The Most/Recent Articles

kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitap etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Bahadır Yenişehirlioğlu'nun Aşk Temaları Saraj Jio'yu Andırıyor

Yazarın bir çok kitabını okudum ve uzun zaman önce bütün kitaplarını aldım ve ara ara okuyorum. 

Bahadır Yenişehirlioğlu, Aşk Cephesi
Bahadır Yenişehirlioğlu, Aşk Cephesi
Tabi yazdıklarına olan merakım, hemşerim olması ve bizzat tanıyor olmamla ilgili. Bu kitabında yine bir aşka yer vermiş tabi bunu anlatırken tarihte yaşanan olaylara değinmiş. Genelde kitaplarını tarihi olaylarla harmanlamayı seviyor, tabi biz okurları da bu anlamda az da olsa bilgi sahibi yapıyor. 

Kitaplarının aşk teması, Sarah Jio kitaplarını andırıyor.

Zamanla okuma deneyimi kazanıyorsunuz ve sadece aşkın anlatıldığı kitaplar sizi doyurmuyor. Ama yorucu okumalardan sonra hiç kitap okumamaktansa böyle kitaplar okumak iyi geliyor. Bu kitap masal içinde masal tarzında yazılmış. Bir anlatım içerisinde Çanakkale savaşına ve yaşanan acılara yer verilmiş. Savaşta yaşananlar anlatılırken sanki o meydanda savaşıyor gibi hissediyorsunuz, bu da yazarın betimleme konusunda iyi olduğunu gösterir. Öyle anlar yaşanmış ki, savaşın o en şiddetli zamanlarında şehitleri gömmeye vakit bulamamış ve etraf ceset kokmaya başlamış. Cesetler sıcaktan şişmiş ve patlamış tabi bu kokular maydanı sarmış. Artık öyle bir zaman gelmişti ki, ölüler kokuyor, şişiyor ve patlıyordu...

Sonrasında dayanılmaz kokular karşısında ateşkes ilan edilip cesetleri gömmek için 8 saatlik bir ateşkes ilan edilmiş.Ve bunları okurken sadece düşündüğüm şunlardı;

Şehitleri gömmek için ilan edilen ateşkes neden yaşamak ve yaşatmak için ilan edilmez. Savaşın her türlüsüne karşı olan biri olarak, yaşamak ve yaşatmak için olan cabanın daha değerli olduğunu her zaman savunacağım.

Okumak isteyenler, yeni kitap okuma alışkanlığı kazananlar için tavsiye ederim. Kitapla ve sevgiyle kalın.

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Reşat Nurni Güntekin'in Az Bilinen Kitabı: Salgın ve Madalyonun Ters Tarafı

Ehey, ehey, ehey... Tabi salgın deyince insan şöyle Körlük romanı gibi bekliyor. Veba romanı gibi acaba ne olacak deyip Dr. Rieux'a yardım diliyor. Fakat pek tabi işte bizim salgın romanımız de tam bizlik. Valla öyle. Bunu hani kompleksli olarak söylemiyorum. Yani tam da başarısından ötürü söylüyorum.

Reşat Nurni Güntekin, Salgın ve Madalyonun Ters Tarafı
Reşat Nurni Güntekin, Salgın ve Madalyonun Ters Tarafı
Şimdi rota Anadolu. Bir ilçeye bağlı uzak mı uzak dağ başında kervan geçmez bir köy. Kuş uçar belki ama kervan geçmez çünkü yolu yok. Bu köyde bir salgın hastalık baş gösterir. Durumu hani şu öğretmen yok mu öğretmen (bizim meşhur cumhuriyet romanlarındaki öğretmen-imam karşıtlığından doğan öğretmen tipi) ilçeye bildirir. Bildirir bilmesine de, ne ortalık karıştırıcılığı kalır ne devleti küçümsüyordurculuğu... Hakkında rapor düzenlenmesi lazımdır salgının amma o da tam bir dönem eleştirisi. Gerçek yalan kurgu bilemem elbet. Fakat "valla olur mu olur"luk bir romanı şuraya bırakıp kaçayım. Malum salgın var. Ortalıkta çok dolaşmamak gerek.

Not: Kitap iki kısa romandan oluşuyor ve baskısı var mıdır bilmiyorum. Çünkü çok bilinen bir kitap değil. Kitap iki uzun hikayeden oluşuyor ve baskısı var mıdır bilmiyorum. Çünkü çok bilinen bir kitap değil. 

İyi okumalar...

Mehmet Keklikçi / Okuyorum.org

Bir Çift Ayakkabı Sunay Akın'ın Sesiyle Okuyacağınız Kitap

Sunay Akın'ın okuduğum ilk kitabı ve bana hediye olan bir kitap, bu nedenle değeri büyük. 

Bir Çift Ayakkabı, Sunay Akın
Bir Çift Ayakkabı, Sunay Akın
Buradan hediye eden arkadaşıma çok teşekkür ederim. Çoğu zaman TV programlarında anlattığı güzel hikayelerle tanırız yazarı ve tabi ki şiirleri ile. Çok muazzam bir anlatım yeteneği var ben çok severek dinliyorum. Kendisinin müzelere olan ilgisini de buraya ekliyorum. Bu kitabında da bir çok yaşanmış öyküler yer vermiş. Okurken sanki onun sesiyle dinliyor gibi hissettim. Kitabı okuyup bitirdiğinizde tatlı bir esinde bırakacak yüreğinizde. Mutlaka okumalısınız. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Kara Güneş Okuyucuyu Sıkmadan Sona Ulaştırıyor

Yavuz Yenişehirlioğlu'nun Kara Güneş isimli kitabı, bildiğim kadarıyla ilk yazılan 15 temmuz romanı. 

Kara Güneş, Bahadır Yenişehirlioğlu
Kara Güneş, Bahadır Yenişehirlioğlu

Yazarın bir çok kitabını okudum ve kalemini de kurgu yeteneğini de biliyorum. Bu kitabı da diğerleri gibi akıcı, okuyucuyu sıkmadan sona ulaştıracak nitelikte. Konusu malum... Yaşanan acı olaylar ve Türkiye'nin unutmak istediği olaylar zinciri. Uzun yorum yapmayacağım. Susma hakkımı kullanıyorum... Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org

Ruhunuzu Ferahlatacak Bir Kitap: Terapi Odasında İyileşen İlişkiler

Psikiyatrist Dr. Bahar Tezcan’ın merakla beklenen ikinci kitabı Terapi Odasında İyileşen İlişkiler, Küsurat Yayınları etiketiyle yayımlandı!

Psikiyatrist Dr. Bahar Tezcan, Terapi Odasında İyileşen İlişkiler, Küsurat Yayınları
Psikiyatrist Dr. Bahar Tezcan, Terapi Odasında İyileşen İlişkiler
Farklı geçmişlerle yorgun düşmüş iki kişi nasıl sarabilirdi birbirinin yarasını? Yahut sarabilir miydi? Kişi ancak kendi kendini mi iyileştirebilirdi? Tünelin ucunda hiç ışık yok muydu? Hep aldatacak ya da aldatılacak mıydık? İnsan gerçekten var olan ilişkide ihtiyaçları karşılanmadığı için mi başkasına yönelirdi yoksa ihtiyaçlarının sonu gelmediğinden mi? Sağlıklı bir ilişkide olmayı, korkmadan ve incitmeden bağlanmayı, gerektiğinde gitmeyi ve kendimiz için doğru partnerler seçmeyi nasıl başaracaktık?

 İşte Psikiyatrist Dr. Bahar Tezcan tam da bu sorular üzerinden şekillendiriyor yol haritasını ve okurunu, davet ettiği terapi odasında kendi üzerinde düşünmesi adına derin yolculuklara çıkarıyor ve şöyle sesleniyor:

“İnsan, bağlanabildiği için başlayabildi hayata. Sonra da bağ kurabildiği için devam edebildi. Bir tek ölüm tek başına.”

“İnsan… Bağlanma ve bunu sürdürme konusunda sorunlar yaşadı, aldattı ve aldatıldı, toplumsal yargıların hükmünde ezildi, sevgiyi yanlış tanıdı; kimi zaman şiddeti sevgi sandı, evlilik yaşamında kimliğini kaybetti, zarar gördüğü halde bir ilişkiden kopamadı, istismarı tüm hayatına taşıyarak benlik değerini, özgüvenini yitirdi ve bazen cinsellikle sevgi bütünlüğünü kuramadı. Tüm bu çıkmazlarda terapi odalarının sırlar dolu dünyasında kara kutularını açmaya ve iyileşmeye karar verdi. Çocukluk yaşantılarındaki dinamiklerin ve üzerine eklenen kültürel faktörlerin yarattığı ruhsal yapılanmasının şimdiki ilişkilerine nasıl katkı sağladığını anlaması, sağlıklı ve anlam dolu bir yaşantıyı tekrar nasıl oluşturabileceğine de kılavuz oldu.

Ben, o terapi odalarından birinde iyileşmeleri sırasında insanlara eşlik eden bir terapistim. Ve önce insan, sonra bir psikiyatrist olduğumun bilinciyle insan olmanın kaçınılmaz acılarını da yanıma alarak, psikiyatri biliminin referansında bu bireylerle birlikte umuda yolculuk edenim.”

Yazmasam Olmazdı: Aytül Akal

Yazmasam Olmazdı.  Tabii ki olmazdı. Bunu daha çocukluğumda biliyordum. O zamanlar da yazmadan duramazdım ki. 

aytül akal
Aytül Akal

Hem de annem babam ''Yazma!'' dediği hâlde.Hem de gizli gizli doldurduğum şiir defterlerimi bulup benden sakladıkları, bazen yırtıp attıkları hâlde.''Yazma!'' Yazardım, yeniden yeniden başlayarak... Neden yazmayayım? İnat da var tutku da... 

Kim durdurabilirdi? Karanlık mı? Uyumadığım fark edilir diye ışığı açamazsam, ablamın pencerenin dibindeki yatağının kenarına oturur, defterimi ay ışığının aydınlığına tutup yine yazardım; yazdım.Evdekiler görmesin diye defterimi, kalemimi bel lastiğime sıkıştırıp tuvalete girer yine yazardım; yazdım. Yazmamak bir seçenek olamazdı; olmadı.

''Yazar olmasaydınız ne olurdunuz?'' diye sorarlar ya... Bıyığım olsa altından güleceğim. Böyle bir seçenek olamazdı benim hayatımda. ''Yazar olmasaydım, yazar olurdum!''  Yazmak, böyle bir tutku işte...

AYTÜL AKAL 

09:06 Atatürk Yaşıyor Eleştiri Oklarını Üzerine Çekecek

10 Kasım 1938. Saat 9'u 6 geçiyordu. Atatürk, çenesine değen yorganı ittirip vücudunu ağır bir yükten kurtardı...

09:06 Atatürk Yaşıyor, Mehmet Ali Çatal
09:06 Atatürk Yaşıyor, Mehmet Ali Çatal
Yazar Mehmet Ali Çatal'ın daha ilk satırlarda okuyucuyu içine çeken 09:06 Atatürk Yaşıyor isimli kitabı Sözcü Kitabevi'nden alışveriş yapanlara özel ön siparişe açıldı. Yazardan imzalı kitap ulaşır ulaşmaz heyecanla okumaya başladım. Kitabın konusu kısaca şöyle;

Sirozdan mucizevi bir şekilde kurtulan Atatürk alkolü ve tütünü bırakarak çok kısa bir sürede eski sağlığına kavuşur. Sağlıklı olmadığı sürede memlekette neler olup bittiğini öğrenmesi için eski tütüncüsü yeni vitamincisi Osman'ı görevlendirir. Ertelediği memleket meselelerine daha sıkı sarılabilmek için Latife Hanım'ın görüşme isteklerini geri çeviren Atatürk, İsmet İnönü'nün kendi heykelini ve resimli para bastırma hazırlığını öğrendiğinde derin bir üzüntü duyar. Tanin Gazetesi de Atatürk'ün sağlığına kavuşmasına rağmen onu toplumun gözünden düşürme çalışmalarını sürdürmektedir. 

Yazar Mehmet Ali Çatal, diğer romanlarından çok farklı ve akıcı bir dil kullanmış.

Her Türkiye vatandaşının kendi kendisine "Acaba Atatürk ölmeseydi, ülke nasıl bir durumda olurdu?" sorusuna çok farklı bir kurguyla okuyucuya sunan Yazar Çatal, İsmet İnönü'yü bekleyen sürpriz bir sonla eleştiri oklarını üzerine çekeceğe benziyor.

Yazar Mehmet Ali Çatal'ın kitap okurları ve tarihçilerin ağır eleştiri yağmuruna tutacağını düşündüğümüz Hypatia Yayın Dağıtım'dan çıkan 09:06 Atatürk Yaşıyor isimli eseri Okuyorum.org ailesinden tam not aldı, mutlaka okumanızı öneriyoruz.

Atatürk'ün Mutlaka Okuyun Dediği Beyaz Zambaklar Ülkesinde Kitabı Hakkında

Uzun zamandır okumak istediğim bir türlü başlayamadığım bir kitaptı. Neden bu kadar bekletmişim dedim okuduktan sonra, özellikle öğretmenlerin, anne babaların mutlaka öncelik verip okuması gereken bir eser. 

Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Grigoriy Petrov, Beyaz Zambaklar Ülkesinde
Yıllarca İsveç ülkesinin yönetiminde kalan sonrasında Rusya'nın egemenliği altında kalmıştır. Yıllar sonra özgürlüklerine kavuşmuş 2 milyonluk küçük bir ülkedir. Maddi anlamda, eğitim, tarım her yönden çok vasat bir ülkeyken, Snellman ismindeki bir aydın ve arkadaşlarının öncülüğünde büyük bir kalkınma gerçekleştirirler. Bu kalkınma aklınıza gelebilecek tüm alanlarda ve en ücra köşelere kadar uzanmaktadır.

Beyaz Zambaklar Ülkesinde kitabı özellikle Atatürk'ün mutlaka okuyun dediği değerli bir eserdir.

Finlandiya eğitime verdiği önemle bir örnek teşkil etmiştir. Bunların başında elbette okullar vardır fakat beni şaşırtan yanı eğitimi sadece okullara endekslememeleridir. Devlet dairelerinde çalışan memurdan, esnaftan, köylüden tutunda her alanda eğitime önem vermiştir. Asker ocaklarının da eğitim konusunda en birinci seviyeye gelmesinde önemli adımlar atılmış ve bir üniversite seviyesinde eğitimi başarabilmişler. Askeriyenin ilk zamanları şu şekilde anlatılır; küfür ve aşağılama en uç safhadaydı. İğrenç hakaretler anne babaya, dine ve en değerli ne varsa hepsine küfür edilirdi... Günümüz Türkiye asker ocakları geldi gözümün önüne, hepimiz ya babamızdan, abimizden ya da başka bir yakınımızdan askerlik anılarını dinlemişizdir. Maalesef hepsi ve daha fazlası şu anda bizim ordumuz da mevcut. Beni en çok üzen yanı ise şudur; halkın kendi arasında askeriyede yaşanan olaylara "onca insan Türkiye'nin her yerinden toplanıyor disiplini sağlamak kolayı mı? İşte böyle adam ediyorlar" cümlesi olmuştur. Oysa Finlandiya da durum tam tersidir, onca farklı yerden insan toplanıyor burada ciddi bir eğitimden geçmelidirler. Bunu da sevgi saygı ile yapmışlar. Ve bugün dünyanın en iyi eğitim sistemine sahip, örnek bir ülke konumuna ulaşmışlar. Özellikle Atatürk'ün mutlaka okuyun dediği değerli bir eserdir.

Okurken, okuduktan sonra uzun uzun düşünmenize sebep olan bir kitap ve bu nedenle mutlaka okuyun diyorum ama geç kalmayın lütfen. Kitapla ve sevgiyle kalın...

Hanife Çavdar / Okuyorum.org