Vejetaryen Han Kang Kitap Yorumu

New York Times tarafından yılın en iyi 10 kitabı arasında seçilen, Man Booker uluslararası ödülü kazanan Han Kang'ın (Güney Koreli Yazar) kitabı. Yazar ülkemizde de öğretim görevlisi olarak görev yapmıştır.
Vejetaryen Han KangBir kadının kendini bulma hikayesi olarak algıladığım kitapta, Yonğhe' adındaki kadının kimsenin ona çok fazla aldırmadığı ve ona öngörülen görevleri yerine getirdiği müddetçe önem vermedikleri  biriyken, her şeyi reddedip kendi öz benliğine yönelmesi ile hikaye başlıyor. Şimdiye kadar her şeye boyun eğen bu kadın, gördüğü rüyaların etkisi ile vejetaryen olmaya karar veriyor. O günden sonra artık başkası için değil, kendi düşüncelerini gerçekleştirmek için yaşamayı amaçlıyor fakat bununla birlikte psikolojik, toplumsal ve hatta cinsel yönden istismara uğrarken bu olaylar bazen rahatsız edici boyutlara ulaşıyor. Kendisini bu kirlenmiş davranışlardan, insanlardan ve düşüncelerden kurtarmaya çalışan Yonğhe kurtuluşu bir bitki gibi yaşamakta görür. Et yemeyerek başladığı fiziksel oruç durumu ruhsal anlamda arınmaya yönelik bir eylemdir aslında. Bitkiler kıyafet giymez diyerek evde bazen çıplak gezinir, ağaçlar elleriyle toprağa tutunur bende öyle yapmalıyım diyerek bazen baş aşağı durarak evde öylece durur.
Bu tavırları bir başkaldırış mı yoksa ben böyle yaşamak istiyorum şeklinde bir inat mı orasını çok anlayamadım. Çünkü Yonğhe kendi gözünden yaşadıklarını çok fazla anlatmıyor. Üç bölümden oluşan kitapta Yonğhe'yi ilk bölümde kocası, ikinci bölümde eniştesi, üçüncü ve son bölümde ise ablasının bakış açısından yargılıyor ve anlamaya çalışıyorum. Babasının, et yemediği için Yonğhe'yi baba şefkatiyle et yemeye zorlaması ve dedikleri yapılmayınca da Asya toplumlarında olan erk'liğini göstererek dayak atması kırılma noktalarından birisi. Çünkü her toplumda kadınlar bu tür bir baskıya maruz kalmıştır. 
Zamanında eşinin her dediğine tamam diyen, kocası istediği zaman cinsel ilişkiye giren Yonğhe, buna karşı geldiği ilk anda "değişmişsin, sana birşeyler olmuş" yaftası yapıştırılıyor ve bir süre sonra da terk ediliyor. Bunu gören aile yakınları ise kendi çocuğunu değil toplumdaki baskın kültürü temel alıyor. Direnmek, Yonğhe için hayatının bir anlam kazanması için yapabileceği belkide son çıkış kapısı. Olaylar ilerledikçe artık bırakın yemek yemeyi su hariç her şeyi reddederek adeta bir bitki gibi kökleri toprağın en derinlerine kadar inmeyi arzulayan bir ulu ağaç olmak istiyor. Yemek yemezsen öleceksin diyen insanlara inat, "ölüm kötü bir şey değil ki" diyerek olmak istediği şeyi onların da kabul etmeleri için yaşıyor.
Hayatı boyunca kocası, ailesi ve çevresindeki insanlar tarafından fark edilmemiş, hor görülmüş bir kadın geceleri gördüğünü söylediği rüyaların etkisiyle et yemeyi bırakması ile bıraktığının sadece et yemek değil bu dünya içinde kendisine öngörülen yerin olduğunu anlamaya başlamam ile birlikte hikayeyi tam olarak kavrıyorum. Kimse de çıkıp ne rüya gördün anlat bakalım demiyor bu kadına, kocası dahi seviştikten sonra sırtını dönüp uyuyor. Sonra eniştesi kendi sönük hayatı içinde erkekliğini kanıtlamak için Yonğhe yi arzulamaya başlıyor. Bu olaylar içinde şu düşünce kafamda beliriyor. Kadın intiharın orjinal bir yolunu seçiyor galiba diyorum. Ama çevresindeki insanlar bu intiharın nedenine değil, eylemin kendisine odaklandıkları için onu bu yoldan döndüremiyorlar. Kendisinden bu durumdayken bile faydalanmaya çalışan insanların haricinde ve hikayenin sonlarına doğru ablası onu anlamaya başlıyor.
Peki niye bitki olmak istiyordu Yonğhe? Tek bir nedenden dolayı bence ama bunu açıkça yazmayacağım buraya onuda okuyarak sizin anlamanızı isterim çünkü. İyi okumalar.
VEJETARYEN 
Han Kang
April Yayınları 
158 Sayfa 
Puan 
★★★★★ 
Yorumlayan 
Gazeteci Ercan KILIÇLI
www.serbestmuhabir.com 


Yorum Gönder