The Most/Recent Articles

patara kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
patara kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Likya Öyküleri Okuma Alışkanlığı Kazandırabilecek Bir Eser

“Likya Öyküleri” Yazar İsrafil Baran’ın Patara Yayınları aracılığıyla okurla buluşturduğu üçüncü öykü kitabı. “Kapadokya Öyküleri” ve “Kapadokyalı Asker Digenes Akrites” kitapları daha önce okurla buluşmuştu. “Likya Öyküleri” 18 öyküden oluşuyor. Öykülerin geneli mitolojik karakterler üzerinden, ölümsüzler ve ölümlüler arasında geçen serüvenler olarak şekillenmektedir.

Likya Öyküleri, İsrafil Baran
Likya Öyküleri, İsrafil Baran

Noel Baba, Ölüdeniz-Belcekız ve Teke yarımadasında yaşayan Kaygusuz Abdal’ın anlatıldığı “Yaralı Geyik” dışındaki 15 öykü antik çağ döneminde geçmektedir. 125 sayfa hacmindeki eser Antalya ilimizin batısı ile Muğla’nın güneyinde yer alan Teke yarımadası olarak bildiğimiz bölgede, ışık ülkesi olarak bilinen antik çağ Likya’sında geçtiğine inanılmaktadır. Ayrıca yazar, kitabın son bölümünde antik çağ öykülerinde geçen bazı bilgilere, tanımlamalara sözlük bölümüyle yer vermektedir. Athena, Afrodit, Apollon, Ares, Artemis, Eros, Herakles, Karya, Lidya, Likya, ulu dağ olarak bilinen antik dönem ismiyle Olimpos Dağı, Pandora, Patara, Poseidon, Prometheus, Titan, Uranüs, Kral Midas, Zeus gibi kulağa tanıdık gelen birçok bilgiye yer vermiştir. Verilen bu bilgiler hikâyelerde de geçmektedir. Antik çağda söylenen loutrophoros: büyük su kabı, ambrosia: sonsuz hayat suyu, akropol: hisar, drahoma: başlık parası, akropol: akto-yüksek, pol-şehir gibi onlarca mitolojik bilgiye de yer verilmektedir.

Antik çağ Likya’sına yazılarıyla atıfta bulunmuş olan yazar ve tanınmış kişilerin sözlerine de her öykü bölümlerinde yer verilmiştir. Bunlar içerisinde Goethe, Melih Cevdet Anday, Behçet Necatigil, Mustafa Kemal Atatürk, Strabon, Kaygusuz Abdal gibi isimleri sıralayabilirim. Mesela Mustafa Kemal Atatürk, Aspendos Tiyatrosu özelinde, “Bu tiyatroyu restore ediniz ama kapısına kilit vurmayınız. Burada temsiller veriniz” demiştir. Başka bir örnek olarak, Melih Cevdet Anday, “Defne Ormanı”nda “ve yıkıldı gitti Likya. Hâlâ yeşil bir defne ormanı altında” demiştir. Bu örneklerde olduğu gibi yazar bu kitabı hazırlarken geniş bir tarama, kaynak altyapısı oluşturduğu da görmekteyiz.

Hikâyelerde, kulağa bilindik gelen birçok olay ve anlatılara da rastlamak mümkün. Örneğin, “Pandora’nın Kutusu” ifadesinin nereden geldiğini öğreniyoruz.

Zeus, güzelliği ile nam salmış Pandora isimli bir kadına gizemli bir altın kutu armağan eder. Kutunun üzerine merak tozunu serper ve kutunun iyi saklanmasını, korunmasını ve açılmamasını ister. Ama merakına yenilen Pandora, mühürlü kutuyu açar. Kutu açılır açılmaz hastalık, acı, keder, yalan ve bütün istenmeyen kötü hâller dünyaya yayılır. Pandora zor gücül kutuyu kapatır ama içerisinde sadece umut kalır. İşte “Pandora’nın kutusu” sözünün buralardan geldiğine inanılır.

Antik çağ sonrası Teke Yarımadasında vuku bulan “Ölüdeniz ve Belcekız” hikâyesi kısaca şu şekilde biter. Belcekız’ın ölümüyle sonuçlanan serüvende durgun suların olduğu koy “Ölüdeniz”, hemen yanıbaşında ki kumsal ise “Belcekız” kumsalı olarak isim almasına sebep olur. Kurbağaya çevrilip çamurlu suya mahkûm olan insanların hikâyeleri de yer alır. Bundadır belki de bataklıklardaki kurbağalar, su vermeyen ölümlü insanlardan olduğuna inanılır. Kulakları, eşekkulağına dönen Kral Midas’ta var hikâyelerde, kanatlı at Pegasus’un hikâyesi de var. Aspendos Tiyatrosu’nun mükemmel akustiğini almasına sebep olan öykü de yer almaktadır.

Güneşin doğduğu yer olarak bilinen ışık ülkesi Likya’dan anlatılan hikâyelerinin içeriğini fazla ele alarak öykülerin büyüsünü bozmak istemem. Keyif alarak okuduğum bir eser. Yalın bir anlatımla ele alınmış. Serüven yüklü, masalsı bir anlatım. Okuma alışkanlığı kazandırabilecek bir eser. Tavsiye ederim.

İlkay Coşkun / Okuyorum.org

Hayat mı Romana Benzemez Yoksa Roman mı Hayata Benzemez?

Anı ve otobiyografi, edebiyat açısından önemli bir damar oluşturan seçkin bir kaynaktır. 

Abdurrahman Fırat, Hayat Romana Benzemez, Patara Kitap
Abdurrahman Fırat, Hayat Romana Benzemez, Patara Kitap
Ülkemizde bu türde yeterince ürün yayımlandığı söylenemezse bile, özellikle son yıllarda bu tarzda kitapların çoğaldığını gözlemlemek mümkün. İnsanların hayat tecrübelerinden süzdükleri birikimleri paylaşmaları önemli bir kaynak oluşturuyor.

Abdurrahman Fırat'ın ilk kitabı "Hayat Romana Benzemez" bu statüde değerlendirilecek bir eser.

Batmanlı yazarın 1950'lerden 2020'lere uzanan hayat çizgisinde ele aldığı konular oldukça ilgi çekici. Güneydoğu'daki geçmişten günümüze uzanan sosyal ve kültürel hayatın dönüşümünün ipuçlarını "Hayat Romana Benzemez" adlı bu kitapta adım adım gözlemlemek mümkün. Abdurrahman Fırat'ın "Hayat Romana Benzemez" adlı eseri Patara Kitap etiketiyle şubat 2021'de raflarda yerini alacak.

Likya Öyküleri Ocak Ayında Raflarda

Yazar İsrafil Baran'ın kaleme aldığı Likya Öyküleri çok yakında Patara Kitap'tan çıkıyor.

İsrafil Baran, Likya Öyküleri, Patara Kitap
İsrafil Baran, Likya Öyküleri, Patara Kitap
LİKYA Öyküleri'nde Antalya'nın batı kesiminden Muğla'nın güneydoğu ucuna kadar uzanan ve günümüzde Teke Yarımadası olarak adlandırılan bölgede neolotik çağdan günümüze kadar ulaşmış tanrı, tanrıça ve kahramanların yaşamlarından kesitler bulacaksınız.

Yazar İsrafil Baran, antik dünyanın yapıtlarıyla doğal güzelliklerinin iç içe girdiği ışık ülkesi Likya'da binlerce yıl önceden günümüze dek ulaşan olayları, tarihi kaynaklar ışığında, mitolojideki boşluklardan yararlanarak özgün kalemiyle bizlere yeniden anlatıyor. 

Google Play'de okumak için linke tıklayınız.

Aile Mutluluğu için Psikoterapiye İhtiyacı Olanlara Kitap Önerisi

Klinik Psikoloji Uzmanı Hipnoterapist Dr. Mete Deniz'in kaleme aldığı Psikoterapiniz için Ailelere ANNE BABA KURTARIN KENDİNİZİ (MOM! DAD! SAVE YOURSELVES) isimli Türkçe-İngilizce kitap çok yakında raflardaki yerini alıyor.

Anne Baba Kurtarın Kendinizi, Dr. Mete Deniz, Patara Kitap
Anne Baba Kurtarın Kendinizi, Dr. Mete Deniz, Patara Kitap
Çocukların akıl  sağlıpı  için

Evlendikten sonra ortaya otomatik  çıkan sıkıntılar…

Sevilen insandan birdenbire şiddet görme nedenleri…

Çok sevdiğini söylediği karısını öldürmesinin nedenleri

Ergenlerin anne babasına saldırma nedenleri

Evlilikte cinsel isteksizlik, erken boşalma ve çözümleri

Ve daha fazlası, hepsini anlayarak öğreneceksin

Sağlıklı aile yaşantısı için ilk adımı atacaksın

Sıkılmayacaksın çünkü kitabı çok kısa tuttum

Yine de kitabı sesli olarak yedi kez okumanı tavsiye ederim. 

En azından altını çizdiğin kısımları.

Âdem ve Öncesi Patara Kitap'tan Çıkıyor

Bu kitap yaklaşık 550 yıl önce yazılmıştır ve o zaman sahip olunan hayal gücü ile birlikte daha önce edinilmiş bilgiler, anlatılar, kabuller hepsi kullanılmıştır. Bu kitap tarihçilere ve arkeoloji bilim adamlarına da tarihi bir eser olarak fikri katkıda bulunacaktır. 

Adem ve Öncesi, Dr. Mete Deniz, Patara Kitap
Adem ve Öncesi, Dr. Mete Deniz, Patara Kitap

Tüm bunların ötesinde bu eser 550 yıl önce yazıldığında on binlerce yıl önce Şam yakınlarında bir imaretin yapıldığından bahseder. 1900’lü yılların başında batılı arkeologların tespit ettiği Baelbek'teki (Şam yakınlarında Lübnan sınırları içinde) insanların yapamayacağı ölçüde büyük taş yapıların varlığıdır. Yine aynı bölgede Ürdün sınırları içindeki Baelbek’teki ölçülerde büyük Petra saraylarıdır. Çok ilginçtir ki buralarda herhangi eski yaşanmışlık izine rastlanmamıştır. Ne bir ceset ne de mumyası vardır. 

Yine bu eserde bahsedildiğini dolaylı bir anlatımla göreceğiniz büyükçe bir meteor çarpmasıyla sanki hiç yaşanmamış gibi yaşayanların yok olmasıdır. Kutsal kitaplarda da aynı bölge için bu durumlardan bahsedilmektedir. Meteor çarpması ve dinozorların yok olmasını şu an zaten herkes kabul etmiş durumdadır. İşte bu bilgi için dahi 550 yıl öncesinden bir yazılı kanıt bu kitaptır. 

Âdem’den önce yaşayan neslin son kişisi Keyyümers'in meteor çarpmasında mağarada olması ve ölmemesi de ayrıca manidardır. Bu eserin birkaç bilimsel gerçek ile örtüşmesi herkese Piri Reis’in haritasını da hatırlatacaktır.

Eserin Orijinal Adı: Çengnâme

Yazar: Ahmet Daî

Osmanlıcadan Çeviren: Dr. Rasim Deniz

Günümüz Türkçesine Uyarlayan: Dr. Mete Deniz

İngilizceye Çeviren: Ahmet Kaldırım

Yayınevi: Patara Kitap

Masallara Konu Olan Şehirler Kan ve Gözyaşıyla Anılır Oldu

Yazar İshak Özlü, İstanbul, Bağdat ve Halep'in Halifelere ve İmparatorlara ev sahipliği yapmış kadim üç şehir olduğunu belirterek; "Fazla değil 100 yıl önce Osmanlı bayrağı altında müştereken yaşayıp giden insanlardık. Bir zamanların 1001 gece masallarına konu olan bu şehirler günümüzde kan ve göz yaşı ile anılır oldular. ‘’Halep oradaysa Arşın burada’’ ve ‘’Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar bulunmaz’’ deyişleri ile her daim hafızalarımıza kazınmışlardır." dedi.
Üç Şehrin Laneti, İshak Özlü, Patara Kitap
Üç Şehrin Laneti, İshak Özlü, Patara Kitap
Geçtiğimiz günlerde Patara Kitap’tan çıkan Üç şehrin Laneti kitabının yazarı İshak Özlü ile Kitap Blogu Okuyorum.org takipçileri için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik.

Merhaba İshak bey, bize kendinizden bahseder misiniz?
1959 Yılında Konya bozkırlarının batısında yer alan Ilgın ilçesine bağlı Olukpınar köyünde doğdum.12 çocuklu Çiftçi bir ailenin 9’ncu sıradan kendine yer bulmuş bir ferdiyim. Taşra yaşantım orta ve lise yıllarında da devam etti. Yatılı Askeri okul ve sonrası 20 yıl ülkemin doğusundan batısına güneyinden kuzeyine tayinler ile geçmiş bir ömür. Yurdumun her türlü insanı ile kuru ekmeği paylaşıp, odun isinde pişen çayı içtim. Evlendim bir oğlum ve bir kızım oldu. Okumayı,Fotoğraf çekmeyi, yüzü kırış kırış olmuş insanları dinlemeyi ve olmazsa olmazım hayvanlar ile doğayı çok seviyorum. 
Üç Şehrin Laneti kitabını yazmaya nasıl karar verdiniz?
Bodrum’da  cansız bedeni sahile vuran ve mültecilerin dramının sembolü haline gelen 3 yaşındaki Suriyeli Aylan Kurdi’nin yürekleri titreten o görüntüsü hafızamda resmetmişti. Bunca aile ölümü göze alarak bile bile neden yola çıkıyordu. Neydi onları bu yerlerinden yurtlarından eden sebep. Ayrıca 21 yüzyılın başında sınırımızda köle pazarları kurulmuş çocuk yaşta kızlar bir mermi parasına alınıp satılıyordu. Bunları görüyor,duyuyor ama öfkemi ve duygularımı paylaşamıyordum. Tüm bu haksızlıklara bir ses olmak istedim. Üç Şehrin Laneti kurgunun yanı sıra yaşanmış ve halen yaşanmakta olan olayların bir harmanıdır.
Üç Şehrin Laneti romanında olayların geçtiği üç şehir var: İstanbul, Bağdat ve Halep. Bu şehirlerin önemi nedir?
İstanbul, Bağdat ve Halep Halifelere ve İmparatorlara ev sahipliği yapmış kadim üç şehir. Bu üç şehir Türk ve İslam dünyasının tarih içerisinde ki yapmış olduğu yolculuklarda önemli olaylara ev sahipliği yapmış nirengi noktalarıdır. Fazla değil 100 yıl önce Osmanlı bayrağı altında müştereken yaşayıp giden insanlardık. Bir zamanların 1001 gece masallarına konu olan bu şehirler günümüzde kan ve göz yaşı ile anılır oldular. ‘’Halep oradaysa Arşın burada’’ ve ‘’Ana gibi yar, Bağdat gibi diyar bulunmaz’’ deyişleri ile her daim hafızalarımıza kazınmışlardır.
Suriye’de savaştan önce ana geçim kaynakları nelerdi? Ticari ve sosyal hayatı nasıldı?
Suriye’de savaştan önce Ticaret, tarım ve petrol ülkenin geçim kaynaklarıydı.Yağış olmaması kuraklığı genelleştirmiş insanların yaşam şartları zorlaşmıştı. Petrol gelirleri ise ancak ülkenin zaruri ihtiyaçlarını karşılamaya yetiyordu. Çok dinli ve çok dilli Halep Suriye’nin en önemli ticaret kentiydi. Tarihin en eski çarşısı sayılan Halep Kapalı Çarşısı savaştan önce şehrin en canlı noktalarından biriydi. Sokaklarının uzunlukları toplam 10 kilometre’den fazla olan Çarşıda ki çok sayıda kervansaray savaştan önce imalathane olarak kullanılır, esnaflar genel olarak; baharat, halı-kilim, dokuma, el işleri satarlardı.İhracatın ve üretimin olmadığı bir yerde Ticaretten ve refahtan bahsetmek ise çok zor.2011 yılında Suriye’de halk kitlesel gösteriler düzenleyerek baskıcı zorba Baas rejiminden bir miktar özgürlük talebinde bulundu. Sıkıyönetimin kalkması, gelir dağılımında adaletin sağlanması, Bireysel hakların genişletilmesi ve Baas partisi’nin ceberrut davranışlarından vaz geçmesi gibi.Esed rejimi ise, halkın bu taleplerine karşı, reform gerçekleştirmek yerine, ülke geneline yayılan geniş halk gösterilerini silahlı kuvvet kullanarak bastırmaya çalıştı.  Bu durum Suriye’de Esed rejimi ile muhalefet hareketi arasında iç savaşa neden oldu. İç savaş dolayısıyla Suriye vatandaşları komşu ülkelere ki milyonlarcası ülkemize sığınmak zorunda kaldı.  Bunca kötü koşulların yaşandığı bir yerde sosyal hayatında iyi olması elbette beklenemez. Halk fakir,halk umutsuz ,halk yaşantısından Mutlu değildi.
Savaşla ilgili düşüncelerinizi de merak ediyoruz. Savaşların toplumlar üzerindeki etkileri nelerdir?
Ulu önder ATATÜRK’ün dediği gibi Savaş zorunlu ve hayati olmalıdır.Ülkemiz savaşa girdiği zaman 7 den 70’e hepimizin evet bu savaşa ihtiyaç var demesi lazım. Düşman silahı alıp bizi öldürmek için kapımıza dayanmışsa’’biz ölmek istemiyoruz ve ölmeyeceğiz’’diye savaşa girebiliriz. Yine Atamızın dediği gibi; ‘’ ulusun  hayatı tehlikeye girmedikçe, savaş bir cinayettir’’Savaşlarda her cepheden birçok can kaybı olur. Sivil halklar da mağdur olur ve suçsuz insanların ölümüne sebep olunur. Bu suçsuz insanlar ölmeseler bile hayatlarının geri kalanını problemler içinde geçirirler. Savaş insanların hayatlarını alt üst eder.Savaş sırasında insan hakları korunmaz ve bu haklara saygı gösterilmez.İnsanlar büyük haksızlıklara uğrarlar. Toplumda kargaşa olur düzen bozulur, hukuk kalmaz, suçlar yaygınlaşır. Toplumda güven ve emniyet kalmaz. İnsanlar zorunlu olarak toplu göçler yapmak zorunda kalır. Günümüzde komşu ülke Suriye’de bu durumu net olarak görmekteyiz. İnsanlar ülkelerini terk etmek komşu ülkelere sığınmakta mülteci olarak çadırlarda evlerinden uzak, muhtaç bir şekilde yaşamaktadır. Turistlerin özellikle kıyafet ve baharat almak için uğrak yeri olan Halep 2015’ten sonra tamamen sessizliğe büründü. Yüzlerce dükkan kapandı, yağmalandı, yakıldı. Yüzyıllardır süren bir kent alışkanlığı da tarihe karıştı...
Üç Şehrin Laneti, İshak Özlü, Patara Kitap
Suriye ve Türkiye halklarının geçmişten bugüne bağları ve ilişkilerinden kısaca bahseder misiniz?
Araplar, “Türkler bizi 400 yıl boyunca sömürdü” derken, Türkler ise, “Araplar bize ihanet etti, bizi arkamızdan vurdu” demektedirler.  Bu düşünce de ki iki millete Halep bir köprü olmuş, Arap kültürü ile Türk kültürünü adeta harmanlamıştır.Her iki halk arasında yoğun akrabalık bağları olan bir ülkedir. Kız alıp vermelerin çokça yaşandığı yerlerden biri Suriye ile Türkiye’dir.
Bundan sonrası için yazmak istediğiniz veya üzerinde çalıştığınız bir eser var mı? Yeni bir projeniz olacak mı? 
Elbette boş durmak yok. Yine gerçek hayattan alınan bir Roman’ın sonuna yaklaşmış durumdayım. İçimizden bir hanım’ın başından geçen ilginç olaylara hep birlikte şahit olacağız.
Son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı?
Ülkemin kitap okurlarını saygı ile selamlıyorum ve onlardan kadınlarımıza hak ettikleri o yüce değeri yaşatarak vermelerini ümit ve talep ediyorum.

Esra Esenlikci'nin Sansar Romanı Çıktı

Esra Esenlikci'nin Sansar romanı raflardaki yerini aldı. Patara Kitap'tan çıkan Sansar romanını online kitap satış sitelerinden alabilir; kitapçılarınızdan isteyebilirsiniz.
Esra Esenlikci'nin Sansar romanı“Yanıp küle dönmüş kalpte bir aşkın filizlenmesinden daha güzel ne olabilirdi?” İstanbul Narkotik Şubesi Komiseri Akın’ın hayatında aşka yer yoktu. O bu trene bir kez binmiş yarı yolda indirildikten sonra ise aşkı hayatından tamamen çıkarmıştı. Akın’ın kalbinde kontrol edemediği hiçbir duyguya yer yoktu. Suçlularınsa kaçacak yerleri... “Sevdiği kadının onu sevmemesinden daha acı olan şey gözleri önünde bir katile dönüşmesiydi.” Eşinin ve kızının öldürülmesiyle artık nefes almak gittikçe zor bir olay haline gelmişti. Yaşamak ve tekrar nefes almak için tek bir çözüm vardı: İNTİKAM! “... Merve de eşi ve biricik kızı öldürülene kadar yapabileceklerinin farkında değildi. Merve Akyürek’in hiç tanımadığı, bilmediği yönüyle o da yeni tanışıyordu. İlginçtir ki bu hâlinden oldukça memnundu...”

Yazar Metehan Asaf Çabuk ile Söyleşi

Kitap Yorum Blogunuz Okuyorum.org olarak Yazar Metehan Asaf Çabuk ile bir söyleşi gerçekleştirdik.
Yazar Metehan Asaf Çabuk
Yazar Metehan Asaf Çabuk ile Söyleşi 
Bulunduğu ortama olan isteksizliğiyle yalnızlaştığını dile getiren yazar Çabuk, kağıt kalemle dertleşerek yazmaya başladığını söyledi. Bi' Sen Eksiktin ve Yalan Yalnız kitaplarının yazarı Metehan Asaf Çabuk ile gerçekleştirdiğimiz samimi söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz: 
Sizi tanıyabilir miyiz?
Tabii ki. Ben Metehan Asaf Çabuk. 24 yaşındayım, Aksaraylıyım.  Akdeniz Üniversitesi Pazarlama bölümü mezunuyum. Bölümüm ile ilgili bir iş yapacağım. Nev’i şahsına münhasır bir yazarım. Bi’ Sen Eksiktin ve Yalan Yalnız adında iki kitabım var.
Peki yazmaya nasıl başladınız? Ne zamandan beri yazıyorsunuz?
2012 yılından beri yazıyorum. Şöyle ki; bulunduğum ortama olan isteksizliğim beni yalnızlaştırdı. Bundan dolayı bir nevi  kağıt kalemle dertleştim. Sinema okumak istiyordum. Bu yüzden yazmaya bir ilgim vardı hep. Daha sonra yazmaya başladım. Yazdıkça daha çok yazmak istedim. Çevremden gelen olumlu tepkilerle de bunu devam ettirdim.
Yazar Metehan Asaf Çabuk'un Yayımlanmış Kitapları
Yazar Metehan Asaf Çabuk'un Yayımlanmış Kitapları
Hangi türde yazıyorsunuz?  Özellikle yazmak istediğiniz bir tür var mı?
Deneme ve roman türünde toplam iki kitabım bulunuyor.  İlk kitabımı deneme olarak yazdım. Daha sonra daha çok sevdiğim tür olan romanı yazmaya başladım. Roman yazmayı seviyorum. Belirli bir kurgu üzerinden ilerlemek güzel bence. Kesinlikle var. Bilim kurgu romanı yazmak istiyorum. Fakat ülkemizde neredeyse hiç olmayan bir tür olduğu için biraz risk taşıyor.  Ben bu riski alıp, bir gün bu türü yazmak istiyorum.
İlham aldığınız bir yazar var mı?
Evet var. Çok fazla örnek aldığım usta yazarlar var. Fakat ben en çok üstat Edip Cansever’i örnek alıyorum. Onun yazmaya olan sevgisi, kalemi en çok örnek aldığım yazardır.
Yazarken çektiğiniz zorluklar nelerdir?
Yazarken çektiğim zorluklardan biri bazen odaklanamıyorum. Odaklanamama problemi var biraz bende. Bundan dolayı bazen sıkıntı yaşayabiliyorum. Onun dışında pek bir sorun olmuyor.