Osmanlıların önemli eyaletlerinden biri olan Karaman eyaletinde yaşayan halkın bir bölümünü oluşturan Karamanlıların Hıristiyan Türk, ya da Türklüğü kabul eden Rumlar olduğu sanılıyor. Okuyorum.org olarak Gazeteci Yazar Oğuz Özdem ile Karamanlılar üzerine yaptığımız söyleşiyi sizlerle paylaşıyoruz.
Okuyorum.org: Adını son zamanlarda sıkça duyduğumuz bu Karamanlılar kimlerdir aslında?
O. ÖZDEM : Türklerin iç Asya’dan Anadolu’ya başlattıkları geçiş, tarih sürecinde binli yıllardan başlayarak, özellikle 5-6-7 ve 8. yüzyıllarda artarak devam etmiştir. Bu gelen Türkler, Uzlar ve Peçeneklerdi-Gagauzlar-Bizans etkisiyle Hıristiyan Ortodoks inancını benimsemişler ama tek kelime Bizans dili bilmezlerdi, Türkçe konuşurlar, yunan alfabesiyle Türkçe yazarlardı, Rumlarla hiç bir bağları yoktu, hatta kız bile alıp vermezlerdi.
Okuyorum.org: Karamanlıların yerleşim alanları nerelerdir?
Okuyorum.org: Bu insanlara neden Karamanlı denilmiştir?
O. ÖZDEM: Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde, "Alanya-kadim eyyamından beru Urum (Rum) keferesi bir mahallededir... Amma Urum lisanı bilmeyub, batıl Türk lisanı bilirler. Ve Antalya, dördü Urum keferesi mahallesidir. Amma keferesi asla Urumca bilmezler, Batıl Türkçe lisan üzre kelamet ederler" diyerek bölgedeki Hıristiyan azınlığın Türk kökenli olduğunun ve dillerinin de bozulmadığının altını çiziyor. Hıristiyan Türkler içinde Karamanlıların yeri ayrı bir öneme sahip. Tek kelime Rumca bilmeyen ve ibadetlerini Türkçe yapıp, yazı dilinde Grek alfabesini kullanan Karamanlıların Türk soyundan geldiklerini hemen hemen tüm tarihçiler kabul ediyor. Bazı Yunan tarihçiler hariç, Hıristiyan Türkler tarih boyunca Rumlarla -yani Helen-Grek-İyon kökenli insanlarla- hep karıştırıldı.
• Malum ki Anadolu’da Konya vilayei dahilinde Karaman ismi ile bir sancak var ise de Hıristiyan ahalinin eseri olmayıp, misafireten bera-i ticaret maksadıyla birkaç rum ve ermeni vardır ve Anadolulara Karamanlı ismi ta Sultan Murat Han-ı Gazi Hazretlerinin asrına sehven (yanlışlıkla) İstanbul’un Karamanından dolayı kalmıştır. Şöyle ki Anadolu’dan İstanbul’a gelen taşçı, sıvacı ve duvarcı ustaların, amelelerin cümlesi Büyük Karaman ve küçük Karamanda otururlardı ve devlet ebiyesine (binalarına) veya onun bunun binasına ustalar iktiza ettiğinde (gerektiğinde) “gidin birkaç nefer Karamanlı usta getirin” derlerdi yani Karamanda oturan ustalar demekti. O ustaların Kaffesi Anadolulu olduklarından vakit geçerek İstanbullular Kaffe-i Anadoluluları Karamanlı zannettiler ve böylelikle bu isim kalmış ise de yanlıştır, asıl Karaman İstanbuldadır.”
Okuyorum.org: Karamanlılar Türk Ortodokslar mıdır, yoksa Türkçe konuşan Rumlar mı bunun kesin bir ayırımı var mı?
O. ÖZDEM: Karamanlılar Türkçe konulan Rumlar mıdır? Yoksa Hıristiyanlığı benimsemiş Türkler midir? Bu konuda bilim adamları görüş birliğine varamıyorlar. Cami Baykut, prof. Mehmet Ersöz, Gotthard Jaeschke bunarın Türk olduğunu, Spiros Vryonis, Faruk Sümer,Prof Talat Tekin gibi yazar ve bilim adamları ise karşı görüşü savunuyorlar.
Karamanlıları en güzel anlatan şu dörtlüğe baktığımızda:
• Lozan anlaşmasının, işte bu maddelerine dayanarak, Anadolu’da yaşayan ve gayri Müslim sıfatı taşıyan insanlar mübadeleye tabii tutuldular.
• Kitaba, Karamanlıların bu mübadeleye tabii olmaları gerekir miydi diye bir soru ile başlamıştım. Aslında olamamaları gerektiğini, Lozan barış görüşmelerine müşavir olarak katılan Celal Bayar, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’ye şöyle dile getiriyordu. “Biliyor musun Hamdullah, son yıllarda Atatürk’ün en büyük üzüntüsü, bu mübadeleyle Anadolu’dan binlerce Hıristiyan Türk’ün gönderilmesiydi. Paşam yapmayın bunlar öz be öz Türk’tür dedim. Kendisine kitaplar gönderdim. Fakat dinlemedi.
Okuyorum.org: Bıraktıkları eserler nelerdir?
O.ÖZDEM: Karamanlıların bıraktıkları eserlerin en önemlileri basılı eserlerdir. Bunlar arasında en belirgin olanı ise “Salname” adı verilen ve içerisinde makaleler, hikayeler, atasözleri, tarihsel anlatımların bulunduğu karamanlıca yazılı eserlerdir. Bunlardan başka özellikle Aşık Garip, Köroğlu, Nasreddin Hoca, dinsel içerikli kitaplar da mevcuttur. Ayrıca halen bir çok ilçe köy ve kasabalarda bulunan ev, kilise ve binalarda Karamanlıca yazılı kitabelere ve mezar taşlarına da rastlıyoruz. Nevşehir’imizde Ürgüp’te bulunan hamamın kitabesi, Derinkuyu’da bulunan bazı evlerin duvarlarındaki yazılar, Nevşehir müzesinde bulunan levha görülmeye değerdir.
Okuyorum.org: Karamanlılarla ilgili yayınlanmış bir kitabınız var ondan da söz eder misiniz?
O. ÖZDEM: Evet, uzun yıllar bu konu ile ilgilenince Karamanlılarla ilgili çok çarpıcı ve üzücü olayları da öğreniyoruz. Bu olayların en önemlileri de 1923 mübadele döneminde yaşananlardır. Buradan hareketle kişilerin adları müstear isim olmak kaydıyla gerçek bir olayı biraz da hikayelerle destekleyerek ele almaya çalıştım. Kitap Yurt yayınlardan 2007 yılında “BİZ VATANIMIZA HASRET ÖLDÜK YAVRULARIM” adıyla yayınlandı.
Bizanslılar, bunların bir kısmını, Kilikya kapısı olarak bilinen Gülek boğazı’nı aşan Arap akınlarını durdurmak için adeta canlı bir kalkan olarak kullanmak amacıyla Anadolu’ya gönderdi. Ancak belki de bu davranışları Bizanslıların yaptıkları en büyük hata oldu ve bu insanlar, Malazgirt savaşında Türklerin Anadolu’ya girmesinde büyük rol oynadılar ve hepimizin bildiği gibi savaş sırasında saf değiştirerek Selçukluların yanında yer aldılar.
Alman filolojisi uzmanı, Kırgız bilim adamı Prof. Dr. Amangeldi Abdulcabbaroviç, şu bilgileri veriyor:
“Atalarımız Hunlar, Mongolya steplerinde yaşıyordu. Çinlilere galip geldiler. MS 3. yüzyılda kuraklık oluştu. Hunlar Batı’ya akın etmeye başladı. Ordu millet idiler.
Attila’nın ölümünden sonra devlet fazla yaşamayınca, Macaristan’dan Anadolu’ya gelip Karaman, Sivas ve Konya’ya yerleşti. Onlar Tanrı dinindeydiler. Bu göç MS 560–600 yılları arasında gerçekleşti.”
• Gazeteci yazar Aslan Bulut ise “Sera Ortamnda Karadeniz” adlı yazısında;
“İşte, mübadelede Yunanistan’a gönderdiğimiz Ortodoksların çoğu, Attilla’dan sonra Anadolu’ya yerleştirilen Türk'lerin torunlarıdır. Halen Türkçe bilirler. Anadolu’daki mezar taşları Türkçedir. Türkçe konuşan Ortodoksların Türk olduğunu Yunanlılar da bilmektedir,”
• Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra meydana çıkan Anadolu beyliklerinden biri Karaman oğulları beyliğidir ki, Osman oğullarından sonra en büyük ve en kuvvetli olan beyliktir. Karaman oğulları beyliği 200 yılı aşkın bir süre, Anadolu topraklarında hüküm sürdükten sonra, bir eyalet olarak Osmanlıya bağlanmış ve Karaman eyaleti, Osmanlı’nın önemli bir parçası olmuşsa da Osmanlı ile çekişmeler hiç bitmemiştir, işte belki de bu nedenledir ki Karaman’ın tarihçesinde şöyle bir not vardır.
Alman filolojisi uzmanı, Kırgız bilim adamı Prof. Dr. Amangeldi Abdulcabbaroviç, şu bilgileri veriyor:
“Atalarımız Hunlar, Mongolya steplerinde yaşıyordu. Çinlilere galip geldiler. MS 3. yüzyılda kuraklık oluştu. Hunlar Batı’ya akın etmeye başladı. Ordu millet idiler.
![]() |
Karamanlıların Hıristiyan Türk, ya da Türklüğü kabul eden Rumlar oldukları sanılır |
• Gazeteci yazar Aslan Bulut ise “Sera Ortamnda Karadeniz” adlı yazısında;
“İşte, mübadelede Yunanistan’a gönderdiğimiz Ortodoksların çoğu, Attilla’dan sonra Anadolu’ya yerleştirilen Türk'lerin torunlarıdır. Halen Türkçe bilirler. Anadolu’daki mezar taşları Türkçedir. Türkçe konuşan Ortodoksların Türk olduğunu Yunanlılar da bilmektedir,”
• Anadolu Selçuklu Devleti'nin yıkılmasından sonra meydana çıkan Anadolu beyliklerinden biri Karaman oğulları beyliğidir ki, Osman oğullarından sonra en büyük ve en kuvvetli olan beyliktir. Karaman oğulları beyliği 200 yılı aşkın bir süre, Anadolu topraklarında hüküm sürdükten sonra, bir eyalet olarak Osmanlıya bağlanmış ve Karaman eyaleti, Osmanlı’nın önemli bir parçası olmuşsa da Osmanlı ile çekişmeler hiç bitmemiştir, işte belki de bu nedenledir ki Karaman’ın tarihçesinde şöyle bir not vardır.
• “Osmanlıların önemli eyaletlerinden biri olan Karaman eyaletinde yaşayan halkın bir bölümünü oluşturan Karamanlıların Hıristiyan Türk, ya da Türklüğü kabul eden Rumlar oldukları sanılır. Bunların çoğu İstanbul’a göç ettirildi.”
Okuyorum.org: Karamanlıların yerleşim alanları nerelerdir?
O. ÖZDEM: Mustafa Tokmakçı, 2005 yılında yayınlanan bir makalesinde “Karaman yöresinde bulunan "Bin bir kilise" bu bölgenin 1922 yılına kadar Türk Hıristiyanlar için yurt edinildiğini ortaya koyuyor. Konya, Niğde, Nevşehir, Kayseri, Ankara civarları Hıristiyan Karaman Türklerinin yaşadığı yerler. Bunun dışında bir kısmının İstanbul, İzmir ve Trabzon'da varlıklarını sürdürdüğü biliniyor. İsimleri Türk olan ve Türkçe Hıristiyan tapınış gösteren, Türkçe konuşan, Grek harflerini kullanarak Türkçe dini ve edebi eserler verip yayın yapan ancak karşılıklı değişime tabi tutularak Anadolu'dan göç ettirilen Hıristiyanlardı bunlar."Kavimler Kapısı–1" kitabının yazarı Hale Soysü, 1924 yılına kadar Aksaray, Ihlara Vadisi, Ürgüp, Göreme, Derinkuyu, Akşehir, Ereğli, Ermenek, İçel, Antalya ve Fethiye'de Hıristiyan Karaman Türklerinin yaşadığını belirtiyor.
Okuyorum.org: Bu insanlara neden Karamanlı denilmiştir?
O. ÖZDEM: Evliya Çelebi, Seyahatname'sinde, "Alanya-kadim eyyamından beru Urum (Rum) keferesi bir mahallededir... Amma Urum lisanı bilmeyub, batıl Türk lisanı bilirler. Ve Antalya, dördü Urum keferesi mahallesidir. Amma keferesi asla Urumca bilmezler, Batıl Türkçe lisan üzre kelamet ederler" diyerek bölgedeki Hıristiyan azınlığın Türk kökenli olduğunun ve dillerinin de bozulmadığının altını çiziyor. Hıristiyan Türkler içinde Karamanlıların yeri ayrı bir öneme sahip. Tek kelime Rumca bilmeyen ve ibadetlerini Türkçe yapıp, yazı dilinde Grek alfabesini kullanan Karamanlıların Türk soyundan geldiklerini hemen hemen tüm tarihçiler kabul ediyor. Bazı Yunan tarihçiler hariç, Hıristiyan Türkler tarih boyunca Rumlarla -yani Helen-Grek-İyon kökenli insanlarla- hep karıştırıldı.
• Malum ki Anadolu’da Konya vilayei dahilinde Karaman ismi ile bir sancak var ise de Hıristiyan ahalinin eseri olmayıp, misafireten bera-i ticaret maksadıyla birkaç rum ve ermeni vardır ve Anadolulara Karamanlı ismi ta Sultan Murat Han-ı Gazi Hazretlerinin asrına sehven (yanlışlıkla) İstanbul’un Karamanından dolayı kalmıştır. Şöyle ki Anadolu’dan İstanbul’a gelen taşçı, sıvacı ve duvarcı ustaların, amelelerin cümlesi Büyük Karaman ve küçük Karamanda otururlardı ve devlet ebiyesine (binalarına) veya onun bunun binasına ustalar iktiza ettiğinde (gerektiğinde) “gidin birkaç nefer Karamanlı usta getirin” derlerdi yani Karamanda oturan ustalar demekti. O ustaların Kaffesi Anadolulu olduklarından vakit geçerek İstanbullular Kaffe-i Anadoluluları Karamanlı zannettiler ve böylelikle bu isim kalmış ise de yanlıştır, asıl Karaman İstanbuldadır.”
Okuyorum.org: Karamanlılar Türk Ortodokslar mıdır, yoksa Türkçe konuşan Rumlar mı bunun kesin bir ayırımı var mı?
O. ÖZDEM: Karamanlılar Türkçe konulan Rumlar mıdır? Yoksa Hıristiyanlığı benimsemiş Türkler midir? Bu konuda bilim adamları görüş birliğine varamıyorlar. Cami Baykut, prof. Mehmet Ersöz, Gotthard Jaeschke bunarın Türk olduğunu, Spiros Vryonis, Faruk Sümer,Prof Talat Tekin gibi yazar ve bilim adamları ise karşı görüşü savunuyorlar.
Karamanlıları en güzel anlatan şu dörtlüğe baktığımızda:
“Gerçi Rum isek de Rumca bilmez, Türkçe söyleriz
Ne Türkçe yazar okur, ne de Rumca söyleriz.
Öyle bir mahlut-u hatt-ı tarikimiz vardır ki,
Hurufumuz Yunanice, ama Türkçe meram eyleriz
Karamanlılar ister Türk olsunlar ister Rum, aynı topraklarda yüzyıllardır evleri duvar duvara, tarlaları, bahçeleri yan yana, iş yerleri aynı sokakta olan ve aynı dili kullanan bu insanların geçmişte söylenen özlü sözleri de ortak kullandıkları anlaşılıyor.
Okuyorum.org: Karamanlılar tarihinde adı sıkça geçen Papa Eftim kimdir, Kurtuluş savaşında nasıl bir etkisi olmuştur, Kurtuluş savaşında Karamanlıların etkisi ne olmuştur?
O. ÖZDEM: Şimdi bütün bu araştırmalardan ve incelemelerden sonra sanırım Karamanlılar hakkında biraz da olsa kafalarımızda bir şeyler netleşmiştir ancak ne yazık ki Lozan anlaşmasının kesin ve bağlayıcı hükümleri onları diğer dindaşlarından ayıramadı. Aslında şüphesiz Atatürk, Karamalıların durumlarını ve konumlarını çok iyi biliyordu ancak kesin olan bir şey vardı ki o da zamanın konjüktürel yapısının ayrım yapmayı oldukça zorlaştırdığıydı. Çünkü Papa Eftim’in milli mücadeledeki önemini en iyi bilenlerin başında Atatürk gelmektedir.
• Peki, neydi Papa Eftim’in milli mücadeledeki yeri ve Mustafa Kemal Paşa ile olan ilişkisi?
• Aslında burada iki şeyi birbirinden daha amiyane bir tabirle “Sapla samanı” ayırmak gerekiyor. Yunanlıların İç Anadolu’ya yürümeleri ve Ege Rumlarının onlarla birlikte hareket etmelerine karşın, Anadolu'da yaşayan Karamanlıların asla onlara destek vermemeleri, dahası karşı koymaları aynı dine mensup ama farklı kültürdeki bu insanları karşı karşıya getirmiştir. Üstelik Papa Eftim ve Atatürk arasındaki bu işbirliğini sağlamıştır.
• Papa Eftim’le- o tarihteki adıyla Keskin metropoliti Pavlos Karahisaridis- tanışmak isteyen Mustafa Kemal O’nu 4 Eylül Sivas kongresinden önce Sivas’a davet ederek uzun uzun görüştü.” Diyor.
• Hatta bu noktada ilginç bir de anekdot verelim, Mustafa kemal ile Pavlos Karahisaridis’i bir araya, çok ilginç bir isim getirmişti. Çerkez Ethem.
• Türk Ortodoksları Cemaati lideri ve Papa Eftim’in Oğlu olan Selçuk Erenerol bu tanışma için; “Atatürk, Anadolu’daki Hıristiyanların Kayseri’deki toplantısını dikkatle takip ediyordu. Babamla tanışmak isteyince de Yozgat Akdağ madeninden komşumuz olan Çerkez Ethem bu görüşmeyi sağlıyor” diyordu.
• Kurtuluş savaşı sırasında ve öncesinde Ankara hükümetine başvurarak Hıristiyan Ortodoks olduklarını, ancak soyları yönünden Türk olduklarını sık vurgulayan Türk Hıristiyanlar Fener Rum Patrikliğinin etkisinden kurtulmak için sürekli bağımsız bir kilise kurulmasını da talep etmekteydiler. Nitekim 11 Nisan 1921 de Kastamonu valisi Sami Bey bu yönde bir dilekçeyi Ankara’ya yollamıştır. Yine araştırmalarda Ankara merkezli bir patrikhanenin kurulması yönünde Trabzon Ortodoks cemaatinin bir dilekçesine de rastlanıyor.
• . Bu dilekçelerden biri Maçkalı Ortodokslardan gidiyor ve dilekçelerinde özetle “ Anadolu’da tarihen dahi müspet olduğu üzere Rum Elenik namıyla hiçbir millet yoktur. Mevcut Rumlar yalnızca asırlardır Türk Müslümanlarla barış içinde birlikte yaşayan Türk Ortodokslardır.” Deniliyordu. Türk Ortodoks olduklarını ısrarla vurgulayan Kayseri, Nevşehir, Niğde kısaca Kapadokyalı Karamanlılar da Kurtuluş savaşı sırasında diğer Hıristiyan topluluklardan çok farklı bir strateji çiziyorlardı.
• Atatürk, her zaman Paba Eftim’e “Baba Eftim” olarak hitap etmekteydi. Ki Papa Eftim adı, sonraları Atatürk’ün bu söylemi dikkate alınarak hep “Baba Eftim(Erenerol)” olarak söylendi
• Teoman Ergene “İstiklal Harbinde Türk Ortodokslar” adlı eserinde, “Kurtuluş savaşının alevlendiği bir noktada Türk Ortodokslar, Ankara’nın da iznini alarak 21 Eylül 1922 de Kayseri Zincidere’de bir toplantı yaptılar. Kongreye Gümüşhane Episkoposu Yervasyos, Konya Metropoliti Prokobios, Antalya Episkoposu Meletios ve diğer bölgelerden 70 civarında temsilci katıldı. Kongrede Türk Hıristiyanlar bir Türk Ortodoks patrikhanesinin kurulmasına karar verdiler. Bu kongrenin en önemli kararı ise Keskin Metropoliti Pavlos Karahisaridis, “Papa Eftim” adıyla patrik ilan edildi. Kimi kayıtlarda bu toplantıya önemli noktalarda gözlemci ya da izleyici olarak asker ve milletvekilleri de katılmıştı. Savaşın başlamasıyla birlikte, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgal faaliyetlerine girişmesi üzerine, Fener Rum Patrikhanesi Anadolu’da yaşayan tüm Hıristiyanların, Yunanistan lehine faaliyette bulunmaya davet ettiyse de Anadolu’da yaşayan Türk Ortodokslar bu davete icabet etmediler ve bu oyuna gelmediler. Kurtuluş savaşında Fener Rum patrikhanesinin tüm baskılarına rağmen Milli Mücadele tarafında yer aldılar.
Okuyorum.org: Karamanlıların Kullandıkları alfabe hakkında bilgi verir misiniz?
O. ÖZDEM: Karamanlılar konuşma dili olarak Türkçeyi seçmelerine rağmen yazı dilini oldukça ilginç bir biçimde Grek alfabesiyle Türkçe okunuş biçimini tercih etmişlerdir.
O. ÖZDEM: Şimdi bütün bu araştırmalardan ve incelemelerden sonra sanırım Karamanlılar hakkında biraz da olsa kafalarımızda bir şeyler netleşmiştir ancak ne yazık ki Lozan anlaşmasının kesin ve bağlayıcı hükümleri onları diğer dindaşlarından ayıramadı. Aslında şüphesiz Atatürk, Karamalıların durumlarını ve konumlarını çok iyi biliyordu ancak kesin olan bir şey vardı ki o da zamanın konjüktürel yapısının ayrım yapmayı oldukça zorlaştırdığıydı. Çünkü Papa Eftim’in milli mücadeledeki önemini en iyi bilenlerin başında Atatürk gelmektedir.
• Peki, neydi Papa Eftim’in milli mücadeledeki yeri ve Mustafa Kemal Paşa ile olan ilişkisi?
• Aslında burada iki şeyi birbirinden daha amiyane bir tabirle “Sapla samanı” ayırmak gerekiyor. Yunanlıların İç Anadolu’ya yürümeleri ve Ege Rumlarının onlarla birlikte hareket etmelerine karşın, Anadolu'da yaşayan Karamanlıların asla onlara destek vermemeleri, dahası karşı koymaları aynı dine mensup ama farklı kültürdeki bu insanları karşı karşıya getirmiştir. Üstelik Papa Eftim ve Atatürk arasındaki bu işbirliğini sağlamıştır.
• Papa Eftim’le- o tarihteki adıyla Keskin metropoliti Pavlos Karahisaridis- tanışmak isteyen Mustafa Kemal O’nu 4 Eylül Sivas kongresinden önce Sivas’a davet ederek uzun uzun görüştü.” Diyor.
• Hatta bu noktada ilginç bir de anekdot verelim, Mustafa kemal ile Pavlos Karahisaridis’i bir araya, çok ilginç bir isim getirmişti. Çerkez Ethem.
• Türk Ortodoksları Cemaati lideri ve Papa Eftim’in Oğlu olan Selçuk Erenerol bu tanışma için; “Atatürk, Anadolu’daki Hıristiyanların Kayseri’deki toplantısını dikkatle takip ediyordu. Babamla tanışmak isteyince de Yozgat Akdağ madeninden komşumuz olan Çerkez Ethem bu görüşmeyi sağlıyor” diyordu.
• Kurtuluş savaşı sırasında ve öncesinde Ankara hükümetine başvurarak Hıristiyan Ortodoks olduklarını, ancak soyları yönünden Türk olduklarını sık vurgulayan Türk Hıristiyanlar Fener Rum Patrikliğinin etkisinden kurtulmak için sürekli bağımsız bir kilise kurulmasını da talep etmekteydiler. Nitekim 11 Nisan 1921 de Kastamonu valisi Sami Bey bu yönde bir dilekçeyi Ankara’ya yollamıştır. Yine araştırmalarda Ankara merkezli bir patrikhanenin kurulması yönünde Trabzon Ortodoks cemaatinin bir dilekçesine de rastlanıyor.
• . Bu dilekçelerden biri Maçkalı Ortodokslardan gidiyor ve dilekçelerinde özetle “ Anadolu’da tarihen dahi müspet olduğu üzere Rum Elenik namıyla hiçbir millet yoktur. Mevcut Rumlar yalnızca asırlardır Türk Müslümanlarla barış içinde birlikte yaşayan Türk Ortodokslardır.” Deniliyordu. Türk Ortodoks olduklarını ısrarla vurgulayan Kayseri, Nevşehir, Niğde kısaca Kapadokyalı Karamanlılar da Kurtuluş savaşı sırasında diğer Hıristiyan topluluklardan çok farklı bir strateji çiziyorlardı.
• Atatürk, her zaman Paba Eftim’e “Baba Eftim” olarak hitap etmekteydi. Ki Papa Eftim adı, sonraları Atatürk’ün bu söylemi dikkate alınarak hep “Baba Eftim(Erenerol)” olarak söylendi
• Teoman Ergene “İstiklal Harbinde Türk Ortodokslar” adlı eserinde, “Kurtuluş savaşının alevlendiği bir noktada Türk Ortodokslar, Ankara’nın da iznini alarak 21 Eylül 1922 de Kayseri Zincidere’de bir toplantı yaptılar. Kongreye Gümüşhane Episkoposu Yervasyos, Konya Metropoliti Prokobios, Antalya Episkoposu Meletios ve diğer bölgelerden 70 civarında temsilci katıldı. Kongrede Türk Hıristiyanlar bir Türk Ortodoks patrikhanesinin kurulmasına karar verdiler. Bu kongrenin en önemli kararı ise Keskin Metropoliti Pavlos Karahisaridis, “Papa Eftim” adıyla patrik ilan edildi. Kimi kayıtlarda bu toplantıya önemli noktalarda gözlemci ya da izleyici olarak asker ve milletvekilleri de katılmıştı. Savaşın başlamasıyla birlikte, Yunanistan’ın Anadolu’yu işgal faaliyetlerine girişmesi üzerine, Fener Rum Patrikhanesi Anadolu’da yaşayan tüm Hıristiyanların, Yunanistan lehine faaliyette bulunmaya davet ettiyse de Anadolu’da yaşayan Türk Ortodokslar bu davete icabet etmediler ve bu oyuna gelmediler. Kurtuluş savaşında Fener Rum patrikhanesinin tüm baskılarına rağmen Milli Mücadele tarafında yer aldılar.
Okuyorum.org: Karamanlıların Kullandıkları alfabe hakkında bilgi verir misiniz?
O. ÖZDEM: Karamanlılar konuşma dili olarak Türkçeyi seçmelerine rağmen yazı dilini oldukça ilginç bir biçimde Grek alfabesiyle Türkçe okunuş biçimini tercih etmişlerdir.
![]() |
Karamanlıca bir yazı |
Zaten, Karamanlıca yazılı hemen her kaynakta, o dönemde yaşayan Rum Ortodoksların Türkçe konuştukları belirtilir. Yalnız sade vatandaşların değil kilise görevlilerin, papazların hatta daha üst makamlarda bulunan ve İGÜMENOS ve patriklerin de halka yaptıkları söylevlerini Rumca ve Türkçe yaptıkları görülür.
• ZİNCDEREDEKİ IOANNES PRODROMOS manastırı ile ilgili yazılı 5 ciltlik eserde,(2.cilt sayfa 162) “özellikle Kapadokya bölgesine gönderilen İgümenos ve metropolitlerin mutlaka iyi derecede Türkçe bilmeleri de özellikle istenirdi.” diye yazıyor.
Kitabın bir çok yerinde bölgeyi gezen papaz ve İgümenosların halka Türkçe vaaz verdikleri söylenmektedir. Bu da gösteriyor ki halkın kullandığı dil Türkçeydi.
• Karye(köy) ve kasabaların tanıtımlarında ise özellikle kullanılan Rumcanın bozuk olduğu, anlaşılmadığı vurgulanmaktadır. Hatta öyle ki dışardan gelen ve Türkçe bilmeyen, Rumca konuşan kişilerin, burada kullanılan Rumca lisanı anlamadıkları özellikle vurgulanmaktadır.
• Örnek:(Moni Flavianon) İgümenos Paısos’tan bahsederken onun İstanbul ve Kayseri eperhiyalarında gezerken verdiği vaazları hem Türkçe, hem de Rumca yatığını belirtiyor ve şöyle yazıyor…
KAYSERİ EPERHİYASI
• “Kayseri’nin etrafında bulunan köy ve kasabaların tamamında lisan-ı Osmani tekellüm olunmaktaysa da bazı karyeler vardır ki Rumcayı da konuşurlar fakat o kadar anlaşılmazdır ki, kimisi Laz elfasınca(elif ba –alfabe) diğeri de Türkçe ile karışık olarak tekellüm ederler. Daha acayibi de lügatların ekserisi kesik ve lisan-ı Türki elfası üzerine tebdil, tanzim ve tasrıh kılınmıştır. Hatta bir karyeden diğer bir karyeye birisi gittiğinde Rumca bilirse de onların lisanını anlayamazdı. (IOANNES PRODROMOS MANASTIRI 2.CİLT)
1-Kayseri metropolitleri adlı karamanlıca yazılı eserde Suvermez (Floyta) nın dilinden bahsederken: “ Suvermezlilerin lisanı gayetle değişmiş ve belki de büsbütün sevie-yi mahsusiyesini yitirmiş Ellinikadır.
• 2- Sementra ve Ulu Ağaçla ilgili olarak “Lisanları karışık Rumcadır” der
• 3-Gelveri : Ahalinin kullandığı dil Türkçedir. Gelverililerin kullandığı dilde çok sayıda atik Yunan kelimelerine tesadüf edilir. der
• Kapadokya’da konuşulan ortak dil Türkçe olunca, günlük yaşamda kullanılan sözler, şarkılar, maniler, ninniler, efsaneler ve masallar hatta atasözleri dahi ortak kullanılır olmuştur.
Okuyorum.org: Madem Karamanlılar Türk’tü neden Mübadeleye tabii oldular?
O. ÖZDEM: Atatürk’ün “Bir ordu kadar Türk milletine yaralı olmuştur.” dediği Papa Eftim’e Milli mücadele sonrası, Savaş yıllarında verdiği destekten ötürü bizzat kendisi İstiklal Madalyası vermiştir. Nitekim savaş sonrası 1924 yılında Atatürk Papa Eftim’den Fener Rum Patrikhanesinin başına geçmesini ister ama Eftim bu teklifi kabul etmez fakat yeni gelecek olan patrikte olması gereken özellikler için de Atatürk’e 11 maddelik bir bilgi verir.”
• Ancak, Atatürk’ün ısrarlı tutumu karşısında Papa Eftim yardımcısı ile İstanbul’a giderek patrikhane yönetimine el koyar. Ankara hükümetinin dış baskılar karşısında dayanamayarak kendisini tekrar Ankara’ya çağırmalarına kadar da orada kalır ama ne yazık ki bu insanları, savaş sonrası acı bir sürpriz bekliyordu. Lozan görüşmeleri sırasında 30 Ocak 1923 de varılan anlaşmayla, Anadolu’daki Hıristiyanların ırkına ve kişisel durumlarına bakılmaksızın değişime tabii tutulmalarına ve Yunanistan’a gönderilmelerine karar verildi.
• ZİNCDEREDEKİ IOANNES PRODROMOS manastırı ile ilgili yazılı 5 ciltlik eserde,(2.cilt sayfa 162) “özellikle Kapadokya bölgesine gönderilen İgümenos ve metropolitlerin mutlaka iyi derecede Türkçe bilmeleri de özellikle istenirdi.” diye yazıyor.
Kitabın bir çok yerinde bölgeyi gezen papaz ve İgümenosların halka Türkçe vaaz verdikleri söylenmektedir. Bu da gösteriyor ki halkın kullandığı dil Türkçeydi.
• Karye(köy) ve kasabaların tanıtımlarında ise özellikle kullanılan Rumcanın bozuk olduğu, anlaşılmadığı vurgulanmaktadır. Hatta öyle ki dışardan gelen ve Türkçe bilmeyen, Rumca konuşan kişilerin, burada kullanılan Rumca lisanı anlamadıkları özellikle vurgulanmaktadır.
• Örnek:(Moni Flavianon) İgümenos Paısos’tan bahsederken onun İstanbul ve Kayseri eperhiyalarında gezerken verdiği vaazları hem Türkçe, hem de Rumca yatığını belirtiyor ve şöyle yazıyor…
KAYSERİ EPERHİYASI
• “Kayseri’nin etrafında bulunan köy ve kasabaların tamamında lisan-ı Osmani tekellüm olunmaktaysa da bazı karyeler vardır ki Rumcayı da konuşurlar fakat o kadar anlaşılmazdır ki, kimisi Laz elfasınca(elif ba –alfabe) diğeri de Türkçe ile karışık olarak tekellüm ederler. Daha acayibi de lügatların ekserisi kesik ve lisan-ı Türki elfası üzerine tebdil, tanzim ve tasrıh kılınmıştır. Hatta bir karyeden diğer bir karyeye birisi gittiğinde Rumca bilirse de onların lisanını anlayamazdı. (IOANNES PRODROMOS MANASTIRI 2.CİLT)
1-Kayseri metropolitleri adlı karamanlıca yazılı eserde Suvermez (Floyta) nın dilinden bahsederken: “ Suvermezlilerin lisanı gayetle değişmiş ve belki de büsbütün sevie-yi mahsusiyesini yitirmiş Ellinikadır.
• 2- Sementra ve Ulu Ağaçla ilgili olarak “Lisanları karışık Rumcadır” der
• 3-Gelveri : Ahalinin kullandığı dil Türkçedir. Gelverililerin kullandığı dilde çok sayıda atik Yunan kelimelerine tesadüf edilir. der
• Kapadokya’da konuşulan ortak dil Türkçe olunca, günlük yaşamda kullanılan sözler, şarkılar, maniler, ninniler, efsaneler ve masallar hatta atasözleri dahi ortak kullanılır olmuştur.
Okuyorum.org: Madem Karamanlılar Türk’tü neden Mübadeleye tabii oldular?
O. ÖZDEM: Atatürk’ün “Bir ordu kadar Türk milletine yaralı olmuştur.” dediği Papa Eftim’e Milli mücadele sonrası, Savaş yıllarında verdiği destekten ötürü bizzat kendisi İstiklal Madalyası vermiştir. Nitekim savaş sonrası 1924 yılında Atatürk Papa Eftim’den Fener Rum Patrikhanesinin başına geçmesini ister ama Eftim bu teklifi kabul etmez fakat yeni gelecek olan patrikte olması gereken özellikler için de Atatürk’e 11 maddelik bir bilgi verir.”
• Ancak, Atatürk’ün ısrarlı tutumu karşısında Papa Eftim yardımcısı ile İstanbul’a giderek patrikhane yönetimine el koyar. Ankara hükümetinin dış baskılar karşısında dayanamayarak kendisini tekrar Ankara’ya çağırmalarına kadar da orada kalır ama ne yazık ki bu insanları, savaş sonrası acı bir sürpriz bekliyordu. Lozan görüşmeleri sırasında 30 Ocak 1923 de varılan anlaşmayla, Anadolu’daki Hıristiyanların ırkına ve kişisel durumlarına bakılmaksızın değişime tabii tutulmalarına ve Yunanistan’a gönderilmelerine karar verildi.
• Lozan anlaşmasının, işte bu maddelerine dayanarak, Anadolu’da yaşayan ve gayri Müslim sıfatı taşıyan insanlar mübadeleye tabii tutuldular.
• Kitaba, Karamanlıların bu mübadeleye tabii olmaları gerekir miydi diye bir soru ile başlamıştım. Aslında olamamaları gerektiğini, Lozan barış görüşmelerine müşavir olarak katılan Celal Bayar, Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi’ye şöyle dile getiriyordu. “Biliyor musun Hamdullah, son yıllarda Atatürk’ün en büyük üzüntüsü, bu mübadeleyle Anadolu’dan binlerce Hıristiyan Türk’ün gönderilmesiydi. Paşam yapmayın bunlar öz be öz Türk’tür dedim. Kendisine kitaplar gönderdim. Fakat dinlemedi.
Okuyorum.org: Bıraktıkları eserler nelerdir?
O.ÖZDEM: Karamanlıların bıraktıkları eserlerin en önemlileri basılı eserlerdir. Bunlar arasında en belirgin olanı ise “Salname” adı verilen ve içerisinde makaleler, hikayeler, atasözleri, tarihsel anlatımların bulunduğu karamanlıca yazılı eserlerdir. Bunlardan başka özellikle Aşık Garip, Köroğlu, Nasreddin Hoca, dinsel içerikli kitaplar da mevcuttur. Ayrıca halen bir çok ilçe köy ve kasabalarda bulunan ev, kilise ve binalarda Karamanlıca yazılı kitabelere ve mezar taşlarına da rastlıyoruz. Nevşehir’imizde Ürgüp’te bulunan hamamın kitabesi, Derinkuyu’da bulunan bazı evlerin duvarlarındaki yazılar, Nevşehir müzesinde bulunan levha görülmeye değerdir.
Okuyorum.org: Karamanlılarla ilgili yayınlanmış bir kitabınız var ondan da söz eder misiniz?
O. ÖZDEM: Evet, uzun yıllar bu konu ile ilgilenince Karamanlılarla ilgili çok çarpıcı ve üzücü olayları da öğreniyoruz. Bu olayların en önemlileri de 1923 mübadele döneminde yaşananlardır. Buradan hareketle kişilerin adları müstear isim olmak kaydıyla gerçek bir olayı biraz da hikayelerle destekleyerek ele almaya çalıştım. Kitap Yurt yayınlardan 2007 yılında “BİZ VATANIMIZA HASRET ÖLDÜK YAVRULARIM” adıyla yayınlandı.
Yorum Gönder