Bağımsız Kitapçılar Belleğimizin Korunabildiği Yerlerdir

OKUYAY Platformu’nun hazırladığı Dört Yanımız Kitap’ın bu haftaki konuğu olan Yazar ve çevirmen İrem Uzunhasanoğlu bağımsız kitapçılar için, “Belleğimizin korunabildiği, kitabın metadan çok hikâye değerinin öne çıktığı yerler” dedi. 

Yazar ve çevirmen İrem Uzunhasanoğlu
Yazar ve çevirmen İrem Uzunhasanoğlu
Şehre, şehrin hafızasına, şehrin değişip dönüştürdüğü insana romanlarında sıklıkla yer veren İrem Uzunhasanoğlu ile Kadıköy turu yaparken, onun bağımsız kitapçılarını konuştuk.

Sınırlar ötesinden başlayan bir bağımsız kitapçı alışkanlığın var, unutamadığın Oxford’daki kitapçıyı analım isterim öncelikle.

Bağımsız Kitapçı dendiği anda yirmili yaşlarımın başındayken İngiltere’nin Oxford kasabasında tesadüfen keşfettiğim, hem kalbimde hem de belleğimde iz bırakan o kitapçı geliyor hatırıma. Aylardan temmuz olmasına rağmen soğuk ve kasvetli bir hava hâkim, aniden bulutlar kararıyor ve sağanak indiriyor, içeri girip vakit geçirebileceğim bir dükkân arayışına giriyorum. Bir süpermarket mi bir giyim mağazası mı derken gözüme minicik bir kapı çarpıyor, kapının üzerinde eski İngilizceyle yazılmış bir cümle var, kafamı eğip hafif aşınmış eşiğinden içeri giriyorum. Sanki tavşan deliğinden içeri bakan Alis gibi hissediyorum gördüğüm manzara karşısında. Tavana kadar yükselen binlerce kitap ve burnuma çalınan kokusunu hâlâ bugün gibi hatırlarım. Kasada oturan adama selam verip yağmurdan kaçarken burayı keşfettiğimi söylüyor ve sohbet başlatıyorum. Shakespeare rafını soruyorum, kalkıp yanıma geliyor ve Shakespeare’den başka bir yazar sormamı beklediğini söylüyor –sevmiyor olabilir mi? Ona akşam Sheldonian Tiyatrosu’nda sahnelenecek Romeo Juliet’e biletim olduğunu söyleyince gülümsüyor ve bana bir tirat okuyor. “Bir Yaz Gecesi Rüyası,” diyorum, orada, o minik kitapçıda saat mefhumumu kaybediyorum, yağmur diniyor, hava kararıyor, neredeyse akşam oyun saati geliyor, ben hâlâ orada oturmuş sahnelerden emekli olmuş bir Shakespeare oyuncusunun anılarını dinliyorum, büründüğü karakterler için giydiği kostümleri, dekorları konuşuyoruz, hatırında kalmış olan sevdiği tiratları okuyor bana. Oxford’da bir üniversitenin misafirhanesinde geçirdiğim o yaz boyunca neredeyse her gün uğruyorum o kitapçıya.

Bu sohbetlerin izlerini romanlarında, çevirilerinde takip ediyor dikkatli okur.

Her zaman. O gün bugündür nerede ufak tefek, şirin, bağımsız bir kitapçı ya da bir sahaf görsem girip sohbet ederim. Bilirim ki orada bir bilgi birikimi vardır, bütün gün onca kitabı soluyan birinden mutlaka bir hayat-ı hakikiye hikâyesi çıkacağını bilirim. Kadıköy, Beyazıt, Taksim gibi birçok semtin pasajlarına girip sahaf raflarını karıştırıyor, son dönemlerde popüler olan sahaf festivallerine mümkün mertebe gitmeye çalışıyorum. Sadece baskısı bitmiş bir kitabı aramak değil amacım, çoğu zaman karşıma çıkan sürprizler beni mutlu ediyor. Mesela bir keresinde Halide Edib’in fakültede okuttuğu dersin notlarını bulmuştum, bir keresinde tam da yazdığım dönem romanına tanıklık eden bir Haliç fotoğrafı. Kadıköy’de bir sahaftan satın aldığım Mişima kitabının içinden bir mektup çıkmıştı bir defasında. Ben Lizbon ve Porto arası yoldaydım, mektup aniden kucağıma düşmüştü, mektubu okuyunca gözyaşlarıma hâkim olamadığımı hatırlıyorum. Bağımsız kitapçılar, belleğimizin korunabildiği, kitabın metadan çok hikâye değerinin öne çıktığı yerler.

Kadıköy’ün hafızana, yaratıcılığına, okurluğuna katkılarını da anlat isterim. 

Kadıköy’ün en güzel yanı bağımsız kitapçıları, ufak kitabevleri ve sahafları. İçlerinde binlerce hikâye barındıran hafıza mekanları.  Hatta bazılarının içinde bulunan küçük toplantı salonları da yazar-okur buluşmaları için önem taşıyor. Dijital bir edebiyat platformu için iki sene boyunca “Yazar Buluşmaları” adı altında bir dizi söyleşi yaptığımızda bize kucak açan Penguen Kitabevi ve Akademi Kitabevi bunlardan bazılarıydı. Geçtiğimiz günlerde Bahariye üzerinde bir kitabevine uğradım, raftan son romanım Evvel Bahar’dan bir tane çekip imzaladım ve rafa geri bıraktım. Bizi okurlarla buluşturan Kadıköy’ün tüm kitabevlerine, kendimizi en rahat hissettiğimiz o hafıza mekanlarımıza sevgiyle... İyi ki varlar!

Yorum Gönder