The Most/Recent Articles

oneri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
oneri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Sinan Ayhan Kitabında Afrika'nın Yetimliğini Resmediyor

Şair Yazar Sinan Ayhan'ın okurla buluşturduğu ilk kitabı Afrika: Kurutulmuş İnsan Gölgeleri adeta Afrika'nın üveylik ve yetimlik durumunu resmediyor.

Sinan Ayhan, Afrika: Kurutulmuş İnsan Gölgeleri
Sinan Ayhan, Afrika: Kurutulmuş İnsan Gölgeleri

Kitabın türünü yazar, giriş kısmında "Cevher-Söz" girizgâhıyla tanımlamış. "Şiirden öncesi bir hâl ve onun çıkış yeri, onun cevherlik keyfiyeti" tanımlamasını "Bileği Metni" ifadesiyle ele almış. "Bileği Metni" tabirini, kendini işlenmiş olarak değil, saf cevher haliyle sunulduğu, şeklinde ele alır. Yazarın ele aldığı bu tür tanımlamayı, iddiayı, kurguyu kitabın her adımında, okuyarak görmekteyiz. Başka bir taraftan yazar, ilham ve feyiz olgusunu hep diri tutmaktadır. Bir okur olarak bu yazım türünü "nesir formunda şiir" olarak en azından kalıp ve sunum olarak tanımlayabilirim. Kitapta şekilden daha çok öz, içerik ve anlatım kendini önde tutuyor. Afrika öznesi, özeli, teması üzerinde şekillenen bir kitap.

Yazar, kitabın yazılış amacını şu şekilde özetlemiş giriş yazısında. "Afrika gibi olan her yeri, her duyguyu ve her zamanı, bir bakıma mazlum kalmış ve mazlumluk içinde masumiyete gövde olmuş tüm dünya coğrafyalarını söz konusu edildi" Afrika'nın üveylik ve yetimlik durumunu resmediyor adeta. Emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan bir gariplik hâlidir bu. Daha çok Afrika üzerinden acıyı duyumsamanın ve duyumsatmanın nişaneleri niteliğinde bir bakış. Postmodern edebiyatın kimi unsurlarını içerisinde barındıran bir kitap örneği kanaatini de taşımıyor değilim. Şöyle ki; üst kurmaca tekniği, anlatım içinde anlatım, kapalı metin, metnin; yazarın önünde olması, kurgu şekilleri, monolog anlatım gibi unsurlar böyle bir fikir oluşturdu bende. Ama postmodern edebiyatın yıkıcı, tahrip edici, bozucu yanının uzağında oluşan bir fikir bu. Yazarın dilini, kurgusunu ve yazım şeklini birebir görülmesi açısından, yazarın dilinden, kitabın bir bölümünü buraya taşımak istiyorum izninizle.

...hepimiz nezle olduk işte, elde avuçta bir kuru ekmek, sırtta bir alın yazısı ve çanta; irin dolu damağımızda çıkan lehçe; kırbaç sesleri gıdıklıyor havayı ve usturalar çekiliyor panayır yerlerinde; istila için şaklatılan parmaklar yerleri belirliyor bu mecrada, ben bir cenin ustasıyım bir yol kıvrılırken parmak uçlarıma, dağ ateşlerini anıyorum işporta bohçalarında, tezgâhlarda, kağıt helva çıtırtılarından bir ıssızlık çöküyor eklemlerimize; salıncaklara giden adımlar daktilo sesi çıkarıyor, şeritler doluyor askıda gibi insan cesetleriyle, fısıltının dişlediği bir ses var felaketten sonra, ruanda'da katiller stil masalarda geziyor, frak giymiş vampirlerin ıslığı giriyor insanlık agorasının burun deliklerinden içeri; hepimiz bir günah taşıyoruz bronşlarımızda, sinüslerimizde; önümüze açılan harita afrika'nın mazbut hâlleri olunca..." (sayfa 41)

Afrika-1, Afrika-2, Afrika-3...Afrika-100 şeklinde yüz yazı bölümüyle tasniflenen yazıların ilk bölümlerinde daha çok Afrika'nın hâli pürmelâli krokileştirilmiş. Daha sonraki yazılarda Afrika öznesi üzerinden konu derinleştirildiğine şahit oluyoruz. Yazıların teşekkülünde; sentez, duyumsama ve irfanî bilginin öncüllüğünü görmekteyiz.

Afrika öznesi üzerinden, berceste gördüğüm mısralarının bir kısmını paylaşmak istiyorum.

...ağırlardan ve zincirler çürüyor; sen ey aklın ilk okuma hâli, Afrika!...

...afrika'yı dünyanın hüzün kalbi yapmışlar...

...o pamuklara sardığım, o elmaslı hıçkırık, afrika...

…fırını olmayan yer afrika demek...

...açık ara öndedir; kim yetişebilir bir afrikalı'ya bu dünyada...

...kül afrika'dan akıyor, kan afrika'dan akıyor, zenginlik yine afrika'dan...

...burası afrika, nöbetin sıtma halinde tutulduğu...

...frak giymiş vampirlerin ıslığı giriyor insanlık agorasının burun deliklerinden içeri...

...afrika bize ayrılan yer, yutkunduğumuz son acı lokma...

...evet has ekmek kokusuna av, hücre ve nispet benim; tepemden tırnağıma bir temiz kandil uçuran uçurtmaydım da o yüzden, o sebeple afrika'ya biricik kısmet benim...

...bana kaşgar'da tutulan ayna, hatırlattı bana afrika'yı, kudüs'ü, maverayı, içime kızıl elma'nın hüznü aktı, yürüyün...

...bir aş ağacı olur mu afrika...

...karnı deşilen bir afrika'yı kurtarmaya çalışıyor gönlüm...

...burası gazeteye sarılmış bir afrika'dır...

...bütün sofralar afrika'ya kurulmalıdır...

Yazarın çok kullandığı kelimelerin de Afrika temasıyla özdeşleştiği görülmektedir. Bu kelimelerin bir kısmını sıralayacak olursam; "su, matara, maşrapa, kayık, fırın, ekmek, lokma, duman, çorak, kaktüs, zencefil, böğürtlen, tabure, nal, kül, küllük, kerpiç, bambu, nefti, çocuk, ateş, çakmak taşı, çekirge, yengeç, mağara, çekiç, acı, kazablanka, nizamı cedit, sıtma, ragbi” gibi.

Kelimelerle de oynar yazar. Farklı anlamlar türetmeye çalışır. Kelimelerin etimolojik yapılarına göndermelerde bulunarak kelimeleri böler ve değişime uğratır adeta. “af.rika, ‘ruh-avı’, od(o)matik, narA, mernuş, debernuş, şazenuş, kefeştatayyuş, tâ.kat, usturlap, üstün görü, kurt.uluyor, deNey, (hay)at, post it, at.o.yata, bil ey gibi örnekleri çoğaltarak verebiliriz. Merhum Nuri Pakdil, Peygamber efendimizin ilk ezanı Bilal Habeşi'ye okutmasındaki amacın "Afrika’ya dikkat ediniz" şeklinde uyarı olduğunu söylemektedir. Haklılık payı da yok değil. Son yıllarda yaşananlar, Afrika’ya dikkat etmemizi bizlere zorunlu kılmaktadır. Afrika aysberginin su üstündeki görüntüsü büyüyerek yoluna devam etmektedir. Son yıllarda Afrika üzerine yazılan kitap sayısının artması bunun en belirgin göstergesidir. Münevverlerimizin öngörüsü, tarihin de öngördüğü yön, Müslüman Afrika ve Doğu olarak görülmektedir. Afrika'ya dualar kitabından başlayan yazar, Afrika'nın en çok ihtiyacı olan su sesi, su yontusu, su kırılmaları" yazısıyla devam ediyor. İhtiyaç hâsılı bu hâl, mistisizm, ruh ve yürek büyüklüğüyle devam ediyor. İmgelerle, sembollerle mücehhez dolu satırlar kitabı çevreliyor adeta.

Son kertede, şiirin doğasında olan ruh ve aklın kılavuzluğunda yol alıyor yazar. "En acı gerçek, en tatlı yalandan yeğdir" gerçekliğinde bir durumdur bu. Bildiğini görmek, gördüğünü bilmek gibi irfanî bir duruştur sergilenen. Kaktüs bitkisinin daima kendi toprağından yeniden neş'et edip hayatiyetini sürdürmesi gibi devridaim hâlinde bir akış. Anlatılanların gerisinde hep bir ikinci manayı da hissettiriyor yazar. Dünya ya geliş ve bulunma gayemizi bizlere hatırlatıyor adeta. İnsanî edimlerin iyiye, güzele tevdiinin şifrelerini veriyor. Afrika özeli üzerinden yazar, Afrikalıyla hasbıhâlini, belki de Afrikalılığını kardeşçe, dostça okura sunuyor.

İlkay Coşkun / Okuyorum.org

Kûşe-i Uzlet Karantina Günlüğü Kitabı Üzerine

Bu yirmi günlük tecrit döneminde yaşananların yanında aile, iş, okul, çevre ve ülke ortamı lisan-ı münasiple, günlük yazım türü samimiyetiyle ele alınmış bir eser.

Kûşe-i Uzlet Karantina Günlüğü
Kûşe-i Uzlet Karantina Günlüğü, Bilal Kemikli
Yazarın ifadesiyle "yaşamaktan mülhem bir günlük" olarak nitelendiriliyor. İnsanlığın, ülkenin, milletin, telaşlı şehirlilerin yaşadıkları hâl resmediliyor adeta. Yaşanan yirmi günlük uzlet dönemi gün gün şu şekilde tasniflenmiş; "haber, alışmak, huzuru aramak, inanmak, sarılmak, sohbet, kayıp saat, meşguliyet, Pir'in izinde, çoğalmak, dost olmak, insan unutur, hakikat, insanın limanı, münzevi ve sohbet, şükür daima şükür, dert ve düşünce, hatırlamak, göç mevsimi, mesafe bilinci, beklemek" başlıklarıyla yaşananlar özetlenmiştir. Kanuni Sultan Süleyman Han'ın hastalık anında söylediği "halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda, bir nefes sıhhat gibi" meşhur sözünü hepimiz biliriz. Aynı şekilde aynı ruh hâliyle yazar mısralarına sarılır ve naziresini nakşeder satırlarına.

Nefes ne kadar önemli eren için farkına bir nefes bir dünya bir nefes bir hayat nimetlerin en hası en latifidir nefes zira nefes sayısı kadardır ömür

Aynı bunun gibi şiirsel bir üslupla günlüklerini, samimi, şiirsel bir dille ele alır. Nasıl ki bir asır öncesi yaşanan İspanyol gribini anlatan bir kitap, dün de bugün de ilgi uyandırıyorsa, bu kitap da daha sonraki zamanlarda dikkate şayan olacağı muhakkaktır. Kul, zor zamanlarında daha çok duaya sarılır. Kendini sigaya çeker. Dünyanın keşmekeşliğinden, curcunasından uzaklaşır adeta. Acziyetinin daha çok farkına varır. Hayatta kaçırdığı ayrıntılara odaklanır. Zorluğu yaşarken, ölüm daha çok hatırına gelir ve yaratana yönelir. "Rabbim korkularımızdan emin eyle, umurlarımıza nail, düşlerimiz mamur olsun, hayallerimiz muhkem"

Bu gidimli dünyaya farklı gözlerle bakmaya başlanır. Ölümle burun buruna gelen insanın, derinlik ve bilgeliğe ulaşmasındaki sakinliği gibidir. Milyonlarca insanın ölümüne sebep olan İspanyol gribi üzerinden bir asır geçtiğini düşünürsek, bu gün bizim yaşadığımız pandemi muhtelif zuhuratların en önemlilerinden biridir maalesef. Bir okur olarak bu eserde beni etkileyen, bazı sözler ve alıntıları paylaşmak istiyorum izninizle.

..Zira konfor düşünceye manidir

Uzlet mevsimidir şimdi sükût iklimi fakr hâli

Ruh kuşunun kafesi nisyan vadisidir

Asker cephede ölmeli zahit tekkede

Nazarî akıl işletilmeli (Bilgeler)

Bedenin mürebbisidir egzersiz"

Şifa, hatırnaz dostların masum dualarında saklı

Nadirin hükmü olmaz (Hemedanlı Bilge)

İnsan meşgul olduğu konuda tohum olursa düşünce başaklarına erişecektir

Su ile berhayat olur ey can

İlim bilgiye, zikir duyuşa götürür, duyuşla yeşerir düş çınarları (Hemedanlı Bilge)

Hesaba çekilmeden önce hesaba çekilme (Sufiler)

Bu tarz zorluklar, özne olmaya meyyal olan insanın kibrini alıyor. İnsanoğlunun fani olduğunu, yardımlaşmanın zaruriyetini, insanî değerlerin ne kadar elzem olduğunun farkına daha çok vardırıyor. Hayatta aile, dost ve bayram biriktirmenin ehemmiyeti daha çok değer kazanıyor. İnsan hayatını iyi kötü hatıralarıyla yaşamaktadır. Önemli olan mücadele yetisini kaybetmeden, İslam’ın belirlediği doğru yol üzerinde yol alabilmektir. Hayatın içinde kanayan veyahut kanatılan insan, mazisine de yarasını taşıyor maalesef. Pandemi bize gösterdi ki insan insanla seyirleniyor, dost dostla değerleniyor. Dünyanın çıkmaz sokağında, yol açıklığı arıyoruz daima.

Yazar; temizlik, mesafe, maske umdelerine kitabında bolca yer vermekte. Evde kalmanın izole olmanın ehemmiyetini de okurlarla paylaşmaktadır. Evde kalarak neler yapılabileceğinin kritiğini yaparken, olumlu yönlerine de dikkat çekiyor. Bu eserde önemli bulduğum bir husus, tecrit günlerinde zamanı doğru kullanmanın şifrelerinin veriliyor olmasıdır. Bu bağlamda İbn-i Haldun'un zaman tasavvurunda; bekleyince zamanın yavaşlayacağı, gecikince zamanın hızlı akacağı, üzüntülerde zamanın can yakacağı, mutlu olunca zamanın kısalacağı, acı çekince zamanın bitmek bilmeyeceği, sıkılınca zamanın uzayacağı gibi yaklaşımların önemli bir kısmına matuf oluyoruz evde uzun süre kalınca doğal olarak.

Hâsılı, virüse karşı tedbir ve temkinin hayati bir eylem olduğu bir vakıa. Bu eylem, yaşam felsefesinin başat eylemidir. Bu musibete karşı miyarsız mizansız davranış sergileme lüksümüz yok elbette. Bu bağlamda Bilal Kemikli Hoca'nın referanslara, göndermelere boğulmadan, samimiyetle ele aldığı bu kitap, ilgi çekici aynı zamanda dikkat çekici de. Günlüklerin kişinin hayatında özel olması gibi bir değeri var elbet. Bu tip şahsi sayılabilecek yazıların, notların okurlarla paylaşılmasının amacı, öğretici ve eğitici yönünü geniş kitlelere ulaştırma isteğidir diye düşünüyorum. 112 sayfa hacminde sıkılmadan okuduğum ve değerlendirme yazısıyla da sizlerle paylaşmak istediğim güzel bir eserdi. Okuru bol olsun diliyorum.

İlkay Coşkun / Okuyorum.org

Kırmızı Edebiyat Yayın Hayatına Başladı

Kırmızı Edebiyat Bukazin “Sayfalarımızın büyük bir kısmını öykü, yazı ve şiirlerinize tamamen ücretsiz şekilde açtık. Bundan sonra özgün kaleme sahip tüm yazarları aramıza katılmaya davet ediyoruz.” çağrısıyla yayın hayatına başladı. 

Kırmızı Edebiyat Bukazin
Kırmızı Edebiyat Bukazin

Kırmızı Leylek Yayınları bünyesinde, süreli yayın periyoduyla değil belirsiz zamanlarda kitap formatıyla hazırlanan Kırmızı Edebiyat Bukazin’in ilk sayısında İsrafil Baran, Ali Emre Arvas, Polat Onat, Abdurrahman Fırat, Afi Can Harun Çolak, Fuat Kurumahmut, İshak Özlü, Hale Yıldız, Gamze Atalay, Murat Çokyiğit, Kadir Bayrak, Asım Arıkan, İsmail Hilal, Davut Tunçbilek, Abdulkadir Şen, Hüseyin Bölük, Fatma Gümüştekin, Veysel Altunbay, Malik Yavaş, Zekeriya Çakabey, Enes Osman Aba, Nisanur Çoban, Şeyhmus Sarice, İlknur Öztürk, Muhammed Ali Adıgüzel, Leyla Şahin, İlhan Kılıç, Yakup Yaşar, Yüksel Karahan, Mehmet Ersöz, Sude Kaya, İsmail Akdere, Ayşe Paslanmaz, Osman Olcay Yaman, Halime Adıgüzel, Oğuz Özdem, Harun Tınas, İlkay Coşkun gibi değerli isimlerin öykü, yazı ve şiirleri yer alıyor. Dosya konumuzda Serkan Paydak Bilimkurgunun Babası Jules Verne başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazar Osman Aytekin ise bizlere okuma alışkanlığı üzerine bazı önerilerde bulundu. Ayrıca yazar Mehmet Ali Çatal’ın geçtiğimiz günlerde Sözcü Kitabevi’nden çıkan ve okurların yoğun ilgi gösterdiği 09:06 isimli romanıyla ilgili keyifli bir söyleşi gerçekleştirildi.

Gidiş Notos Kitap'tan Çıktı

Serhat Uyumaz’ın her farklı durumda farklı yüzleriyle görünen bir karakteri var. 

Onun serseri, uyumsuz yanını da gösteriyor, kadınlarla ilişkilerindeki sorunlu yanını da. O da bir aylak adam. Böyle bir karakterin sesini soluğunu iyi yakalamak gerekir. Serhat Uyumaz bu ilgi çekici karakterin düşünce, davranış ve konuşma biçimlerini ustalıkla veriyor. Gidiş önce bu karakterin öyküleri. Öykülerin ikinci grubunda bambaşka bir dünya yaratılıyor. Yarı gerçek, yarı fantastik bir dünya bu. Tarihin içinden militarism esintileri süzülüp geliyor. Eleştirisini de örtük biçimde getirerek. Bu öykülerin gerçekliğini sorgulamadan okumak, okuru bambaşka bir gerçeklikle karşı karşıya bırakacak.

Kozmik Bilinç Lotus'tan Çıkıyor

“Şunu kesinlikle söyleyebilirim ki bir insan yeniden doğmadıkça Tanrı’nın Krallığını göremez.”

Kozmik Bilinç, Bucke, Lotus

Kozmik Bilinç nedir? Kitap bu sorunun yanıtını arıyor.Kozmik Bilinç sıradan insanın sahip olabileceğinden üstün bir bilinç biçimidir. Hayvanlar ve bizlerin farkında olmadığı bu yetenek, Öz Bilinç diye adlandırılan sıradan insan bilincinin üzerinde ve bütün yaşamımızın dışındadır. Onun sadece küçük bir parçası bu kitapta bahsi geçen yüksek bilince sahip şahsiyetler tarafından bize aktarılmıştır. Kozmik bilinç, basit bilincin üzerinde yer alan öz bilinçten çok daha üst seviye bir bilinç biçimidir.

İlk kez 1901'de Kanadalı bir psikiyatrist tarafından yayınlanan Kozmik Bilinç, birçok düşünüre, bilim ve iş insanlarına, sanatçılara ilham kaynağı olmuştur. Albert Einstein, Pierre Teilhard de Chardin ve Alan Watts Kozmik Bilinç kavramına atıfta bulunan düşünürler arasında yer alır. Erich Fromm, Robert S. de Ropp ve Abraham Maslow Bucke’ın çalışmalarına atıfta bulundular.Steve Jobs’ın Reed Kolejinden arkadaşı Daniel Kottke, Kozmik Bilinç’e ona ilham veren kitaplar listesinde üst sıralarda yer verdi.

Dr. Richard Maurice Bucke kimdir?

Genellikle Maurice Bucke olarak tanınan yazar, Kanadalı bir psikiyatristtir. Gençliğinde bir maceracı olan Bucke daha sonra tıp okudu. Sonunda, bir psikiyatrist olarak, Ontario eyaletine bağlı Londra'daki akıl hastanesine başkanlık etti. Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere'den birçok ünlü yazarın arkadaşıydı. Bucke, profesyonel makaleler yayınlamanın yanı sıra, üç kitap yazdı: İnsanın Ahlaki Doğası, Walt Whitman ve en iyi bilinen eseri Kozmik Bilinç: İnsan Zihninin Evrimi Üzerine Bir Çalışma.


Stafford'ın Pulitzer Ödüllü öyküleri ilk kez Türkçede

Çağdaşları arasında en özgün kalemlerden biri olan Amerikalı yazar Jean Stafford'ın Pulitzer Ödüllü öyküleri, Delidolu'nun özenli baskısıyla ilk kez Türkçede!

Jean Stafford Öyküleri, Delidolu

Stafford, eşine az rastlanır şekilde sivri, hüzünlü ama bir o kadar da komik ve şaşırtıcı olabilen öykülerinde; çocukluk döneminden başlayan sancılarıyla bireylerin tutsak oldukları iç dünyalarını, çıkmazlarını, insan ilişkilerindeki çalkantıları, tüm bağlılıklardan özgürleşme hayali ile aidiyet arzusunu bir zanaatkâr titizliğiyle işliyor. Toplu Öyküler başlığıyla iki cilt hâlinde yayımlanan Jean Stafford öykülerinin bu ikinci halkası, kadın ve çocuk karakterlerin başı çektiği on sekiz bağımsız öyküden oluşuyor. Gelmiş geçmiş tüm esaslı yapıtların yaptığı gibi okuruna hayat karşısında sahici bir içgörü kazandıran kitap, ünlü yazar Joyce Carol Oates'un öykülerdeki ustalığın altını çizdiği sonsözüyle sunuluyor. Öykü severleri yine kurmaca sanatının zirve örnekleriyle buluşturan eser, can acıtıcı olduğu kadar komik yanlarıyla insan ilişkilerine, kimsenin muaf olmadığı içsel çatışmalara, hayal kırıklıklarına, düşlere dair muazzam titizlikte bir anlatım sergiliyor. Yazar, bireyi şekillendiren sosyal arka planı asla göz ardı etmeden, derinlikli karakterler ve çarpıcı olay örgüsü yaratmaktaki başarısı, betimleme gücü, sunduğu ayrıntı zenginliği, dil ve üsluba hâkimiyeti, psikolojik öğeleri kullanmaktaki becerisiyle Amerikan edebiyatının sınırlarını aşarak evrenselliği yakalıyor. Pek çok eleştirmenin ''kusursuz'' olarak addettiği öykülerindeki ince işçiliğiyle hayranlık uyandıran Jean Stafford, kadınlıkla ilgili basmakalıp düşünceleri sorgulamaya açma cesaretiyle hızla akıp giden zamana direnen anlatılara imza atıyor.

DOST KAYIĞI: Gerçek Bir Dostluğun Bitiş Hikayesi

Bilal Sami Gökdemir'in Dost Kayığı isimli eseri Kent Kitap Yayınları'ndan çıktı.

DOST KAYIĞI: Gerçek Bir Dostluğun Bitiş Hikayesi, Kent Kitap
DOST KAYIĞI: Gerçek Bir Dostluğun Bitiş Hikayesi, Kent Kitap

Bazen bütün duvarlar üzerine gelebilir; ama umut, “tükendim” dediğin anda başlar... ve sevgi insanı asla tüketmez. Herkes hayatında en az bir kere “dost kayığı”na binmiştir. Sen de bindin, biliyorum. Dost kayığı; acıtmaz mı sanıyorlar insanın içini? Benden sana dost tavsiyesi: “Hiç gitmem, hep yanındayım” diyen dostlarının “hep” ve “hiç” kelimelerinin anlamlarını bilip bilmediklerini mutlaka sorgula. Bu, benim yolculuğum. Bana eşlik eder misin?