Hayattan hiçbir beklentisi olmayan yorgun bir adamın, evle birkaç sokak arasında gidip gelerek bomboş hayatından aldığı sev ve coşku hikayeye öyle güzel işlense de, bu kaliteli betimlemelere rağmen kitabın baş karakterine içinizden "boş gezenin boş kalfası" demekten alıkoyamayacaksınız.
Her gün dolaştığı sokakların kaldırım taşlarına kadar tek tek tasvir eden lüzumsuz adam Mansur, gezdiği sırada dükkanlardan birkaç saniye gördüğü insanlardan ilk izlenimlerinden derin derin bahsediyor. Kendisiyle tek başına kalabalık bir dünya oluşturan lüzumsuz adamın yaşadığı olaylar gerçek mi yoksa zihninde geçirdikleri mi tam emin olamıyorsunuz. Çok garip takıntıları olan lüzumsuz adam Mansur, sırf o limonlu seviyor diye dükkanında limon saklayan işkembeciyi, her gün merhabalaştığı yemişçi kadını, marangozu ve sevgilisi olan kalın bacaklı, yumuk elli yahudi kızı, küçük kızlara düşkünlüğü olan beyaz saçlı adamı, gazinodaki kadınlar gibi sıradan insanları kocaman insanlar gibi içinde yaşatarak anlatıyor.
İnsan içine karışmaktan sürekli kaçan lüzumsuz adamı okuduğunuzda sürekli bir olay olsa da bu kitabı okuduğuma değsin deseniz de kitabın sonuna kadar beklentilerinizi karşılayacak bir olay olmuyor. Sait Faik Abasıyanık'ın 1948 yılında yayınladığı eserinde yazara o yıl şiroz teşhisi belki bu eserini olumsuz etkilemiş olabilir. Kısacası lüzumsuz adamın iç dünyasını yansıtan bu kitabı okumasanız da çok şey kaybedeceğinizi düşünmüyorum.
Lüzumsuz adam kitabından bazı alıntıları sizlerle paylaşıyoruz;
Kimdir bu sokakları dolduran adamlar ? Bu koca şehir, ne kadar birbirine yabancı insanlarla dolu. Sevişmeyecek olduktan sonra neden insanlar böyle birbirlerine giren şehirler yapmışlar ? Aklım ermiyor. Birbirini küçük görmeye, boğazlaşmaya, kandırmaya mı? Nasıl birbirinden bu kadar ayrı, birbirini bu kadar tanımayan insanlar bir şehide yaşıyor?
Bir ara ne düşündüm bilir misiniz? Şu bizim dükkânla evi satayım. o sazlı gazino yok mu hani, söz açtığım? Orada dışarı siparişlerini gören kız vardı ya hani alnı dar olanı onu metres tutayım. bir sene sonra da öleyim. Bineyim bir boğaziçi vapuruna günün birinde. Bebek'le arnavutköy önlerinde arka taraftaki oturduğum kanapeden kalkayım, etrafıma bakayım; kimseler yoksa, denizin içine bırakıvereyim kendimi.
Lüzumsuz Adam
YKY
88 Sayfa
Puan
★★★
Yorumlayan İsrafil BARAN
Yorum Gönder