The Most/Recent Articles

israfil baran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
israfil baran etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Kanserle Savaşanlar Kulübü Yakında Raflarda

Yazar Ayşe Kavak ve Gazeteci İlhan Kılıç’ın kaleme aldığı KANSERLE SAVAŞANLAR KULÜBÜ çok yakında Kırmızı Leylek Yayınları’ndan çıkıyor.

Kanserle Savaşanlar Kulübü, Ayşe Kavak, İlhan Kılıç, Kırmızı Leylek Yayınları
Kanserle Savaşanlar Kulübü, Ayşe Kavak, İlhan Kılıç, Kırmızı Leylek Yayınları

Elazığ başta olmak üzere Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgesinde çeşitli kanser hastalıklarına yakalanmış saf ve masum çocukların verdiği gerçek yaşam mücadelelerinin anlatıldığı kitapta on beş öykü bulunuyor. 

Yazar Ayşe Kavak, bu eseri kaleme alma amacını kitabın önsözünde “Ben Ayşe Kavak, sizden biriyim. Bir kardeş, bir arkadaş belki de bir büyüğünüzüm. Her şey daha üç yaşına girmemiş oğlumun kanserle tanışmasıyla başladı. Annelik, tedavi döneminde evladımın yanında olup o iyileşsin diye verdiğim mücadelenin adıydı, dik duruşumdu, canımın canının gözlerine bakarken ağlamadan durmaktı. Mücadele etmek anneliğin doğasında vardı. Oğlumun hayatı için tüm gücümle savaştım, sevgiyle kazandığım bu zaferi herkese anlatmak istedim.” cümleleriyle açıklıyor.

Editörlüğünü İsrafil Baran’ın yaptığı kitapta yer alan kanser hastalığı karşısında içleri kan ağlasa da yüzlerine gülen maskelerini takıp tüm zorluklar karşısında dimdik duran, onu yenmek için yıllarca fedakârlık yapan hasta yakınlarının öykülerini okurken sağlığınızın ne kadar değerli olduğunun farkına varacaksınız.

Yazar İlhan Kılıç ise kitaptaki öykülerin gerçek yaşam öyküleri olduğunu, mahremiyet açısından isimlerin ve mekanların değişirildiğini söyledi. Yazar Ayşe Kavak ve İlhan Kılıç’ın Kanserle Savaşanlar Kulübü kitabı Türkiye’nin yanı sıra Almanya’da da satışa sunulacak.


Bülbülü Öldürmek: İyilik ve Kötülüğün Evrensel Romanı

Bülbülü Öldürmek / Harper Lee
Yazar Harper Lee'nin Epsilon Yayınevi'nden çıkan Pulitzer ödüllü Bülbülü Öldürmek isimli kitabında, Amerika’nın Alabama Bölgesi'ndeki küçük bir kasabada beyazlarla siyahlar arasındaki adaletsiz düzen Avukat Aticius'un kızı Scout Finch'in gözünden okuyucuya aktarılıyor. Tom Robinson isimli "zenci" bir vatandaşın küçük bir kızı taciz ettiğine dair iftiraya uğramasıyla kasabada dürüstlüğüyle tanınan Avukat Aticius Finch'ten onu savunması istenir. Tüm tanıklara rağmen Aticius'un işi zordur. Tamamen beyazlardan oluşan jüri üyesinin şimdiye kadar bir zenciyi haklı bulduğu görülmemiştir. Avukat Aticius ülkede bir ilki gerçekleştirmesine rağmen üzücü sona engel olamaz. Avukat Aticius'un kızı Scout,oğlu ve arkadaşlarının çocuk dünyasıyla başlayarak kasabadaki çarpık düzen okuyucuya başarılı ve akıcı bir şekilde aktarılmış.Amerika insanlarının önyargıları, riyakârlıkları, sınıf ve ırk çatışmalarıyla dolu bu eseri mutlaka okumanızı öneriyoruz.
İsrafil Baran / Okuyorum.org

Ev Değil Çarşamba Pazarı / Leyla Ruhan Oktay

Ev Değil Çarşamba Pazarı, Leyla Ruhan Oktay, Gün Işığı Kitaplığı
Ev Değil Çarşamba Pazarı, Leyla Ruhan Oktay, Günışığı Kitaplığı
On iki yaşındaki Sinan'ın altı kişilik sıradışı ailesiyle tanışmaya hazır mısınız? 
Sinan'ın terziliğe meraklı ortanca kardeşi Duru, en küçük kardeşi Kerem, annesi Nurten, bankacı babası Mahir, Rumeli göçmeni Salih dedesiyle panayır yerini andıran bizden, samimi, huzur dolu yuvasında geçen olayları okurken günümüzde yitirdiğimiz bazı değerleri hatırlayacak ve çocukluğunuza özlem duyacaksınız. Çocuklar için kaleme alınan sade ve akıcı bir dille kaleme alınan bu romanda Sinan'ın annesinin okulda bacağının kırılmasıyla evde bir curcuna başlar. Ev işlerinden habersiz bankacı babasıyla işleri yürütmeye çalışsa da evin topografyası değişiyor.Sürekli amuda kalkan Duru, yer çekimine inanmayan ve tavanda ters vaziyette duran Salih dedenin Pomakça-Rumeli şiveleri, erkeklerin ev işi yapmamasına yapılan göndermeler, eve gelen misafir kedi Pamuk ve kuşlar gibi heyecan dolu bölümler küçük okuyucuları kitabın içine çekiyor.Leylek Havada romanıyla isminden sık sık söz ettiren Leyla Ruhan Okyay'ın Günışığı Kitaplığı'ndan çıkan Ev Değil Çarşamba Pazarı isimli bu akıcı romanı genç kitapseverlerin mutlaka okumasını öneriyoruz.
İsrafil Baran/ Okuyorum.org

Postane Kitap Yorumu Charles Bukowski

Charles Bukowski'nin okuduğumuz ilk eseri olan Postane kitabında, postanede geçici olarak göreve başlayan kadınlara düşkün Henry Chinaski isimli memurun boşvermiş düzensiz yaşamı başarılı bir şekilde kaleme alınmış.
Postane, Charles Bukowski
Postane, Charles Bukowski
Postane ile ilgili kitap bana ne anlatabilir ki düşüncesiyle başladığım ana karakterin dilinden anılarını anlattığı eser öyle akıcı ki bir oturuşta bitirebilirsiniz. Henry Chinaski'nin teknolojinin gelişmediği dönemde Amerika'nın karışık bölgelerinde postaları evlere ulaştırma zorluğu, mektupları tasnifi anlatırken posta memurlarının zorlu yaşamını gözler önüne sermiş. Hayatında sayısız kadın bulunduran sadakatsiz Henry Chinaski'nin gelecek kaygısı duymayışı, her fırsatında görevinden istifa etmesi ve aile kavramından uzak oluşu şaşkınlık oluştururken hikayenin sonunda ne olacak diye heyecanla okumanıza sebep oluyor. Charles Bukowski'nin Postane isimli bu eserini mutlaka okumanızı öneriyoruz.

İyi İnsanlar Nerede? Yorumu Hüseyin Kocabıyık

Yazar Hüseyin Kocabıyık'ın İyi İnsanlar Nerede? isimli eserinde Sezer isminde şizofren bir ana karakterin gökten geldiğine inandığı, sadece kendisinin ve çocukların gördüğü Johopel isimli değerli bir taşla başlayan serüveni ve onun gezegenine seyahati anlatılıyor.
İyi İnsanlar Nerede? Hüseyin Kocabıyık
İyi İnsanlar Nerede? Hüseyin Kocabıyık
Anne ve babasının dahi inanmadığı Sezer'in birçok kimsenin görmediği değerli taşla ilişkisi, Pulchritudo gezegenine seyahati anlatılırken merak öğesi canlı tutulmuş. Değerli taşı çocukların farklı renklerde görmesi detayı okuru acaba öyle bir taş gerçekten var mı diye şüpheye düşürüyor. Sezer'in kardeşi Ömer'in de kaderini belirleyecek olan olaylar dizisinin sonu çok duygusal bir şekilde bitiyor. Yazar Hüseyin Kocabıyık'ın klasiklere gireceğini düşündüğümüz Monera Yayınları'ndan çıkan İyi İnsanlar Nerede? isimli eserini mutlaka okumanızı öneriyoruz.

Yazar Tuğçe Sabaz: Egomuzun Bizimle Olmayacağı Tek An Öldüğümüz Andır

Kitap blogu Okuyorum.org'un sorularını yanıtlayan Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak kitabının yazarı Tuğçe Sabaz,  egodan kurtulmak diye bir şeyin mümkün olmadığını belirterek asıl olayın egomuzu fark etmeyi ve yönetmeyi öğrenmek olduğunu belirtti. Geçtiğimiz günlerde Likya Kitap’tan çıkan Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak isimli kitabın yazarı Tuğçe Sabaz ile Okuyorum.org takipçileri için keyifli bir söyleşi gerçekleştirdik. 
Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak kitabının yazarı Tuğçe Sabaz
Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak kitabının yazarı Tuğçe Sabaz 
Merhaba Tuğçe Hanım, bize kendinizden bahseder misiniz?
İnsanların zihin yapılarını değiştirerek daha kaliteli bir hayat yaşamaları üzerine mentorluk yapıyorum. Bu alanda online ve yüz yüze workshoplar düzenliyorum. Bireysel mentorluk veriyorum. Bununla beraber nefesini yeniden kazanma ve nefes alış kapasitesini artırmaya yönelik de çalışmalar yapıyorum. 
Aslında kimyagerim. On sene ilaç ve dermokozmetik alanında çalıştım. Sonra şuan yaptığım çalışmaların kendi hayatımın kalitesini bütünüyle artırdığını fark ettim ve tüm odağımı bu alana yönelttim. 

Nefes terapistliği, Çekim yasası, varoluş gücü üzerine eğitimler aldığınızı ve workshoplar düzenlediğinizi okudum. Kendinizi dönüştürme yolculuğuna başlamaya nasıl karar verdiniz?
Aslında her şey çok spontane gerçekleşti. Rhonda Byme’ın The Secret kitabını okuyordum. Ve istediğimiz, hayallerimizde yatan hayatı ailemizden, paradan, diplomalarımızdan bağımsız olarak yalnızca kendi düşünce gücümüzle yaratabileceğimizin bilgisine uyandım. Aşırı heyecanlandım. Kendimi çok güçlü hissettim. Sonra zaten bununla alakalı bilgiler bana çorap söküğü gibi ulaşmaya başladı. 
Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak, Likya Kitap, Tuğçe Sabaz
Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak, Likya Kitap, Tuğçe Sabaz
Kişisel gelişim kitabı diyebileceğimiz Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak isimli kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz? 
Kitap öncesinde kişisel gelişim alanında kitap çevirmenliği yapıyordum. Likya Kitap dahil olmak üzere pek çok yayınevinden ve çevremden “Tuğçe mutlaka kitap yazmalısın,” diye teşvikler alıyordum. Ama asla ciddiye almıyordum. Katıldığım pek çok eğitimden ve okuduğum kitaplardan edindiğim farkındalıkları, işime yarayan teknikleri yalnızca kendimi takdir etmek ve gelişimimi onurlandırmak amacıyla yazmaya başlamıştım. Sonra bunun gitgide bir kitaba dönüştüğünü fark ettim ve 3 ay gibi kısa bir süre içinde yazımı tamamlandı. Yani daha kitap yokken ortada bir şekilde kitabın çıkmasına dair göz kırpışları gelmeye başlamıştı.

İnsanlar kendini keşfetme yolculuğunda pek çok kitaplar okuyor, workshoplara katılıyor. Sizce sadece workshoplara katılmak ve kitaplar okumak yeterli midir?  Proje Özgürlük Bir Halt Olamamak isimli kitabınızın diğer kitap çalışmalarından farkı nedir? 
Hayır elbette. Eğer böyle bir şey yeterli olsaydı. 10 adımda liderlik kitabını okuyan herkes lider, geçmiş atalarımızla bağlarımızı şifalandıralım çalışmalarına giden herkesin müthiş bir ilişkisi, enerji seansı alan herkesin hayatının da müthiş olması gerekir. Ama değil…
Peki neden? Çünkü bilgi farklı bir şey, bilgiyi bilince dahil etmek farklı bir şey.  Bilgiyi bilince yedirmenin yolu ise pratik ederek hayatınızı dönüştürmek ve işe yaradığını keşfetmek. Proje Özgürlük kitabında bilgileri hayatıma sokarak, inanç sistemlerimi dönüştürerek ve yazdığım teknikleri uygulayarak neyi değiştirdiğimi  konu konu anlattım: Yani iş, aile, ilişki, kendinle ilişki gibi. Kitabın diğer bir en önemli özelliği ise yalnızca değiştirdiklerim değil. Pratik olarak konuyu, kök nedeni ve yardımcı olacak tekniği bilip kendimde henüz değiştiremediğim alanları da yazdım. Dolayısıyla kitabın en önemli özelliği SAMİMİYETİ.               

İnsanların farklı farklı hayatları, farklı farklı deneyimleri var. Sizce bu kitapta yer alan çözümler herkes için olumlu bir katkı sağlayabilir mi?
Buna evet dersem büyük yalan söylerim. Sağlayamaz çünkü hepimiz farklıyız. Algımız, inançlarımız, bize işimize yarayan iyi hissetme yöntemleri, dönüşüm yöntemleri farklı. Bu farklılığımız insanlığın doğasında var, zaten bizi özgün yapan şey bu. Herkesi bir kalıba sokmak veya bir formüle adapte etmeye çalışmak bana çok gerçekçi gelmiyor. 
Kitapta benim işime yarayan ve bir üst versiyonuma geçmemde yardımcı olan bilgileri ve teknikleri kendi algımla uygulayışımı yazdım.  Bu bazı okuyucular için çok da keyifle hayatlarına dahil edebilecekleri bir şey olmayabilir. Bazıları içinde günde 5 defa yapacakları keyifli ötesi çalışmalar olabilir. Kitapta da yazdığım gibi, işin özü kendini iyi hissetmek ve günlük enerji seviyenizi yüksek tutmak. Bunu nasıl yapacağınız ise size kalmış.

Kitabınızda Ego’dan kurtulmanın yolunu akıcı bir dille anlatmışsınız. Okuyucularımıza bu konuda kısaca bahseder misiniz?
Öncelikle egodan kurtulmak diye bir şey mümkün değil. Egomuzun artık bizimle olmayacağı tek an öldüğümüz an. Şuanda bu röportajı ya da kitabı okuyan kimsenin ölmek gibi bir hedefi olduğunu sanmıyorum. Çünkü keyifli yaşamanın yollarından bahsedildiği bu kitap ve bilgiler onların enerjisine uyumlu değil.
Asıl olay egomuzu fark etmeyi ve yönetmeyi öğrenmek. Egomuz yalnızca inanç sistemlerimizi ve kodlarımızı yürüten bir işletim sistemi. Aynı bilgisayardaki işletim sistemi ve programlar gibi. Onlar olmadan bilgisayar hiçbir işinize yaramaz. 
Peki artık bir program işinize yaramadığında ne yapıyorsunuz? Ya siliyorsunuz ya da bir üst versiyonunu yüklüyorsunuz. Egonuzun yürüttüğü inanç sistemlerine de aynı şekilde yaklaşmak çok önemli. Onu fark edip değiştirmek bir nevi hayatını yaratma sorumluluğunu eline almak. Kitapta da egoyu yönetmekle ilgili oldukça örnek var.
 Yazar Tuğçe Sabaz
 Yazar Tuğçe Sabaz
Şikayet etmek=Çözüm ve Sevgi Almak mıdır sizce?
Kesinlikle toplumumuzda böyle bir algı var. Hatta şu söylemden belli, “Ağlamayan bebeğe meme verilmez.” Bu ne demek; şikayet et, bağır çağır, sana arzu ettiğin verilecek ve bir de ekstra bonus sevgi göreceksin. 
Evet bu inanç bebekken bize çok güzel hizmetti. Ağlamazsak annemiz bir sıkıntımızın olduğunu nasıl anlayabilirdi ki?  Ama bu inanç sistemini yetişkinliğimizde de yürütmenin  yansıması şöyle oluyor: Şikayet edeyim, bağırayım ve çözüm gelsin. Odak nerede? Problemde. Probleme odaklanayım ki çözüm ve sevgi gelsin. Ama evren pek de bu şekilde işlemiyor. Yani siz probleme odaklanırsanız ertesi gün yaratacağınız yine problem olacak. Çünkü benzer enerji benzeri çeker. 
Dahası problem yaşarım ve sevgi görürüm bakış açısı. Sevgi hayatımızda aşırı ihtiyaç duyduğumuz bir duygu, dönüşümlerin kilit anahtarı. Peki bu kadar harika bir duygu alışverişini problem ardından mı deneyimlemek istiyorsunuz yoksa kolaylıkla, rahatlıkla ve zarifçe mi?
Seçim sizin. Yapmanız gereken tek şey inanç sistemlerinizi deneyimlemek istediğiniz hayat denklemi doğrultusunda değiştirmek. 

Değerli vaktinizi bize ayırdığınız için teşekkür ederiz. Okuyucularınıza son olarak söylemek istediğiniz bir şey var mı? 
Ben asıl çok teşekkür ederim. Son derece akıllıca hazırlanmış sorulardı. Çok sihirli bir gücümüz var: Hayatımızı istediğimiz gibi yaratmak. Yani içimizde Tanrı’nın bir parçası var. Bunun sorumluluğunu alın ve istediğiniz hayatı yaratın. Kurbanlık değil, kahramanlık, kaybeden değil kazanan, yetersizlik değil öz güven güçlülük hikayenizi yazmak yalnızca ama yalnızca sizin elinizde.

Söyleşi: İsrafil Baran

Aytekin ve Baran köy okulunda söyleşiye katıldı

Derinkuyu Doğala Şehit Turan Damgacı Ortaokulunda yazar Osman Aytekin ile İsrafil Baran kitap üzerine söyleşide bulundu, kitaplarını imzaladı.
Yazar Osman Aytekin etkinlikte yaptığı konuşmada, okuyan bir toplumun oluşmasında ilkokul öğrencilerinin okuma alışkanlığı kazanmaları için çocuk hikâyelerine yöneldiğini belirtti. 15 üzerinde edebi alanda kitapları bulunan yazar Osman Aytekin, yazmanın zor taraflarının da olduğunu ancak hikaye yazar olarak zorlanmadığını söyledi. Yazar İsrafil Baran da konuşmasında, daha önce gazetecilik yaptığını, gazetecilik yaptığı zamanlarda Kapadokya’yı daha iyi tanımaya başladığını ve ilginç hikâyeleri yazarak yazarlığa başladığını kaydetti. Baran, tarihi konularda hikâye yazmanın araştırma gerektirdiğinden bazı zor yanlarının olduğunu sözlerine ekledi. Okul Müdürü İsa Aslan da öğrencilere yaptığı konuşmada, “Bizler okul olarak okumaya önem veriyoruz. Okuma saatlerimiz var. Her gün öğrencilerimize yarım saat kitap okutuyoruz. Amacımız iyi öğrencileri geleceğe hazırlamak.” dedi. Söyleşi sonrası Aytekin ve Baran öğrencilere kitaplarını imzaladı.