp gözyaşlarını dindirebilecekleri şefkatli bir kucağa sahip olmamışlardır. Onların geçmişte yaşadıkları acı kayıplar, kalplerinde açılan gizli birer yara gibidir. Bu yaralar bir ömür boyu sızlar durur.
Bu kitap kendisi de yetiştirme yurdunda büyüyen yazarın hayat hikayesinden alıntıdır. Babasının ölümü üzerine bir yetiştirme yurduna verilişini, sonrasını anlatmakta ve sürecin yaşandığı 1980 yıllarının başlarına ait bazı yöresel fotoğrafları da yansıtmaktadır.
Ailenizin ve yakınlarınızın değerini size bir kez daha hatırlatacak, hayatını bir eksikle sürdürmek zorunda kalan insanlara sağlam bir dal olacak, sevgi dolu, duygu yüklü bir kitap...
Hayata Tutunmak
Ramazan Aydoğmuş
Kanyılmaz Matbaası 
128 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Hanife Çavdar

Şeker Portakalı Jose Mauro De Vasconcelos

Çocuk olmak mı zor, fakir olmak mı zor? Yoksa yoksul bir ailede çocuk olmak mı zor? 
Şeker Portakalı Jose Mauro De Vasconcelos
Şeker Portakalını daha önce okumuştum. ama sadece okumak içindi. şimdi daha iyi anladım ama şimdi de bu soruların cevabını veremiyorum. Çocuk olmak mı zor, fakir olmak mı zor? Yoksa yoksul bir ailede çocuk olmak mı zor? Anlaması güç Zeze ise bir çocuk değil 5 yaşında olgun bir adam, okuyun derim...
KİTAP TANITIMINDAN
Yazarlıkta karar kılıncaya kadar, boks antrenörlüğünden ressam ve heykeltıraşlara modellik yapmaya, muz plantasyonlarında hamallıktan gece kulüplerinde garsonluğa kadar çeşitli işlerde çalışan Jose Mauro de Vasconcelos'un başyapıtı Şeker Portakalı, "günün birinde acıyı keşfeden küçük bir çocuğun öyküsü"dür. Çok yoksul bir ailenin oğlu olarak dünyaya gelen, dokuz yaşında yüzme öğrenirken bir gün yüzme şampiyonu olmanın hayalini kuran Vasconcelos'un çocukluğundan derin izler taşıyan Şeker Portakalı, yaşamın beklenmedik değişimleri karşısında büyük sarsıntılar yaşayan küçük Zeze'nin başından geçenleri anlatır. 
Vasconcelos, tam on iki günde yazdığı bu romanı "yirmi yıldan fazla bir zaman yüreğinde taşıdığını" söyler. Aydın Emeç'in, güzel Türkçesiyle dilimize armağan ettiği Şeker Portakalı'nın başkahramanı Zeze'nin büyüdükçe yaşadığı serüvenleri, yazarın Güneşi Uyandıralım ve Delifişek adlı romanlarında izleyebilirsiniz.
Şeker Portakalı 
Jose Mauro De Vasconcelos
CAN YAYINLARI 
200 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Kadir ŞARKI

Kürk Mantolu Madonna Sebahattin Ali

Kitapta değinildiği üzere, insanoğlu alışveriş yaparken ilk görüşte yargılamadıkları kişisel ihtiyaç malzemeleri gibi malesef ilk karşılaştıkları insanlar üzerinde gösterdikleri ön yargıyı geçmişte de, gelecekte de devam ettirecek olmaları ne acı... 
Kürk Mantolu Madonna' da da Raif Efendiyi ilk bakışta ön yargılar içinde değerlendirip, içine kapanık ve sadece tek düzen hayat içerisinde ömrünü idame etmek isteyen bu zatın aslında içerisinde nasıl bir aşk fırtınası koptuğunu kitabın sonunda öğreniyoruz. Aşk belkide anlatılamayacak kadar kutsal bir duygudur ki; Raif Efendi de aşkı yaşamaktan ve kendi içerisinde özel olan duyguların başkasının eline geçmesinden korku ile sevdasına bir türlü erişememiştir. Ta ki o resim ile karşılaşıncaya kadar. Resimde bir kürk mantolu bir kadının simasınındaki o bakış, o gülümseme ifadesi adeta Raif Efendiyi bir başlangıca itiyor ve resme aşık oluyor. Resim sergilendiği sürece her defasında diğer resimleri hızla göz geçirdikten sonra aşık olduğu resmin önünde saatlerce hatta resim galerisi kapanana kadar seyre doyamıyor. Raif Efendi' nin bu halini günlerce izleyen bir kadının bile kendisine yaklaşıp, resim hakkında neler hissettiğini sorması bile, kendisini rahatsız ediyor ve yine özel duygularının başkaları için oyun konusu olmasından çekindiği için o çok sevdiği, uğruna aşık olduğu resmi bile görmekten kendini zorla da olsa alıkoyuyor. Ve bir gün -tesadüfen- o resimdeki bakışlar ve yüzünde gördüğü o duygular karşısına gerçekten çıkıveriyor. İşte o andan sonra hayatına anlam katacak Maria'dan vazgeçmemeye karar veriyor. Belkide imkansız bir aşk; ama ne olursa olsun hayatının geri kalanında sadece resme bakar gibi olsa da beraber olmaya, ayrı yaşamamaya çaba sarf ediyor.
Ancak babasının ölümünden sonra işleri düzeltmek için yurt dışında bulunan Raif Bey Türkiye'ye dönüş yapar.  Elim bir olay sonunda o çok sevdiği, uğruna belki kendi hayatından vazgeçecek sevdasından ayrı kalıyor. Maria'dan gelen mektuplar azalmaya başlar ve bir süre sonra (10 yıl) o resimde görüp de aşık olduğu ve daha sonra hayatına arkadaşça duygularla giren Maria'nın öldüğünü öğrenir. Raif Bey bu arada Türkiye' de evlenmiş ve iki çocuk sahibi olmuştur. Lakin bu aile portföyü sadece bir görev adledilerek devam edecek olan duygular üzerine kurulu; aşk içermeyen, babalık vazifesi bir görev gibi devam eden bir hayat içerisinde boğulup gitmektedir. İşte bu kitapta insanlara olan ön yargılarımızı yitirmemiz ve yaşanacak olan duyguları zamanında yaşayarak, kaybolup gitmesine imkan tanımamızın gereği öğretilmektedir. Tüm okur severlere canı gönülden selam olsun.
Kürk Mantolu Madonna 
Sebahattin Ali 
YKY
136 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan Engin ÖZTÜRK