Çok net söyleyeyim, bu kitaba karşı bir ön yargınız varsa, onu kırın ve okuyun diyorum...
Merhaba Sevgili Kitap Dostları! Değerli şairimiz Bedri Rahmi Eyüboğlu Üç Dil isimli şiirinin başlarında: "En azından üç dil bileceksin. En azından üç dilde. Ana avrat dümdüz gideceksin. En azından üç dil bileceksin. En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin" diyor.
Yorumunun başında Lolita yazıyor kadın, Bedri Rahmi şiiri ne alâka derseniz, cevabım Lolita'nın yazarında gizli efendim. “Kafası İngilizce, kalbi Rusça, kulağı Fransızca” diyen, üç dilde de - sövmek ne ki – harikalar yaratan, birinden diğerine balet zarafetinde geçen, üç dili de yazmak, çevirmek, okumak, ders vermek için kullanan bir dahi var karşımızda. Varlıklı bir ailenin oğlu olup ciddi bir de kütüphanesi varmış babasının, hal böyle olunca hakkını vermiş kendince küçük Nabokov. Hem Rusya’da hem Cambridge’de eğitim almış. Dâhi yazarlar sınıfında ama kuru bir başarı ve ün değil bu. Verilen emekler karşılığını bulmuş, her bilgi yeni bilgileri doğurmuş. Sanat, Doğa, algıların açıklığı, görmek, incelemek, bir bütünü, gördüklerini, duyduklarını, tattıklarını, hissettiklerini, okuduklarını, yazdıklarını, zevk aldıklarını; kısaca yaşamına ve yaşama dair ne varsa farklı yönlerde ama birbirini besleyecek şekilde okurlarına, öğrencilerine, bilime, sanata ve edebiyat âlemine sunulmuş. Hak edilmiş, dolu dolu, üretken bir ömür sona erdiğinde bir avuç kül olarak noktalanmış. Geleyim LO-Lİ-TA’ya…
Okuduğum ilk Nabokov kitabıdır kendisi ve hemen belirteyim James Joyce tadı alarak okudum. Aynı onun gibi okurunun zihniyle oynayan, okur kurgunun temposuna girmişken birden araya başka şey sokarak yönünüzü değiştiren bir yazar. Aynı paragrafta hem okura sesleniyor anlatıcı ve kahraman Humbert Humbert hem de jüri üyelerine. Jüri üyesi deyince konusunu anlatmadım farkındayım. Anlatmayı da düşünmüyorum. Kısaca söylemem gerekirse; pansiyoner olan H.H., evin küçük kızı ( superisi) Doloros Haze’den etkilenir ve ona daha yakın olabilmek için annesi ile evlenir. Aradaki yaş farkı ve durum pek çok tepki alsa da kişisel fikrim bu olayın ya da bu tarz olayların Doğu ya da Batı fark etmeden toplumsal olarak yaşandığı ve tamamen bir ikiyüzlülük sergilendiği. Çok net söyleyeyim, bu kitaba karşı bir ön yargınız varsa, onu kırın ve okuyun diyorum. Çünkü az önce yazdığım konuyu vurgulayanlar kitabı son derece yüzeysel okumuş olandır.
Kötü bir durum mu? Evet, kötü bir durum? Sarsıldığınız yönü elbette var ama anlatılmak istenen çok çok başka şeyler de var. Tam olarak anlatılmak mı istenmiş o da meçhul bence; bu romanın asıl amacı SANAT yapıtı ve bir edebiyat ziyafeti olması. Çünkü pek çok edebi ve sanatsal kişilik ve eser kurguya yedirilmiş. Not alayım dedim, inanın başa çıkamadım. Bazıları açık bazıları ise sezdirme yoluyla verilmiş. Okumasanız bile yazarı ve eserinin adını biliyorsanız ister istemez zihniniz eşlemeyi gerçekleştiriyor zaten.
Örneğin; anlatıcı/ kahramanın kendi ismine “Edgar” ismini eklemesi, çocukluk aşkının isminin Annabel olması, daha ileri sayfada bu Annabel hanım kızımızdan Miss. Lee diye bahsetmesi aklıma Edgar Allan Poe’nun Annabel Lee isimli şiirini getirdi. Sadece bu sebeple değil, yazar/anlatıcı küçük kızla ilişkisini “normal” gibi algılatmak amacıyla ya da çaldığı minareye kılıf olsun diye, Edgar Allan Poe’nun âşık olduğu eşinin de 14 ten küçük olduğu ve onunla evlendiğini belirtiyor, yetmez taa Dante’ye varıp Beatrice’ye dokuz yaşında aşık olduğunu da delil gösteriyor. Buyurun: “ nasıl Vee, Poe’nun, Bea, Dante’nin sevgilisi idiyse sen de benim küçük sevgilimsin.”(sf.123) Ya da “Virginia’daki deniz feneri” ifadesini okuyunca, kitabı henüz okumasam da Virginia Woolf’un Deniz Feneri kitabına gidiverdi aklım. Daha saysam: Catullus, Dickens, Petrarca, Proust, Çehov, Boticelli, Picassso, Vergilius John Keats vb diyerek keseyim. Sadece edebiyat değil elbette muhteşem doğa, şehir, mekan, renk, koku, hissiyat betimlemeleri algılarımızı dört değil ondört açtırıyor ve bir film izliyoruz hissi yaratıyor.
Yazar kendinden o derece emin ki, bakın kahramana ne söyletiyor: “Kitabımı sinemaya aktaracaksanız, ben yakın çekimde bu resimlere bakarken, bu suratlardan biri perdede yavaşça eriyip benimkine karışsın isterim.”(sf.257)
Valla benden iletmesi, edebiyat ve sanat şenliği diye boşuna demiyorum. Okuyanı sıkmamak ve de okuyacak olanlara da keşfedecek bir şeyler kalsın diye daha fazla detaya girmek istemiyorum. Her şeyiyle mükemmel bir okumaydı. Kolay mıydı? Hayır. Kişisel okuma tarzım nedeniyle 8-17 Temmuz 2018 arasında tamamlayabildim ve bu sebeple Temmuz ayına ait 2 kitabımı elemek zorunda kaldım. Değer miydi? Evet, değerdi! Kitaplığımda Cinnet ve Karanlıkta Kahkaha kitapları duruyorken bir de Konuş, Hafıza ve Ada ya da Arzu kitaplarını da aldım. Bu arada Notos Dergisi’nin 70. sayısı Nabokov’a ayrılmıştı ve orada okuduğum: “Nabokov bir ikonoklast ve yenilikçiydi; sanatı zor olsa da, talep ettiği çabayı gösteren okurlar için getirileri büyüktür.” cümlesine katılıyorum ve neden James Joyce tadı aldığımın da cevabı netleşmiş oluyor açıkçası. Çünkü Joyce da okurlarından aynı çabayı talep ettiğini belirtmişti. Bu arada Notos Dergisi’nin 70. sayısı Nabokov’a ayrılmıştı ve orada okuduğum: “Nabokov bir ikonoklast ve yenilikçiydi; sanatı zor olsa da, talep ettiği çabayı gösteren okurlar için getirileri büyüktür.” cümlesine katılıyorum ve neden James Joyce tadı aldığımın da cevabı netleşmiş oluyor açıkçası. Çünkü Joyce da okurlarından aynı çabayı talep ettiğini belirtmişti.
Bu kitabı, instagramın bana kazandırdığı birkaç güzel insan/okurla birlikte okuduk ancak henüz tartışmadık. Ve ben etkilenmemek adına tartışmamızdan önce bu yorumu yazmak istedim. Sevgili Kitap Dostları; tanışmadıysanız Nabokov ile tanışınız. İlle de bu kitap olması şart değil. Notos Dergi’den bir alıntıyla sizi kışkırtmama izin verin lütfen: “Nabokov’un bir eserini bilmek başka bir eserini anlamak için zorunlu bir önkoşul değildir. Her ana karakterinde olduğu gibi her Nabokov romanında ayrık bir bireysellik yatar; öbek olarak da, tekrar eden tema ve biçim formüllerine indirgenmeye direnirler.” Sevgimle ilettim. Sağlıkla, sevgiyle ve hep kitaplarla kalınız...
Not: Çok teşekkürler sevgili dostum Çiğdem İskent. Kendisini ve harika yorumlarını , instagramda bulabilirsiniz Dostlar.
LOLİTA
Vladimir Nabokov
İletişim Yayınları
Çeviri Fatih Özgüven
364 Sayfa
Puan
Vladimir Nabokov
İletişim Yayınları
Çeviri Fatih Özgüven
364 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan NİL EREN KÖMEK
Yorumlayan NİL EREN KÖMEK
Yorum Gönder