“Oha, anneannem tam da böyle konuşurdu” diyecekti Marquez Kafka’nın Dönüşüm adlı eserinin ilk satırını okuduktan sonra. Ve bu anı, “hayatımı değiştiren olay” olarak anlatacaktı. Bu olay aslında edebiyatında seyrini değiştirecekti ve Marquez için “büyülü gerçekçilik” akımının kurulmasına ilham olacaktı. Sonrası, yerel motifler, olağanüstü varlıklar/olaylar, cinler periler…
Latife Tekin, “büyülü gerçekçi” bir yazar. Üstadı Marquez’in izinden adım adım ilerlemiş, ilmek ilmek işlemiş sayfalarını. Büyük bir özen ve kuvvetle. Kurgudaki gerçekçilik arka fonda daima hissediliyor. Dirmit’in tulumbayla ve kuşkut otuyla sohbeti, bir anda tüm deliklerden ellerinde tefler, püsküllü renk renk giysileriyle dışarı fırlayan cinler, Seyit’in sızlayan gözlerine her gece çiğ patates halkalarının bağlanması, bu gerçekliği tam olarak gizlemiyor. Yaşanılan dönem tüm çıplaklığıyla resmediliyor sayfalarda. İnançların insanların hayatında etkisi, modern olana bakış açışı/verilen tepkiler ve kadının toplumsal cinsiyet rolleri. “(Öğretmenle kaçan Menşur tekrar eve getirildiğinde) sedire uzattılar, karnının üstüne kara saplı bir bıçak koydular. Gözlerini kara yazmayla bağladılar… Yazmayı, “gözün aydın olsun” diyerek anasına verdi. Kız anası ağıta başladı. Tandıra kazanı sürün, kınasını hazır edin, Menşur’um kız oğlan kız.” “Uykuya geçerken karının tenha bir yerde dövülmesi lazım geldiğini haber verdi.” “Kişner Oğlan adındaki cin, köylülerin Allahüla okuduğu için köye giremediğinden beklemekten yoruldu.” Köye gelen öğretmene “komünist” der köylüler. Dirmit merakla komünist’in ne olduğunu sorar annesine. Tam o an bir uçak süzülür göklerden. Annesi uçağı göstererek, ahan da şudur komünist.
Romanda köyden kente göç etme olgusu, kitaba otobiyografik özellik katıyor. “1957 yılında Kayseri’nin Bünyan kasabasına bağlı Karacefenk köyünde doğdum. …1966 yılında İstanbul’a geldim. Çocukluğum keskin bir acıyla ikiye bölündü sanki. Gerçekleşmeyen düşler, aralarında doğup büyüdüğüm insanları paramparça etti. Babam hızla işçileşti ve giderek işsiz kaldı. (Latife Tekin) Karacefenk Köyü’nde dünyaya gelen Tekin, romanı da sonradan adı, Akçalılar olacak olan, Alacüvek Köyü’nde başlatıyor.
Köye her seferinde modernizmi getirmeye çalışan fakat bunu bir türlü, köylülere kabul ettiremeyen Huvat, köylülerin ilk defa göreceği bir otobüsle köyü girer. Ve okuyucuya bambaşka bir dünyanın kapıları açılır. Sürükleyici, büyüleyici (gerçekçi) bir kitabın labirentlerinde Dirmit, Atiye, Huvat, Halit, Zekiye, Seyit, Mahmut ve daha niceleri gibi savrulur. Yazarın ilk romanı olan Sevgili Arsız Ölüm, aynı zamanda onun “kendini kurtarma ve bir şey yapma” isteğinin de bir ürünü. Ve tıpkı Dirmit misali, “sözcüklerle dolu bir dünyada, sözcükten sandalyede oturup sözcükten yorgana sarılıyor. Sözcük ağlayıp sözcük gülüyor. Beyaz takma sözcükten dişleriyle…
Latife TEKİN
Sevgili Arsız Ölüm
İletişim Yayınları
240 Sayfa
Yorumlayan Mehmet KEKLİKÇİ
Yorum Gönder