Türkiye’nin dijital kitap platformu olan Kitap Cumhuriyeti Yayın Kurulu’nda yer alan Feridun Andaç, Milliyet Sanat’tan Gizem Çetimen’in sorularını yanıtladı.
Feridun Andaç |
Yayın dünyasında yeni bir mecra demeli. Yazan/okuyan toplum olmanın gerektirdiği bir açılım olarak da görebiliriz. Bir bakıma sözü olan insanların bunları dile getirme biçimlerini düşündüğümüzde, hele hele bu konuda verilen eğitimler, insanların çabaları ve giderek çokkültürlü yapıların yaygınlığı ister istemez düşünülüp yazılanları paylaşmayı da gerekli kılıyor.
Günümüzde iletişim teknolojisinin yazınsal/görsel alanda da bunca yaygın etkin olması, yığınların bilgi ötesi yeteneklerini öne çıkaracak bir alana gereksindiğini gösterdi bize. Özellikle yaşadığımız bu süreçte her türlü iletişimin belirginlik kazanması ise bu alanın ne anlama geldiğini gösterdi sanki. İşte “Kitap Cumhuriyet” bu özgürlük alanını gerekli kıldı demeliyiz. Yazan/düşünen/yaratıp üretenin sesini taşıyıcı kılan bir mecra… Alan genişlemesini yaratmak fikri… Zihniyet daralmasını aşmak için böylesi adımların kaçınılmazlığı düşüncesi bizi böylesi bir adım atmaya yöneltti.
Kitap Cumhuriyet’i fikri nasıl ortaya çıktı?
Demin imlediğim gibi yazma düşüncesi… Bunu salt edebî metinler olarak düşünmemeliyiz. Bilgi toplumu diyoruz, bunu ilgi/meslek/uzmanlaşma olarak gördüğümüzde; insanların her alanda sözü olabileceği, bunu da yazarak anlatabileceği sözün gücünün hâlâ geçerliliğini hatırlatıyor bize sürekli. İşte o süreklilik fikridir bunu var eden.
Çünkü, söz gerekli insanlığa. Ve söze tutunarak yol almak fikridir bunun çıkış noktası. Giderek kirlenen bir dünyada arınma düşüncesinin yolu, insanın insana erişebilmesinin yolu söz evreninden geçiyor. Bu anlamda “iyi yazı” her dem kendi yolunu açabilecek düşü/düşüncesi/cesareti bize bu adımı attırdı.
Projenin kurulma sürecinden bahsedebilir misiniz?
Kuşkusuz “Edebiyat Haber” deneyimi/birikimidir bunu var eden. Bir bilgi arkeolojisi yaratmanın ötesinde mecradır bu, hiç de öyle görüldüğü gibi “sanal” değil, “gerçek”tir. Öyle birilerinin burun kıvıracağı çaba da değildir. Öyle “plaza cumhuriyeti”nin hazırlopçuluğuyla da oluşmuyor hiçbir şey “Edebiyat Haber”in mutfağında. Orada sürekli düşünen/yazan/yaratan/sözü olan insanların resmini/sözünü görürsünüz... Düşüncelerini okursunuz. Ekip olarak dedik ki; “Öyleyse neden bu insanların birikimleri okur karşısına çıkmasın…” Bu bir bakıma kültür/yazın ortamımıza soluk aldırabilecek bir adımdır.
Bu projeyle hem yazarlardan hem de okurdan nasıl tepkiler aldınız?
Doğrusu beklenenin ötesinde… Yazmak nasıl eylemek eylemiyse, yazılanı okura taşımak da bir düşünme eylemi/çabasıdır. İşte “Kitap Cumhuriyeti” böylesi bir özgürlük alanını sunuyor yazıyı düşünenlere. Ve elbette ki okurlarına da. Yazma cesareti kadar yayımlama cesaretini de vermek için var olmaktır bu. Gelen tepkiler, öneriler, katılımlar bunun göstergesi oldu bizim için.
Geçtiğimiz günlerde Kitap Cumhuriyet’inde Emrah Polat'ın ilk öykü kitabı yayımlandı. Sizin de bu platform için bir projeniz var mı?
Şunun altını çizmek isterim ilkten: “Kitap Cumhuriyeti” yayımlanamayan, yayınevlerinden geri çevrilen dosyaların/kitapların yayımlanabileceği bir mecra değildir. Alternatif yayıncılık olarak da görülmemeli! Zamanın ruhunun var ettiği bir yayın mecrası. Bugünün dünyasındaki yazar/okur buna dönük bir bakış içinde. Beklentiyi de ancak siz yaratarak o kanalı açabilirsiniz. İşte sizin imlediğiniz bu platformda kendi kitaplarımı da görmek isteğindeyim elbette. Hatta birçok yayınevinin yanaşamadığı kitapların yayımını da burada göreceksiniz.
Kitapların dijitalleşmesi hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle e-kitap dünyada çok ilgi görmeye başladı. Sizce Türkiye’deki okurun e-kitaba karşı ilgisi nasıl? Ve Kitap Cumhuriyet’in bunun üzerinde nasıl bir etkisi olacak?
Bunu “dijital yayıncılık” şemsiyesi altında görmek! Bana çok da doğru gelmiyor. Çünkü öyle bir kaygıdan yola çıkmıyoruz. Yani “satış” endeksli değil. Okuru özgürleştiren bir mecra bizimkisi. Hatta yazılıp üretileni değerli kılan da. Şunu görmek, inanmak gerekir diye düşünürüm: Gelecek iyi yazanların, iyi düşünenlerin, yaratanların, mesleklerinde iyi olanların çabalarıyla kurulacaktır. Vasatın ölümü ancak böyle gerçekleşebilir. Özgünlük gerek bize/insanlığa. Vasatlıktan bıktı herkes, sıradanlıktan, sığlıktan, sürüleşmekten, boyun eğmekten. Küresel kapitalizmin yarattığı teknoloji kendi ölümünü de hazırlıyor.
“Ağaçlar gibi ayakta olmak” için insanlık söz söylüyor, yazıyor, üretiyor. Yaşamaktan umudunu kesmiyor.
İşte böylesi mecralarda bunun için “iyi”ye yer vermek, alan açmak derdindeyiz. Ne olursa gelsin, yayınlarız zihniyetinin karşısında bir “cumhuriyet” fikri. Yani “açık bilinç”, “yetkin bakış”, “özenli çaba” isteyen bir “Kitap Cumhuriyeti”nden söz ediyoruz.
Her türlü kirlenmeye, yozlaşmaya, değersizleşmeye karşı bir duruş üstelik.
Yorum Gönder