Okuma alışkanlığı kazanmamış birisi olarak Emrah Serbes'i kütüphanede iade masasında duran Erken Kaybedenler kitabıyla tanıdım.
Bir çocuğun dilinden, masum ve yer yer komik cümlelerle yazılmış Erken Kaybedenler kitabında Annemin son ölümü, Zannettiğin gibi değil, Korhan Ağbi'nin kardeşi, Denizin çağrısı, Cahide, Üst Kattaki Terörist, Alçakgönüllü Arzular, Kimi Sevsem Çıkmazı gibi öykülerle her yaştan çocuğun başından geçmiş birbirinden güzel anılar yer alıyor.
Kitap okumayı sevmeseniz de içerisinde ki anılardan birisi mutlaka ilginizi çekecektir. Çocukluk döneminde yaşanan anılarda kimisi sevdiği komşu kızını, kimisi kaybettiği anısını, kimisi babasının kayıplarını, kimisi ise üst kattaki terörist zannettiği komşusunu anlatıyor.
Yazarın hikayeleri çocuk dili anlatımından dolayı kitap her yaştan kesime hitap ediyor. Kitabı bitirdiğinizde yüzünüzde tatlı bir gülümsemeyle birlikte her okuyucu gibi çocukluk dönemine gidecek ve o mutlu günlerinizi özleyeceksiniz.
Beni en çok etkileyen, abisi şehit olmuş bir çocuğun üst katta oturan çocukları terörist zannedip intikam planları yaparken hikayenin sonunda kendisini onlarla birlikte katıldığı eylemde polise söylediği söz oldu;
"Biber gazı sıkmanıza gerek yok arkadaşlar zaten yeterince duygusal insanlar"
Erken Kaybedenler Kitabında diğer unutulmaz kısımları sizler için derledim;
Durup dururken, ”En mutsuz olduğun gün hangisiydi?” diye sordu. Aslında soruyu kendisine sormuştu galiba. Kibarlık olsun diye önce benim cevabımı öğrenmek istemişti. En mutsuz olduğu gün, teyzesinin düğününün olduğu günmüş. Damatla gelin gidince, yalnız kalınca...
”Teyzem evleneli altı ay oldu. Hâlâ düğünden sonra nasıl ağladığımı anlatıp gülüyorlar. İnşallah çocukları olmaz. Her akşam Sübhâneke okuyorum.”
”Neden?”
”Çocukları olmasın diye. Ayet-el Kürsi’yi de ezberleyeceğim, o daha etkiliymiş".... :)
Babam fabrikadan aldığı maaşının yarısıyla yirmi sene boyunca taksit ödeyip İnan Yapı Kooperatifi’nden bir daire sahibi oldu. Taksitlerin bittiği ay deprem oldu, ev yıkıldı. Tek yumrukla nakavt. Her zaman böyle olur. Mutlu olmak için bir sürü faktörün bir araya gelmesi gerekir. Mutsuzluk için tek neden yeter.
Bu hain, aşağılık dünyanın gemisi batarken gururla gülümseyebilenlere ne mutlu! Ne mutlu aşkları yüzünden haysiyetlerini kaybetmeyi göze alabilen adamlara!
Ama yapamadım. Neden? Çünkü büyüdükçe arzularım küçüldü, șașkınlıklarım küçüldü, beklentilerim küçüldü. Büyüdükçe öyle küçüldüm ki içimde tașacak bir șey kalmadı. Büyümenin bir bedeli varsa iște bu, yarım metre uzadım, yirmi kilo aldım ve dünyadan vazgeçtim.
Sonuçta sevilen her kadın güzel bir şarkıdır, bütün sözlerini hatırlayamazsın belki ama melodisi aklında kalır.
- Apartman girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?
+ Hangisini?
- Otomatik yanan, sensörlü lamba.
+ Hayır.
- Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.
Önüme baktım.
"Neden kırdın?"
Cevap yok
"Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle."
"Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?"
"Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için."
"Beni görünce yanmıyordu baba."
"Nasıl ya?"
"Görmezden geliyordu, yanmıyordu. kaç sefer yok saydı beni."
"E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor."
"Hadi ya! Sahiden mi?"
"Evet. Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok!"
Babama sarıldım, yıllar sonra.
Rastgele bir numara çevirdim, genç bir kız açtı.
“Pardon devlet memuru musunuz?”
“Sapık mısın?”
“Hayır. Memur musunuz?”
“Değilim.”
“Güzel. Ben sapık değilim siz de memur değilsiniz. Peki o zaman bu şehrin en işlek caddesi neresi acaba? Herkesin bir gün mutlaka geçeceği cadde.”
“Ne bileyim, İstiklal Caddesi herhalde. Sen kimsin?”
“Bu hayatta rastgele çevirdiği telefon numaralarında karşısına çıkan seslerden başka kimsesi kalmamış biriyim. Belki de ben senin şuuraltınım.”
“Kaç yaşındasın sen?”
“Beni boş ver. Konu ben değilim ki. Hiçbir zaman da olmadım. Asıl sen kimsin? Senin heyecanların neler, tutkuların neler, hayal kırıklıkların neler? Şu hayatta başın sıkıştığında ilk kimi ararsın? Seni karşılıksız seven insan kimdir, ne halt yersen ye seni bağrına basacak insan kimdir? Eğer böyle biri varsa bu akşam onu ara, halini hatrını sor bu vesileyle. Yoksa sen de bir gün benim gibi yapayalnız kaldığında, ufacık bir şeyi danışmak için bile arayacak kimseyi bulamazsın. Bu sözlerimi harcanmış yıllarımın manifestosu olarak kabul edebilirsin. Çünkü büyük bir tecrübeyle konuşuyorum, tecrübe ıstıraptır güzelim ve zannettiğinden çok daha fazla ıstırap çektim. İstersen sonra yine araşalım, daha 64 dakika bedava konuşma hakkım var çünkü.
İletişim Yayıncılık - Çağdaş Türkçe Edebiyat Dizisi Fiyatı: 12.87 Sayfa Sayısı: 143
Baskı Yılı: 2009 Dili: Türkçe
Yorumlayan İsrafil BARAN
Yorum Gönder