Eğer diyor bir Youtuber "birazdan yapacağım testin sonucu pozitif çıkarsa bilin ki o dizi yaz dizisidir." Tabi başlıyor semptomları saymaya ve o belirti dizide varsa karşısına kocaman bir tik atıyor. Biz de tabi buna benzer bir testle başlarsak, kitap hakkında genel bir kanı oluşabilir.
Kitap sürükleyici mi? ✔️(dinnn sesi)
Kitap akıcı ve açık mı? ✔️(dinnn sesi)
Kitapta merak öğesi bolca kullanılmış mı? ✔️(dinnn sesi)
Kitapta tüm yollar dönüp dolaşıp aşka varıyor mu? ✔️(dinnn sesi)
Kitapta uzun uzun betimlemeler ve okuyucuyu yoran uzun cümleler var mı? ❌(dızzt sesi)
Kitabımız tüm belirtileri gösterdiğine göre teşhisi koyabiliriz artık. Bu kitap okuyucu için "Beni harbiden çok SARdı" diyeceği bir kitap. Çünkü okuyucuyu SARan kitap, Sürükleyici-Akıcı-Roman üçlüsünün ilk harfleridir de ondan.
Evet her ne kadar teşhisi gayrı ilmi yollarla kaçak olarak koyduksak da kitap genel olarak böyle. Konusuna, içeriğine hiç girmeye gerek yok. Gerçek ve kurgu harmanlanmış, okuyucuya sunulmuş. Tabi yukarıdaki semptomlarda gördüğümüz üzere aşk olayların merkezinde. Bu noktada okuyucu, tarihi gerçeklikler ile aşkın duygusal boyutları arasında savrulabilir. Ve sıklıkla kurgunun içine serpiştirilmiş bilgiler, onu kimi yerde romanın dışına sürükleyebilir. Hani şuna mı kızayım, bunu mu araştırayım, ona mı üzüleyim gibi gitgeller yahut gelgitler yaşayabilir. Ayrıca uyanık okuyucu verilen bilgileri netten araştırabilir. Mesela kitapta alıntı içinde yer alan Milli Emniyet Teşkilatı'nın aslında olmadığını onun yerine Milli Emniyet Hizmeti'nin olduğunu görecektir. Yani 2 günde bitireceğine 4 günde bitirebilir kitabı. Roman boyunca yazara bir yönden kızıyordum. Şöyle ki, kahramanı özgür bırakmıyordu. Sık sık başkarakteri susturup adeta kendisi konuşuyordu. Yani Maya'nın sesi değil de, Livaneli'nin sesini duyuyordum satırlar arasında. Bunu da kendisi "çünkü bu ustaca bir kitap yazma girişimi değil, bir iç dökme" cümlesiyle açıklamış oluyordu bir nebze. Kitap elbette yazarın da demesi gibi, edebi nitelik kaygısıyla yazılmamış, samimi, içten. Son olarak hani Mevlana ve Yunus Emre arasında geçen bir diyalog anlatılır ya Yunus Emre, Mevlana'ya Mesnevi'de sözü çok uzattığını söylemiş de peşinden şunu eklemiş: Ete kemiğe büründüm/Yunus diye göründüm. Bu 481 sayfalık kitabın da ete kemiğe bürünen cümlesi benim için şu oldu: "Yılanlarla, akreplerle, tehlikeli kuyularla dolu arka bahçede oynamasına izin verilmeyen çocuklar gibiydik." İyi okumalar.
Mehmet Keklikçi
Yorum Gönder