Nur, ışık anlamına gelir. Münevver, milletimizce de uzun yıllar kullanılmıştır ve Arapça kökenlidir. Aynı zamanda Fransızcadan “entelektüel” kavramı da aydının yerine kullanılır. Kültürlü, bilgi sahibi anlamına gelir. Bu yazıda, Sartre’ın aydın kelimesine yüklediği anlamı ve aydın kişiye biçtiği rolü, onun Aydınlar Üzerine adlı kitabını tanıtarak görmeye çalışacağız. Öncelikle, kitap, dört bölümden oluşuyor. İlk üç bölüm konferansları, son bölüm ise, kendisiyle yapılan bir röportajdan oluşuyor. Başlıklar sırayla: Aydın Kimdir, Aydının İşlevi, Yazar, Bir Aydın mıdır? ve Halkın Dostu. Anlatım yer yer ağır olmakla birlikte (özellikle üçüncü bölüm) genel olarak somut bir dil kullanılmıştır. Bazı Türkçeleştirilmiş felsefi kavramlar (tekil evrensellik, imleme vs) ve sıkça kullanılan parantez arası bilgiler/açıklamalar okuyucuyu birazcık yoracaktır. Bir kavramı (aydın) derinlemesine özümsemek ve bu durumda kimler aydındır sorusuna cevap aramak isteyen kişiler için okunulası bir eserdir. Sartre’a göre aydının en genel tanımı, “üstüne vazife olmayan şeylerle ilgilenen” kişidir. Tabi bu tanım, onun biraz da ironik yaklaşımı. Aydına bakış açısından ve ona karşı yapılan yorumlardan hareketle böyle bir tanımlamaya gidiyor Sartre. Ona göre aydınlar ilk ortaya çıktıklarında burjuvanın yarattıklarıydı. Bu sayede burjuva sınıfı, öteki sosyal sınıfların ideolojisi çözüp dağıtabilecekti. Aralarında (burjuva-aydın) organik bir bağ vardı ve ancak bu bağ sayesinde yaratılıp ilerleme mümkün olabiliyordu. Konuyu fazla dallandırıp budaklandırmadan aydın tanımına dönersek; Sartre için aydın (Hegel’in “rahatsız bilinç” kavramına dayandırarak) rahatsız bilinç içinde olan kişidir. Evrensel bilgiye sahip olan kişiler (pratik bilgi teknisyenleri=doktor, öğretmen, hukukçu, mühendis, bilim insanı) bu evrensel bilgiden tüm insanların faydalandığını düşünür önce. Bilgiyi ürettiklerinde, tüm insanların kullandıklarını zannederek evrensele hizmet ettiklerini zannederler. Fakat eğer aralarından bir kişi, evrensel için ürettiği bilgiyi özel birkaç sınıfın kullandığını görür ve bundan rahatsız olup eyleme geçerse o anda aydın oluverir. Burada somutlaştırmak için bir örnek vereyim. İnternetten aşırı küçük bir araştırma yaptığımda ülkemizde 2012 yılında 70 bine yakın insanımızın kanserden öldüğünü okudum. Şimdi bir ekip de kansere çare olması adına çalışma yapıyor ve bir ilaç buluyor. Bulduğu ilaç sayesinde kanser tedavisi olumlu sonuç veriyor. Fakat ilerleyen zamanlarda görüyor ki, bu ilacı (bazı ekonomik/siyasi gruplar) çoğu kişinin alamayacağı fiyatta satıyor. Eğer o ilacı üreten ekipten biri(leri) bundan rahatsızlık duyar (Hegel’e göre rahatsız bir bilinç taşırsa) ve harekete geçerse o kişi aydın oluverir. Yani aydın kişi, kendisinin ve toplumunun içinde bulunduğu çelişkilerin farkına varan ve bundan rahatsızlık duyan kişidir. Bu bağlamda aydın, yalnızdır. İçinde bulunduğu sınıf onu şüpheli, egemen sınıf ise tehdit olarak görür. Sahiplenilmez. Çünkü kimse onu, yaptığı iş konusunda görevlendirmemiştir. Oysa o, “başkası özgürleşmedikçe özgürleşmeyecektir.” Bu onun en büyük çelişkisidir. Burada sahte aydın ile gerçek aydın arasındaki farka da dikkat çekiyor Sartre: Sahte aydın “hayır” demez. Hayır, ama………., Biliyorum ama gene de………. gibi ifadeler kullanır. Şöyle de bir tespitte bulunur Sartre: “Aydın, tarihin bir ürünüdür. Bu bakımdan, hiçbir toplum kendini suçlamadan aydınlarından şikâyet edemez, çünkü ne ektiyse onu biçmiştir.” Yazıya son vermeden, Ponge’ye de kulak verelim: İnsan, insanın geleceğidir.” O zaman toparlayalım. Aydın, ülkelerin geleceğidir.
AYDINLAR ÜZERİNE
Jean Paul Sartre
Can Yayınları
112 Sayfa
Puan
★★★★★
Yorumlayan Mehmet KEKLİKÇİ
Yorum Gönder