Sözcükler Kitap Yorumu Jean Paul Sartre

Çocukluk, her insanın hayatında önemli bir süreci ifade eder. Gençlikten yaşlılığa değin, birçok davranışın sebepleri/kökenleri çocuklukta aranır.
Sözcükler kitap Jean Paul Sartre
Özellikle psikanalizm yaklaşımına göre, çocukluk, kişiliğin oluşup tamamlandığı bir evredir. Bu yüzden çocukluk dönemini “sağlıklı” atlatan bireylerin ileriki dönemlerini daha kolay ve bilinçli (bilinçaltına tamamen kulaklarını tıkamadan) geçirebileceği söylenir. Her insanın hayatında temel olan bu dönemi kimi zaman özlem kimi zamansa (iyi ki de) geçip gitmiş acı dolu yıllar olarak anarız. Fakat değişmez bir gerçek var ki, çocukluğumuz her zaman bizimledir.
Sartre’nin Sözcükler adlı kitabı, onun çocukluğunu anlattığı bir çocukluk otobiyografisi. Okudukça gördüm ki, Sartre’nin ölüm, din/inanç, felsefe ve yazı hayatıyla ilgili tüm hazinesi çocukluğunda saklı. Hiçbir şeyden çekinmeksizin (kimden çekinecek ki koskoca Sartre), biraz ağır bir dille anlatmıştır çocukluğunu. Ve hatta, daha bebekken, babasının ölümünü, kendisi için bir şans olarak görmektedir. Ona göre bu sayede, daha fazla özgür olmuş ve babası tarafından hiçbir zaman ezilmemiştir. Babası bir İngiliz gibi kaçarak ve saygısızca bu dünyadan göçüp gitmiştir. Kendisini ne sevmiş ne de kucağına almıştır. Bu yüzden kendisiyle babası arasındaki bu kısa süreli ilişkiyi, “yitip gitmiş aşk acıları” olarak adlandıracaktır. Babasının erken ölümünü kendisi için şans görmesinin bir diğer sebebi de, babası ölünce annesiyle beraber büyükbabasının yanına yerleşmeleri ve burada çok rahat bir çocukluk geçirmesidir. Öyle ki büyükbabasının kitaplığı ona farklı bir dünyanın kapılarını açmıştır. Bu, “kaderin olağanüstü bir kayırmasıdır,” onu.
Küçük Sartre, okuyan, yazan, düşünen birisidir. Her fırsatta kitapların ona sunduğu, kendince gerçek olan hayata kaçar. “Yaşamıma, tıpkı bitireceğim gibi başladım: kitapların arasında.” diyecektir. Böylece dinini de bulmuştur artık ve hiçbir şey kitaplar kadar önemli gözükmeyecektir ona.  Okuduğu kitaplardaki karakterler dostudur onun. Bir keresinde Madam Bovary’yi okumak istediğinde; annesi, bu yaşta bu tür kitapları okuduğunda büyüyünce ne yapacaksın diye sorduğunda, “Onları yaşayacağım.” diye cevap verecektir. Onlarla sevinir, onlarla savaşlara katılır, zaferle döner ya da mağlup olur. Her şey, tüm bir hayat kitaplarda saklıdır. Kitaplık, onun mabedidir. Zamanının çoğunu burada geçirir. İlerleyen zamanlarda yazmaya da başlar. Hatta ailesi, onun geçimini yazmakla sağlayacağı düşüncesinden tedirgin bile olurlar. Ne kadar vazgeçirmeye çabalasalar da bu ısrar onu daha çok yazmanın içine itecektir. Hatta yıllar sonra, her yazı çalışması içinde olduğu zamanlar, öleli bir hayli zaman geçmiş birinin (büyükbabasının) yadsıyacağı bir işe girişmiş oluyorum diyecektir. Başlarda okunmaz yazdıkları. Fakat yıldırmaz bu durum onu. “Pişman değilim, okunmuş olsaydım, hoşa gitmeye uğraşacaktım, gizli kalmakla gerçek oldum.” demiştir. Yani beğenilmenin bir nevi onu şekillendireceğini ve daha baştan bu özgürlüğünü elinden alacağını düşünmüştür. (Yıllar sonra Sartre, Nobel edebiyat ödülünü de buna benzer bir gerekçeyle reddecektir.)  Yazı sayesinde var olur adeta Sartre. Bütün insanlık uyurken, o bir “gözcü”dür hepsinin üstünde. Yazmaya şöyle de bir işlev yükler kendince: Yazdıkları sayesinde kendi ölümünden sonra bile okuyucunun gözleri ile yaşama bakacaktır. Yani geleceğe uzanan, ölmeyecek bir Sartre’yi yaratıyordu yazarken. Her bir kelime, ölümsüz Sartre’nin hücreleri gibiydi. Ona göre ölüm, yokluğuyla parıldıyordu ve göçüp gitmek ölmek değildi! Ne ki sürekli ölümü düşünür. Her dakikası ölüm düşüncesiyle geçerdi. Arkadaşları tam aksini söylese de, Sartre, kendisi için bunu böyle söyleyecekti.
Din konusunda ise, inançsızlığı belirtir Sartre. Fakat buna asıl sebebin, dogmaların çatışması değil, büyükbaba ve büyükannesinin ilgisizliği olduğunu söyler. Ve tabi bir de başarısız olan Tanrı eğilimi. İçinde kök salmayan bir Tanrı. Çok uzun yıllar sonra şöyle diyecekti: “Elli yıl önce, o anlaşmazlık, o yanılma olmasaydı, (tanrıyla) aramızda bir şeyler olabilirdi.”
Son sözü Sartre’nin bir başka itirafıyla söyleyelim: “Sonunda okuyucu anlamıştır ki, çocukluğumdan ve ondan doğan her şeyden tiksiniyorum.
SÖZCÜKLER
Jean Paul Sartre
Sayfa Yayınları
192 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Mehmet KEKLİKÇİ

Yorum Gönder