The Most/Recent Articles

OKUYAY PLATFORMU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
OKUYAY PLATFORMU etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Okuma Kulüpleri Kitapçığı Yayımlandı

OKUYAY Platformu, okuma kulüplerinin okuma kültürüne katkısını tartışmak amacıyla düzenlediği etkinliklerin ardından, hazırladığı “Okuma Kulüpleri” kitapçığını dijital ve basılı formatta yayımladı. 

Okuma Kulüpleri, OKUYAY Platformu
Okuma Kulüpleri, OKUYAY Platformu

Kitapçıkta, OKUYAY Platformu’nun düzenlediği toplantılardaki paylaşımların yanı sıra dünyada okuma kulüplerinin tarihi, okuma kulübü türleri, çocuklar için okuma kulüpleri hakkında bilgiler de yer alıyor. Kulüplerin okuma kültürüne katkısını ortaya koyan kitapçık, okuma kulüplerinin standartları, okuma kulübü-bibliyoterapi ilişkisi gibi konulara da değiniyor.OKUYAY Platformu’nun yaptığı araştırmalar; okumanın görünür olmasının, okunacakların tavsiye edilmesinin ve okuma deneyiminin paylaşılmasının okuma alışkanlığını kazanmak ve sürdürmek açısından çok önemli olduğunu ortaya koyuyor. Okuma kulüpleri, bu üç özelliği barındırması nedeniyle okuma kültürünün yaygınlaştırılmasında önemli bir etki yaratıyor.

Okuma kulüplerinin okuma kültürüne katkısını tartışmak amacıyla 5 Kasım 2020’de düzenlenen OKUYAY Buluşmaları 13 ve 8 Aralık 2020’de düzenlenen OKUYAY Konuşmaları 9, yoğun bir katılımla gerçekleşmişti.OKUYAY Buluşmaları 13’te deneyimlerini paylaşan Kitap Ağacı kurucusu Fatma Aktaş, Instagram üzerinden başladıkları paylaşımlarla büyüyüp tüm Türkiye’ye yayılan bir oluşum olduklarını anlattı. Martı Kitap Kulübü kurucusu Yasemin Sungur ise, yürüttüğü kulüpler dışında bu alanda eğitimler de yaptığını, kitap kulübü kurmak isteyenler için hazırladığı eğitimlerle Türkiye’nin pek çok ilinde farklı türlerde okuma kulüpleri kurulmasına yardımcı olduğunu dile getirdi.

Her iki toplantının da konuşmacıları arasında yer alan Hacettepe Üniversitesi Bilgi ve Belge Yönetimi bölümünden Prof. Dr. Bülent Yılmaz konuşmalarında “Okuma Kulüplerinin Okuma Kültürüne Katkısı” nı ele aldı. Kulüpte ya da bir grupta birlikte okumanın disiplin sağladığını, birlikte okumanın motivasyonu çoğalttığını ve kendi yaptıkları araştırmalarda, kulüplere katılanların yıllar içinde nitelikli okurla haline geldiğini tespit ettiklerini anlatan Yılmaz, bu kulüplerin kütüphanelerle işbirliği yapması çağrısında da bulundu.Yine her iki toplantının konuşmacılarından olan, uzun yıllardır sürdürdüğü okuma kulübü etkinlikleri ve edebiyat okuma gruplarıyla on binlerce kişiye ulaşan psikolog-yazar Şule İzgi Şahin, birlikte okumanın iyileştirici etkisi ve özellikle sosyalleşmenin faydaları üzerinde durdu. Okumanın kişinin ruh durumu üzerindeki etkisini, özellikle de roman okumanın sağaltıcı yanını vurgulayan Şahin, “romandrama” tekniğinden ve bibliyoterapiden de bahsetti.

OKUYAY Konuşmaları 9’da deneyimlerini paylaşan diğer bir isim ise, Sevim Ak Ev Kütüphanesi bünyesinde kurulan Kitapkurdu Kulübü’nde gençlerle okumalar yürüten, çocuk kitapları editörü Mehmet Erkurt oldu. Erkurt, gençlerle okuma deneyimini aktararak birlikte okumaya başladıkları günden itibaren gençlerde gözlediği değişimlerden; ifade etme, anlatma becerisi kazandıklarından ve seçimlerini dile getirme isteklerinden söz etti. Bir yayıncı olarak, yayına hazırladıkları kitaplarla ilgili geri bildirim sağlaması nedeniyle de okuma kulüplerinin çok önemli olduğunu da belirtti.

OKUYAY Platformu tarafından hazırlanan “Okuma Kulupleri” kitapçığı bu iki toplantıdaki paylaşımların yanı sıra dünyada okuma kulüplerinin tarihi, okuma kulübü türleri, çocuklar için okuma kulüpleri gibi bilgileri içeriyor. Okuma kulüplerinin standartlarına, iyi bir okuma liderinin özelliklerine, okuma kulübü-bibliyoterapi ilişkisine de değinen kitapçıkta, bu kulüplerin eleştirel okuma ve tartışma kültürüne sağladığı katkıya da dikkat çekiliyor. Kitapçığın son bölümünde ise, okuma kulübü kurmak ve bir kulübü canlı tutmak için yapılması gerekenler ayrıntılı biçimde anlatılıyor.Okuma kulüpleri hakkında daha fazla bilgi edinmek, bir okuma kulübüne katılmak ya da bir okuma kulübü kurmak isteyenlerin “Okuma Kulüpleri” kitapçığımıza göz atmasını tavsiye ederiz!  

Kitabı okumak için tıklayınız.

Yazar Pınar Sönmez: Bağımsız Kitapçılar Âlâ Bir Adadır, Kimliktir, Çağrıdır

OKUYAY Platformu’nun hazırladığı Dört Yanımız Kitap’ta yazarlar eşliğinde Kadıköy kitapçıları, Kadıköy sahafları ziyaret edilmeye devam ediliyor.

Yazar Pınar Sönmez
Yazar Pınar Sönmez
Kadıköy kitapçı ve sahaflarını bu hafta yazar ve avukat Pınar Sönmez ile turladık, yol boyunca karşılaştığımız, selamlaştığımız, raflarını eşelediğimiz kültür adacıklarında nefeslenirken okurunu yaratan, okuruyla yaşayan kişisel tarihimizin kitabevlerini andık.

Bağımsız kitapçının okurluk ve yazarlık dünyandaki karşılığını merak ediyorum.

“Latincede keşfetmenin ve bulmanın karşılığı aynıdır,” bilgisini vurguluyor Borges, Buenos Aires konuşmalarında. Bağımsız kitapçının bendeki duygusu işte bu: Keşif. Borges’in bellek kitaplığından bağımsız kitapçılara… Üniversitedeyken Tepebaşı Tüyap’ta Can Yayınları standında Erdal Öz’ün değerli hatrıyla çalışırdım. Teyzem Nurten Sönmezcan Can Yayınları’nın bağımsız yirmi yıllık düzeltmeniydi. Yayınevindeki her kitabı bilirdim. On gün çepeçevre kitapla, yazın kainatıyla dolu dolu yaşarken aldığım keyifli doygunluk neyse, bağımsız kitapçıdaki yalın sevinç de odur benim için. Ursula K. Leguin’e soruyorlar: “Nasıl yaratıyorsunuz dünyaları?” “Yaratmıyorum, buluyorum,” diyor. Yazmak ya da okumak, yepyeni bir kitap bulmanın ayak basılmadık bir ormana girmekle eşdeğer hissi. Bilmediğim, gezmek için sabırsızlandığım bir soluk, yeni kitap. İşte bağımsız kitapçının bende uyandırdığı kitabı fark etme, merak ve kavuşma diyarı. Seçilmiş kitaplar olmaları güçlü bir filtreden geçmeleri demek. Belki hukukçu deyimiyle “hayatın olağan akışı”nda hiç aklıma gelmeyecek bir kitapla karşılaşmak gerçek bir heyecan.

Kadıköy kitapçılarının hem okurluğunda, hem de yazarlık serüveninde özel bir yerde olduğunu vurguluyorsun hep.

Doğru. Kaybolduğunuzda kendi dünyanızı bulursunuz, bu nedenle isterim ki kaybolun Kadıköy kitapçılarında. Konda’nın Bağımsız Kitabevleri Araştırma Raporu’nda da kimi bağımsız kitapçıların sahaflıktan geldiği belirtiliyor. Kadıköy deyince Mephisto’ya, İmge’ye, istediği kadar hukuk kitabevi olsun Legal’e, vakti zamanının Penguen’ine, Moda Sineması’nın alt katına, adım adım sahaflara ve tüm bu kitapçılardaki coşkulu mutluluğuma sevgiyle ulaşıyorum. Sonra bakıyorum, ilk öykü kitabımda yer alan Bregovic’in Sırım Gibi Bacakları’nın bir sahnesi tam burada geçiyor: “Fakülte Kadıköy’e yakın olduğundan bu labirentvari semtin her yerini biliyorum. Onu yolun sonundaki pasajın alt katına götürmek en iyisi…” “İşte bunu görmelisin sevgili okur,” dediği için var o kitapçı. Benimle aynı yörüngede olduğu için, ilgimi bildiği ve bu ilgiyi körüklediği için bana katkı sağlıyor. Kadıköy’e ısrarla yakıştırdığım labirent vurgusunun köşebaşları kitapçılar. Kitaplarımın arasında kaybolup kendini bulmanın mecrası, macerası.

Okuma kültürünün define adaları olarak nitelendiriyorsun kitapçıları, sahafları.

Elbette. Okuma kültürünün define adaları denilebilecek kitapçılarda okurla buluşmaların daha çok olması arzu edilir. Yüz yüzelik, sohbet, hem yazarı hem okuru besleyebilir. Okuma ve yazma isteğini körükler. Zihnin canlılığıdır. Bu sene, Aras Yayıncılık’ın salonunda Yazım Kılavuzu’nun düzenlediği, Aşk, Yaratıcılık ve Yasa odağında sevgili Şeniz Baş ve Pınar Akseki ile yaptığımız söyleşi de sımsıcaktı, verimliydi. Söz konusu söyleşide belirttiğim mevzu bağımsız kitapçılar için de geçerli, kültür sanatta vergi oranlarının düşürülmesi hakkaniyet gereğidir ve kültür politikamızın parçası olmalıdır. Hele pandemide… Aşk, Yaratıcılık ve Yasa’da detaylarıyla anlatıyorum sanatta vergi hususunu. Ayrıca, kitapçının kendi anlayışına göre düzenlediği ortadaki masaları severim. Tünel’deki Robinson’un seçtikleriyle başladı bu zihin zevki. Şimdi ofisimin hemen yanındaki Pandora’da da masa etkili, doğal bir pusula olabiliyor. Sadece yeni çıkanlar ve bir görünüp bir kaybolacak kitaplar değil, orada beni bekleyen kitabı bulmaktır bu. Tanım da önemli. Bağımsız kitapçılığın bir özelliği kendi seçkileriyse çalışan diyaloglarının bende bıraktığı izlenim ve kitaplığıma katkısı da övgüye değer. Tünel Kırmızı Kedi’nin çalışanıyla dakikalarca konuşmalarımız, onun sayesinde bulduğum kitapları da hatırlamalıyım bu adada. YKY istediği kadar bir bankanın kitabevi olsun, kaç kitabı keşfetmişimdir Taksim’deki mimari anlayış da taşıyan binalarında. Nişantaşı ve Kadıköy İş Kültür’de “ben yeni okudum, harika,” diyen kaç kişiyle buluşmuşumdur. Okura bir hitap biçimidir kitapçılık bu durumda. Ya seçkisiyle, ya iyi okur çalışanının önerisiyle, ya yalın varoluşuyla… İşte Salt Beyoğlu’ndaki yerinde, kitap tabiatında estetik ruhuyla robinsoncrusoe…

Bir de önerin var, okurlarımızla paylaş isterim. 

Sesli düşünelim, nasıl eczane için E bir işaretse, bağımsız kitapçılar için de K gibi bir işaret uygulansa kimlikleri pekişecek ve okuma adaları dikkat çekecek, büyüyecek. Hoş olmaz mı? Geçtiğimiz günlerde bulunduğum Bozcaada’daki hayatın müziği erişti yanıma. Bağların yanından geçerken aldığım taze havanın diriliği. Bana ada özgürlüğünü çağrıştıran sevgili bağımsız kitapçıların şehirle armonisi şahane bir birikim. Böyle! Bağımsız kitapçılar âlâ bir adadır, kimliktir, çağrıdır.

Röportaj: Nazlı Berivan AK

Bağımsız Kitapçılar Belleğimizin Korunabildiği Yerlerdir

OKUYAY Platformu’nun hazırladığı Dört Yanımız Kitap’ın bu haftaki konuğu olan Yazar ve çevirmen İrem Uzunhasanoğlu bağımsız kitapçılar için, “Belleğimizin korunabildiği, kitabın metadan çok hikâye değerinin öne çıktığı yerler” dedi. 

Yazar ve çevirmen İrem Uzunhasanoğlu
Yazar ve çevirmen İrem Uzunhasanoğlu
Şehre, şehrin hafızasına, şehrin değişip dönüştürdüğü insana romanlarında sıklıkla yer veren İrem Uzunhasanoğlu ile Kadıköy turu yaparken, onun bağımsız kitapçılarını konuştuk.

Sınırlar ötesinden başlayan bir bağımsız kitapçı alışkanlığın var, unutamadığın Oxford’daki kitapçıyı analım isterim öncelikle.

Bağımsız Kitapçı dendiği anda yirmili yaşlarımın başındayken İngiltere’nin Oxford kasabasında tesadüfen keşfettiğim, hem kalbimde hem de belleğimde iz bırakan o kitapçı geliyor hatırıma. Aylardan temmuz olmasına rağmen soğuk ve kasvetli bir hava hâkim, aniden bulutlar kararıyor ve sağanak indiriyor, içeri girip vakit geçirebileceğim bir dükkân arayışına giriyorum. Bir süpermarket mi bir giyim mağazası mı derken gözüme minicik bir kapı çarpıyor, kapının üzerinde eski İngilizceyle yazılmış bir cümle var, kafamı eğip hafif aşınmış eşiğinden içeri giriyorum. Sanki tavşan deliğinden içeri bakan Alis gibi hissediyorum gördüğüm manzara karşısında. Tavana kadar yükselen binlerce kitap ve burnuma çalınan kokusunu hâlâ bugün gibi hatırlarım. Kasada oturan adama selam verip yağmurdan kaçarken burayı keşfettiğimi söylüyor ve sohbet başlatıyorum. Shakespeare rafını soruyorum, kalkıp yanıma geliyor ve Shakespeare’den başka bir yazar sormamı beklediğini söylüyor –sevmiyor olabilir mi? Ona akşam Sheldonian Tiyatrosu’nda sahnelenecek Romeo Juliet’e biletim olduğunu söyleyince gülümsüyor ve bana bir tirat okuyor. “Bir Yaz Gecesi Rüyası,” diyorum, orada, o minik kitapçıda saat mefhumumu kaybediyorum, yağmur diniyor, hava kararıyor, neredeyse akşam oyun saati geliyor, ben hâlâ orada oturmuş sahnelerden emekli olmuş bir Shakespeare oyuncusunun anılarını dinliyorum, büründüğü karakterler için giydiği kostümleri, dekorları konuşuyoruz, hatırında kalmış olan sevdiği tiratları okuyor bana. Oxford’da bir üniversitenin misafirhanesinde geçirdiğim o yaz boyunca neredeyse her gün uğruyorum o kitapçıya.

Bu sohbetlerin izlerini romanlarında, çevirilerinde takip ediyor dikkatli okur.

Her zaman. O gün bugündür nerede ufak tefek, şirin, bağımsız bir kitapçı ya da bir sahaf görsem girip sohbet ederim. Bilirim ki orada bir bilgi birikimi vardır, bütün gün onca kitabı soluyan birinden mutlaka bir hayat-ı hakikiye hikâyesi çıkacağını bilirim. Kadıköy, Beyazıt, Taksim gibi birçok semtin pasajlarına girip sahaf raflarını karıştırıyor, son dönemlerde popüler olan sahaf festivallerine mümkün mertebe gitmeye çalışıyorum. Sadece baskısı bitmiş bir kitabı aramak değil amacım, çoğu zaman karşıma çıkan sürprizler beni mutlu ediyor. Mesela bir keresinde Halide Edib’in fakültede okuttuğu dersin notlarını bulmuştum, bir keresinde tam da yazdığım dönem romanına tanıklık eden bir Haliç fotoğrafı. Kadıköy’de bir sahaftan satın aldığım Mişima kitabının içinden bir mektup çıkmıştı bir defasında. Ben Lizbon ve Porto arası yoldaydım, mektup aniden kucağıma düşmüştü, mektubu okuyunca gözyaşlarıma hâkim olamadığımı hatırlıyorum. Bağımsız kitapçılar, belleğimizin korunabildiği, kitabın metadan çok hikâye değerinin öne çıktığı yerler.

Kadıköy’ün hafızana, yaratıcılığına, okurluğuna katkılarını da anlat isterim. 

Kadıköy’ün en güzel yanı bağımsız kitapçıları, ufak kitabevleri ve sahafları. İçlerinde binlerce hikâye barındıran hafıza mekanları.  Hatta bazılarının içinde bulunan küçük toplantı salonları da yazar-okur buluşmaları için önem taşıyor. Dijital bir edebiyat platformu için iki sene boyunca “Yazar Buluşmaları” adı altında bir dizi söyleşi yaptığımızda bize kucak açan Penguen Kitabevi ve Akademi Kitabevi bunlardan bazılarıydı. Geçtiğimiz günlerde Bahariye üzerinde bir kitabevine uğradım, raftan son romanım Evvel Bahar’dan bir tane çekip imzaladım ve rafa geri bıraktım. Bizi okurlarla buluşturan Kadıköy’ün tüm kitabevlerine, kendimizi en rahat hissettiğimiz o hafıza mekanlarımıza sevgiyle... İyi ki varlar!

Kütüphane Şehri Projesi Konya'da Devam Ediyor

Türkiye Yayıncılar Birliği öncülüğünde hayata geçirilen ve ülkemizde okuma kültürüne yönelik bugüne kadar yapılan en kapsamlı projelerden biri olan OKUYAY Platformu’nun (Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Platformu) destek verdiği pilot projelerden Kütüphane Şehri Projesi, Ankara’da yarattığı etkiyi Konya’da devam ettiriyor! 

okuyay,konya, kütüphane

Okuma kültürüyle mahalle kültürünü pekiştirmeyi amaçlayan ve apartman sakinlerinin birlikte başvurabildiği proje kapsamında, şimdi Konya’da da pencerelere asılan posterlerle apartmanlarda her bir hane bir kitap, her bir kat bir raf ve her bir apartman bir kitaplığa dönüşecek. T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı tarafından yürütülmekte olan Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kurulan OKUYAY Platformu’nun desteğiyle haziran-eylül ayları arasında Kütüp-Anne Platformu tarafından yürütülen Kütüphane Şehri - Ankara Projesi gerek yerel gerekse ulusal ölçekte büyük ilgi gördü. Proje kapsamında Çocuklarda Okuma Kültürü Seminerleri düzenlendi; Ankara Okuma Kültürü Altyapısı haritalandırıldı; apartman ölçeğinde çocukların nitelikli çocuk kitaplarıyla buluşması sağlandı; çocuklara ve ailelere yepyeni deneyimler sunuldu. Ankara’da uygulanan projenin geri bildirimlerinde, özellikle COVID-19 pandemisi sürecinde projenin hem çocuklar hem de aileler için umut verici olduğu ve ailelerin, “Benim Kütüphanem Posteri”nde yer alan yönergeleri uygulayan çocukların gelişimlerine şahit olduğu vurgulandı. 3-6 ve 7-10 yaş grubundaki çocukları ve onlara bakmakla yükümlü yetişkinleri kapsayan proje kitap okuma sıklığını, süresini ve evdeki kitap sayısını arttırmayı hedefliyor. Toplam 670 çocuğa birebir ulaşılan projede bu sayı, sosyal medya aracılığı daha da artmakta.

Kütüphane Şehri Projesi kapsamında seçilen şehrin çocuklar için üreten yazarları, çizerleri, yayınevleri, kitabevleri, kütüphaneleri ön plana çıkarıldı; çocukların yaşadıkları şehirleri kitaplarla yeniden keşfetmeleri sağlandı. Bu yönüyle son derece yerel olan Kütüphane Şehri - Ankara Projesi, uygulanabilir yalın sistemiyle ise evrensel bir projeye dönüştü.

OKUYAY Platformu ve Kütüp-Anne Platformu bu noktada, okuma kültürü alanında yaygınlaştırılabilen, yalın ancak etkisi büyük bir proje hedefiyle Kütüphane Şehri Projesi’ni yeni bir şehirde uygulama kararı aldı. Ekim aylarında hazırlıkları yapılacak ve kasım ayında uygulamasına başlanacak yeni “Kütüphane Şehri” Konya olarak belirlendi. Projenin en önemli ve eğlenceli faaliyetlerinden biri olan Kütüphane Şehri Kur oyunu için evlere gönderilecek okul öncesi ve ilk okuma kitapları, Konyalı yazarlar, çizerler ve yayınevlerine ait çocuk kitaplarıyla güncellendi. Kitapların ve özel hazırlanan posterlerin 600 çocukla buluşturularak Konya sokaklarının çocuk kitaplarıyla doldurulacağı proje, “Konya Okuyor!” mesajı verecek. Çocukların kitabı daha iyi anlamasını ve anlatmasını sağlayan çalışma posterlerinde, bilmedikleri kelimeleri biriktireceği bir koleksiyon, okuduğu kitapları yazacağı bir çizelge ve “okuma” kavramıyla farklı içeriklerde ilişki kurmasını sağlayacak 21 günlük yönerge tablosu yer alıyor. Kütüphane Şehri Kur oyunu kapsamında kitaplara kavuşan çocukların pencerelerine asacağı posterlerle apartmanlarda her bir hane bir kitap, her bir kat bir raf ve her bir apartman bir kitaplık olarak görünecek.

Proje kapsamında ayrıca, Çocuklarda Okuma Kültürü Seminerleri ve yazar-okur atölyeleri de yeni uzmanlarla sürdürülecek. Şehrin farklı ilçelerinden gelen katılım talepleriyle Konya sokakları çocuk kitaplarıyla renklenecek; proje kapsamında kaydedilen anılar #kütüphaneşehrikonya ve #kutupanne etiketleriyle sosyal medyada paylaşılacak. Proje sonucunda Konya’da 3000 kişiye ulaşılması hedefleniyor.

Konya’da yapılacak bu yeni çalışmayla, Kütüphane Şehri Projesi’nin uygulanabilirliğinin gösterilmesi ve diğer illerdeki sivil toplum örgütleri, kamu kuruluşları ve yerel yönetimlerin dikkatinin çekilmesi de amaçlanıyor. OKUYAY Platformu, Konya’da apartmanları kitaplıklara dönüştürmek için herkesi projeye destek vermeye davet ediyor. Projeye dahil olmak için @kutupanne Instagram hesabının profilinde bulunan formu doldurarak kayıt yaptırılabilir ve Kütüp-Anne Platformu internet sayfasından detaylı bilgi edinilebilir.

Raflar Arasında Kaybolmak İçin Güzel Bir Gün

Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kurulan OKUYAY Platformu’nun hazırladığı Dört Yanımız Kitap’ta yazarlar eşliğinde Kadıköy kitapçılarını, Kadıköy sahaflarını ziyaret etmeye devam ediyoruz. Bu hafta konuklarımız Barış Sahaf’tan Barış Bingöl ve yazar, çevirmen Fuat Sevimay.

Kadıköy Belediyesi’nin ortaklarından biri olduğu, T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı tarafından yürütülmekte olan Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kurulan OKUYAY Platformu’nun hazırladığı Dört Yanımız Kitap’ta yazarlar eşliğinde Kadıköy kitapçılarını, Kadıköy sahaflarını ziyaret etmeye devam ediyoruz. Kültür dünyamıza katkıları, şekillendirdikleri okurlar, müthiş tesadüfler, unutulmaz karşılaşmalar, kitaplarla geçen yıllar... Odağımız kitapçı ve sahaflar, pusulamız kitaplar, bu hafta konuklarımız Barış Sahaf’tan Barış Bingöl ve yazar, çevirmen Fuat Sevimay

Kadıköy’ü bir kültür adacığı haline getiren nedir diye sorsak, akla mutlaka bağımsız kitapçıları ve sahafları gelecektir. Sokaklar arasında kaybolurken, gönüllü yahut gönülsüz yalnızlığı yaşarken, hikâyemizi ararken bir sahaf çıkar karşımıza; gravürlerin, haritaların, ilk baskıların, dağılmış kitaplıkların sırlarını fısıldar. Kitap dedektifliğine meraklıysanız cömerttir sahaflar; beklemediğiniz anda mutlu tesadüfler yaşarsınız, yokluğunu o ana kadar farkına bile varmadığınız bir öykü karşılar sizi, sarıp sarmalar. Barış Sahaf onlardan biri, aile geleneğini sürdüren genç sahaflardan. Barış Bey bizi Barış Sahaf’ta ağırladı.

Çok teşekkürler Barış Bey, kitaplar, dergiler, gravürler arasında bir söyleşi gerçekleştireceğiz, hoş bulduk tekrar. Kuruluş hikâyenizle başlayalım isterim.  

Hoş geldiniz tekrar, ben teşekkür ederim. 1992 yılında Halil Bingöl tarafından Beyoğlu Aslıhan Pasajı’nda kuruldu Barış Sahaf. 2005 yılında ben yani mahdum Barış Bingöl sahaflık belasına bulaştım, zaten çocukluğumdan beri kitaplar içindeydim. Öyle bir noktaya geldik ki artık Beyoğlu’na sığmaz olduk ve 2008 yılında Kadıköy’de ikinci dükkânı açtım. Nadir, nitelikli koleksiyon ürünü sayılan değerli kitap, evrak-belge, harita, gravür alıp satıyoruz Barış Sahaf’ta. 2015 yılından beri her ay düzenli kitap mezatları düzenliyoruz, o ay içerisinde gelen değerli parçaları koleksiyonerlere sunuyoruz. 

Sahaf olma kararını nasıl aldınız merak ediyorum.

Babam 1980 yılından beri bu işi yapıyor. Üniversite eğitimi sırasında gider gelirdim babamın yanına, profesyonel anlamda değil ama merak işte, hep içinde oldum kitapların. Deyim yerindeyse kitap indirdik, kitap kaldırdık hep. Çok düşünmeden başladım bu işe üniversiteden mezun olunca da. Tesadüfler silsilesi sonucu geldim Kadıköy’e. Barış Sahaf’ın üçüncü durağı Kadıköy’deki. Kafkas Pasajı’nda iki sene, sonra Sokak’ta üç sene, şimdi de neredeyse üç senedir buradayız.

Her iki yakada da sahaflığı deneyimlediniz. Kadıköy ile Beyoğlu okurları arasında bir karşılaştırma yapabileceğinizi düşünüyorum.

Kadıköy’e bakınca 1990 - 2010 arası Beyoğlu’nda nasıl bir hava varsa bugün onun tekrarının yaşandığını düşünüyorum. Kültür dünyasını hissediyorsunuz burada. Sergiler, gösteriler, konserler, yazar buluşmaları... Beyoğlu’nun müdavimleri vardır, daha eski bir okurdur oradaki. Kadıköy’de ise daha yeni, daha taze bir ilgi görüyoruz.

Okurluk görgüsü kitapçıların ısrarla vurguladığı bir konu, ziyaretçilerle ilgili gözlemlerinizi merak ediyorum.

Eskinin sessiz, kitaba odaklanmış okuru şüphesiz hâlâ var ancak son yıllarda dükkân içinde yüksek sesle konuşan, kitaba kimi zaman hoyrat davranan, elimizdekilere bakmak yerine cep telefonuna yoğunlaşan kitlenin artışını da gözlemliyorum. Hayatın her alanında gördüğümüz özensizliğin bir yansıması bu, şaşırtıcı değil.

Ziyaretçileriniz genelde hangi yaşlarda?

Dükkânın yaş kitlesi 18 ile 30 arası. Tabii bu perakende satışta geçerli. Sabit müşteriler ise 50 ve üzeri hâlâ. Tüm koleksiyonerlerimiz erkektir, genç kitleye bakınca ise kadınların baskın olduğunu görüyoruz. Erkek arkadaşını çekiştirerek kitapçıya sokan genç kadınlar görüyorum. Onların espriyi, dokuyu, nüansları daha doğru kavradığını düşünüyorum.

Okurlar en çok hangi kitapların peşinde?

İkinci Yeni’nin şairleri soruluyor en çok. Bu noktada meraksızlıktan biraz şikayetçiyim. Onlar ne okuyordu, onun peşine düşen yok. Orhan Veli ne okurdu? Sabahattin Ali ne okurdu? Peki Oğuz Atay ne okurdu? Bunların peşine düşmek kitap dedektifliğinin de ilk adımı. Rus klasiklerini, Hasan Ali Yücel dönemi klasik baskılarını arayanların da sık sık dükkânı ziyaret ettiklerini söyleyebilirim. Grafiker, tasarımcı, modayla ilgilenenler geliyor ara ara, bir görsel arıyor, bunun için malzeme topluyor, en sevdiğim araştırmacılar da onlar. Daimi müşteridir o, pulların, kartpostalların, özel ilk baskıların peşindedir.

Son yıllarda aldığınız kitaplıklarda enteresan kitaplarla, mutlu tesadüflerle karşılaştınız mı?

Evlerden kitaplıklar çok çıkıyor ama nitelikli kitap bulmak zor. Ayda üç dört kitaplık alıyorum ama çok nitelikli, niş olarak adlandırabileceğim bir kitap çıkmadı son zamanlarda. Kadıköy, Bostancı, Acıbadem, bu bölgelerden yoğun kitap alıyoruz. En başta bölgeye yerleşenlerin kitaplıkları, 40’lar, 50’lerde yerleşenlerin kitaplıkları geçiyor elimize. Gümrükte, dış işlerinde çalışmış insanlar. Bunun için roman, edebiyat, araştırma kitapları 40’ların sonrasından oluyor genelde. Eskiden enteresan mektuplar, fotoğraflar bulurduk. Bu mutlu tesadüfler değiştiriyor her şeyi. En son aldığım bir parti vardı, Ahmet Hamdi Akseki’nin talebesiyle fotoğrafı çıktı bir kitap arasından. Bir başka sefer, yine bir kitaplık aldık, hukuk fakültesi sekretaryasından bir ismin kitaplarıydı. Bir kitabın arasından Atatürk’ün 1930’larda okul ziyareti sırasında hukuk öğrencileriyle çektirdiği fotoğraf çıktı, güzel bir andı.

Güncel yazarların takipçileri geliyor mu Barış Sahaf’a, yeni kitapları soranlar oluyor mu?

Az da olsa dükkânın ziyaretçileri arasında güncel okuma önerisi isteyenler oluyor, İhsan Oktay Anar, Sezgin Kaymaz romanlarını çok öneririm, bence iyi başlangıçlardır bu yazarlar okurlar için. Kimi zaman hediye almak isteyenler de Barış Sahaf’ın kapısını çalıyor. Bu noktada İstanbul hayatıyla ilgili kitaplar öneriyorum, eski dergileri gösteriyorum, bohem zamanların İstanbul’unu anlatan kitaplar hep ilgi çekiyor.

Kitapçılığa ilgi duyan okurlarımıza notlarınızı alarak tamamlayalım.  

İşimiz dışarıdan kolay gibi görüyor. Hep romantik, pipomuzla, kedimizle zaman geçirdiğimizi, bütün gün felsefe konuştuğumuzu zannedebiliyorlar. Oysa iyi kitap bulmak, doğru fiyat belirlemek, alıcısını bulmak, bunlar büyük meseleler. Ayakta kalmak için dirayetli olmak zorundayız. Eskiden kamyon kamyon kitap gelirdi. Şimdiyse küçük kamyonetlerle iş yapıyoruz. Kitapçıdan çok okura ihtiyacımız var!

***

Paylaşın ki, çoğalalım!

Kadıköy’ü, kitapçı, sahaf ve yazarlarını odağımıza aldığımız söyleşi dizimizin bu haftaki yazar konuğu Fuat Sevimay. İngilizceden James Joyce, Henry James ve Oscar Wilde, İtalyancadan Luigi Pirandello ve Italo Svevo çevirilerine imza atmış bir çevirmen, romanlarıyla edebiyat okurlarının yakından takip ettiği bir yazar. Sevimay önce Finnegan Uyanması çevirisine imza attı, devamında son romanı Bendeniz James Joyce’da yazarı mezarından kaldırıp tam da Gezi günlerinde İstanbul’a getirdi. Eserlerini daha iyi anlamak, hatta onunla arkadaş olmak isteyen okurlara eğlenceli, matrak ve düşündürücü bir roman sundu, romanın satırları arasında sahafları, kitapçıları konuk etti.

Sevgili Fuat, her şeyden önce senin Kadıköy’ünü dinlemek isterim, nereden başlatıp nerede sonlandırıyorsun kişisel Kadıköy’ünün sınırlarını?

Kadıköy’ü daha iyi anlamak üzere ikiye ayırsak, Altıyol – İskeleler – Moda – Yeldeğirmeni ile Fenerbahçe stadına kadar olan merkezi bir yana, Kızıltoprak’tan Bostancı’ya kadar olan bölgeyi de diğer tarafa koymak gerekir. Hayır, çok sevdiğim Kadıköy’ü bölmek gibi bir derdim yok ama kültürel yapıyı, sosyolojik yaklaşımı gözlemlemek açısından da bu ayrım işimizi kolaylaştırabilir. Mesela merkez Kadıköy dediğimiz tarafta neden bir dolu tiyatro salonu var da diğer tarafta tek bir salon var, hiç düşündünüz mü? Bunu sadece ulaşım kolaylığıyla açıklayabilir miyiz? Yine merkezde bolca kitabevi, sahaf, kitap-kafe varken, bu durumun Cadde ekseninde azalmasına ne demeli? Feneryolu, Erenköy veya Bostancı ahalisi daha az mı kitap okuyor? Bunları siz kafanızda tartadurun, o arada ben size Eylem’den ve Müteferrika’dan bahsedeyim. Matbaayı bulandan değil, Kadıköylü olanından.

İlk röportajımızın mekânı ve ana konusu Gergedan Kitabevi’ydi; yazarların, çevirmenlerin kulaklarını çok çınlattık, elbette senin de.

Kadıköy’ün “diğer taraf” diye andığımız bölgesinin kadim kitapçısı Gergedan’dır. Caddebostan’da onlarca yıldır, çizgisini hiç bozmadan, Kadıköylüleri iyi kitaplarla, edebiyat söyleşileriyle ve güler yüzle buluşturmayı sürdürmektedir. Ve az önce size bahsedeceğimi söylediğim can dostum Eylem de Gergedan’ın emektarı, kitapların kurdudur. Kimi De’li Re’li zincir kitapçıların veya internet sitelerinin aksine, kitap Eylem için barkod numarasının veya “stokta var-yok” ibaresinin çok ötesindedir. Sağlık, siyaset, psikanaliz veya tarih kitapları arasında size hitap edecek eserin yolu Eylem’den geçebilir. Yani Gergedan katıksız kitabevi, Eylem de edebiyat yolunda işinizi kolaylaştıran bir uzmandır. Elbette Rüyam Hanım ile birlikte.

MADDEN VE MANEN ZENGİNLEŞECEKSİNİZ!

Peki merkezde hangi sahaf ve kitapçılar var sıklıkla yolunu düşürdüğün?

Ben, merkez diye bahsettiğimiz tarafta Müteferrika Sahaf’ı çok severim. Akmar Pasajının üst kapısının tam karşısında, el kadar bir tezgâhın üstünde yığılı kitapları görecek ve hava müsaitse, kitapların hemen ardına gömülmüş aksakallı ve yakışıklı bir bey fark edeceksiniz. İşte o Müteferrika Sahafın sahibi Lütfü Ağabeydir. Uğrayın, oturun, iki lafın belini kırın, kitapları karıştırın. İnanın kalkarken zenginleştiğinizi hissedeceksiniz. Hem madden (çünkü çantanızda artık birkaç sıkı kitap var) hem de manen.

Kitapseverlere, kitapçıseverlere son olarak bir mesajın var mı?

Gergedan’a veya Müteferrika’ya yolunuz düşerse, demeyeceğim çünkü yolunuz mümkünse düşsün, oralardaki dost yüzlere selamımı söyleyin lütfen. İçinde Kadıköy geçen kitapları sorun. Belki satırların arasında, en başta sorduğumuz sorunun yanıtı da vardır. Kitaplardan edindiğiniz bilgiyle ulaştığınız bir bakış açısı varsa benimle ve dostlarınızla paylaşın. Paylaşın ki çoğalalım. Ve son söz, kitapla kalın. Daima.

Süper Okurlar Projesi Okumaları Başlıyor

Türkiye Yayıncılar Birliği öncülüğünde hayata geçirilen ve ülkemizde okuma kültürüne yönelik bugüne kadar yapılan en kapsamlı projelerden biri olan OKUYAY Platformu’nun (Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Platformu) destek verdiği pilot projelerden “Süper Okurlar” için başvurular tamamlandı. Nöbetçi Kütüphane tarafından Adana’da hayata geçirilen Süper Okurlar projesi kapsamında kitap okumaları 1 Eylül’de başlıyor.  Programa katılan her okur 3 ay boyunca, kendi yaş grubu için özel olarak seçilmiş 25 kitabı okuyarak kitaplarla ilgili değerlendirme sorularını cevaplayacak ve süper görevlerini tamamlamaya çalışacak. T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı tarafından yürütülmekte olan Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kurulan OKUYAY Platformu, Ankara, İstanbul ve Adana olmak üzere 3 ilden okuma kültürüyle ilgili 4 pilot projeye destek veriyor.

Adana’dan hibe almaya hak kazanan ve Nöbetçi Kütüphane’nin hayata geçirdiği Süper Okurlar projesi, okumayı seven 8-14 yaş arası çocuklar için özel olarak hazırlanmış bir okuma programı. Projeye katılan okurlar, yapılan başvurular sonucunda Adana’da yaşayan ve okumaya meraklı ocuklar arasından seçildi. Programa katılan her okur 3 ay boyunca, kendi yaş grubu için özel olarak seçilmiş 25 kitabı okuyarak kitaplarla ilgili değerlendirme sorularını evaplayacak ve süper görevlerini tamamlamaya çalışacak. Okurlar kitapları eğerlendirdikçe ve görevlerini yerine getirdikçe dijital rozet toplayacak ve sürpriz armağanlar kazanacaklar. Çocuklara okumayı ve kitapları sevdirmek, okuma alışkanlığı kazandırmak için gerçekleştirilen Süper Okurlar projesi, kitaplarla büyülü ve eğlenceli bir karşılaşma fırsatı yaratmayı amaçlıyor. Kitapları her hafta Nöbetçi Kütüphane’den ödünç alan çocukların kütüphane kültürüyle tanışması ve kütüphane kullanımlarının yaygınlaşması da hedefleniyor.

Projeyle ilgili detaylı bilgi almak ve gelişmelerden haberdar olmak için:

okuyayplatformu.com/pilot-projeler

superokurlar.com

Kütüphane Şehri Projesiyle Apartmanlar Kitaplıklara Dönüşüyor

okuyay platformu
Türkiye Yayıncılar Birliği öncülüğünde hayata geçirilen ve ülkemizde okuma kültürüne yönelik bugüne kadar yapılan en kapsamlı projelerden biri olan OKUYAY Platformu’nun (Okuma Kültürünü Yaygınlaştırma Platformu) destek verdiği pilot projelerden Kütüphane Şehri Projesi, Ankara’da çocukları kitaplarla buluşturmaya başladı! Kütüp-Anne Platformu tarafından yürütülen projenin en önemli ve eğlenceli faaliyetlerinden biri olan Kütüphane Şehri Kur oyunu için evlere gönderilen okul öncesi ve ilk okuma kitapları, hazırlanan özel posterlerle birlikte sahiplerine ulaşıyor. Okuma kültürüyle mahalle kültürünü pekiştirmeyi amaçlayan ve apartman sakinlerinin birlikte başvurabildiği proje kapsamında, pencerelere asılan posterlerle apartmanlarda her bir hane bir kitap, her bir kat bir raf ve her bir apartman bir kitaplığa dönüşüyor. T.C. Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı tarafından yürütülmekte olan Ortaklıklar ve Ağlar Hibe Programı kapsamında hibe almaya hak kazanan, Türkiye Yayıncılar Birliği tarafından kurulan OKUYAY Platformu, Ankara, İstanbul ve Adana olmak üzere 3 ilden okuma kültürüyle ilgili 4 pilot projeye destek veriyor.
OKUYAY Platformu’ndan hibe almaya hak kazanan, Ankara’dan Kütüp-Anne Platformu’nun Kütüphane Şehri Projesi, apartman ve mahalle ölçeğinde okuma ağının kurulmasına öncülük ediyor. Projeyle, COVID-19 sürecinin çocuklar üzerindeki etkilerin en aza indirilmesi; okuma kültürünün desteklenmesi; yalnızca çocukların değil, ailelerin de şehrin okuma kültürü altyapısını keşfetmesi; mahalle kültürünün okuma kültürüyle pekiştirilmesi ve çocukların kendilerini bir bütünün parçası olarak hissetmesi amaçlanıyor. 3-6 ve 7-10 yaş grubundaki çocukları ve onlara bakmakla yükümlü yetişkinleri kapsayan proje kitap okuma sıklığını, süresini ve evdeki kitap sayısını arttırmayı hedefliyor.
Kütüphane Şehri Projesi’nin projenin en önemli ve eğlenceli faaliyetlerinden biri olan Kütüphane Şehri Kur oyunu 2,5 aylık yoğun hazırlık süreci sonrasında evlere kitap gönderimiyle geçtiğimiz günlerde başladı. Oyun kapsamında, proje uzmanları tarafından seçilen okul öncesi ve ilk okuma kitaplarından ve 50x70 cm  oyutunda posterlerden oluşan 600 set hazırlandı. Posterlerin bir yüzünde kitap kapağı görseli yer alırken, diğer yüzünde BENİM KÜTÜPHANEM başlıklı etkinlik sayfası bulunuyor.Çocukların kitabı daha iyi anlamasını ve anlatmasını sağlayan çalışma posterlerinde, bilmedikleri kelimeleri biriktireceği bir koleksiyon, okuduğu kitapları yazacağı bir çizelge ve “okuma” kavramıyla farklı içeriklerde ilişki kurmasını sağlayacak 21 günlük yönerge tablosu yer alıyor. Kütüphane Şehri Kur oyunu kapsamında kitaplara kavuşan çocukların pencerelerine asacağı posterlerle, apartmanlarda her bir hane bir kitap, her bir kat bir raf ve her bir apartman bir kitaplık olarak görünecek. Şehrin farklı ilçelerinden gelen katılım talepleriyle Ankara sokakları çocuk kitaplarıyla renklenecek, proje kapsamında kaydedilen anılar, #kütüphaneşehri ve #kutupanne etiketleriyle sosyal medyada paylaşılacak. 
Kütüphane Şehri Projesi’nin diğer 2 temel faaliyeti olan Ankara Okuma Kültürü Altyapısı haritalandırma çalışması ve Çocuklarda Okuma Kültürü Farkındalık Programı’nın çalışmaları da devam ediyor. Projeye dahil olmak için @kutupanne Instagram hesabının profilinde bulunan formu doldurarak kayıt yaptırılabilir ve Kütüp-Anne Platformu internet sayfasından detaylı bilgi edinilebilir.Projeye destek olmak, dahil olmak ve daha detaylı bilgi almak için:
okuyayplatformu.com/pilot-projeler
kutupanne.com/kutuphanesehri
KÜTÜPHANE ŞEHRİ PROJESİ HAKKINDA
Kütüphane Şehri projesi, 3-6 ve 7-10 yaş grubundaki çocukları ve onlara bakmakla yükümlü yetişkinleri kapsamaktadır. Proje, farklı meslek kollarından bir araya gelen bir proje ekibine ve Ankara’da uzun yıllar çocuklar için okuma kültürü alanında çalışmalar yürüten Kitap Bankosu, Güler Yüzler Derneği, Masal Perileri Eğitim ve Kültür Derneği, BBY Haber ve Kızılcahamam Kütüphane Gönüllüleri gibi çözüm ortaklarına sahiptir.