Ölü Zaman Gezginleri Hasan Ali Toptaş

Sözcükler... Ayrılıklar... Ölüler... Ölümler... Öldüren ve öldürülenler...Gölgeler... 
Sonra yine sözcükler. Toptaş'ın öyküleri bir labirentin örgüsü. Çıkışı olmayan karanlığın türküsü. Sözcükten elbisler giyen dünyanın tüm varlıkları, bir yerden çıkar karşımıza. Hayal olur, konuşur ve terk eder sahneyi.  Sonra tekrar uzanır sahnenin ardından, bir kolu ile rahatsız eder hayatı. Yerleşir en umulmaz yerine. Beklenmedik misafirdir sözcüklerden et yığınları.Nafile bekleyiştir sisin dağılmasını gözlemek. Hayat biraz da bu beklemeler değil midir zaten?
Bir yerlerde saklı kalmış gözyaşınız varsa orayı ifşa eder Toptaş. Yazdıkları kalemle değil iğneyle yazılmış gibidir.   Dokunduğu yerden damlar kan. Dokundukça içe akar yaşlar. Yabu'nun öyküsünü okumamış bir edebiyat okuru nice eksikliktir. Kavuşma ve özlem, ölüm ve hayat... Yaşam, tüm zıtlıkları ile sayfalar arasındadır. Şanlı atlar yorgun, kahramanlar birer filozoftur. Zaman acı maske, dönenir durur. Geçmiş, şimdi ve gelecek arasında mekik dokur düşüncelerimiz. Sahi, zaman hep geleceği mi akar?
Okur olarak hep ortağızdır onun öykülerine. Sessizlik bizizdir, gölgeler biziz. Anadolu'da uzak bir köyün sakini. Sınırda dikenli teller ardında hasretten yanan annenin yüreği. Hasret de sözcükten insan. Ve gitmek fiilinin altını çift cizgiyle çizen trenlerin içinde yolcuyuz. Bağrımız yanık, ufkumuz kara...
Toptaş'in Ölü Zaman Gezginleri kitabı için ne denilir bilmiyorum. Ancak böyle  iç döküm yapmakta buldum çıkışı. Onun anlatım tekniği, Türkçesi, hikayeleri bizleri sözcüklerin gizemli dünyasına götürüyor. Çocukluğa, kaybolmaya, varoluşa. Her biri birer reddiye satırlar. Onu ana dilinden okumak biz okurlar için büyük şans. Okurken yalnızlığın dünyasına çekiyor gibidir sayfalar. Ve öyle de der bir dizesinde, Yalnızlıklar'ın: "Gece gündüz sizinle gezer yalnızlık."
Hasan Ali Toptaş
Ölü Zaman Gezginleri
Everest Yayınları
139 Sayfa
Mehmet Keklikçi

Yorum Gönder