Kitap okuyan/okumaya çalışan hemen herkesin ortak sorusudur, “nasıl kitaplar okumalıyım?” Eline kalem alanın parasıyla kitap bastırdığı özellikle bu zamanda, “nitelikli” kitaplar okumak, seçici olmak büyük bir meziyet.
Kitapçı vitrinlerinde nerdeyse her ay yeni bir “çok satan” listesi görmekteyiz. Üstelik bu liste, farklı kitap sayfalarında da değişiklik gösterebiliyor. Haliyle seçici olamayan okuyucuyu, bu listeler çok rahatlıkla yönlendirebiliyor. Yazarlar açısından da bu nicelik, bir sonraki kitapları için bir tür “eleştiri” görevi görüyor. Onlar için bu, okuyucunun tepkisi, sonraki kitaplar için yol haritası. Böyle bir piyasada edebiyat da, popüler kültürle savaşmak zorunda kalıyor. Kafka’dan bu yana aforizma ancak, görsellerle süslenmiş birtakım basit cümle yığınları halini alıyor.Okur aslında her dönemde eleştiri türünden kaçınmıştır. Hatta eleştiri sahasında kimsenin olmadığını, Zarifoğlu bir mektubunda, gençlere üzülerek belirtiyor. Değil midir ki, ilk kitap yazarındır fakat sonraki kitaplar hep okuyucunun eseridir. Onu ancak okuyucu ortaya koymuştur. Yazı dünyasının niteliğini, okur olarak bizler belirleyebiliriz.
Semih GÜMÜŞ’e ait Yazarın Yalnızlık Burcu, kapağında deneme olarak belirtilse de, aslında bir eleştiri olarak da alınabilir. Bazen kavramlar üzerine kendisiyle konuşuyor gibi yapsa da, bazen edebiyatın içinde bulunduğu çıkmazı, yayın dünyasındaki parasal iktidarı, popüler kültürün canavarca oburluğunu eleştiriyor. Birikimli, donanımlı bir eleştirmen Gümüş. (İlgi duyanlar için ayrıca, kendisi NOTOS dergisi genel yayın yönetmedir. Dergi, muazzam bir kaynak niteliğinde) 2000’li yıllarında başında kaleme aldığı yazılardan oluşuyor kitap. Akıcı üslubu, samimi anlatımı ile hızla ilerleyebiliyorsunuz sayfalar arasında. FAKAT, bazen durup kendinize kitap listesi de çıkarabilmeniz olası. Denizi anlatırken, Moby Dick’i, İhtiyar Balıkçı ve Deniz’i, kitap seçimi için Calvino’yu, yalnızlık burcu için Beckett’i ve dev yazarlardan bazı kitap önerilerini defterinize not edebilirsiniz. Öyle ya hele ki günümüzde, bir yıl içinde binlerce kitabın basıldığı bir yayın dünyası ve kitapların ömrünün reklamına bağlı olduğu, meta aleminde yaşıyor iseniz. Bu yüzden Calvino, “bir kimse kendini yetiştirmek için ne kadar okursa okusun, hep okuyamadığı yığınla kitap kalır geride” diyerek uyarır, rotasız okuyucuyu. Ya da Borges gibi düşünen de vardır: “Ortaçağ ne güzel çağdı, çünkü çok az kitapları vardı.”
Bir okuyucu olarak yazarı bu kitapla tanıdım diyebilirim. Zira onu yayın yönetmeni olduğu dergide okuduğumda, bu kadar samimi bir anlatımı hissedememiştim. Ne ki, dergi bu nihayetinde, maddi kaygıyla yayımlanmamış olsun. Fakat Yazarın Yalnızlık Burcu, bir tür iç dökümü yazarın. Tüm içtenliğiyle, birikim abidesi sayfalar aracılığıyla karşınızda. Avrupa’dan 100 Temel Eser’e, yaşlılıktan Akdeniz’e, Edebiyatta Kalabalık ve Nitelik’ten Entelektüel Yazar’a değin meraklı bir edebiyat okuyucusunun iştahla okuyacağı bir kitap.Semih GÜMÜŞ, ödün vermeden aktarıyor kendisini/bilgisini/düşüncesini. Ünlenme kaygısı gütmeden. Farkında olacak ki, edebiyatın dilinin “susku” olduğunu söylüyor. Ve soruyor, “Ama kim dinler onun sesini?” Edebiyatı dinlemek isteyenler için “insanı ısıran ve iğneleyen bir kitap” diyelim Kafka’nın sözünü çalarak.
Semih GÜMÜŞ
Yazarın Yalnızlık Burcu
Doğan Kitap
166 Sayfa
PUAN
★★★★★
Yorumlayan Mehmet KEKLİKÇİ
Yorum Gönder