Vahşet kapı önünde beklemekteydi. Çağrıya ihtiyacı yoktu. Ortaya çıkması gereken zamanı iyi biliyordu.
![]() |
Vahşetin Çağrısı, Jack Landon, Türkiye İş Bankası Yayınları |
Mr. London konuya çok güzel değinmiş gerçekten de... Değismez kaide ne verirsek onu mu alırız ki? Bence değil...
Gül uzatan birine kurşun atan bir toplumdayız. Eskiler en azından daha dürüstmüş bu vahşet konusunda. Toprak yağmalayarak , öldürerek, savaş çıkararak ne istediğini göstere göstere yapıyorlardı vahşeti. Şimdikiler öyle mi? Hepsi takim elbiseli ağır abi. Bizlerin hayat standartlarını yükseltmek için uğraşıyorlarmış... Yani duyuyoruz ama , bir şey gördün mü desen, pek gördüğüm söylenemez. Şimdiki ağır abiler önce bulunduğu konumdaki insanların kötü şartlarını bahane ederek savaş çıkarıyor. Ha öyle topla tüfekle de değil. Delirdiniz mi kaçıncı çağda yaşıyoruz? Öyle ilkel bir şekilde olur mu? Ekonomisine savaş açıyor, tarım sanayisine darbe vuruyor. Müdahale ediyor. Ondan sonra da sizleri kurtardık diyor. Pardon ama kimi kimden kurtarıyorsun ki? Benim evdeki Sarıkız'ın yiyeceği samanı bile ithal ettirecek hale getiriyorsun, sevgili janti abi ondan sonra tamam diyorsunuz. Günümüz vahşeti artık siyasi. Belki de kaderimiz bu. Bunun sorumlusu kim? Şey olabilir mi? Arazi mülkiyeti diye bir şey yokken belli bir alanı çevirip burası artık benim diyen ve buna ses çıkarmayan birey olabilir mi? Ne dersiniz? Bakalım daha nasıl vahşetler bekliyor bizi. Sevgilerle...
Kadir Şarkı / Okuyorum.org
Yorum Gönder